10 EYLÜL 2024 SALI

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Soykırım yalanları ve Diaspora Ermenileri Dosyası (3)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hâl alır. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1931)

 29 Nisan 2006 Cumartesi 

Türkiye’ye karşı cephe oluşturmuş küresel güçlerin maşası durumundaki Ermeni Diasporası “ERMENİ SOYKIRIMI” günü olarak kabul ettikleri 24 Nisan tarihinde yerleştikleri ülkelerde çeşitli etkinliklerle konuyu gündeme taşıdılar. Yerel ve merkezi yönetimleri Türkiye aleyhine karar almaya zorlayan geleneksel tutum ve davranışlarına kaldıkları yerden devam ettiler. Bir dahaki yıl yapacakları 24 Nisan mücadelelerini daha güçlü yapmak için birbirlerine söz vererek dağıldılar.
Ermeni Diasporası’nın olmayan olayları olmuş gibi göstererek bütün dünyada Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Türk Milletini Ermenileri soykırıma uğratmış bir ülke ve soykırım yapan insanlar gibi göstermeye çalışmaları her zaman sonuçsuz kalmaya mahkûmdur. Çünkü yalan ve yanlış bilgilerle ulaşabilecek hedefler her zaman sınırlıdır. Hakikat er veya geç ortaya çıkar. Eğer biz dik duracak olursak sonsuza kadar da başarısız kalacakları da kesindir.
Ermeni Soykırımı Senaryolarını devamlı gündeme getiren ABD ve Fransızlar bizi bilmezler mi ?... Bizi tanımazlar mı ?..
Nereden ve kimden cesaret bularak üç-beş bin Ermeni'ye yaranacağız diye ülkemizi aşağılayıcı ve küçültücü bir tavır ve asırlardır devam eden ilişkilerimizi hiçe sayıcı bir davranış içine girebiliyorlar
İşte şimdi burada iğneyi bu ülkelere batırırken çuvaldızı da kendimize batırmamız gerekiyor.
Türkiye’nin son bir kaç yıl içindeki tavizkâr ve dışarıdan yapılan dayatmalara karşı boyun eğen ve suskun kalan tutum ve davranışı bu gafillerin bu cesareti göstermesi için yeterli olabiliyor..
Çünkü günümüz Türkiye’sinde devletin her tarafından yolsuzluk ve hırsızlık dosyaları yükseliyor. İç ve dış borç faizleri bütçenin yarısından çoğunu götürüyor. İşsizlik her geçen gün artıyor. Üretim durma noktasına geldiğinden işyerleri birbirleri peşi sıra kapanıyor. Hapishanelerdeki mahkûmlar dahi devlet gücünü dinlemiyor. Devlet memurları sokaklarda yoksulluk sınırında maaş aldıklarını haykırıyor. Halk giderek yoksullaşıyor.
İşte size karşımızdaki bir avuç fanatik düşmanın ayranını kabartıp topluca üzerimize saldırma cesaretlerini arttıran ve AB ne giriş için taviz üzerine taviz vererek kendi milli değerlerinden uzaklaşan bir ülke ortamı. Sonunda, zaman bu zamandır. Vuralım ve alalım. Türkiye ağır hastalık geçiriyor. Daha uzun süre kafasını kaldıramaz şeklinde yapılan değerlendirmeler ve sonuçları.
Şurası unutulmamalıdır ki; Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bizi güçlü kılmak için gösterdiği temel hedef olan "YURTTA SULH, CİHANDA SULH" sözünün birinci ayağı, yani "YURTTA SULH" bölümü bugün maalesef yeterince çalışmıyor. PKK terör örgütü ile destekçileri sokaklarımızı savaş alanına çevirmiş durumdalar. Dışarıdan bakanlar için görüntümüz hiç de iç açıcı değil.. Yani şu anda vuralım. Ne alabilirsek, ne kopartabilirsek kârdır görüntüsü veriyoruz.
Dış politikayı yürüten Dışişlerine mensup Diplomatlarımız çok iyi bilirler. Eğer iç politikanız güçlü değilse, dışarıda güçlü olmanız asla mümkün değildir. Çünkü evinin içinde huzur, güven ve refahı sağlayamayan bir ülkenin, dışarıda söz sahibi olduğu bugüne kadar görülmemiştir..
Peki, biz kapıyı açık bıraktık. Anahtarı üzerinde unuttuk. Uykumuz ağırdı ve duymadık. Suçluyuz. Peki hırsızın yani bu durumda Fransa'nın veya O’nun gibi Soykırım masalını gündeme getiren diğer ülke yönetimlerinin hiç suçu yok mu?. Olmaz olur mu? Tabii ki vardır. Hırsız daima hırsızdır ve daima asıl suçlu odur.
