Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (52) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (Nutuk-1927) |
Milli Mücadelede Gazi ve arkadaşlarının önündeki öncelikli ve önemli engel aydınından en cahiline kadar Türk milletinin büyük bir manevi çöküntü içinde bulunması ve kendine olan güvenini tamamen yitirmesiydi. Bu noktada Gazi kesin kararını vermişti.. Türk toplumu psikolojik açıdan güçlendirilmedikçe, manen kuvvetlendirilmedikçe, kazanma azim ve iradesine sahip olmadıkça, düşmanlara karşı zafer kazanmak asla mümkün olamazdı. İşte bu yüzden millî mücadeleye buradan, yani Türk toplumunun manevi açıdan güçlendirilmesinden başlanacaktı. Bütün çalışmalar öncelikle bu hedefe yönlendirilecekti.. 23 Nisan 1920'de kurulan TBMM'nin gündemindeki en önemli ve öncelikli konu, düşmanı memleketten kovacak silahlı kuvvetlerin kurulması değildi. Yapılacak iş; şimdiye kadar yapılanları, yapılacakları, gayretlerinin sebep ve neticelerini halka duyurmak, halkımızla birlikte dış kamuoyunu planlı, programlı ve profesyonelce bilgiye doyurmaktı. 24 Nisan 1920 Cumartesi günü toplanan TBMM gizli oturumunda Gazi Mustafa Kemal Atatürk, memleketin içinde bulunduğu durum hakkında milletvekillerini aydınlatmak için söz alır. Durumu uzun uzun izah eder ve sözü Türk halkı üzerinde etkili olan psikolojik baskıya, yani propagandaya getirir. Burada; " Kendisinin şahsında odaklanan TBMM'ni ve milleti küçük düşüren menfi propagandaların İngilizler tarafından nasıl uygulandığını ve halkın nasıl kandırıldığını" misalleri ile anlatır. Gazi konuşmasında; "bu propagandalara dikkat edilmesi gerektiğini, bu menfi tutum ve davranışlara inanılmamasını, birlik ve beraberlik içinde olunduğu takdirde her sorunun çözümlenebileceğini, memleketin yükselmesinden başka bir arzusunun bulunmadığını, millete istiklâl temin edileceği güne kadar bir fert olarak bütün mevcudiyeti çalışmaya mukaddesatı namına söz verdiğini" vurgular.. (1) Görüldüğü TBMM'nin ilk gününde konu propagandadır.. 25 Nisan 1920'de yani meclisin açılışının ikinci gününde Celalettin Arif Bey başkanlığında toplanan Altıncı Oturumda Hamdullah Suphi Bey tarafından "Meclisin Memlekete İlk Beyannamesi" okunur ve kabul edilir. Aşağıda yer verdiğim bu beyanname 25-28 Nisan tarihlerinde Hakimiyet-i Milliye Gazetesinde TMMM Başkanı Mustafa Kemal imzası ile yayımlanarak millete ulaşır..(2)
" MECLİSİN MEMLEKETE İLK BEYANNAMESİ.. Anadolu'nun her köşesinden gelen vekillerimizin teşkil ettiği Türkiye Büyük Millet Meclisi, olanı biteni dinleyip anladıktan sonra millete hakikati söylemeye lüzum gördü. İngilizler tarafından satın alınan ve milleti birbirine düşürmek maksadını güden bazı hainler sizi aldatmak için türlü türlü yalanlar söylüyorlar. İzmir vilayetinin, Antalya'nın, Adana'nın, Antep'in, Maraş ve Urfa havalisinin düşmanlar tarafından işgali üzerine silahına sarılan millettaş ve dindaşlarınızı yine size mahvettirmek için padişah ve halifeye isyan sözünü ortaya atıyorlar.. Millet Meclisi; halife ve padişahımızı düşman tazyikinden kurtarmak, Anadolu'nun şunun bunun elinde parça parça kalmasına mani olmak, payitahtımızı( Başkentimizi ) Anavatan'a bağlamak için çalışıyor. Biz vekilleriniz, Cenab-ı Hâk ve Resûl-ü Ekremi namına yemin ederiz ki "Padişah ve halifeye isyan" sözü bir yalandan ibarettir ve bundan maksat vatanı müdafaa eden kuvvetleri aldatılan Müslümanların elleri ile mahvetmek ve memleketi sahipsiz ve müdafaasız bırakarak kolayca elde etmektir. Hint'in ve Mısır'ın başına gelen halden mübarek vatanımızı kurtarmak için İngiliz casuslarının sizi aldatmak üzere uydurdukları yalanlara inanmayın! İzmir'ini, Adana'sını Urfa ve Maraş'ını velhasıl vatanın düşman istilasına uğramış kısımlarını müdafaa edenleri, din ve milletlerinin şerefi için kan döken kardeşlerinizi arkadan size vurdurmak isteyen alçakları dinlemeyin ve onları Millet Meclisinin kararı üzerine cezalandıracak olan kardeşlerinize yardım edin. Ta ki, din son yurdunu kaybetmesin. Ta ki, milletimiz köle olmasın.. Biz birlikte oldukça düşman üzerimize gelmeyeceğini resmen ilan etti. Onun candan özlediği aramızdaki nifak ve şekâktır. (Mutsuzluk, bahtı karalık) Allah'ın laneti düşmana yardım eden hainlerin üzerine olsun ve tevfiki, halife ve padişahımızı, millet ve vatanımızı kurtarmak için çalışanların üzerinden eksik olmasın.. Büyük Millet Meclisi Emriyle Reis Mustafa Kemal "
Bu beyannameden de görüldüğü gibi; "Halkımızın dış düşmanlarımız ve bunların satın aldığı hain işbirlikçileri tarafından nasıl kandırılıp aldatıldığı" açıklanarak halka gerçeklerin bundan sonra kendi temsilcilerinin görev yaptığı Büyük Millet Meclisinden duyurulacağı, bunun dışındaki haberlere inanılmaması gerektiği vurgulanmıştır. İlk Beyannamenin halk üzerindeki etkileri çok olumlu olmuştur. Görüldüğü gibi meclis kurulduğu andan itibaren halkın aydınlatılması ve doğru haberlerle bilgilendirilerek kazanılmasına ağırlık verilmiştir. İlk hafta içinde gerek Gazinin konuşmaları gerekse işgal bölgelerinden gelen milletvekillerinin üzerinde durduğu husus halk üzerindeki yoğun psikolojik baskı olmuştur.. Burada dikkat edilmesi gereken husus açıktır. TBMM duvarlarına astığı "Hâkimiyet kayıtsız şartsız milletindir" sözüne rağmen padişahın gerek halk ve gerekse TBMM üyeleri üzerindeki etkisi çok iyi bilinmektedir. Mücadelenin başında padişahla ters düşmek büyük bir hata olacaktır. Nitekim TBMM kendisinin kurulma gerekçesi olarak; Osmanlı Devleti başkentinin ve padişahın esir alındığı, padişah ve halifenin kullarının işgal edilen topraklarda esir muamelesi gördüğü, dolayısıyla kuruluş gayeleri padişahın, topraklarının ve kullarının esaretten kurtarılması olarak gösterilmiştir. Ve konu bu şekliyle halka duyurulmuştur. Ana gayenin bu olduğuna hem İstanbul yönetimini, hem Anadolu toplumunu ve hem de Müslüman âlemini inandırmak maksadıyla bir seri psikolojik harekât olarak bilinen operasyonlar geliştirilmiş ve sırası ile devreye sokulmuştur. Müteakip bölümlerde bunlardan bazılarını irdeleyeceğiz..
(1) TBMM Gizli Celse Zabıtları, C. 1, TBMM Basımevi, Ankara, 1980, s.10 (2) Muzaffer Taşyürek, Lozan Hayır Diyenler, İhtar yayınları, İstanbul 1995, S.37
Dr. Tahir Tamer Kumkale 6 Nisan 2006 Perşembe |
|
|