13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Kıbrıs'ta Rum menfaatleri yönündeki çözüm (satış) gayretleri sonuçsuz kalmaya mahkumdur
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Efendiler! Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin (Akdeniz Bölgesi'nin) ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk

 27 Ocak 2006 Cuma 

Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir süreç başlatıldığını duyurdu. Birleşmiş Milletlere yaptığı çağrı ile 10 madde çerçevesinde “Gelin bu satışı tamamlamamıza yardım edin” anlamına gelen tarihi bir adım attı.
Aslında devam eden ve Rum kesiminin verilenleri az görüp “HAYIR” diyerek daha fazlasını istediği bir sürece destek verdi. Yani, bu girişim ile Türkiye; Kıbrıs Rum Kesimine ve dolayısı ile Yunanistan’a “Siz haklısınız. Biz demek ki az vermişiz. Gelin ne istiyorsanız onları da verelim. Yeter ki bu Kıbrıs Türk Toplumunun satışını tamamlayalım” diyor.
Bu girişimin gerekçesinde ise, “Annan’a sunduğumuz ‘10 maddelik EYLEM PLANI ’ Türkiye’nin bir yandan sorunu Avrupa Birliği yerine yeniden BM platformuna taşımayı planladığını, ayrıca AB’ye yönelik Gümrük Birliği yükümlülüğünü Güney Kıbrıs’ı da içine alacak biçimde yerine getirirken KKTC’ üzerindeki izolasyonları azaltmayı hedef aldığını açıklanmıştır.
Bugüne kadar KKTC ve Kıbrıs Türk Toplumu ile ilgili bu sütunlarda çok yazdım. Türkiye’nin hem hukuk ve hem de insani açıdan yüzde yüz haklı olduğu bir davayı Ak Partinin “Çözümsüzlük çözüm değildir” sloganı ile uyguladığı bir yeni politika ile adanın elimizden çıktığını vurguladım. Hatta Referandumdan bir ay önce yayınlanan “Kıbrıs’ta Sona Doğru” kitabım ile Ak Partinin gayretleri ile 400 yıllık Türk yurdu Kıbrıs’ın Türksüzleştirmeye doğru hızla yuvarlandığını belge olarak tarihçilerin istifadesine sundum.
“Stratejilerde yapılan hataları taktik başarılarla düzeltemezsiniz” şeklinde hala geçerli olan önemli bir askeri kural vardır. Türkiye bu son gayreti ile yaptığı stratejik hataya devam etmektedir. Bunu düzeltmek bu yönetim ile ve bu politikalarla mümkün değildir. Çünkü AKP ve AKP düşüncesinin KKTC’deki uygulayıcısı CTP yönetimleri Kıbrıs’ı bir sorun olarak görmektedir. Sorun olunca, doğal olarak bunun bir çözümü olacaktır. İşte şimdi bu soruna geçerli bir çözüm üretilmektedir.
İşte yanlış olan bu düşüncedir. Geçmişte Kıbrıs’ta büyük bir sorun vardı. Bu sorun; 1960’da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin Makarios yönetimi ile adadan Türklerin kovulması için vahşice katliamı ve adanın ENOSİS politikası gereğince Yunanistan’a bağlanması idi.
20 Temmuz 1974’ten itibaren Türkiye uluslar arası kanunların kendisine tanıdığı hakları kullanarak bu sorunu ortadan kaldırdı. O tarihten itibaren adada Türk ve Rum Toplumları için gerçek bir huzur ve barış ortamı başladı. Her iki kesim kendi bölgelerinde kurdukları demokratik devletlerle barış içinde refah toplumu olma yolunda ilerlediler. Tam 31 yıldır Türk askerinin güvencesi altında tüm adada tek bir kişinin burnu dahi kanamadan AKP’li günlere gelindi.
Sonunda Türkiye;
“Kıbrıs’ta bir sorun olduğu ve bu sorunu çözmek gerektiği” şeklindeki AB ve ABD dayatmalarını temel politika olarak benimsedi. Kıbrıs Rumlarının ve Yunanistan’ın istekleri doğrultusunda sergilediği bütün yaklaşımlara ve adanın tamamen Türksüzleştirilmesi yolundaki gayretlerine rağmen Rum kesimi hazır bulduğu bu tavizkar davranışı yeterli görmedi. Her defasında daha fazlasını istedi. Biz de vermeye devam ettik.
Ben bu 10 maddelik son plan ile “ Size KKTC yetmez gelin. İsterseniz Türkiye’den de biraz bir şeyler verelim” diyecek kadar tavizkar bir tutum sergilediğimizi düşünüyorum.
Siz gönüllü olarak vermek isteyince alıcıların daha çok istemeleri doğaldır. Bakalım bu durumda Rum tarafı ne diyecek. Kanaatimce geçen sefer Rum Kesiminin HAYIR oyları ile son anda kurtardığımız KKTC’yi bu defa kurtarmamız mümkün olmayacaktır. Çünkü AKP yönetimi hazırladığı on maddelik planda KKTC’nin varlığından bahis dahi etmemekte ve adeta yok saymaktadır.
İşte Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün ağzından açıklanan yeni çözüm planı;

''BM Genel Sekreteri, aşağıda ana unsurları sunulan eylem planının uygulanması amacıyla ilgili taraflarla istişarelerde bulunma keyfiyetini değerlendirmeye davet edilir..

