12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Yeşil kartlı cerrah Türkiye'nin gerçek ekonomik göstergesi
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Kendi kuvvetimizi göz önüne almaksızın dışardan, şuradan buradan gelecek kuvvetlere dayanarak emel takip edersek ve o kuvvetten ve o imdattan yardım da gelmezse hayal sukutuna uğrarız. Bunun için her şeyden önce, kendi kuvvetimize önem veriyoruz. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1920)

 6 Mart 2006 Pazartesi 

YEŞİL KARTLIK CERRAH:
Ataması bir türlü yapılmayan ve eşi 7.5 aylık hamile olan Dr. Birkan Akbulut kaymakamlığa yeşil kart için başvurdu. Almanya'da Goethe Üniversitesi'nde çalışırken "Ülkeme hizmet edeceğim" diyerek dönen, 33 yaşında babasının emekli maaşına muhtaç hale gelen AÇ OLAN Dr. Birkan Akbulut, ataması yapılmayıp işsiz kalınca yeşil kart kuyruğuna girdi. Kalp ve damar cerrahisi uzmanı Akbulut "Ne maaşım ne de sosyal güvencem var" dedi.
Çaresiz doktorun genç eşi Ayşe Akbulut da Peyzaj Mimarlığı Bölümü mezunu. Ancak o da eşi gibi işsiz. Uzun süre iş aradığını, ancak bulamadığını söylüyor.

4 Mart 2006 tarihli Sabah Gazetesinin manşet haberi Türkiye’nin içine düşürüldüğü ekonomik çıkmazı bütün çıplaklığı ile ortaya koymaktadır. En üst düzeyde eğitim almış kişilerin babasının emekli maaşına muhtaç hale geldiği bir ortamı, siyasilerin ve siyasilerin ağzı ile konuşan ekonomistlerin süslü sözlerle anlattıkları sahte başarıların arkasına saklamak asla mümkün değildir.
Zenginlerin daha zenginleştiği, milyon dolarlık villaların maket üzerinden kapış kapış satıldığı bir ekonomik sistem içinde işsizlik olgusunun yarattığı sosyal bozulmanın geldiği seviye gerçekten düşündürücü ve gelecek için kaygı vericidir. Küresel güçlerin borçlarını tahsil etmek ve küresel menfaatlerinin her ne pahasına devamını sağlamak amacıyla oluşturulan IMF ve Dünya Bankası eliyle kontrol edilen ekonomik sistemlere bağlı kaldığımız sürece daha çok yeşil kartlı cerrahlar göreceğinizi söylemek kehanet değildir.
Türk cerrahlarına bu muameleyi ve aşağılamayı reva gören AKP zihniyetinin dışarıdan doktor ithal etmeyi gündeme getirmesini milletimin nasıl algıladığını merak ediyorum. Çare, dışarıdan dayatmalarla yönlendirilen ve başarısızlığı gittiği her ülkede kanıtlanmış olan bir ekonomik modelin ısrarla takip edilmesinde değildir.
Çare, Atatürk’ün düşüncesini kurgulayıp başarı ile uyguladığı ve tam bağımsız olmamızı öngören milli ekonomik modellerdedir.
Çare, mevcut borçları ödemek için alınan dış borçlarda değil, milli kaynakların harekete geçirilerek ekonomik alanda kendi kendimize yeterli ülke haline gelebilmektedir.,

DARBEYİ ÖVEN SÖZLERİNDEN DOLAYI KENAN EVREN’E SORUŞTURMA:
Kanal D’de yayınlanan Genç Bakış programında tepki çeken açıklamalarda bulunan Kenan Evren ile ilgili gelişmeler sürüyor. Muğla Cumhuriyet Savcılığı, Evren’in “Bugün ayni durum yaşansa yine darbe yapardım.” ifadesi üzerine konu ile ilgili soruşturma başlattı. 78’liler Muğla Girişimi de, Kenan Evren’in açıklamalarını kınarken “bütün dünyada darbecilerin yargılanmasına rağmen Evren’in aklanmaya çalışıldığını ileri sürdü.
12 Eylül döneminde 1402 sayılı kanunla üniversitelerden atılan hocalar Evren’in açıklamalarını ‘utanarak’ dinlediklerini söylediler. Tüm Öğretim Elemanları Derneği Başkanı Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu, açıklamaları esefle karşıladığını belirterek, “Bu açıklamaları dinlerken utandım, iğrendim. Darbe yapanların insanlık meziyetine kavuşamaması utanç vericidir” dedi..

