Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Milleti idarede prensibimiz milletin müşterek ve umumi fikir ve eğilimlerine uymaktır. Bu fikir ve eğilimlerin hakiki ve ciddi olabilmesi, milletin maddi ve manevi ihtiyaç kaynaklarından gelmesine bağlıdır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1925) |
Türkiye Milliyet gazetesinin manşetinde yer alan "ABD'de Hamas Kavgası" başlıklı haberi konuşmaya devam ediyor. Cüneyd Zapsunun Başbakan Erdoğan hakkındaki özlerini içeren bu haber üzerinde spekülasyonlar bitecek gibi görülmüyor. Yasemin Çongarın hazırladığı haberde; AKP Genel Başkan Yardımcısı Şaban Dişli ve Başbakanın çok özel danışmanı Cüneyd Zapsu'nun Washington'daki American Enterprise Institute adlı araştırma kuruluşunda Amerikalılarla yapılan tartışmalar yer alıyordu. Konunun en can alıcı noktası Zapsu'nun Başbakan Erdoğan'ı kastederek, Amerikan tarafına "Bu adamı süpürmeyin, bu adamı kullanın" dediğini aktaran bölümdü. Şaban Dişli, konuyu haberleştiren gazetecilerin çeviri hatası yaptıklarını söyledi. Dişli, "Erdoğan'ın tüm dünyada kredibilitesi var, kredibilitesini (güvenilirliğini) kullanın dedik; Erdoğan'ı kullanın demedik" şeklinde konuşarak kendilerini aklamaya çalıştı. İşte Cüneyd Zapsunun İngilizce söylediklerinin Türkçe tam karşıtı; Bu adam (yani Başbakan Erdoğan) dürüst bir adam. Kendi inançlarına sahip ve bu inançlarında samimi. Lütfen şunu yapmaya çalışın... "Sömürmek" kötü bir kelime, ama kullanmak... Bu adamdan yararlanın. Çünkü bu kişinin çok itibarı var, hem kendi inançları nedeniyle Müslüman dünyasında, hem de Batı tipi demokrasiye inanıyor. Bence onu devirmeye çalışmak, delikten aşağı koymak yerine onu kullanın... Burada ve Avrupa'da bundan yararlanmalısınız. Teklifim budur İşte olayın gerçek yüzü bu cümlelerde yatıyor. T.C Devleti vatandaşlarının serbest iradesiyle seçerek parlamentoya soktuğu ve başbakan yaptığı bir kişi hakkında bizzat kendi özel danışmanı tarafından Amerikalılara; "Sakın bu adamı süpürüp deliğe atmayın, Yararlanmasını bilin!, Onu kullanın!" deniyor. Akıllara durgunluk veren ve düşünen beyinleri donduran bir garip olay bu. Sayın Başbakan bir zamanlar Benim görevim Türkiyeyi pazarlamak demiş ve epeyce eleştiri almıştı. Demek ki başbakan danışmanının bir diğer görevi de Başbakanı pazarlamak imiş. Bu vesile ile bunu da öğrenmiş olduk. Sayın Başbakan hoşgörü sahibi olabilir. Danışmanı Cüneyd Zapsu ile şahsi ve ailevi dostlukları kendisinden bu adam diye bahsedebilecek kadar ileri olabilir. Ve doğal olarak bu ifadeleri normal olarak karşılayabilir. Fakat kamu vicdanının ve devlet örfünün bunu hoş karşılaması asla mümkün değildir. Bu konuşma tarihe talihsiz bir belge olarak düşmüştür. Tarihçiler gelecek nesillere bu günlerden bahsederken ve yürütme erkinin düştüğü aczi ifade ederken, bu malzemeyi kesin belge olarak sunacaklardır.. Sayın Başbakanın bu konuyu kapatmasını ve normal bir hadise gibi görmesini kabullenmemiz mümkün değildir Çünkü kendi danışmanının "Bu adam!" olarak hitap ettiği kişi sadece kendisinin değil 72 Milyon insanın yaşadığı Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin başbakanıdır. Başbakanımızın Amerikalılar tarafından süpürülüp deliğe atılacak gibi değil, kullanılacak biri gibi tanıtılmasından bu ülkenin sade bir vatandaşı olarak başta ben ve milletim hicap duyarız. Çünkü Türk Milleti, Cüneyd Zapsu'nun benzettiği gibi süpürülüp deliğe atılacak, ya da kullanılacak bir başbakana asla layık değildir. Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu, Cüneyd Zapsu'nun, ABD'deki temasları sırasında basına yansıyan açıklamalarını; ''Kullanılması teklif edilen milletimizin samimi hissiyatı, değerleri, dinidir, inançlarıdır. Kullanılması teklif edilen, Başbakan değildir'' diyerek konuya daha da derinlik kazandırmıştır. Sayın Mumcunun TBMM parti grubunda yaptığı konuşmadan aldığım aşağıdaki sözlerine aynen katılıyorum. Benim ve yüce milletimin hissiyatına tıpatıp uyduğuna inanıyorum.
