Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1924) |
Cumhurbaşkanı olduğu bağımsız KKTC Devleti'ni biran önce elinden çıkartarak, AB'ne yamamayı ve Rum idaresinde kişiliksiz bir şekilde yaşatmayı kendine hedef alan Mehmet Ali Talat ve ekibi Lokmacı olayı ile son kozlarını oynamışlardır.. Adanın Rum'a ve dolayısıyla Yunanistan'a bağlanmasının önündeki tek engel olarak görülen Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı Talat ve Partisi yeni bir zafer kazandıklarını sanmaktadır. İşte yanlış buradadır. Köprüler, barikatlar birer araçtır. Yıkılırlar ama eskisinden daha sağlam ve kalıcı olarak yeniden yapılırlar. Kendi halkının menfaatini Rumlarla bir arada yaşamada gören tutumu ile Cumhurbaşkanı Talat'ın ve partisinin AKP desteğine rağmen artık bu görevde kalması mümkün değildir. Çünkü hiçbir halk kendisine değer vermeyen birini kendi başında tutmaz. Tutamaz. Bu konudaki gelişmelere önümüzdeki günlerde şahit olacağız. Ne Talat'ın ve ne de Talat'ı o makamlara taşıyanların güçleri Türk askerini bu adadan çıkartamaz. Dünyanın merkezindeki küresel güçlerin at oynattığı ve dünya dengelerini değiştirmeye çalıştığı bu küçük adadaki Türk milli menfaatlerinin önünü kesmeye çalışanlar boşuna bir çaba içerisindedir.. Biz adadan başkaları istediği için değil, ancak biz istediğimiz zaman çıkarız. O zaman da hiçbir zaman olmayacaktır. Olayların öncesini hatırlayalım. 28 Şubat 2006'da Papadopulos ile Annan'ın Paris görüşmesinde Papadopulos'un sunduğu önerilerden biri, " Özellikle başkent Lefkoşa'da belirgin halde görülen Ateşkes hattında yer alan Türk ve Rum askerlerinin karşılıklı olarak geri noktalara çekilmesi" idi. İşte şimdi Talat'ın yaptığı bu önerinin hayata geçirilmesinden başka bir şey değildir. Bu şekilde adım adım Türk askerinin adadan gönderileceği varsayımı ile hareket edilmiştir. Nitekim Rum Kesimi basın organları; ortak bir dil kullanarak; "Kıbrıslı Türklerin, Türkiye ile uzlaşma içerisinde 2007 yılının ocak ayı içerisinde Lefkoşa'nın askersizleştirilmesini önereceğini " vurgulamışlardır. Hatırlayalım. Geçtiğimiz yıl Nisan ayında CTP'nin içinde bulunduğu Türk ve Rum kuruluşlarca " Askersiz LEFKOSA" için ortak bildirge yayımlanmıştır. BM Temsilcisi Michael Moller, dahi yaptığı basın toplantısı ile bu bildirgeye destek verdiğini açıklamıştır. Bu bildirge her iki kesimden pek çok taraftar kuruluş ve basın desteği bulmuştur. Bunların kimler ve hangi kuruluşlar olduğunu son altı ayın KKTC gazete arşivinden kolayca çıkartmak mümkündür. Bunların arasında AB üyesi pek çok ülkenin kuruluşlarının da yer alması dikkati çekmektedir. Bu örgütlerin imzaladıkları ortak metinde şu ibareler yer almıştır;
".....Lefkoşa, özellikle eski Lefkoşa Kıbrıs'ı ve Kıbrıslıları bölen hattın birbirine en yakin olduğu yerdir. Kimi yerde bir yolun ayırdığı hatta yaşları çoğu kez 18 olan iki tarafın gençlerinin birbirlerini görerek nöbet tutukları tek bölgedir. Eski Lefkoşa, askeri bölge olması ya da ara bölgede kalması nedeni ile bir zamanlar yaşamın olduğu ama simdi kullanılamayan tarihi de önemi olan ölü bölgeyi de içinde barındırır... Bu nedenle Lefkoşa'nın askersizleştirilmesi, tüm adanın askersizleştirilmesine giden yolda ilk ve önemli bir adım olacaktır. Lefkoşa'nın askersizleştirilmesi önce şehrin sonra adanın birleştirilmesine giden süreci başlatacaktır. Bu bölge ortak çalışma alanlarına dönüştürülerek, Kıbrıs'ı ayıran hat, Kıbrıs'ı birleştiren mekânlara dönüştürülebilir. Lefkoşa'nın askersizleştirilmesi 'İmkânsızlıkların' mümkünlere dönüştürülebileceği ilk somut adım olacaktır ..."
