Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Gümrükler ülkelerin hükümranlık haklarının başladığı,itibar ve gururunun korunduğu, kanunlarının uygulanmaya başladığı çok önemli sınır kapılarıdır.
Gümrük kelimesi sözlüklerde; yurtdışından alınan ya da yurtdışına satılan malları denetlemek ve alınması gereken vergileri tahsil etmekle görevli Kamu İdaresi olarak yer alır.
Cumhuriyet döneminin başlangıç yıllarında Osmanlı devleti tarafından borçlandığı ülkelere tanınan ayrıcalıklardan dolayı pek çok kanun, kararname ve tefsirlerle çok dağınık bir uygulama içinde bulunan gümrük mevzuatımız ilk kez 1 Haziran 1929 tarih ve 1499 Sayılı GÜMRÜK TARİFESİ KANUNU ile bir bütünlük kazanmıştır. Bu kanunu pek çok değişiklikler ve yeni kanunlar izlemiş , sonunda günümüzün içinden çıkılmaz derecede kötü Gümrük Yönetimsizliğine ulaşılmıştır.
Gümrükler bir ülkenin hükümranlık haklarının başladığı, yani ülke kanunlarının uygulanmaya başladığı sınır kapıları olmasına rağmen yaptıkları görevler itibarı ile tam anlamıyla millî değil uluslararası alanlardır. Faaliyetleri uluslararası içeriklidir. Bu bakımdan Türkiye dünyada Gümrükler ile ilgili iki önemli organizasyonda yer almaktadır.
Bunlardan birincisi; merkezi Brüksel'de bulunan ve 88 ülkeyi kapsayan GÜMRÜK İŞBİRLİĞİ KONSEYİ'dir.Ülkelerarası gümrük işlerini basitleştirmek ve gümrüklere ilişkin muhtemel anlaşmazlıkları çözümlemek amacıyla hükümetler arası uzlaştırıcı bir organ olarak görev yapan bu teşkilata Türkiye 21 Ocak 1953 tarihinde katılmıştır. Bu katılımını 6021 Numaralı Kanun ile uygulama alanına sokmuştur.
İkincisi; Merkezi Cenevre'de bulunan GÜMRÜK TARİFELERİ ve TİCARET GENEL ANLAŞMASI (GATT)' dır. Dünya ticaretinin %80'ninden fazlasını denetimi altında bulunduran ve imza eden ülkeler arasında ticari nitelikte anlaşmazlıklarda hakemlik yapan bu örgüte Türkiye 1953 yılından beri üyedir.
Bir diğer uluslararası organizasyon ise Avrupa Birliği'ne üye ülkelerin arasında uygulanan "GÜMRÜK BİRLİĞİ MEVZUATI"dır.
1995 yılında Avrupa Birliği'ne dahil olmadan sadece Türkiye'ye uygulanan Gümrük Birliği'ne katılım ayrıcalığı Türkiye'ye bugüne hiç bir şey kazandırmadığı gibi, heryıl asgari 10 Milyar Dolarlık bir gelir kaybımıza da sebeb olmuştur. Sonunda bu birliktelik; dış ticaretimizin ithalat bazında artmasından ve dış ticaret açığımızın daima fazlalaşmasından başka bir işe yaramamıştır.
Cumhuriyet Hükümetleri'nin hepsinde ya müstakil olarak veya GÜMRÜK ve TEKEL gibi adlarla da olsa gümrüklerle doğrudan ilgilenen bir bakan mutlaka yer almıştır. Bugün de Gümrüklerden sorumlu bir Devlet Bakanlığımız mevcuttur.
Gümrükler konu edildiğinde ülkemizde; YOLSUZLUK, HIRSIZLIK, RÜŞVET ve İRTİKAP gibi devlet yönetiminde hiç bir zaman olmaması gereken hususlar akla gelmektedir. Gümrüklerden rüşvet almadan geçmek büyük bir maharet ve ayrıcalıktır. Basın- yayın organlarımızda yapılacak küçük bir inceleme ile Gümrüklerimizde dönen hırsızlık ve yolsuzlukların daima en önemli ve geçerli haber olduğunu görürüz. Olayların çokluğundan ve kapsamından neredeyse bu teşkilat içinde mahkemeye verilmemiş veya organize bir kaçakçolık ve rüşvet olayına karışmamış görevli personel kalmadığına inanabiliriz.
Yakalanan pek çok yolsuzluk olayına ve verilen büyük cezalara rağmen kısa sürede zengin olmak için ideal yerler olarak görülen Gümrük Teşkilatlarımızda çalışmak için bürokratlarımızın birbirleri ile yarıştığını aklıselim sahibi insanların anlaması da mümkün değildir.
Gümrüklerimizin bilinen yapısından ve mevcut durumundan sıradan sade vatandaşların şikayet etmesi çok normaldir. Aydınlarımızın eleştirmesi ve görülen hataları çözüm yolları ile birlikte dile getirmesi de çok normaldir. Fakat gümrüklerden bire bir sorumlu ve gümrükleri yönetmekle görevlendirilen kişilerin bizzat kendi yönetimlerindeki aksaklıklardan şikayetleri ise anormaldir.