Aslında, ABD başta olmak üzere AB ülke parlamentolarında sürekli olarak her yıl belirli zamanlarda "1915 yılında Osmanlı Devleti'nin Ermenileri soykırıma tabi tuttuğu" masalının gündeme getirilmesinin tek sebebi vardır. O’da, Ermeni lobisinden destek ve yardım alan birkaç parlamenterin ülkelerinde yaşayan Ermeni cemaatinin oylarını alabilmek için onlara hoş görünmek istemeleridir..
İşte bunun için onların ağzı ile konuşarak "OSMANLI'ların ( Dolayısı ile Türklerin) Birinci Dünya Harbi yıllarında 1,5 Milyon Ermeni’yi topraklarından sürgüne gönderdiklerini ve toplu soykırıma tabi tuttuklarını" iddia ederler. Bu büyük yalanı, yetkili kurumlarına kabul ettirerek Osmanlı'nın devamı olarak gördükleri Türkiye Cumhuriyetine baskı yapmalarını isterler.
Oysa konunun tartışılması işi tamamen tarihçilere aittir. Osmanlı İmparatorluğu yönetimi tarafından 1915-1916 yıllarında zamanında yapıldığı farz ve iddia edilen bir olayın failleri olarak, 1923’de kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Türk Milletini göstermek ve onları cezalandırmak kadar mantıksız, dayanaksız ve tutarsız bir iddia olamaz.
Geçen asrın başında 24 milyon Kilometrekareye ulaşan Osmanlı topraklarında bugünkü Ermenistan dâhil 40 egemen devletin bayrağı altınca yüzlerce ulus bir arada yaşamaktadır. Yobaz kafalı bir avuç bağnaz Ermeni komitacısının komik ve asılsız iddialarından sorumlu olarak, sadece 780.000 Kilometrekaresi kendisine düşen Türkiye Cumhuriyetinin ve Türk Milletinin gösterilmesi kadar saçma ve tutarsız bir davranışı kabul etmek asla mümkün değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı topraklarında kurulmuştur. Atalarımızın Osmanlılar olduğunu inkâr da etmiyoruz ve bundan büyük gurur duyuyoruz. Fakat Osmanlı topraklarında yalnız Türkler yaşamamıştır. Osmanlı topraklarında yaşayan Türk kökenli nüfusunun yükselme devrinde genel nüfusun yüzde yirmisi dolayında bulunduğunu tarihçiler kaydeder. Demek ki hedef olarak sadece Türklerin seçilmesi temelden yanlıştır. Ama bu yanlış seçilen hedefe yani Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletine saldırılar aralıksız devam etmektedir. Bu saldırılar kısa vadede duracağa da benzememektedir.
1983 yılında TRT Televizyonundan yayınlanan; Türkiye’deki Ermeni yurttaşlarımızın günlük yaşantılarını konu alan "ERMENİLER" ve Ermeni çetelerince Doğu ve Güneydoğu bölgelerimizdeki Türk ve Müslüman ahaliye karşı yapılan vahşi saldırıları ( yani yapılan gerçek soykırımı ) belgeleriyle anlatan "CANLI TARİH" filmlerinin yapım-yönetim görevini üslendim. Bu filmlerin hazırlanması sırasında Kars'ın ANİ bölgesinden başlayarak VAN ve çevresini karış karış gezdim. Bölgede bu korkunç mezalimi yaşayan ve hâlâ hayatta kalan yaşları yüze dayanmış yurttaşlarımızla bire bir görüşerek konuşmalarını filme aldım.
Asıl mezalim ve katliamın Ermenilere karşı değil, Rusya tarafından desteklenen Ermeni çetelerince bölgedeki Türk ve Müslüman halka karşı yapıldığını yakından görme ve dinleme fırsatını buldum. Bir tarihçi ve bilim adamı olarak tarihi bilerek çarpıtan, yalan ve yanlışlarına alet eden Türklük düşmanlarından iğrendim. Bilimin tarafsızlığı adına tarihi gerçekleri çarptırarak tarihi satan bu tarih tüccarlarından utanç duydum.
Yabancı dillere çevrilen hazırladığımız filimler TRT'de yayını müteakip, o günlerde Türkiye'ye karşı dış güçlerin destek ve yardımları ile savaş açan ASALA terör örgütünü besleyen ülkelerin yöneticilerine ve ünlü kütüphanelerine gönderildi. Faydalı olduğunu da gördük, ASALA Terörü kısa bir müddet sonra bıçak gibi kesildi.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
29 Nisan 2006 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale