Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Cumhuriyetimiz öyle zannedildiği gibi zayıf değildir. Cumhuriyet bedava da kazanılmış değildir. Bunu elde etmek için kan döktük. Her tarafta kırmızı kanımızı akıttık. İcabında cumhuriyet müesseselerimizi müdafaa için lazım olan yapmaya hazırız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) |
Türk halkının demokrasi anlayışı ve siyasi öngörüsü daima yöneticilerinin önünde olmuştur. Siyasi partilerin yeteneksiz liderler elinde sergilediği beceriksiz yönetimi millet çok iyi değerlendirmektedir. Seçimden seçime kendisine iş düşen Türk halkı her seçim de verdiği oylarla siyasetten ne anladığını belli etmiş ve adeta siyasi partilere muhtemel faaliyetleri için yol haritası göstermiştir. Bugünde aynisini yapacağından asla şüphem yoktur. Atatürk 23 Nisan 1920’de TBMM’ni açarken Türk tarihinde bir ilki gerçekleştirdi. Hakimiyet kavramını yenileyerek Türk milletinin o güne kadar gördüğü Padişah hakimiyetini “Millet Hakimiyeti” ile değiştirdi. Bu değişikliği “EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.” yazısını TBMM başkanlık kürsüsü arkasına asarak tescil ettirdi. Tam bağımsızlığımıza göz diken ABD ve AB ülkelerini çok rahatsız ettiğini bildiğimiz bu ibare AB’nin bütün dayatmalarına rağmen Gazi’nin koyduğu yerde durmaktadır. Milletin vekilleri her toplantıda Atatürk’ün bu emrini okuyorlar ve gereklerini yerine getirmekle kendilerini zorunlu hissediyorlar. Türk milleti, tek kişinin egemenliği dönemini sona erdiren millet egemenliği uygulamasını tam seksen yedi yıldır yöneticilerini bizzat seçerek ve seçilerek kullanıyor. Kendisini yöneteceklerin seçimini bizzat hür iradesini kullanarak, yani vicdanı ile baş başa kalarak serbestçe yapıyor. Seçtiklerini beğenmez ise bunu yine sandıkta onları seçmeyerek gösteriyor. Yerine yenilerini getiriyor. Bu milletimiz için çok önemli ve asla vazgeçemeyeceği bir kazanımdır. Atatürk’ten milletine bir armağandır. Halkımızın seçimlerde kendi yöneticilerine, toplumun yönetim ve yönlendirilmesine ilişkin çok önemli dersler vermesi artık kurumsallaşmıştır. Nitekim 3 Kasım 2002 seçimlerinde millet oyları ile kendisini yönetenlere unutamayacakları tarihi bir ders vermiştir. TBMM’de yer alan iktidar ve muhalefet partilerini sandığa ve bir bakıma tarihe gömmüştür. Çünkü içine düşürüldüğü kriz ortamından bu partileri sorumlu tutmuştur. Cumhuriyetimizin son elli yılına damgasını vuran ve artık bunlardan vazgeçilemez, bunlar yoksa yönetim olamaz denildiği anda bu vazgeçilemez isimleri bir kalemde silmiştir. Sağduyulu seçmen, % 21 oy ile birinci parti konumunda olan Başbakan Ecevit’in partisini % 1.5 oy ile yok farz etmiştir. Sonunda sabık liderlerin bir kısmı bu dersten nasiplerini almışlar ve siyaset sahnesini terk etmişlerdir. AK Parti lideri yasaklı olmasına ve hakkında kapatılma davası bulunmasına rağmen TBMM’de 363 milletvekili ile temsil edilecek şekilde milletin iradesi tecelli etmiş ve halkımız beni bunlar yönetsin emrini vermiştir. Aslında milletimiz için bu son derece kazançlı gibi görünen durumun önemli bir dezevantajı vardı. O’da hukuki açıdan meydana getirilen yönetim zafiyeti idi. Çünkü seçtiği partinin lideri yasaklı idi ve milletvekili olamıyordu. Millet iradesiyle tecelli etmiş 363 milletvekili elde eden bir siyasi güç ancak kendi lideri tarafından yönetilirse etkili olurdu. Yani bu gücü TBMM’ne taşıyan isim olan AK Parti Genel Başkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan Başbakan olarak bu gücün kullanımını doğrudan üzerine almalı idi. Yani yönetim sorumluluğunu verdiği kişiye yönetim yetkilerinin de verilmesi gerekiyordu. Bu bakımdan Tayyip Erdoğan’ın başbakan olmasını önleyen hukuki engellerin kaldırılması yönündeki girişimleri halkımız normal karşılamış ve yenilenen Siirt seçimleri ile milletvekili olan Erdoğan Başbakanlık koltuğuna oturtmuştur. Bu şekilde Erdoğan’ın elinden “Ne yapalım halk beni istedi, ama bana yönetim yetkisi vermediler. Başında olmadan ancak bu kadar yapabildim” şeklinde öne sürmesi muhtemel mazeret ortadan kaldırılmıştır. AKP’nin mutlak yönetiminde (TBMM ve Yerel Yönetimler) geçen 4.5 yılda halkımız hak ettiği istikrarı ve beklediği gelişmeyi bulamamıştır. İktidara hazır olmadıklarını icraatları ile her alanda ortaya koyan AKP yönetiminin en başarılı olduğu alan kendi yandaşlarına devletin maddi imkânları dağıtmak olmuş ve bu davranış halkın umudunu kırmıştır. Şimdi erken seçimler arifesinde halkımız yeni arayışlar içindedir. Bu arayışların sandığa yansıyacağı kesindir. AKP’nin anlamamakta direndiği cumhuriyet mitingleri işte bu arayışın ilk örnekleridir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Mayıs 2007 Cuma |
|
|