Amerikalılarla yapılan temaslarda sarf ettikleri sözler öylesine mide bulandırıcı ki, muhataplarının da midesi bulanmış olmalı ki bunu reddettiler ve deşifre ettiler. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı hakkında, ''Bu adamın, inançları var. Bu inançları dolayısıyla kendi halkı ve İslam dünyası üzerinde bir kredisi var. Bu adamı devirmek, süpürmek yerine, kullanın'' deniliyor ve bunu, Erdoğan'ın ''özel asistanı ve veri koordinatörü'' Zapsu söylüyor. 'Veri koordinatörü ne demekse onu da anlamadım. Bu yaşıma geldim, ilk defa böyle bir şey duyuyorum. Herhalde vermekle ilgili işleri düzenleyen adam olmalı. Kendi tecrübelerimden de biliyorum ki, arkadaşın genellikle baktığı işler vermekle, dağıtmakla ilgili işler.. İktidar kanadından bu sözlere bir tepki gelmemiştir. Tam tersine ''taltif edici'' tavırlar takınılmıştır. Biz, buna seyirci kalamayız. Çünkü söz konusu edilen kişi kendi kişiliğinden ibaret bir Tayyip Erdoğan olsaydı, isteyen kendisini kullandırır, isteyen kullandırmaz. Bu, bizi hiç ilgilendirmezdi. Ama bu kişi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı ve bu kişi Türk Milleti'nin özellikle inançları ve değerleri dolayısıyla kendisine tanıdığı krediyle birlikte, sadece Türk Milleti'nin değil İslam aleminin de inançları ve değerleri dolayısıyla kendisine duyulan güven üzerinden teklif edilen kişi... Yani kullanılması teklif edilen, milletimizin samimi hissiyatı, değerleri, dinidir, inançlarıdır. Kullanılması teklif edilen, Başbakan değildir. Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiçbir devlet adamı bu kadar aşağılanmamıştır. Bu aşağılanmadan dolayı sevinecek değiliz. Kahroluyoruz, üzülüyoruz. Çünkü aşağılanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Başbakanı, bizim başbakanımız.. Haysiyetli, onurlu duruşu olan politikacıların bu duruma derhal tepki göstermesi gerekirdi. Milletine heybetli duran Başbakan Erdoğan yurtdışındaki muhatapları karşısında hürmetli durmaktadır.. İktidar uluslararası ilişkilere saplantılı bakmaktadır. Çünkü zihniyetleri, daha çocukluk çağlarından beri dünyayı yöneten bir karanlık komplo merkezi fikriyle doldurulmuş olduğu için, açıkça söyleyeyim; Siyonizm fikriyle bir şizofreniye maruz bırakıldıkları için, 'dünyanın her tarafını Siyonistler kuşatmış vaziyetteler, gizli gözlerle bize bakıyorlar, dokunduklarında bir düğmeyle her şeyi alt üst edebilirler' saplantısıyla büyüdükleri için, dünyaya böyle bakıyorlar... Yani kullanmak veya kullanılmak, bütün mesele bu... Hükümetin dünyaya bakışı budur. İçerde milleti kullanın, dışarıda kendinizi kullandırın. Böylece bir kullanma, kullandırma dengesi içinde iktidarda durun. Bu şartlar altında bu ülke nereye gidebilir.''
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Nisan 2006 Salı |
|