Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Atatürkçü Düşünce anayasadan çıkartılamaz (3) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Cumhuriyetimiz öyle zannedildiği gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında cumhuriyet müesseselerimizi müdafaa için lazım olan yapmaya hazırız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) |
TÜRK MİLLETİ NEDEN ATATÜRKÇÜ OLMALIDIR?
AKP’ milletvekili Prof.Dr. Zafer Üskül’ün daha mazbatasını bile teslim almadan ortaya attığı “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ’in fikir ve düşüncelerinin Anayasadan çıkartılması ile renksiz bir aynayasa oluşturulması” fikrine Türkiye ve Türklük düşmanları pek sevindiler.
Böyle bir düşünce’nin anayasa profesörü ünvanı taşıyan bir bilim adamı tarafından ortaya atılması Türkiye üzerindeki psikolojik savaş uygulamalarının tahribatının ulaştığı boyutu göstermesi bakımından çok önemlidir.
Atatürkçü Düşünce cumhuriyetin temelidir. Devletin varlığının ve milletin bekasının güvencesidir. Bu düşüncenin Türk devletinin temel sistemi olan anayasadan çıkartılmasını istemek kanaatimce devletin temeline dinamit koymakla eşdeğerdir.
ULUSALSES milli değerlerimizi sahiplenmeyi ilke edinmiş bir gazetedir. Milli değerlerimize yapılan saldırılar karşısında Türk halkını bilgilendirerek bilinçli kılmak amacıyla konuyu bilimsel bir bakış açısından incelemeye devam ediyorum.
Bilindiği gibi 12 000 yıldır tarih sahnesinde boy gösteren Türk milleti, bu uzun süre içerisinde üç kıta’da değişik büyüklükte ve sürede 123 müstakil ve bağımsız devlet kurmuştur. KKTC, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgızistan ve Kazakistan ile birlikte bu sayı 129'a yükselmiştir.
Türklerde devlet kurma hasleti çok gelişmiştir. Çok kısa ömürlü ve az nüfuslu beyliklerinin yanında, altı yüz yıl üç kıta’da hâkimiyet kuran ve dünyaya hükmeden Osmanlı İmparatorluğunu da yine bizim atalarımız kurmuşlardır.
Orta Asya Türk toplumlarında, toplumun en gelişmiş şekli olarak görülen devlet (il); "Siyasi bakımdan örgütlenmiş millet" olarak tanımlanır. Genel olarak Türklerin kurdukları devletlerde dört temel unsur önem kazanır. Bunlar; coğrafi bütünlük, kültürel birlik, bağımsızlık ve kabile birlikleri arasında ortak töre düzeninin oluşturduğu merkezi yönetimdir. Bu özellikler ana hatları ile değişmeden günümüze kadar devam etmiştir.
Günümüz modern sosyoloji bilimine göre devlet olmanın üç değişmez temel şartı vardır. Bunlar birbirini tamamlayan öğelerdir. Birisinin olmayışı devlet olma vasfını tamamen ortadan kaldırır.
Devletin oluşumunda önce VATAN dediğimiz, uğruna kan dökülen, can verilen sınırları belli olup uluslar arası antlaşmalarla üzerinde yaşayan topluluğa ait olduğu kabul edilmiş toprak parçası bulunacaktır. Yani devletin yerküre üzerinde karası, havası ve denizi ile birlikte bir bütün teşkil ederek yaşayabileceği bir mekânı olacaktır.
İkinci olarak bu topraklar üzerinde yaşayan ve millet olma vasfına erişmiş bir İNSAN TOPLULUĞU bulunacaktır.
Üçüncü olarak bu millet uzun yıllar bir arada yaşamanın kendilerine kazandırdığı kurallar çerçevesi içinde kendi belirledikleri bir OTORİTE tarafından yönetilecektir. Bu otorite; bir kral, bir komutan, bir din adamı,toplumdaki bir küçük alt grubun temsilcileri olabilir. Veya bugün adına demokrasi dediğimiz halkın bizzat kendi kendini idare ettiği parlamenter demokratik bir sistem olabilir.
Aslında devleti meydana getiren en önemli unsur bu seçilmiş ve toplumun çoğunluğu tarafından kabul edilmiş otoritedir. Çünkü halk her zaman her yerde vardır. Toprak da her zaman vardır ve hiç değişmeden aynen durur. Bir toprak üzerinde hedefsiz insan topluluklarının bir arada bulunması devleti meydana getirmez. Devlet için; mutlaka bir otorite altında bir arada ayni müşterek hedefler altında yaşama azim ve iradesinin bulunması şartı vardır.
