Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (34) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk (Nutuk-1927) |
YAŞAM TARZIMIZA SALDIRI ve KUŞ GRİBİ VAKASI:
Dünyanın ancak kendileri tarafından yönetilebileceğine inanmış küresel mimarlar dünya üzerindeki emellerini elde etmek için her alanda teşkilatlanmışlardır. Ekonomik alandaki saldırılarda IMF ve Dünya Bankası gibi organlar kullanılırken, istisnasız her bireyi ilgilendiren sağlıklı yaşam alanındaki saldırılarını da WHO ( World Health Organization- Dünya Sağlık Örgütü ) vasıtası ile yaparlar. WHO, 7 Nisan 1948de Birleşmiş Milletler çatısı altında insan sağlığını ilgilendiren konularda üye ülkelerin halklarının sağlıklı bir toplum olarak yaşamlarını sürdürmelerini sağlamak maksadıyla sağlık araştırmaları yapmak, mevcut ve muhtemel hastalıkların önlenmesinde insanlığa hizmet etmek amacı ile kurulmuştur. Ne yazık ki insani amaçlarla oluşturulan WHO teşkilatının atanmış üyeleri de dünyayı yönetip yönlendirmeyi kendine görev edinen küresel güçlerin (Tapınak Şövalyeleri gibi ) emir ve istekleri doğrultusunda hareket etmek zorundadır. Küresel mimarlar WHO teşkilatını kullanarak hedef seçilen ülkelerdeki yaratacakları sağlık sorunları ile devlet yönetimini kolayca etkileyebilecek güce sahiptir. Bu güçlerini dünyanın geri bıraktırılmış pek çok bölgesinde başarı ile kullanmışlardır. WHOnun devasa örgütlenmesi ve insanlara en zayıf oldukları sağlık sorunlarında hizmet götürmesi gibi insani ve duygusal imajının yarattığı etkisi ile Psikolojik Harekat yöneticilerinin elinde istisnasız hedef alınan her ülkede kolaylıkla kullanabilecekleri en etkin vasıtalardan biri olmaktadır. Çünkü dünyanın her tarafına yayılmış farklı konumlardaki insanlar sadece sağlık alanında birbirine eşittir. Ve sağlık, eşitliğin olduğu tek alandır. Yaralar ve hastalıklar, siyah- beyaz, zengin- fakir dinlemez. Hastalık gelirken insanların paralı- parasız, kültürlü veya kültürsüz olmasına değil, sadece insan olmasına bakar. Dolayısıyla sağlığı hakkında her insan hassastır. Sağlıkçılara muhtaçtır. Doktorların dediğini yapmaya hazırdır. Bu çarkın dışına çok nadir insanlar çıkabilir, fakat onlarda sistemi etkileyemez.. Geçtiğimiz aylarda WHO' nun kuş gribinden sorumlu yöneticisi ve üst düzey Sağlık Koordinatörü Dr. David Nabarro bir açıklama yaptı; Göçmen kuşlarla bulaşan bir grip salgınının her an başlayabileceğini ve bunun sonucu 5 ila 150 milyon kişinin ölebileceğini bildirdi. Dr Nabarroya göre bu sayının 5 milyon mu yoksa 150 milyon mu olacağının kriterlerini salgının nerede başlayacağı, ne kadar çabuk fark edileceği ve hükümetlerin nasıl davranacağı belirleyecekti.. Dr.Nabarro kitle halinde ölümlerin görülebileceğini sözlerine ilave etmeyi unutmadı. Kuşların genel rotası bellidir. Ama hiç kimsenin hastalıklı bir kuşun konacağı yeri önceden bilme şansı yoktur. Dolayısıyla bütün dünya tehdit altındadır. Tehlikenin büyüklüğünü WHO açıklamışken bizim gibi ülkelere ancak WHO nun tavsiyelerine aynen uymak düşerdi. Nitekim Türkiye sınırları içinde uçmaları planlanmış ve komşu ülkelere uğraması yasaklanmış kuşlar vasıtasıyla Kuş Gribi Salgınına yakalandığımızı bu anlı şanlı WHO elemanlarından öğrendik. Ve hemen emredilenleri uygulamaya başladık. Tedbir olarak yaptığımız gerçek bir katliamdı. Beyaz elbiseli, eldivenli, başlıklı bir takım görevliler sorgusuz sualsiz halkın elinde ne kadar kanatlı hayvan varsa toplayıp diri diri yakmaya başladı. Öldürülen hayvanların sayısı milyonları aştı. Bunların gerçekten hastalıklı olup olmadıklarını bilen yoktu. Çünkü bu konuda Manisada araştırmalar yapan tek Enstitümüz de sebebi bilinmeyen bir şekilde kapatılmıştı. Cevapsız sorular birbirini kovaladı. Bu tehlike ne kadar sürer? Şimdi tedbir aldık ve hayvanları öldürdük, gelecek yıl geçecek kuşların getireceği virüsleri ne yapacağız? Bunların hiç birinin cevabı yoktu. Fakat bilinen bir gerçek vardı. Birileri bize bu virüse karşı külliyetli miktarda ilaçla beraber koruyucu malzeme satacaktı. Nitekim sattılar ve daha da satabileceklerini, korkmamamız gerektiğini ellerinde yeterli ilaç stokları mevcut olduğunu bildirdiler.. Halkımızın sağlığını her yönden ilgilendiren Kuş Gribi ile ilgili gelişmeler bizimle birlikte bizi yönetip yönlendiren küresel sağlık güçlerinin varlığını az da olsa tanımamıza vesile olmuştur. Olayları anında evimize taşıyarak beyaz et tüketiminin birdenbire durmasında etkili olan medyamızda yer alan bir haber öyle diyordu;
Eğer böyle bir virüs var, Hükümet gerekli önlemi almadı ise suçludur. Eğer bu yapılanlar Tavukçuluk sektörünü yok etmek için planlandı ise bu plan çok başarılı olmuştur. Nitekim açıkta tavuk yetiştirilmesini yasaklamak için önerge vereceğini açıklayan Sağlık Bakanı Recep Akdağ : "Bence köylerde açıkta tavuk beslenmesi tarihe karışmıştır" dedi. Kuş Gribi vakası ülkemiz üzerinde küresel sağlık mimarlarının oynadığı oyunlardan sadece bir tanesidir. Aslında benzeri faaliyetler bizler farkında olmadan sürdürülmekte ve küresel ajanlar sağlık sektöründen kazandıkları paraları katlayarak arttırmaktadır. İnsanları etkilemenin ve beyinlerine ulaşmanın en kestirme yollarından biri onların sağlık sorunları ile ilgilenmektir. Çünkü insan ihtiyaçları içinde öncelikli olan husus ailece sağlıklı bir yaşam sürmektir. İşte, insanoğlunun bu doğal yapısını iyi bilen ve onların sağlık ihtiyacını göz önüne alan küresel mimarlar dünya milletlerinin sağlık sorunlarını istismar ederek kendi menfaatleri doğrultusunda bu sorunları yönlendirmektedir. Daha sonra da ürettikleri çözüm usul ve metotlarını yüksek fiyatlarla bizzat oluşturdukları salgın hastalık pazarında satmaktadırlar. Küresel mimarlar trilyonlarca dolarlık küresel sağlık sektörünün tatlı kârlarının aksamadan devamının sağlanması amacıyla her türlü aktiviteyi titizlikle planlar ve acımasızca uygularlar. Onlar için dünya toplumlarının sağlıklı ve ya sağlıksız olmaları önemli değildir. Önemli olan elde edilecek kardır. Bu bakımdan doğal beslenen ve önemli sağlık sorunları bulunmayan insanlardan oluşan toplumları beğenmezler. Çünkü bu toplumlar sağlık ticareti için iyi bir pazar değildir. Psikolojik Savaş alanında yetişmiş küresel sağlık ajanları hedef seçtikleri ülke insanlarının sağlık ihtiyaçları, sağlık beklentileri ve bu alandaki ülkenin doğal kaynaklarını tespit ederek hazırladıkları Küresel Sağlık Politikalarını bir program dahilinde uygulamaya koyarlar.. Önce ülkede potansiyel hastalık varsa onun üzerine gidilir ve çoğaltılır. Bu şekilde ilaç ve tıbbi teçhizat yardımı adı altında başlayan ticaret giderek akıl almaz boyutlara ulaşır. Eğer hastalık yoksa o ülke insanlarının doğal yaşama koşullarına göre hızla yayılabilecek bir hastalık üretilir. Üretilen hastalığın zararlarını yansıtan bilgiler Psikolojik Harekât metotları kullanılarak basın ve şayia yoluyla abartılarak toplum içinde korku ve dehşet salınır. Yeterli seviyede panik yaratıldıktan sonra, aslında bunun o kadar da korkulacak bir şey olmadığı, tedavi usul ve metotlarının mevcut olduğu, istenildiği takdirde tamamen insani duygularla(!) yardım yapılabileceği açıklanır. Denize düşen yılana sarılır misali, halkının içine düştüğü çıkmazdan çok güç durumda bulunan yönetimin vaki daveti üzerine gelinir ve tedaviye başlanır. Doğal olarak bu tedavinin masraf hanesi çok kabarık olacaktır. Çünkü bu hastalık yaratan virüsler hiç ölmezler.! Yeniden çoğalabilir ve tehlike her an yeniden meydana gelebilir !. Bunun için ciddi bir yapılanma, eğitim sistemi, ilaç tedariki, depolanması ve bütün bunların kontrol ve yönetimi işlerinin dizaynı için yeni teşkilatlara ihtiyaç olacaktır .! Psikolojik Harekat uzmanlarının en başarılı olduğu sektör sağlık sektörüdür. Yukarıda bir kısmını saydığım usullerde kazanç temin edilmesi sistemin küçük bir kısmıdır. Asıl kazanç; hedef toplumun sağlık sistemi çökertilerek zayıf, güçsüz, kendine güveni olmayan hastalıklı nesillerin bulunduğu toplumlar haline dönüştürülmesiyle ve kendilerini yönetmelerinin zor olduğunun kabul ettirilmesiyle sağlanır.. Çünkü bu şekle dönüşmüş toplumlar daima kendilerini yönetip yönlendirecek vasi devletlere, yani sömürgecilere ihtiyaç duyarlar.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 1 Mart 2006 Çarşamba |
|
|