Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Bülent Ecevit'in ardından |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Bir kurumun yaşaması, gelişmesi, muvaffak olması o kurumun başına geçenlerin iyi huylu, dürüst, imanlı kişiler olmasına bağlıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1937) |
Altı günlük gecikme ile eski başbakan merhum Bülent Ecevit 11 Kasım Cumartesi günü devlet ve millet töreniyle ebedi istirahatgâhına uğurlandı. Türk milleti bir kere daha ne kadar büyük ve kadirşinas olduğunu gösterdi. Partili-partisiz tek vücut halinde bir devlet büyüğüne yakışır bir şekilde merhum başbakanına olan saygı ve sevgisini gösterdi. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun. Doğru ve yanlışlarıyla ülkemizin son elli yılında yer alan Bülent Ecevit artık tarihçilerin ilgi sahasına girdi. Geçen bir haftalık sürede basın organları altı aya yakın bir süredir beklenen sonu bilerek yaptıkları ciddi hazırlıklarını ortaya koydular. Sayın Ecevit'i bütün iyi yönleri ağırlıklı olarak gündeme taşıdılar. Bu tutumları ile milli birlik ve beraberliğimize de büyük katkıda bulundular. Bütün yaşamı boyunca Ecevit'i siyasi alanda gören bizim nesillerimize düşen görev, bizim yaşadıklarımız ve gördüklerimizi kendi görüş açımızdan aynen dile getirmek olmalıdır. Sayın Ecevit'in ülkenin son elli yıla damgasını vurduğu ve siyasi yaşamımızda etkin bir isim olduğu kesindir. Şahsen kendisine hiç oy vermedim. Fikir ve düşüncelerini benimsediğim de söylenemez. Buna rağmen iki konudaki mücadelesini takdirle karşıladım ve her zaman her platformda dile getirdim. Bunlardan birincisi 20 Temmuz 1974'te Türk ordusunun Kıbrıs'a çıkarma yapması için gösterdiği azim ve iradedir. Bu karar son derece yerindeydi, doğruydu ve zamanında verilmişti.. Kıbrıs Barış harekâtı, çok iyi başlayan ve Kıbrıs sorununa kesin sonuç getiren bir karardı. Ama askeri başarıyı taçlandıramayan basiretsiz yöneticiler elinde bugün elimizden çıkmakta olan bir Kıbrıs ile karşı karşıya bulunuyoruz. Sanırım bu duruma en fazla üzülen Sayın Ecevit olmuştur. Sayın Ecevit'in ikinci büyük kararlığını 12 Eylül yönetimine karşı yürüttüğü demokratik mücadelede gördük. Askeri yönetime fiilen direnen tek siyasetçi olmuştur. 12 Eylül askeri yönetimi döneminde gazetecilik kökeninden gelmesinin avantajını sonuna kadar kullanmış ve çıkardığı birbiri ardına kapatılan dergilerde demokrasiye olan inancını sonuna kadar vurgulamıştır. Bülent Ecevit'in siyasetteki hataları ise çok fazladır. Uzlaşma rejimi olan siyasette son derece nazik olarak bilinmesine rağmen uzlaşmaz tutum ve davranışları ile sadece kendi doğrularını kabul edenlerle birada olmuştur. Karşı tarafı fazla dikkate almamıştır. Bu husus çevresindekileri kendinden uzaklaştırmıştır. 12 Eylül öncesi anarşi ve terör ile kamplaşmanın artmasında, Cumhurbaşkanının aylarca seçilememesinde, iki büyük parti lideri olarak Sayın Süleyman Demirel ile birlikte Sayın Bülent Ecevit'in sorumlulukları çok büyüktür. Şair ve yazar kişiliğinin gereği olsa gerek Öztürkçe adı altında kullandığı uydurma kelimelerle nesiller arasındaki kopukluğun oluşmasında katkısı olmuştur. Rahşan ve Bülent Ecevit'ler şahsen namuslu olarak tanınmışlardır. Bu doğrudur. Fakat Ecevit devirleri yolsuzluk yapanların ve hırsızların en rahat çalıştığı ve her alanda hırsızlıkların çoğaldığı devirler olarak görülmektedir. 1978 kışını hatırlayan bizim nesiller 1 adet tüp gaz, bir paket sana yağı ve nihayet bir paket sigara almak için günlerce kuyruklarda beklediğimizi hatırlarlar. Ayni yıl benzin olmadığı için araçların çalışmadığını fuel-oil olmadığı için resmi dairelerin kaloriferlerinin yanmadığını çok iyi bilirler. Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizin Milli Güvenlik Kurulu toplantısında atılan bir anayasa kitapçığı ile başladığını unutmamak lazımdır. Bu kitapçık krizini takip eden günlerde gelen ekonomik kriz ile birilerinin aniden zengin olduğu ama Türk ekonomisinin üçte bir oranında zayıfladığını Ecevit iktidarında yaşadık. 80 üniversitenin tamamında İktisat bölümü olmasına ve her yıl binlerce ekonomistin yetiştiği bir ülkeye Amerika'dan Kemal Derviş'i getiren ve ülke ekonomisini IMF ve Dünya Bankası kıskacı altına sokan da Bülent Ecevit'tir. Çok partili dönemde %21 rey ile Türkiye'nin birinci partisinin başkanı olarak başbakan sıfatıyla girdiği seçimden partisin %1 ile çıkartan ilk ve son başbakanda Sayın Ecevit'tir. Bu husus inadının ve kendini vazgeçilmez sanmanın doğal sonuçlarıdır. Türk siyasi tarihine başka partiden 11 kişiyi bakanlık vererek satın alıp başbakan olarak partiler arası milletvekili transfer pazarını başlatan kişi de yine Sayın Ecevit'tir. Biz biliyoruz ki; dünyayı yöneten küresel güçler kararlarını periyodik BİLDERBERG toplantılarında alıyorlar, bu muhtemel şekillendirmeye göre çağırılan kişiler de konu ile ilgili olarak küresel yapıda kendi ülkelerine düşen görevleri üsleniyorlar. Ülkelerin yönetiminde etkili olan veya olabileceği değerlendirilen mevki ve makamları farklı kişiler buraya davet edilerek bir beyin yıkama operasyonuna tabi tutuluyorlar. Bugüne kadar yapılan Bilderberg toplantılarının iki tanesi Türkiye'de gerçekleşmiştir. Birincisi 1959'da İstanbul-Yeşilköy Çınar Otel'de, ikincisi de 1975'de İzmir -Çeşme, Altın Yunus Tatil Köyü'nde gerçekleştirilmiştir. 1975 Çeşme toplantısına Türkiye'nin geleceğinde ümit vadeden Kıbrıs Fatihi Sayın Bülent Ecevit de davet edilmiştir. Bülent ve Rahşan Ecevit çifti 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar ülke yönetiminde daima ön planda görev aldılar. Milliyetçi duygularından asla şüphe etmediğimiz Bülent Ecevit bu toplantıların gizliliğine kayıtsız şartsız uymuş ve şimdiye kadar tek bir kelime bile dışarıya bilgi vermemiştir.. Çıkardığı 1974 ve 2002 afları ile suçluları sokağa dökerek Türk sosyal yaşamını felç eden siyasetçi de yine Sayın Ecevit'tir. Bundan bir hafta önce zevk için 7 masum kişiyi öldüren seri katillerin de Ecevitler affından çıktığını milletimiz unutmamıştır. Bütün bunları benim bildiğim gibi milletimizde çok iyi bilmektedir. Peki, cenazede meydana çıkan bu sevgi selini nasıl açıklamamız gerekmektedir. Bunu tanımlamak görevi bizi aşmakta ve sosyal bilimcilerin ilgi alanına girmektedir. Sayın Ecevit'in sahip çıktığı ve dün cenazesine iş elbiseleri ile katılan madencilerimiz onu son seçimde kendi seçim bölgesinde yanız bırakmışlardır. Kurtardığı Kıbrıs Türk halkı Ecevit'in kurduğu Kıbrıs Türk devletini istemediklerini Annan Planı referandumunda ispat etmiştir. Büyük emek ve para harcadığı Köykent projesi ile beldelerini viraneden kâşaneye çeviren Ecevit'e bu beldelerde sadece birkaç oy çıkabilmiştir. İşte bunlarda siyasetin acımasız yüzünün göstergeleridir. Ve bunları Sayın Ecevit yaşamıştır. Yukarıdakiler hiç düşünmeden ilk anda aklıma gelen hususlardır. Keşke çok daha güzel şeyler söyleme imkanı bulabilse idim.. Komada geçen beş aylık dönemde halkımız Ecevit'in yokluğuna alışmıştır. Ecevit'in büyük hatalarına rağmen halkın sevgisini sağlamasının tek sebebi vardır. Buda sade, gösterişsiz ve halktan kopmadan sürdürdüğü basit yaşam tarzının halk tarafından iyi algılanmasıdır. "Halkçı Ecevit" unvanı kendisine bu sade yaşamından verilmiştir. 60 yıllık Rahşan ve Bülent birlikteliği ve birbirlerini olan sevgi ve saygılarını her platformda göstermeleri halkın sevgisini pekiştirmiştir. Nitekim 83 yaşındaki Rahşan Ecevit'in eşinin cenazesinde gösterdiği metanet kolay unutulur gibi değildir. Bu tutum Ecevitlerin Türk insanının zihinlerinde efsane olarak anılmasına zemin hazırlamıştır. Günahıyla sevabıyla Türk Siyasi yaşamının dörtte üçünde fiilen yer alan merhum başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'in hatırası önünde saygıyla eğiliyorum. Acılı milletimize baş sağlığı diliyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 14 Kasım 2006 Salı |
|
|