Devlet gelirlerine katkısı % 12 olan gümrüklerin , bu gelirlerden aldığı payın yüzde ile değil bindelik oranlarla ifade edilmesi ise başka bir ayıbımızdır. "Kaz gelecek yerden tavuk esirgenmez" gibi güzel bir atasözümüz olmasına ve bu işlere bakacak bir bakanımız dahi bulunmasına rağmen ortaya çıkan aksaklıkların hala devam etmesi ancak utanılacak bir durumdur.
Gümrük Müşteşarı Sayın Nevzat Saygılıoğlu'nun son günlerdeki gümrüklerimiz ile ilgili beyanatları Basın-Yayın organlarında önemli yer tuttu. Sanki sade vatandaş gibi gümrüklerimizin kötülüğünden bahseden Sayın Saygılıoğlu'ya sormak lazım. * Sizin şikayete hakkınız varmı? * Bu millet sizi orada şikayet ettiğiniz konulara çözüm bulasınız diye tutmuyor mu ? * Şikayet ettiğiniz konuları düzeltmek için ne gibi çabalarda bulundunuz da başarılı olamadınız ? * Başarılı olamadığınızı bile bile o mevkide halâ neden oturuyorsunuz. ?
Gümrükler çok önemli kuruluşlar. Özel kanunları ve bu kanunlarla verilmiş özel yetkileri var. Özel yetiştirilmiş gümrük muhafızları var. Her türlü yasal eksikliğe rağmen iyi yöneticiler elinde Gümrük Teşkilatımızın yapabileceği çok şey olduğuna inanıyorum.
Fakat son yıllarda seçilmiş siyasilerden başlayan şikayet dalgası giderek bürokrat ve teknisyenlerimize de ulaştı. Başbakanların ve bakanların kendilerini doğrudan ilgilendiren, fakat beceriksizliklerinden ve yetkilerini kullanamamaktan doğan aksaklıklardan şikayet etmelerine ve daima kendisinden önceki yönetimlerin hata ve kusurlarından dolayı bu olumsuz şartların meydana gelmesinden oluşan şikayetlerine artık alıştık.
Bu insanlar haklılar. Çünkü hiç kimse çıkıpta kendilerine * Beyefendi; sen bu şikayet ettiğin hususları bu makama gelirken bilmiyor muydun? * Bu makama sen şimdi şikayet ettiğin o aksaklıkları gidermek için gelmedinmi? * Bu millet bu aksaklıkların giderilmesi için dışarıdan adam mı getirtmeli? * Neden işine , yetki ve sorumluluklarına sahip çıkmıyorsun? * Ve nihayet; yapamıyorsan neden o koltuğu yapacak olanlara vermemek için direniyorsun? diye hesap sormuyor.
Seçim meydanlarında her şey unutuluyor. Gerçekler yerini hayâl mahsülü vaâtlere devrediyor.Toz pembe bir hayâller alemi içinde verilen umutlar seçim ertesi ,bir dahaki seçimlere kadar rafa kaldırılıyor. Üç kez başbakanlık koltuğuna oturan Sayın Mesut Yılmaz'ın "MİLLEt İLE MUKAVELEM" adı ile bol keseden dağıttığı imzalı umutlar zincirini itina ile saklıyorum. Fakat kendilerinin bunu tamamen unuttuğunu ve bizimde unuttuğumuzu sandığını çok iyi biliyorum.
Sonuç olarak; Gümrüklerimiz çok önemli kuruluşlardır. Devletimizin şeref ve itibarını korumanın yanısıra çok önemli bir maddi kazanç kapısıdır. Müsteşar SAYGILIOĞLU'nun anlattığı aksaklıklar ise çözülemeyecek ve yapılamayacak hususlar değildir. Yeterki ciddi , basiret sahibi ve namuslu yöneticiler bulunsun ve yetkili makamlara getirilsin. İnanıyorum ki ; çok kısa bir zamanda özel sektör ile Ticaret ve Sanayi Kuruluşlarımızın yetkili kurullarınında işbirliği ve katkıları ile son derece yararlı hizmet alanları haline dönüşebilecektir.
T.B.M.Meclisi 'nin DERVİŞ YASALARI'nı çıkartırken gösterdiği üstün performans; bu konudaki yasal destek (varsa) ihtiyaçlarının kısa sürede karşılanabileceğine iyi bir kanıttır. Yeterki konunun çözülmesi istenilsin.
Şahsi değerlendirmeme göre; Gümrükler ile ilgili iyileştirme ve modernleştirme istenilmemektedir. Her türlü hırsızlığa, yolsuzluğa, rüşvet ve talana imkan veren bozuk düzen devam etsin isteniyor. Yoksa bunlar bu milletin altından kalkamayacağı kadar güç konular değil.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 11 Temmuz 2001 Çarşamba |
|
|