Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (37) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
İnsanları mesut edeceğim diye onları birbirine boğazlatmak insanlıktan uzak ve son derece üzünülecek bir sistemdir. İnsanları mesut edecek yegane vasıta, onları birbirlerine yaklaştırarak, onlara birbirlerini sevdirerek, karşılıklı maddi ve manevi ihtiyaçlarını temine yarayan hareket ve enerjidir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (1931) |
IRAKTA İÇ SAVAŞ OLURSA TÜRKİYE MÜDAHALE EDEBİLİR: ( 2 )
Yukarıdaki başlık 26 Şubat 2006 tarihli Hürriyet Gazetesinin aşağıya aldığım Manşet haberin başlığıdır. Ne garip bir rastlantıdır ki, ayni haber 26 Şubat 2006 tarihli (ayni gün) New York Times Gazetesinin de manşet haberidir.
- ABD ile Türkiye arasında 6 saat fark vardır. Ayni haberin ayni anda her iki gazetede yayınlanması teknik olarak mümkün değildir. Fakat bu yayınların içeriğine bakan dikkatli bir göz Psikolojik Harekat konusuna vakıf olmasa da sebebini algılayabilmektedir. - Haber Irakta Şii ve Sünniler arasında kıyasıya bir iç savaşın başladığı bir sürecin içinde kaleme alınıyor. Irak olaylarını takip eden basının bu iç savaşın içerisine içine Sünni Kürtler ile Şii ve Sünni Türkmenlerin de süratle çekilmesi ihtimalinden söz ettikleri bir anda Türkiyenin en büyük gazetesinde manşetten bu haber resimli olarak yayınlanıyor. - Haber ne diyor; Türkiye de, Irak'taki Türkmen azınlığını Kuzey'deki Kürt bölgesine karşı korumak için (Irak'a) girme zorunluluğunu duyabilir." Şimdi buna bakalım; Neden sadece Türkmenler.? Ve neden Kürtler değil.? Buradaki ifadeye göre Türkmenler Kürtlere karşı savunulacak. Demek ki Kürtler Türkmenleri tehdit ediyorlarmış. Düne kadar Türkmenlerin haklarını korumak maksadıyla koyduğumuz bütün kırmızı çizgileri kaldıran, Kürt Devletinin kurulmasına dolaylı ve dolaysız 1991den beri destek veren, Türkmenleri işgal altında geçen seneler zarfında yok kabul eden Türkiye neden bu safhada Türkmenleri koruma gereği duyacaktır?
- Biz neden özellikle Türkmenleri korumak zorundayız. Türkmenler bizim soydaşımız ise Kürtler soydaşımız değil mi? - Türkiye de Kürtler yaşamıyor mu? - Türkiyede sadece Sünniler mi var? - Türkiyede Şiiler yok mu? - Türkiyedeki Şiiler bizim vatandaşımız değil mi? İşte size çok basit gibi görünen fakat çok ince düşünülüp detaylı planlanmış bir Psikolojik Harekat operasyonu örneği.. Burada mesaj verilmek istenen Hedef Kitle T.C.Devleti yönetim kademeleridir. Düne kadar unutturulmaya çalışılan Irak Türk Toplumu birdenbire hatırlanmıştır. Dün Türkmen soydaşlarımızın başına tonlarca bomba yağdıran, Kerkük ve Tel Afferde Türkleri vahşice katleden ABD, şimdi ne oldu da Türkmenleri korumak için Türkiyenin Iraka silahlı bir müdahale yapmasının meşru olduğundan bahsediyor. Demek ki burada da bir oyun tezgahlanıyor. Yani Türkiyeyi sonu bilinmeyen Iraktaki ateşin içine atılıyor. Türkiye işin içine sokulduğu anda doğal olarak İranda olaylara müdahil olacaktır. Çünkü İran da aynen Türkiye gibi seçilen ana hedeflerden bir olacaktır. Çünkü İran, Türkiyenin koruduğu Sünni Iraklılara karşı Şii kardeşlerini korumak zorunda kalacaktır. Ve sonunda Irak merkezli tırmandırılan etnik ve bölücü iç savaş giderek büyüyecek ve bu oyunu kurgulayan başta ABD olmak üzere diğer küresel güç odaklarının istekleri doğrultusunda topyekûn Türkiye - İran Harbine dönüşecektir. Türkiye ve İran gibi iki bölgesel devin birbiri ile kapışmasının sonuçlarının ne olacağını kestirmek için gaipten haber alan bir kafaya sahip olmak gerekmiyor. Bu bölgede bu oyunun aynisi yakın tarihte oynandı. İran ve Irak birbiri ile savaşa sokularak 1979-1989 arasında tam on yıl birbirine kırdırıldı.. Silah ve teknoloji satarak Saddam Hüseyini Sen aslansın, sen Ortadoğunun gerçek hâkimisin, modern silahlara sahip güçlü ordularınla kısa sürede İrana savaş açarsan, Basra körfezinde İran lehine çekildiğin Irak topraklarını geri alırsın ve ömür boyu Arap Aleminin kahramanı olursun diye İrana saldırttılar. Iraka sattıkları silahlara karşı savunmak için küresel silah tüccarları gece gündüz çalışarak İran için yeni silah sistemleri ürettiler. Savaş önceleri sınır boylarında