Burada seçilen hedefin, KKTC Devletinin ortadan kaldırılarak, adadaki barış ve huzurun yaratıcısı Türk askerinin gönderilmesi olduğu görülmektedir. Diğer bir tehlikeli gelişme ise yeni nesillerin Türk olarak değil "Kıbrıslı" olarak yetiştirilerek kendilerini asla istemeyen Rum kesimiyle birlikte yaşamaya hazırlanmalarıdır. Denktaş ve ekibinin yıllarca direnmeleri fazla bir işe yaramamıştır. Küresel güçler KKTC Türk halkının kafalarını karıştırmayı başarmışlardır. Yıllarca sürdürülen çalışmalar semeresini vermiştir. KKTC'nin yanında Türkiye de küresel oyunlara alet edilmiştir. Lokmacı olayını arkasındaki son gelişmeler 27-28 Aralıkta İstanbul'da şekillenmiştir. Bu tarihlerde İstanbul'da "İstanbul, Kıbrıslılar Bilim, Eğitim, Sağlık ve Dayanışma Derneği" ile Londra'daki "Kıbrıs Türk Demokrasi Derneği" ortaklaşa bir konferans düzenlemiştir. Konferans sonucunda "Birleşik Kıbrıs Platformu" adı altında bir teşkilat oluşturulması kararı alınmıştır. Türk basınının dikkatlerden kaçırdığı bu konferansa Atina'dan OKOE ve OKOE Gençlik, Almanya'dan Kıbrıs Alman Formu, Avustralya'dan Avustralya Barış İnisiyatifi, Atina'dan Kıbrıs Bilim Adamları Örgütü ve Kıbrıslı Mülteciler Birliği, Kıbrıs'tan iktidar partisi CTP, AKEL, YKP, BKP, BDH, İstanbul'dan ÖDP ve Atina'dan PASOK temsilcileri katılmıştır. İşte kaldırılan Lokmacı Köprüsü ile ilgili kararlar bu platformda alınmıştır. Alınan kararlar özetle şöyledir;
- Kıbrıs'ta tam askersizleştirme sağlanmalı ve her türlü askeri güç gösterisinden kaçınılmalıdır. (Bu asker Yunan, İngiliz, Fransız askeri değil Türk askeridir)
- Toplumlararası düşmanlığı körükleyecek işaret, ibare resim ve simgeler kaldırılmalıdır.( Burada kaldırılacak olan KKTC ve Türk bayrağıdır.)
- Ledra caddesindeki köprü kaldırılmalıdır.( Lokmacı Köprüsü)
- Tüm yerleşim yerleri orijinal isimleri kullanılmalıdır.( KKTC yönetimi bu konuda çalışmaya başlamış ve Türkçe isimler Rumca isimlerle değiştirilmeye başlanmıştır)
- Her iki toplumun diğer bölgelerindeki arazilerinin satılması ve üzerinde inşaat yapılması önlenmelidir.
- Kıbrıs tarihi, edebiyat ve kültürüne ilişkin kitaplar hazırlanmalıdır.
- Tüm resmi tabelalar, yol işaretleri ve resmi evrak 3 dilde olmalıdır.( KKTC Cumhurbaşkanlığı resmi web sitesi ile bu uygulamaya öncülük etmektedir.)
- İki toplumlu TV programları teşvik edilmeli ve Rumca-Türkçe alt yazı olmalıdır.
- Yeni neslin kaynaşması için misafir kardeş kabulü yapılmalı, okullar arası geziler gerçekleşmelidir..
Sonuç olarak, Türk askerinin açıkça muhalefetine rağmen, halen savaş şartlarının sürdüğü ve Ateşkes Antlaşmasının yürürlükte olduğu bir yerde oynanan oyunlar açıkça görülmektedir. Bu oyunu kurgulayanların bilmesi gereken en önemli husus; Türkiye Cumhuriyeti devletinin gerçek sahipleri olan milletimizin sabrı taşmaktadır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 12 Ocak 2007 Cuma |
|
|