1. Türkiye'nin deniz limanlarının, AT-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki malların ticareti çerçevesinde Rum gemilerine açılması;

2. Kıbrıs Rum Havayolu taşıyıcılarının üst uçuşlar için Türk hava sahasını kullanmalarına ve Türk havaalanlarını kullanmalarına, ilgili uluslararası kurallar ve usuller çerçevesinde izin verilmesi;

3. Gazimagosa, Girne ve Gemikonağı dahil, Kuzey Kıbrıs'taki limanların, Kıbrıs Türk yönetimi altında malların, kişilerin ve hizmetlerin uluslararası dolaşımına açılması;

4. Ercan Havaalanı'nın Kıbrıs Türk yönetimi altında doğrudan uçuşlara açılması;

5. Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik bir varlık olarak AB gümrük birliğine pratik açıdan dahil edilmesi için özel düzenlemelerin yürürlüğe girmesi. Ada'daki taraflar arasında ve taraflar ile diğer ülkeler arasında ticaretin engelsiz biçimde yapılmasının sağlanması;

6. Kıbrıs Türk tarafının uluslararası sportif, kültürel ve sosyal alanlardaki diğer faaliyetlere serbestçe katılabilmesi.'' Planın sonraki maddelerinde, uygulama için atılacak hususlara yer veriliyor. Bunlar şöyle sıralanıyor:

7. Üzerinde mutabık kalınacak bir takvim çerçevesinde bir bütün olarak uygulanacak eylem planına nihai şeklini vermek amacıyla BM Genel Sekreteri'nin himayesinde ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafının katılımıyla en geç Mayıs/Haziran 2006'ya kadar bir üst düzey toplantı gerçekleştirilmesi;

8. Eylem planı ve toplantının sonuçlarının BM Genel Sekreteri tarafından BM Güvenlik Konseyi'ne sunulması; BM Gen. Sekreteri’nin ayrıca, gelişmeleri Güvenlik Konseyi'ne rapor etmek amacıyla, planın uygulanmasını sürekli gözetim altında tutacak bir mekanizma kurulması hususunu da değerlendirmesi;

9. BM'nin ve AB Komisyonu'nun özellikle Kıbrıs Türk tarafına sağlayacağı destek, önerilen tedbirlerin uygulanmasını kolaylaştırmaya yardımcı olacaktır.

10. Eylem planı hiçbir şekilde ilgili tarafların hukuki ve siyasi pozisyonlarına halel getirmeyecektir. Eylem planı, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm perspektifinden, Ada'da gerçek bir işbirliği ve karşılıklı güven ortamı yaratmayı amaçlamaktadır.

Bu planda Türk Dışişleri özellikle KKTC sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştır. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti sadece kendisinin tanıdığı KKTC’nin varlığını kabul ettiğini belirtmeyi sakıncalı görmektedir. Burada ne elde edilmek istendiğini anlamak mümkün değildir. Ayrıca bu girişim ile Türkiye adanın bekası için uluslar arası anlaşmalarla kendisine verilmiş GARANTÖRLÜK sıfatını da ortadan kaldırmış olmaktadır.
Özetleyecek olursak; Türkiye Cumhuriyeti AB’nin istekleri doğrultusunda Kıbrıs’taki hak ve menfaatlerinden vazgeçmeye hazır olduğunu bu eylem planı ile dünyaya deklere etmiştir. KKTC’nin Mehmet Ali Talat liderliğindeki Cumhuriyetçi Türk Partisi yönetimi ise bu girişime sonuna kadar destek verdiğini bildirmiştir.
Bu işten çıkış için tek yol vardır. O da Türk siyasi hayatında Kıbrıs’taki Türk varlığının devamını Türk Milli menfaatleri açısından yararlı gören Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün belirlediği politikalara bağlı kalacak yönetim değişikliğinin gerçekleşmesidir. Ak Parti bu tutum ve davranışı ile KKTC’nin varlığına tahammül edemediğini ispatlamıştır. Bu durumda çözüm Ak Parti yönetiminin iktidardan uzaklaşmasına kalmaktadır.
Sanıyorum ki muhalefet partileri KKTC konusunda içine düşürüldüğümüz durumu seçmenlerine anlatma başarısını gösterirler. İnşallah bu millet yeniden 20 Temmuz 1974’leri yapma durumunda kalmaz..
Keşke bütün kurum ve kuruluşlarımızla Kıbrıs'ın bizim için önemini anlayabilseydik.
Peki, ne olacaktır? Oturup bekleyecek ve aferin ne iyi yaptın mı diyeceğiz.
Hayır beklemeyeceğiz.
Kıbrıs'ı yeniden fethetmek için hazırlanacağız….


Dr. Tahir Tamer Kumkale
27 Ocak 2006 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale