Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Ulusal proğramı okudunuz mu? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Bugün 8 Mart 2001 Perşembe.
Sıradan bir bayram günü olmanın ötesinde 8 Mart 2001'in tarihimizde çok önemli bir yeri olacağını hissediyorum. Çünkü Avrupalı Dostlarımız (!) tarafından özellikle seçilen bu tatil günü, Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için imzalaması gereken ULUSAL PROĞRAM'ın imzası için verilen son gün.
Türk Hükümeti tarafından imzalanacak Proğram; Cumhurbaşkanımızın onayını ve Resmi Gazete'de yayınlanmasını müteakip en son 11 Mart 2001 Pazar günü Avrupa Birliği sekretaryasına teslim edilecektir. Duyduğumuza göre; eğer bu tarihte proğram imzalanmaz ise Avrupa Birliği Aday Adaylığı Statümüzde artık olmayacaktır.
Oysa günümüz Türkiyesi'nin gündeminde uzun bayram tatilinin rehaveti , Kemal Derviş'in Amerika seyahati ve Galatasaray-Milan maçı var. ULUSAL PROGRAM ise tamamen devre dışı. Geçen Cuma akşamı Ali Kırca'nın SİYASET MEYDANI'nın konusu ULUSAL PROĞRAM idi. Uzmanlar ve yetkililer enine boyuna tartıştılar.
Avrupa Birliği Türkiye sorumlusu Büyükelçi Volkan Vural Bey'e uzmanlar soruyorlar;
"Biz bu protokolun belgesini görmedik ve okumadık. Ekonomi ile ilgili bazı kısımları elimize geçti. Ama biz biliyoruz ki önemli olan belgenin SİYASİ BÖLÜMLERİ. Kıbrıs'ı gerçekten veriyor muyuz.? Önce Kürtçe eğitimini ve sonra da Kürtler için özerkliği kabul ediyor muyuz ? Türkiye'yi artık bizim idare etmeyeceğimiz söyleniyor. Ülkemizin ve halkımızın yaşantısını tamamen değiştirecek çok büyük köklü değişiklikler geliyormuş. Doğru mu ?" gibi son derece hayati sorulara, ancak 4 gün sonra imzalanarak kabul edilecek kararların tek yetkilisinin cevabı aynen şöyle idi;
"Ben siyasi konularda kamuoyuna bilgi vermeye mezun değilim. Bu tamamen hükümet meselesidir. Hükümet bu konuda açıklama yapmadan benim bir şey söylemem mümkün değildir." Uzmanlar volkan Vural'ı sıkıştırıyorlar.
"Türkiye'nin Cumhuriyet tarihinde Atatürk İlke ve İnkilâpları ile başlayan ; Padişahlıktan Cumhuriyet ve Halk egemenliğine geçişte yaşadığımız sosyal, siyasi ,ekonomik, hukuki ve kültürel değişikliklerden daha fazla değişiklik olacak. Yaşantımız 180 derece değişecek. Bu değişikliği bizzat yaşayacak olan bizlerin ve halkımızın bu konuları bilmeye hakkı yokmu? "
Cevap yine hayırdı. Sonunda Siyaset Meydanı Ali Kırca'nın bütün çabalarına rağmen önemli hiç bir şey konuşulamadan başladığı yerde bitti. Görünen manzara şu idi. Kamuyounun gözünden, kulağından ve bilgisinden kaçırılarak; bu değişiklikleri bizzat yaşayacak olan 65 milyon vatandaşımızın hiçbir destek, katkısı alınmadan ULUSAL PROGRAM kapalı kapılar ardında birkaç bürokrat tarafından milletimize kabul ettirilecekti. Belkide Siyasi egemenliğimiz ve toprak bütünlüğümüz Avrupa Birliğince ipotek altına alınmış olacaktı... Gelelim şahsi değerlendirmemize; Türkiye Türklerindir. Biz Türkler bin yıldır Türk kanı ile sulayarak vatanlaştırdığımız ata yadigarı bu kutsal topraklar üzerinde bütün sıkıntı ve problemlerimize rağmen 77 yıldır hür ve bağımsız olarak yaşıyoruz. Ayyıldızlı bayrağımız bu toprakları süslüyor. Millet egemenliği bize milyonlarca şehidin kanı ile maloldu. Ona gölge düşürmeye ve millet egemenliğine halel getirecek tutum ve davranışlara kimsenin hakkı yoktur. Ve olmamalıdır.
Attila'nın Hunları ile Türkleri tanıyan Avrupalılar; 1353'de Osmanlı atalarımızın Gelibolu'ya geçişlerini müteakip doğrudan Anadolu Türkünü tanıdılar: 600 yılı aşkın bir süre Avrupa'nın çok büyük bir kesimi Türk yönetiminde kaldı. Kültürlerimiz, Avrupa kültürü ile kaynaştı ve bütünleşti. Lozan ile kabul edilen Cumhuriyet sınırlarımız yine Avrupa'dadır.
6 Avrupa ülkesi tarafından önce Ortak Pazar olarak kurulan, sonra üye sayısını genişleterek siyasi bir kuruluş haline dönüşen Avrupa Birliği'ne tam üye olamadık. Fakat aday ülke statüsünü aldık. Bunun dışında, Avrupa'da kurulan bütün siyasi, sosyal, ekonomik, kültürel, hukuki ve askeri bütün organizasyonların ya kurucusu ya da en aktif üyesiyiz.
Bizi Avrupa dışında tutmak istemenin; ne mantıki, ne coğrafi, ne de hukuki dayanağı vardır. Nitekim Avrupa Birliği üyelerinin bize olan ihtiyaçlarının, bizim onlara duyduğumuz ihtiyaçtan daha fazla olduğunu günümüz stratejistleri bilimsel arenalarda daima açıklıyorlar. Bu herkes tarafından bilinen vazgeçilemez ve inkar edilemez bir gerçektir.
Bu kaçınılmaz gerçek ortada dururken. Yani bizim, her yönü ile Avrupa'nın ayrılmaz bir parçası olduğumuz açıkça görülürken, alelacele ve yangından mal kaçırır gibi, kapalı kapılar ardında yapılan birtakım gizli çalışmalarla; bize ne getirip götüreceğini bilmediğimiz anlaşmalarla geleceğimizin töhmet altına sokulmasını anlamak mümkün değildir.
Şimdi, bu milletin düşünen bir beyni olarak tarih önünde yetkililerimize soruyorum. Sorularımın cevaplarını istiyorum. Bu şekilde Tahir Tamer Kumkale olarak, milletimin milli menfaatlerine aykırı olduğunu değerlendirdiğim tutum ve davranışlar karşısında tarihi uyarma görevimi yapıyorum.
1. Avrupa Birliği teknisyenlerince hazırlanarak, kabul etmemiz gereken ve 1055 sayfa olduğu söylenen, sadece adının MİLLİ (ULUSAL) olduğu değerlendirilen ULUSAL PROTOKOL'ü Sayın Başbakanımız okudumu? 44 yıllık fiili devlet tecrübesine dayanarak hangi fikir ve düşünceleri ile proğramda ne gibi değişiklikler yapılmasını sağladı.?
2. Proğramın hükümet tarafından incelenerek kabul gördüğü söyleniyor. Ülkemizin 1000 yıllık yaşantısını kökünden değiştireceği bilinen bu protokolu Bakanlarımızın hepsi okuma ve inceleme fırsatı bulabildi mi ? Türkiyenin yüce menfaatlerini korumak ve kollamakla yükümlü sayın Bakanlarımız acaba hangi hususların Türk Milli Menfaatlerine göre değiştirilmesi için çaba harcadılar, öneri getirdiler ve ne gibi değişikliklerin yapılmasını sağladılar.?
3. 65 milyon adına Yasama yetkisini yürüten ve yürütmeyi denetleyen en büyük ve yüce varlığımız T.B.M.M. Sayın üyelerinden kaç tanesi ULUSAL PROĞRAM'ı okudular, incelediler ve üzerinde fikir beyan ettiler.? Milli Menfaatlerimizi ve ülkemizin geleceğini nasıl korudular.?
4. Ülkemizin birlik, beraberlik ve bütünlüğünün teminatı; bek'asının yılmaz savunucusu MİLLİ GÜVENLİK KURULU üyelerimiz ve başta milletimizin en güvendiği insan olma vasfını tartışmasız kabullendiği Sayın Cumhurbaşkanımız bu protokolu görevlerinin gerektirdiği titizlikle inceleyip, gerekli değişikliklerin yapılmasını sağlama fırsatı bulabildi lermi ?
5. Geniş halk kesimlerini temsil eden, ve fakat sadece maaş artışlarında aktif rollerini görebildiğimiz SİVİL TOPLUM KURULUŞLARI bu protokol hakkında ne gibi öneriler ortaya koydular. Öncelikle kendi temsil ettikleri toplum kesimlerini ilgilendiren hangi hususların ULUSAL PROĞRAM içinde yer almasını sağladılar ?
6. Ülkemizin dört bir köşesine dağılmış ve binlerce yetişmiş beyinin istihdam edildiği üniversitelerimiz bu proğramı gördüler mi? Üzerinde bilimsel çalışma yaptılar mı.? Bize ne getirip, ne götüreceğini ayrıntıları ile inceleyip bir sonuca vardılar mı ? Bilimsel tartışmalara konuyu taşıdılar mı ? Sonuçta bu proğramı kabul ederek sonuçlandıracak hükümete ne gibi öneriler götürdüler? Götürdülerse bunlar kabul gördü mü?
7. Ülkemizde kendini dördüncü kuvvet olarak gören ve ülke gündemini belirleyen medyamız bu olayın ne kadarına vakıf ? Hangi tecrübeli gazetecilerimiz bu konuyu enine boyuna tartıştılar ve ilgilileri uyardılar ? Yarın bir emrivaki ile milli menfaatlerimiz aleyhinde bazı yaptırımlarla karşılaştığımız takdirde, bu kesim acaba halkın önüne hangi inandırıcılıkla çıkmayı düşünüyor ?
8. Son olarak 65 milyon Anadolu Türkü'nün hayatını ters yüz edecek köklü değişikliklerin getirildiği söylenen ULUSAL PROĞRAM hakkında bu toprakların gerçek sahipleri olan milletimiz ne biliyor ? Yahut bilmiyor?
Sonuç olarak; ben bu ülkede 30 yıl devlet memurluğu yapmış, düşünen, okuyan, araştıran, yazan bir bilim adamı olarak bu proğram hakkında sadece ekonomik bir kaç ayrıntı dışında hiç bir şey bilmiyorum. Oysa bize kabul ettirilmeye çalışılan bu proğramın Cumhuriyet tarihimizdeki en kapsamlı ve köklü siyasi değişiklikleri içerdiğini anlıyorum ve seziyorum.
Ülkemizin ve milletimizin geleceğini ilgilendiren önemli konuların kapalı kapılar ardında birkaç bürokrat tarafından oldu- bittiye getirilmesi ihtimalini kabul edemiyorum. Milletin ve milletin temsilcilerinin fikirlerini içermeyen, onların katkı ve desteğinin bulunmadığı hususların hiç bir yaptırım gücü olmayacağını da çok iyi biliyorum.
Burada Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit Bey'i tarihi bir hata yapmaması için bir kere daha uyarıyorum. ULUSAL PROGRAM'ın gerçekten Milli bir proğram olması için konu; bütün ayrıntıları ile T.B.M.M.'de, üniversitelerimizde, basınımızda, Sivil Toplum Kuruluşlarımızda, enine boyuna tartışılmalıdır. Olumlu ve olumsuz yanları ile tekrar ele alınmalıdır. Her kesimden temsilcilerin oluşturduğu geniş bir platformda görüşülmelidir. Yepyeni, Türk milletinin bünyesine ve karakterine uygun, ihtiyaçlarına cevap veren , tamamen bizim olan, milletçe kabul edip uygulayabileceğimiz bir milli proğram ortaya konulmalıdır.
Bilahare yapılacak referandum ile ULUSAL PROĞRAM; yaşantısını tamamen değiştirecek olan halkımızın oyuna sunulmalıdır. Eğer milletimiz EVET derse, ULUSAL PROĞRAM olarak kabul edilip Avrupalı dostlarımıza gönderilmelidir. Eğer kabul etmezlerse, " Ne yapalım 65 milyon böyle istiyor" denilerek konu her yönü ile baştan ele alınmalıdır. Bu şekilde yapılmaz ise nelerin olabileceğini düşünmek dahi düşünen beyinleri felç etmeye yeter sanırım.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 8 Mart 2001 Perşembe |
|
|