Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Atatürk'ün Ekonomi Mucizesi - Borç batağındaki Türk ekonomisine şok tedavi (7) |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Bu vatan, çocuklarımız ve torunlarımız için cennet yapılmaya değer bir vatandır… Bu geniş memleketi bayındır bir hale çevirmek lazımdır. Bu halk zengin olmaya mecburdur. Memleket bayındır olmazsa, bu halk zengin olmazsa, size hala yaşama imkânından bahsederlerse inanmayınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1930) |
Günümüzde artan borç yükü altında giderek iflasa sürüklenen Türk Ekonomisinin ayağa kaldırılması ve kısa sürede dünyanın güçlü ekonomilerinden biri haline gelmesi için derhal Atatürk’ün Ekonomik Görüş ve Uygulamalarına dönülmesini öneriyorum. Gazi yönetimindeki 1923-1938 yılları arasındaki başarılı dönemin bugünümüze de ışık tutacağına inanıyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Ekonomik Görüşlerinin ekonomik yaşamımıza “Şok Tedavi” sağlayacağını ve bizi çöküşten çıkartacağını iddia ediyorum. Bilindiği gibi Gazi; Ekonomi yönetiminde kendisinden önce mevcut olan bütün sistemleri Türk Toplumunun şartlarına ve Türk insanının kabiliyetlerine uygun bulmamış kendimize has milli bir sistem oluşturmuş ve bu sistemi başarı ile uygulamıştır. 1923-1929 arasında Birinci İzmir İktisat kararları ışığında tipik bir Kapitalizm sistemi uygulanmaya çalışılmış, fakat ekonominin iki temel girdisi sermaye ve yetişmiş insan gücü yeterli olmadığından tarım dışında tam bir başarı elde edilememiştir. Bununla birlikte disiplinli ve istikrarlı bir ekonomi yöntemi uygulandığından dünyayı altüst eden 1929 Ekonomik Buhranından en az zararla çıkılması mümkün olmuştur. Atatürk'ün ekonomik politikasının temelleri ve esasları 1930 -1940 arasındaki ikinci dönemde ortaya çıkar ve en üst düzeye ulaşır. İlk döneme nisbetle ağırlığın bugün elden çıkarılmaya çalışılan İktisadi Devlet Teşekküllerinde olduğu tamamen kendine özel bir ekonomik rejimin uygulandığı görülmektedir. Bu dönemde ;
* DEVLET ÖNCÜLÜĞÜ,
* DEVLET YATIRIMCILIĞI,
* DEVLET İŞLETMECİLİĞİ,
* DEVLETİN TESBİT ETTİĞİ HEDEFLERE EKONOMİNİN YÖNLENDİRİLMESİ, Gibi hususlar ağırlık kazanır. Fakat bu faaliyetlerin temelinde yine fertlerin topyekün kalkınması ve refah seviyesinin adaletli olarak dağıtılması yatar. 1930-1938 yıllarındaki Atatürk’ün Ekonomik Kalkınma Stratejisinin temellerini sekiz ana başlık altında toplayabiliriz. Bunlar;
1. İmtiyazsız ve sınıfsız bir biçimde topyekûn olarak bütün halkın refahını yükseltmek başlıca hedeftir. Burada Ekonomik ilişkilerde bireyi ve bireyin manevi değerlerini (üst yapı) daima ön planda tutarak dengeli gelir dağılımını sağlamak esas alınmıştır. “Tam istihdam” ve “ Tam Çalışma” sözü ile açıklanan bu ilke toplumun bütün faal nüfusunu iş sahibi yapmayı hedeflemektedir.
2. Bu sistemde Ekonomik ve Sosyal Kalkınma birlikte düşünülür ve her ikisine bir bütün olarak yaklaşılır. Yani ekonomik kalkınma ile sosyal alandaki gelişmeler birbirini desteklemelidir. Burada çok hızlı bir ekonomik gelişmenin toplumun sosyal dinamiklerini bozarak bireylere zarar verebileceği ve bununda kalkınmayı yavaşlatacağı düşünüldüğünden her iki alanda da birlikte kalkınma öngörülmüştür.
3. Ekonomik düşüncenin temelinde piyasa ekonomisi vardır. Devlet bütün girişimlerinde bu pazarın kurallarına uymak zorundadır.
4. Pazarlardaki rekabet kurallarının işleyişi bir kalkınma planının disiplini içinde düşünülmüştür. Planlı kalkınmanın yürüyüşünü aksatacak rekabete izin verilmez.
5. Özel teşebbüsün geliştirilmesi esastır. Bunun için hızlı ve dengeli gelir dağılımı esastır. Yani toplumu meydana getiren yedi meslek grubunun içlerinden sadece bir kesimin zenginleşmesi kabul edilmemektedir. Hepsinin birbiri ile koordineli olarak ve birbirine yakın oranlarda dengeli zenginleşmesi esas kılınmıştır.
6. Enflasyonsuz hızlı kalkınma öngörülmüştür. Enflasyon kelimesinin kullanılmasından dahi kaçınılmıştır.
7. Sitem üç temel denge üzerine inşa edilmiştir. Bunlar;
a. Devlet Bütçesi denk olmalıdır. Buna göre devletin yatırım harcamaları bütçe fazlaları ile iç borçlanmadan elde dilen devlet gelirleri toplamına eşit olmalıdır.
b. Dış ödemelerde ithalat ihracata denk olmalıdır. Buradaki denklik toplam ithalat ve ihracat rakamlarında değildir. Kastedilen ülke bazında denkliktir. Yani, A ülkesinden yapacağımız ithalat ancak bu ülkeye sattıklarımızın toplamı kadar olacaktır. Bu madde tam bağımsızlık ve sömürge düzenine karşı çıkabilmek için özellikle konulmuş ve titizlikle uygulanmıştır. Bu şekilde herhangi bir ihtiyaç malında bir diğer ülkeye bağımlı olmaktan kaçınılmakla beraber ihtiyaç duyulan maddenin yerli kaynaklardan karşılanması için müteşebbislere de özendirici olmaya çalışılmıştır.
c. Bölgeler arası dengeli kalkınma sağlanmalıdır. Bugün olduğu gibi yol, hammadde, sermaye ve eğitimli işgücünün bulunduğu Ege ve Marmara çevresinde değil, Anadolu’nun her köşesinin dengeli ve hızlı kalkınması öngörülmüştür. Misal vermek gerekirse ayni madenler batıda da yeteri kadar bulunmasına rağmen Artvin’in Murgul kasabasında ve Elazığ’ın Ergani kasabasında, Divriği’de Entegre Bakır İşletmeleri kurulmuştur. Bu şekilde oralara hem işgücü ve istihdam imkânı, hem eğitilmiş insan gücü ve hem de alt yapı tesisleri götürülmüştür. Bütün bunlar planlı kalkınma programı içinde düşünülmüştür..
8. Devletin Sınai ve Ticari alandaki faaliyetleri daima geçici, yol gösterici ve örnek olucu olarak düşünülmüş ve devletin iştigal alanlarını bir yıl içinde Türk müteşebbislere devretmesi öngörülmüştür. Sistemin omurgasını teşkil eden Kamu İktisadi Teşekkülleri bu mantıkla ve bir plan dahilinde oluşturulmuştur.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 4 Şubat 2006 Cumartesi |
|
|