Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Kıbrıs'ta Rum menfaatleri yönündeki çözüm (satış) gayretleri sonuçsuz kalmaya mahkumdur |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Efendiler! Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin (Akdeniz Bölgesi'nin) ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk |
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, Kıbrıs sorununun çözümü için yeni bir süreç başlatıldığını duyurdu. Birleşmiş Milletlere yaptığı çağrı ile 10 madde çerçevesinde Gelin bu satışı tamamlamamıza yardım edin anlamına gelen tarihi bir adım attı. Aslında devam eden ve Rum kesiminin verilenleri az görüp HAYIR diyerek daha fazlasını istediği bir sürece destek verdi. Yani, bu girişim ile Türkiye; Kıbrıs Rum Kesimine ve dolayısı ile Yunanistana Siz haklısınız. Biz demek ki az vermişiz. Gelin ne istiyorsanız onları da verelim. Yeter ki bu Kıbrıs Türk Toplumunun satışını tamamlayalım diyor. Bu girişimin gerekçesinde ise, Annana sunduğumuz 10 maddelik EYLEM PLANI Türkiyenin bir yandan sorunu Avrupa Birliği yerine yeniden BM platformuna taşımayı planladığını, ayrıca ABye yönelik Gümrük Birliği yükümlülüğünü Güney Kıbrısı da içine alacak biçimde yerine getirirken KKTC üzerindeki izolasyonları azaltmayı hedef aldığını açıklanmıştır. Bugüne kadar KKTC ve Kıbrıs Türk Toplumu ile ilgili bu sütunlarda çok yazdım. Türkiyenin hem hukuk ve hem de insani açıdan yüzde yüz haklı olduğu bir davayı Ak Partinin Çözümsüzlük çözüm değildir sloganı ile uyguladığı bir yeni politika ile adanın elimizden çıktığını vurguladım. Hatta Referandumdan bir ay önce yayınlanan Kıbrısta Sona Doğru kitabım ile Ak Partinin gayretleri ile 400 yıllık Türk yurdu Kıbrısın Türksüzleştirmeye doğru hızla yuvarlandığını belge olarak tarihçilerin istifadesine sundum. Stratejilerde yapılan hataları taktik başarılarla düzeltemezsiniz şeklinde hala geçerli olan önemli bir askeri kural vardır. Türkiye bu son gayreti ile yaptığı stratejik hataya devam etmektedir. Bunu düzeltmek bu yönetim ile ve bu politikalarla mümkün değildir. Çünkü AKP ve AKP düşüncesinin KKTCdeki uygulayıcısı CTP yönetimleri Kıbrısı bir sorun olarak görmektedir. Sorun olunca, doğal olarak bunun bir çözümü olacaktır. İşte şimdi bu soruna geçerli bir çözüm üretilmektedir. İşte yanlış olan bu düşüncedir. Geçmişte Kıbrısta büyük bir sorun vardı. Bu sorun; 1960da kurulan Kıbrıs Cumhuriyetinin Makarios yönetimi ile adadan Türklerin kovulması için vahşice katliamı ve adanın ENOSİS politikası gereğince Yunanistana bağlanması idi. 20 Temmuz 1974ten itibaren Türkiye uluslar arası kanunların kendisine tanıdığı hakları kullanarak bu sorunu ortadan kaldırdı. O tarihten itibaren adada Türk ve Rum Toplumları için gerçek bir huzur ve barış ortamı başladı. Her iki kesim kendi bölgelerinde kurdukları demokratik devletlerle barış içinde refah toplumu olma yolunda ilerlediler. Tam 31 yıldır Türk askerinin güvencesi altında tüm adada tek bir kişinin burnu dahi kanamadan AKPli günlere gelindi. Sonunda Türkiye; Kıbrısta bir sorun olduğu ve bu sorunu çözmek gerektiği şeklindeki AB ve ABD dayatmalarını temel politika olarak benimsedi. Kıbrıs Rumlarının ve Yunanistanın istekleri doğrultusunda sergilediği bütün yaklaşımlara ve adanın tamamen Türksüzleştirilmesi yolundaki gayretlerine rağmen Rum kesimi hazır bulduğu bu tavizkar davranışı yeterli görmedi. Her defasında daha fazlasını istedi. Biz de vermeye devam ettik. Ben bu 10 maddelik son plan ile Size KKTC yetmez gelin. İsterseniz Türkiyeden de biraz bir şeyler verelim diyecek kadar tavizkar bir tutum sergilediğimizi düşünüyorum. Siz gönüllü olarak vermek isteyince alıcıların daha çok istemeleri doğaldır. Bakalım bu durumda Rum tarafı ne diyecek. Kanaatimce geçen sefer Rum Kesiminin HAYIR oyları ile son anda kurtardığımız KKTCyi bu defa kurtarmamız mümkün olmayacaktır. Çünkü AKP yönetimi hazırladığı on maddelik planda KKTCnin varlığından bahis dahi etmemekte ve adeta yok saymaktadır. İşte Dışişleri Bakanı Abdullah Gülün ağzından açıklanan yeni çözüm planı;
''BM Genel Sekreteri, aşağıda ana unsurları sunulan eylem planının uygulanması amacıyla ilgili taraflarla istişarelerde bulunma keyfiyetini değerlendirmeye davet edilir..