T.C. Devleti; Lozan Antlaşması ile uluslararası hukuk kurallarına göre sınırlarının dünya devletleri tarafından resmen tanınmasını müteakip, 29 Ekim 1923'ten itibaren Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde egemen bağımsız devlet olarak hayatiyetini sürdürmektedir.
Yönetim bir kurallar zinciridir. Yönetimin kurallarını kanunlar koyar. Kanunları ise yönetmek için seçilen irade yapar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hudutları içinde yaşayan Türklerin yaşamlarını yönlendiren kanunlar; 23 Nisan 1920'den beri Türk milleti adına seçilen temsilcilerin bir araya geldiği TBMM çatısı altında milletin vekilleri tarafından milletin tamamı adına oluşturulur. TBMM’nin kanunları yaparken göz önünde bulundurduğu bir tek kaynak ise Anayasa’ dır.
Bütün yasalar anayasanın öngördüğü esaslar içinde yapılmak zorundadır. Aksi takdirde yasaların geçerliliği olmaz. Çünkü Anayasa Mahkemesi derhal bu yasanın yürürlüğünü durdurmakla yükümlüdür.
Halen kullandığımız T.C. Devleti Anayasası 7 Kasım 1982 tarihinde Türk halkının % 92 kabul oyu ile kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Bugün devletimizin çatısını teşkil eden ve 2709 sayılı kanun ile kabul edilen 1982 anayasası bir fikri temele ve bir ana düşünceye dayandırılmıştır.
Evet, yürülükteki anayasamız bazılarını rahatsız edip uykularını kaçırsa da “ATATÜRK İLKELERİ ve ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ " temeli üzerine inşa edilmiştir. Anayasamız gücünü Atatürk İlkeleri ve Atatürkçü Düşünce sisteminden almaktadır. Bu Anayasa ile getirilen bütün kurallar bu fikri temele oturtulmak ve kanunlarımızda bu fikri temele uymak zorundadır...
Müteakip satırlarda anayasamızın Atatürkçülük ve Atatürkçü Düşünceyi esas olarak kabul ettiği maddeler yer almıştır. Bilahare anayasaya uygun olarak Atatürkçü Düşünceyi araştırıp, inceleyecek ve bunu bilimsel metotlarla yürüterek halkımızın hizmetine sokacak olan kurum ve kuruluşlarla ilgili yasa maddelerini inceleyerek devletimizin ne kadar sağlam bir Atatürkçü alt yapı hazırladığına şahit olacağız. Sonunda birilerinin Kemalizm’i kaldıracağız şeklinde tek cümleye sığdırdığı devlet yıkıcılığın ulaşacağı boyutları göreceğiz.
Bu şekilde demokratikleşme adı altında ve AB uyum yasaları perdesi ardına gizlenerek, dış baskılar ile mevcut yönetimlere dayatılarak yaptırılan anayasa değişikliklerinde hedefin önce bu fikri temelin sulandırılması ve nihayet kaldırılması gayretlerine yönelik olduğunu bütün çıplaklığı anlayabileceğiz.
Anayasamızın Atatürkçülük ve Atatürkçü Düşünce sistemini esas olarak kabul ettiği maddelerisırasıyla;
- ANAYASA’NIN BAŞLANGIÇ BÖLÜMÜ, - MADDE-2: CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ, - MADDE-4: DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER, - MADDE-42: EĞİTİM VE ÖĞRETİM HAKKI VE ÖDEVİ, - MADDE-58: GENÇLİĞİN KORUNMASI, - MADDE-81: MİLLETVEKİLLERİNİN ANT İÇMESİ, - MADDE-103: CUMHURBAŞKANI'NIN ANT İÇMESİ, - MADDE-134: ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU, - MADDE-174: İNKILÂP KANUNLARININ KORUNMASI,dır.
Anayasanın diğer maddelerinde de yukarıdaki maddelerde verilmek istenen Atatürkçü Düşünce ruhunun bulunduğu kolayca anlaşılabilmektedir.
DEVAM EDECEK
Dr. Tahir Tamer Kumkale 2 Ağustos 2007 Perşembe |
|
|