Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimizin içinde bütünleşmeliyiz. Dış Türklerin bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gereklidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (29 Ekim 1933) |
Sayın Orhan Kiverlioğlu ile Kazakistan seçimlerinden iki ay sonra bu ülkedeki gelişmeleri değerlendirdiğimiz çalışma sonuçlarını vermeye devam ediyorum.. Bağımsızlığını elde ettiği andan itibaren Nursultan Nazarbayev liderliğindeki Kazakistan yönetimi tarafından yürütülmekte olan siyasi faaliyetlerin tutarlılığı ve esnekliği sayesinde Kazakistan Merkezi Asya'nın en istikrarlı ülkelerinden biri olma vasfını sürdürmektedir. Bugün Merkezi Asya'nın istikrarı için tehlike oluşturan en önemli unsur, komşu ülkelerin topraklarında 11 Eylül sonrası oluşturulan ABD askeri üslerinin mevcudiyeti ile meydana çıkan potansiyel savaş tehlikesidir. Batılıların burada İslam faktörünü de kullanarak bölgedeki dini inanç farklılıklarını körükleyerek bölge halklarını birbirleri ile çatıştırma gayreti içinde oldukları görmemiz gerekmektedir.. Bu konuda Kazakistan diğer Orta Asya Türk devletlerinden ayrılmaktadır. Çünkü Kazakistan'daki toplumsal yapı bu nevi anlaşmazlıkların ortaya çıkmasını önleyecek kadar sağlamdır. Çünkü Kazakistan'da dini hoşgörü en üst düzeydedir. Toplumsal yapı dünya ölçülerinde sağlam bir karaktere kavuşmuştur. Nitekim bununla ilgili olarak, Kazakistan'da dini temelli siyasi oluşumların faaliyeti kanunen yasaklanmıştır. Bu son derece tutarlı, alınması gerekli ve yararlı bir tedbir olarak görülmektedir. Getirilen bu kanuni zorunluluk; aşırı dincilerin Kazakistan'a sızmasını, ülke topraklarında faaliyetlerini sürdürmelerini ve bölgedeki diğer ülkeleri etkileme imkânlarının yaygınlaştırmalarını önleyici ciddi bir engel teşkil etmektedir. Yoğun Hıristiyan Rus nüfusuna sahip Kazakistan'ın çok kritik bir bölgede huzur içinde yaşamının devamının sağlanması halkların birbirinin inancına saygılı olması ile yakından alakalıdır.. Kazakistan'ın bu alanda yürüttüğü devlet siyasetinin açıklamasını yapan Nursultan Nazarbayev 2005 yılındaki "Kazakistan Halkına Hitabında" şöyle demektedir; "Kazakistan dini inanç özgürlüğünü temin etmiştir, bu mantığa uygun şekilde dinler arası anlayış siyasetini yürütmektedir. Bizde farklı dini inançlar arası barış sağlanmaktadır ve üstelik aşırı dinciliğe karşı mücadele de verilmektedir." 2.717.000 km2 olan geniş topraklarını 17.000.000 nüfusu ile güvence almak zorunda olan Kazakistan için güvenlik sorunu hayati önem taşımaktadır. Bu güvenliğin iç ve dış olarak önemli safhaları bulunmaktadır. Örneğin, Kazakistan, dünyanın güneyinden (Afganistan ve Pakistan başta olmak üzere) dünyanın Kuzeyine (Rusya ve Avrupa Birliği ülkelerine) giden çok büyük uyuşturucu akışının transit bölgesinde bulunmaktadır. Başta eroin olmak üzere, Afganistan, Pakistan ve diğer komşu ülkelerden, özellikle de Kazakistan ile sınır komşusu olan ülkelerden başlayan uyuşturucu trafiği (narko trafik), kendi ülkesinde uyuşturucunun yaygınlaştırılmasına ara vermeden amansız mücadele eden Kazakistan yönetimi tarafından son derece verimli bir mücadele ile engellenmeye çalışılmaktadır. Uyuşturucu ile mücadelenin başarılı olduğu söylenebilir. Çünkü bu ülkedeki uyuşturucu bağımlısı sayısının yok denecek kadar az olması bunun göstergesidir. Nitekim en önemli uyuşturucu yolları üzerinde yer olmasına rağmen Kazakistan "Uyuşturucu Risk Grubu" içinde olan ülkeler arasında yer almamaktadır. Uluslararası Güvenlik Teşkilatlarında Kazakistan'ın üstlendiği Merkezi Asya bölgesinin tümünün sağlam bir biçimde gelişmesine, istikrarının ve güvenliğinin güçlenmesine yardımcı olan ve gün geçtikçe artan rolünü belirtmek gerekmektedir. Kazakistan'ın Güvenlik İşbirliği teşkilatı üyeliği ona Merkezi Asya ve daha da geniş çapta Asya ve Pasifik okyanusu bölgesinde güvenliği ve istikrarı sağlamada kendisine önemli işlevler yüklemektedir. Şanghay Beşlisi hattındaki işbirliği sadece askeri ve siyasi işbirliğiyle sınırlı kalmayıp, aynı zamanda ekonomik ve insani yardım işbirliği alanlarında da faaliyet göstermesini zorunlu kılmaktadır. Bunun yanı sıra Kazakistan, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üyesidir. Bu teşkilata üye olmak, ülkenin Avrupa ülkeleriyle eşit haklar çerçevesinde bir ortak ve dünya siyasetinde gerçek anlamda önem arz eden bir nesne olmasına müsaade etmektedir. Bu arada Kazakistan'ın 2009 yılı AGİT Başkanlığı için başvurması da bu teşkilata verdiği değerin bir göstergesi olarak görülmektedir. Elbette ki, bölgede siyasi istikrarın güçlenmesi ve artık ortaya çıkmış olan ve henüz beklenmekte olan tehlikeleri önleme yolundaki verimli çalışma, sağlam bir ekonomi ve teknik altyapısız mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla da, Kazakistan ekonomisinin kararlı, dinamik bir şekilde gelişmesi, ulusal ve geniş anlamda bölge sisteminin güvenliğinin oluşması çerçevesinde değerlendirildiğinde bölge güvenliğinin garantisi olarak görülebilir ve hatta bölgesel istikrarın kilit noktası olarak isimlendirilebilir.. Devlet Başkanı Nursultan Nazarbayev'in 2005 yılında yaptığı 'Kazakistan Halkına Hitabındaki şu sözlerini hatırlayalım; " Biz 2010 yılında GSMH'Yİ ikiye katlamayı planlamıştık, fakat bugünlerde Kazakistan'ın ekonomik açıdan iki kat büyümesinin 2008 yılında bile mümkün olabileceği umudumuz vardır". 40 Milyar Dolardan fazla yabancı sermaye Kazakistan ekonomisine doğrudan yabancı yatırımcılar tarafından yatırılmıştır. Bu nüfusu 17 milyon bir ülke için çok büyük bir rakamdır. Demek ki yabancı yatırımcılar bugünlerde Kazakistan'ın istikrar vaat eden ve karşılıklı olarak yararlı işbirliği sağlayan güvenilir bir ortak olduğunu biliyorlar. Bunun yanında Kazakistan'ın küresel çapta uluslar arası ekonomik uyum süreçlerine de aktif bir şekilde katıldığı görülmektedir. Örneğin, "Kazakistan Avrasya ve Asya Ekonomik İşbirliği" ile "Ortak Ekonomik Alan" gibi her geçen gün gelişmekte olan ekonomik teşkilatların önemli üyeleri arasında kendini göstermektedir. Sonuç olarak; Kazakistan Cumhurbaşkanlığı seçimini yeniden kazanan Nursultan Nazarbayev ülkesinin jeopolitik ve jeostratejik öneminin farkındadır. Ve bu konuda nasıl hareket etmesi gerektiğinin bilinci içinde olduğu görülmektedir. Nitekim şu sözleri bunun açık kanıtıdır; "Kazakistan Avrupa ve Asya arasında iletişim akışının odağında bulunmaktadır. Ve bizim hedefimiz, bu eşi benzeri bulunmayan jeopolitik konumdan kendi ülkemizin ve uluslar arası kamuoyunun çıkarları için yararlanmak olacaktır". Bu sözlerle Nazarbayev; Kazakistan'ın Merkezi Asya'nın yeni jeopolitik gücünü oluşturan bu iletişim akışındaki kendi düzenleyicilik veya moderatörlük rolünü dünyaya alenen ilan etmektedir. Nazarbayev'in, bu sözleri söylemeğe hakkı vardır. Çünkü bugün Kazakistan'ın söz konusu misyonu hakkıyla üstlenmesi için gereken siyasi, ekonomik ve teknolojik her türlü ön şartlar mevcuttur. Dost ve kardeş Kazak halkının güçlenmesi sadece bölge güvenliği açısından değil Türkiye için de çok önemlidir. Türkiye-Kazakistan ilişkilerinin her geçen gün daha da artması iki ülkenin milli çıkarları açısından hayati derecede önem arz etmektedir. Milletçe bu bilinci taşımamız gerekmektedir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 12 Mart 2006 Pazar |
|
|