1. Türkiye'nin deniz limanlarının, AT-Türkiye Gümrük Birliği kapsamındaki malların ticareti çerçevesinde Rum gemilerine açılması;
2. Kıbrıs Rum Havayolu taşıyıcılarının üst uçuşlar için Türk hava sahasını kullanmalarına ve Türk havaalanlarını kullanmalarına, ilgili uluslararası kurallar ve usuller çerçevesinde izin verilmesi;
3. Gazimagosa, Girne ve Gemikonağı dahil, Kuzey Kıbrıs'taki limanların, Kıbrıs Türk yönetimi altında malların, kişilerin ve hizmetlerin uluslararası dolaşımına açılması;
4. Ercan Havaalanı'nın Kıbrıs Türk yönetimi altında doğrudan uçuşlara açılması;
5. Kuzey Kıbrıs'ın ekonomik bir varlık olarak AB gümrük birliğine pratik açıdan dahil edilmesi için özel düzenlemelerin yürürlüğe girmesi. Ada'daki taraflar arasında ve taraflar ile diğer ülkeler arasında ticaretin engelsiz biçimde yapılmasının sağlanması;
6. Kıbrıs Türk tarafının uluslararası sportif, kültürel ve sosyal alanlardaki diğer faaliyetlere serbestçe katılabilmesi.'' Planın sonraki maddelerinde, uygulama için atılacak hususlara yer veriliyor. Bunlar şöyle sıralanıyor:
7. Üzerinde mutabık kalınacak bir takvim çerçevesinde bir bütün olarak uygulanacak eylem planına nihai şeklini vermek amacıyla BM Genel Sekreteri'nin himayesinde ve Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs Türk tarafı ve Kıbrıs Rum tarafının katılımıyla en geç Mayıs/Haziran 2006'ya kadar bir üst düzey toplantı gerçekleştirilmesi;
8. Eylem planı ve toplantının sonuçlarının BM Genel Sekreteri tarafından BM Güvenlik Konseyi'ne sunulması; BM Gen. Sekreterinin ayrıca, gelişmeleri Güvenlik Konseyi'ne rapor etmek amacıyla, planın uygulanmasını sürekli gözetim altında tutacak bir mekanizma kurulması hususunu da değerlendirmesi;
9. BM'nin ve AB Komisyonu'nun özellikle Kıbrıs Türk tarafına sağlayacağı destek, önerilen tedbirlerin uygulanmasını kolaylaştırmaya yardımcı olacaktır.
10. Eylem planı hiçbir şekilde ilgili tarafların hukuki ve siyasi pozisyonlarına halel getirmeyecektir. Eylem planı, Kıbrıs sorununa kapsamlı çözüm perspektifinden, Ada'da gerçek bir işbirliği ve karşılıklı güven ortamı yaratmayı amaçlamaktadır.
Bu planda Türk Dışişleri özellikle KKTC sözcüğünü kullanmaktan kaçınmıştır. Demek ki Türkiye Cumhuriyeti sadece kendisinin tanıdığı KKTCnin varlığını kabul ettiğini belirtmeyi sakıncalı görmektedir. Burada ne elde edilmek istendiğini anlamak mümkün değildir. Ayrıca bu girişim ile Türkiye adanın bekası için uluslar arası anlaşmalarla kendisine verilmiş GARANTÖRLÜK sıfatını da ortadan kaldırmış olmaktadır. Özetleyecek olursak; Türkiye Cumhuriyeti ABnin istekleri doğrultusunda Kıbrıstaki hak ve menfaatlerinden vazgeçmeye hazır olduğunu bu eylem planı ile dünyaya deklere etmiştir. KKTCnin Mehmet Ali Talat liderliğindeki Cumhuriyetçi Türk Partisi yönetimi ise bu girişime sonuna kadar destek verdiğini bildirmiştir. Bu işten çıkış için tek yol vardır. O da Türk siyasi hayatında Kıbrıstaki Türk varlığının devamını Türk Milli menfaatleri açısından yararlı gören Gazi Mustafa Kemal Atatürkün belirlediği politikalara bağlı kalacak yönetim değişikliğinin gerçekleşmesidir. Ak Parti bu tutum ve davranışı ile KKTCnin varlığına tahammül edemediğini ispatlamıştır. Bu durumda çözüm Ak Parti yönetiminin iktidardan uzaklaşmasına kalmaktadır. Sanıyorum ki muhalefet partileri KKTC konusunda içine düşürüldüğümüz durumu seçmenlerine anlatma başarısını gösterirler. İnşallah bu millet yeniden 20 Temmuz 1974leri yapma durumunda kalmaz.. Keşke bütün kurum ve kuruluşlarımızla Kıbrıs'ın bizim için önemini anlayabilseydik. Peki, ne olacaktır? Oturup bekleyecek ve aferin ne iyi yaptın mı diyeceğiz. Hayır beklemeyeceğiz. Kıbrıs'ı yeniden fethetmek için hazırlanacağız
.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 27 Ocak 2006 Cuma |
|
|