yapılan sonuçsuz karşılıklı saldırılar olarak sürdü. Sonunda büyük şehirlerde sivil halkın yaşadığı kalabalık mahallerini hedef alan başıboş füzelerin karşılıklı atılması şeklinde çok pahalı hava savaşına dönüştürüldü. Tam on yıl kesintisiz süren savaşta her iki ülkede meydana gelen can kaybının ve şehirlerde meydana gelen maddi hasarın büyüklüğü karşısında küresel mimarlar çok büyük mutluluk yaşadılar. Çünkü bir taşla iki kuş vurmuşlardı. Yani hem külliyetli miktarda silah ve cephane satarak ellerindeki stokları sıfırlamışlar paralarına para katmışlar. Hem de sattıkları silahlarla yıktıkları şehirleri yeniden tamir imkanına kavuşmuşlardı. Silah tüccarları bu kör dövüşünde, yeni silah teknolojilerini bizzat savaş alanında canlılar üzerinde deneyerek daha gelişmiş teknolojilere erişmişlerdir. Burada asıl zarar ise maddi zarar değildir. Yeri zor doldurulacak zarar insan gücü kaybındadır. İran ve Iraktaki üniversiteler on yıl süre ile kapanmış ve cephede ölenlerin yerine ikame asker olarak bütün öğrenciler silahaltına alınmışlardır. Yani iki ülkenin günü değil geleceği de karartılmıştır. 10 yıl süre ile iki ülke halkı, nereden ve ne zaman geleceği belli olmayan bombaların saçtığı ölüm tehdidi altında yaşayarak tedavisi çok uzun sürecek bir psikolojik yıkım içine girmişlerdir. Sonunda her iki tarafa da verdikleri zararı yeterli gören küresel mimarlar savaşı bıçakla keser gibi durdurmuşlardır. Çünkü operasyonun ikinci sahnesi sırada beklemekte idi. Şimdi sıra Irakın Kuveyte saldırmasını sağlayacak senaryonun gündeme sokulmasına gelmişti. Yani artık ABDnin bölgeye askeri gücü ile gelip oturmasına yönelik çalışmalara başlanabilirdi.. Savaş sonunda dünyanın en önemli petrol üreten iki ülkesi olan Irak ve İran tamamen sıfırlanmış, yakılıp yıkılmıştır. Şimdi gene küresel mimarlar işbaşında olacaktır. Çünkü yakılıp yıkılan, viraneler haline gelen şehirlerin yeniden inşası için küresel mimarlar bu iki ülkeye insancıl bir şekilde yardım elini uzatacaklardır. Bu 10 yıl içinde Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde enerji kaynaklarını ve enerji geçiş yollarını korumak kararında olan ABD iki yıl sonra başlatacağı Birinci Körfez Harbi için gerekli olan yığınaklaşmasını yapmış, harp planlarını geliştirmiştir. Bu arada her iki ülkenin petrol gelirleri tamamen silah harcamalarına gittiğinden iki ülke her alanda batıya muhtaç hale getirilmiştir. 2006 Şubat ayı sonunda oynanmak istenen oyun da geçmiştekinin bir benzeridir. Yine iki büyük bölge gücü birbiri ile çarpıştırılarak ayni tatlı kazançların devamı için zemin hazırlanmaktadır. Sonuç olarak; bu söylediklerim asla bir varsayım ve komplo teorisi asla değildir. Basit bir gazete haberinden bu şekilde senaryo üretilmesini paranoya olarak gören gafil beyinlerin gözlerini dört açmalarını olayları dikkatle takip etmelerini öneriyorum. Küresel Psikolojik Harp uzmanları ellerinde tuttukları FİNANS, BASIN ve SİLAH GÜCÜ ile yapabilecekleri faaliyetlere birdenbire karar vermezler. Ve olayların gelişine göre planlama yapmazlar. Onların planları çok önceden hazırlanmıştır. Güncel değişikliklere uygun alternatif operasyon planları da hazırdır. Nitekim New York Times ve Hürriyet Gazetesi yazılarının çok önceden düşünülüp her kelimesinin tartarak yazıldığını yeri ve sırası geldiği için gün 26 Şubatta gündeme konulduğunu bilmemiz gerekmektedir. Buradan bütün Türk aydınlarına çağrı yapıyorum şimdi hep birlikte bu gazete yazısının arkasından olabilecekleri dikkatle izleyelim. İzlemekle kalmayalım. Bu oyunu nasıl bozabileceğimizin hesaplarını da yapalım. İşte şimdi Psikolojik Harekat Teşkilatımız olan Toplumla İlişkiler Başkanlığına şiddetle ihtiyacımız vardır. Eğer bu teşkilat kaldırılmamış olsaydı, bu haberi anında analiz eden uzmanlarımız derhal Karşı Psikolojik Harekat Planını hazırlar ve oyunlarını bozacak şekilde yürürlüğe sokarlardı. Oysa şimdi iki takımlık bir sahada tek takım vardır. Bizim takım sahaya çıkmadığı için rakip takım boş alanda top çeviriyor ve boş bırakılan kaleye gol atmaya devam ediyor. Bakalım daha ne kadar gol yiyeceğiz..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 4 Mart 2006 Cumartesi |
|
|