Kenan Evren, 1980–1989 yılları arasında önce askeri darbe lideri olarak kendi kendini atadığı Devlet Başkanlığı ile bilahare Anayasa oylaması ile birlikte vatandaşların %92 oyu ile seçilerek atandığı Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye’nin gündeminde birinci derecede söz sahibi olan bir kişidir.
İyi ve kötü yanlarıyla ülkenin dokuz yılının sorumlusu durumunda bulunan Sayın Evren’in 12 Eylül 1980’de mağdur olmuş kişilerin saldırısına maruz kalmasını siyasi etik açısından doğru bulmadığımı belirtmek isterim. Bu arada Sayın Kenan Evren’in her ne sebeple olursa olsun üniversitede yaptığı konuşmayı da doğru bulmadığımı vurgulamak istiyorum. Keşke hiç konuşmasa ve çekildiği köşesinde tarihe ışık tutacak hatıralarını kaleme almayı denese idi. O zaman bu şekilde çirkin söz dalaşına maruz kalmaz, ülke gündemini de boş yere işgal etmezdi.
İhtilaller veya bir başka ifadesi ile askeri darbeler yasal değildir. Oluşum şeklinin yasal olmadığı bir dönemde yasal olmayan pek çok uygulamanın yapıldığı da bir gerçektir. Bu eşyanın tabiatı gereğidir. Nitekim pek çok yanlış iş yapılmış ve pek çok masum insan haksız yere mağdur edilmiştir.. Fakat ben bu insanlarının çektiklerini 2006 Türkiye’si için kayıp olarak görmemek gerektiğini düşünüyorum. Yapılan yanlışlıkların ülkemizde bir daha asla yaşanmayacağı gerçek demokrasinin kurulup güçlenmesi açısından bir şans olduğunu değerlendiriyorum..
Hürriyetlerin darbe liderlerinin ağızlarından çıkacak iki cümlenin arasında olduğu kapalı rejimlerin demokratik sistemler içinde sorgulaması çok zordur. Çünkü bu iki sistem birbirinin karşıtıdır ve ortak hiçbir yönleri de yoktur.
12 Eylül Harekatı’nın getirdiği menfi durumlar yanında ülkeye kazandırdıklarını da birlikte inceleyebilecek olgunlukta bir demokrasi ortamına şiddetle vardır. Ülkeyi 12 Eylüldeki anarşi ve kargaşa ortamına sokanlar, bütün sistemleri sıfırlayarak ülkeyi yönetilemez hale koyanlar, eğitimin ve her alanda üretimin tamamen durduğu tabloyu yaratanlar, sokaklarında her gün 30 kişinin hunharca katledildiği bir yaşam tarzını insanlarımıza layık görenler bugün siyaset gündeminde hala aktif roller peşindedir. Ve bu insanlara yarattıkları ortamdan dolayı hiç kimse hesap sormamaktadır..
İnsanlarımızın yaşam arzularını kaybettikleri, anarşiye teslim oldukları bir dönemden üç yıl içinde devletini ve demokrasisini yeniden kurmuş ve geleceğe güvenle bakan bir ülke çıkartmanın bedelleri mutlaka olacaktı. Ve oldu da pek çok insan acı çekti.. Ama tablonun bütününü görmek gerekiyor. 12 Eylülü yapanlara başta Evren’e olmak üzere acımasızca saldırılırken Evren’i darbe yapmaya davet eden ortamı yaratanlara hesap sormak lüzumu hissedilmiyorsa burada bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum.
Ülkemizin bugün geldiği düzeyde düşmanlıklara değil birlik ve beraberliğe ihtiyacı vardır. Diyelim ki doksan yaşına gelmiş Kenan Evreni yargılayacak anayasa değişikliğini yaptınız. Yargıladınız. Ömür boyu hapse mahkum ettiniz. Bunun ülkeye ne kazandıracağını iyi düşünmek gerekmektedir. Mahkeme safahatında 12 Eylül Dönemi kadar, 12 Eylül öncesi şartları yaratanların da sorgulanacağını unutmamak gerekmektedir. Bu durum toplumsal barışı değil, toplumsal husumeti ve bölünmüşlüğü arttıracaktır.
Ülkemizin gündemi bu olmamalıdır. 12 Eylül Askeri Darbe yönetimi Türk Siyasi tarihinde yaşanmış bir gerçektir. Konuyu tarihçiler en iyi şekilde irdeleyeceklerdir. Konuyu bilimin ve tarihin ellerine bırakmanın yararlı olacağını değerlendiriyorum.
Bugün basınımızın bazı kalemşörleri elbirliği etmişçesine o günlere ve o günlerin yöneticilerine ağır saldırılarda bulunmaktadır. Bu gazeteci kardeşlerimizin unutmaması gereken bir önemli husus vardır. Gazete arşivlerinde o günkü darbe yönetimine düzdükleri methiyeleri henüz silinmemiştir. İşte bu yüzden halkımız bunları iyi tanıyor ve pek ciddiye de almıyor.
Sonuç olarak;
Türkiye artık askeri dönemleri bir daha açmamak üzere kapatmıştır.
Askeri yönetimler bir daha gelmeyecektir. Gelmemelidir.
Çünkü dünyanın şartları çok değişmiştir. Türkiye geri dönüşü olmayan demokratik bir sitemi benimsemiştir. Günümüz Türkiye'sinde bir askeri ihtilâlin hiç bir mantıkî sebebi bulunamaz ve artık halkın desteği de alınamaz.
Bu husus zaten Türk Silahlı Kuvvetlerinin Komuta Kademesince her fırsatta dile getirilmektedir. Konuya bu açıdan yaklaşarak, o günlerin özel şartları içinde gerçekleştirilen 12 EYLÜL’ü tarihçilere ve tarihe terk etmenin daha doğru olacağını değerlendiriyorum..



Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Mart 2006 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale