Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (41) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Kendi kuvvetimizi göz önüne almaksızın dışardan, şuradan buradan gelecek kuvvetlere dayanarak emel takip edersek ve o kuvvetten ve o imdattan yardım da gelmezse hayal sukutuna uğrarız. Bunun için her şeyden önce, kendi kuvvetimize önem veriyoruz. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1920) |
KÜRESEL MİMARLARIN DÜNYAYI ŞEKİLLENDİRDİKLERİ KÜRESEL TOPLANTILAR: BILDERBERG MUAMMASI Dünyayı yöneten küresel güçlerin, dünyayı yönetirken kullanacakları kişilere talimat verdikleri ve neler yapılmasını açıkladıkları çalışmalardan biri de her yıl periyodik olarak düzenlenen Bilderberg Toplantılarıdır. Bu toplantılar küresel psikolojik harekât uzmanlarının da talimat aldıkları ve yönelecekleri hedeflerin belirlendiği toplantılar olmaktadır. Geçen yıl 5-8 Mayıs 2005 tarihinde Almanya'nın Rottach Egern kasabasında yapılan Bilderberg toplantılarında ağırlıklı olarak ülkemizin de yer aldığı Ortadoğu Sorunları tartışılmıştır. Bu toplantıya Türkiye'den Devlet Bakanı Ali Babacan, İşadamı Mustafa Koç, gazeteci Cüneyt Ülsever ve İmre Gencer de katılmışlardır. ABD ve Avrupa'dan üst düzey bürokratların davet edildiği toplantılarda, Texe Marrs'ın "İLLUMİNATİ" isimli eserinde adı çok sık yer alan David Rockfeller ve de eski siyasetçi Henry Kissenger' in sürekli katılımcı oldukları bilinmektedir. Her yıl düzenli olarak yapılan Bilderberg toplantılarına, 20 yıl Türkiye Temsilciliği'ni yürüten işadamı Selahattin Beyazıt'tan sonra 1992'den beri grubun Türkiye temsilcisi olarak Vehbi Koç'un kızı Suna Kıraç katılıyordu. İki yıldan beri Suna Kıraç'ın yerini yine Koç Grubu yöneticilerinden Mustafa Koç aldı. Dünyayı yönetmek iddiasında bulunan küresel güçlerin dünyayı yönetirken kimlerle beraber ve nasıl çalışacaklarına dair kararlar verdikleri geleneksel Bilderberg Toplantıları dünya kamuoyu ile birlikte ülkemizde de dikkatle takip edilmesine rağmen bu toplantılar hakkında ne yazık ki fazla bilgi sahibi değiliz.. Globalleşme ( Küreselleşme) ile birlikte güncel yaşantımızda sıkça kullanmaya başladığımız kavramlar arasında küresel örgütlenmelerle ilgili olan Bilderberg, Mason, Lions, Rotarien sözcükleri sıklıkla yer tutmaya başlamıştır. Herkesin bildiği gerçek şudur. Yer küreye hükmeden küresel güçler öncelikle bu gibi kapalı organizasyonları kullanarak çıkarlarının bulunduğu ülkeleri yakından takip edebilmekte ve bu ülkeleri kendi istekleri doğrultusunda yönlendirebilmektedir. Küreselleşme ile ilgili olarak kullanılan terimlerin içinde çok sık yer verilen ŞEFFAFLIK ve AÇIKLIK gibi kavramlar vardır. Fakat bu şeffaflık milli örgütlenmelerde oldukça geniş tutulup bu örgütlerin bütün faaliyetleri yakından izlenip, takip edilirken, küresel örgütlenmelerde son derece ketum, kapalı ve sır dolu olarak faaliyetlerine devam şeklinde uygulanmaktadır. Konuya Türkiye'deki dış destek ve bağlantılı kuruluşlar açısından bakalım. Bir örgüt ne kadar iyi işler yaparsa yapsın, yaptığı insani faaliyetlerle ülkemize ve insanlarımıza ne kadar faydalı hizmet üretirse üretsin, eğer yönetim kademesi yurtdışında bir merkeze bağlı ise, örgüt üyeleri arasındaki ilişkiler bazı değişmez kurallara göre gizlilik içinde yürütülüyorsa, verilen bütün güzel hizmetlerin milletimiz nezdinde yeterince inandırıcı olması mümkün değildir. Yabancı bağı şüphesi olduğunda bu kurumun güvenirliği bakımından kafalarda daima soru işareti kalıyor. Ve "Acaba bu hizmetin sonunda ne gibi kazıklar yiyeceğiz" duygusu ne yazık ki silinemiyor. BILDERBERG ismi çok sık kullanılmasına rağmen açık kaynaklarda organizasyonu hakkında yeteri kadar bilgi yoktur. Çalışma şekli ve yönetim kadrosu ile ilgili bilgilerde bu gizli çalışma yöntemi dolayısıyla berrak değildir. Ayrıca bu toplantılara davet edilen kişilerin toplantı hakkında konuşmalarına kesin yasak konulduğundan dışarıya taşan bilgi kırıntılarından sağlıklı bir değerlendirme yapmakta mümkün olamamaktadır. Bilinen tek şey; dünyayı yönetenler kararlarını bu toplantılarda alıyorlar. Toplantılara ülkeleri üzerinde oynanacak küresel oyunlarda görev alması muhtemel kişiler çağrıldığı için bu kişiler toplantı gündemi ile ilgili olarak küresel yapıda kendi ülkelerine düşen görevleri üsleniyorlar. Bir bakıma ülkelerin yönetiminde etkili olan veya olabileceği değerlendirilen mevki ve makamları farklı kişiler buraya davet edilerek kapsamlı bir beyin yıkama operasyonuna tabi tutuluyorlar. Periyodik Bilderberg toplantılarının iki tanesi Türkiye'de yapılmıştır. Birincisi 1959'da İstanbul-Yeşilköy Çınar Otel'de, ikincisi de 1975'de İzmir -Çeşme, Altın Yunus Tatil Köyü'nde gerçekleştirilmiştir. 1975 Çeşme toplantısına Türkiye'nin geleceğinde ümit vadeden Kıbrıs Fatihi Sayın Bülent Ecevit de davet edilmiştir. Bülent ve Rahşan Ecevit çifti 3 Kasım 2002 seçimlerine kadar ülke yönetiminde daima ön planda görev aldılar. Milliyetçi duygularından asla şüphe etmediğimiz Bülent ECEVİT'in de bu toplantıların gizliliğine kayıtsız şartsız uyması ve şimdiye kadar tek bir kelime bile dışarıya bilgi sızdırmaması dikkat çekicidir.. 2002 yılı Bilderberg Toplantısı'na Türkiye'den Koç Holding yöneticisi Bülent Özaydınlı, E. Büyükelçi Özdem Sanberk ve Dünya Bankasından kurtarıcı olarak Türkiye'ye getirilen Kemal Derviş davet edilmiştir. Bu toplantıda konuşulanlar da gizli idi. Ama ne gibi talimatların alınıp verildiği Sayın Kemal Derviş'in ayak izleri takip edilerek açıkça görülebildi. Küresel güçler, Türkiye'deki 57. Hükümet'in miadını doldurduğu kararına varmış olmalılar ki, Kemal Derviş hemen erken seçimi gündeme getirdi. Düğmeye basılmış gibi Türkiye önce seçim havasına girdi, Merkez sağ ve merkez sol dağıldı. Bütün tarihi siyasi şahsiyetler meclis dışına taşınırken, hakkında kapatılma davası bulunan, başkanı milletvekili olma yasaklı AKP tek başına iktidara geldi. Kendisini davet eden ECEVİT'in DSP'sini dağıtan Derviş'in yarattığı deprem CHP'yi de dağıtmaya yetti. Derviş'in Türkiye'de yarattığı kargaşa yeterli görüldü ki, birdenbire BM teşkilatının üçüncü adamlığı kadrosuna atandı. BM gibi en büyük küresel örgütün üst düzey yöneticiliğine bir Türk'ün getirilmesinin ülkemiz açısından nasıl değerlendirilmesi gerektiğini kurulan karanlık ve bilinmeyen ilişkiler yüzünden tam olarak değerlendirmekte zorlanıyoruz. Kemal Derviş'e Türkiye ile ilgili verilen görevlerin henüz bitmediği görülmektedir. Nitekim Mart 2006 başlarında geldiği ülkemizde verdiği beyanatlarla ortalığı karıştırması tipik bir görevlendirme örneği olarak görülebilir. 2003'te Türkiye'den çağrılan şanslı kişiler arasında; kabinenin en genç ve ama en etkili yerde görevli Bakanı Ali Babacan ile ABD'de diplomatlık görevinden büyük ümitlerle DTP'ye Genel Başkan olarak getirilen ve sonradan partisini bırakıp DYP'ye katılan M. Ali Bayar vardı. Ali Babacan'ın siyasi yaşamının ani yükselişinde ve Avrupa Birliği ile yapılan müzakerelerde Başmüzakereci olarak atanmasında bu toplantılara katılmasının payı olup olmadığını bilmemiz ise mümkün değildir. 2004 Milano toplantılarına yine Kemal Derviş ile Devlet Bakanı Ali Babacan davet edildiler. Ayrıca ülkemiz geleceğinde istikbal vadeden iş adamlarımızdan Koç Holding Başkanı Mustafa Koç ile Milliyet yazarı Hasan Cemal de davet edildiler. Bu dörtlünün ülkemiz gündemindeki katkılarını kamuoyu yakından takip etmektedir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 16 Mart 2006 Perşembe |
|
|