10 Kasım 2023 CUMA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM......

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Ülkemizde ciddi sağlık sorunlarımız vardır. Sağlık dosyası - 7
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takip ettiğimiz gaye şudur; Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirmesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922)

 21 Ocak 2006 Cumartesi 

Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok ile Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer’in internet medyasında yer alan “ Saadet Zinciri Neden Koptu” başlıklı araştırma yazısında belirtilen ana hususları BİLDİRİ-YORUM sütunlarına taşıyarak Sağlık Sistemimizin durumu hakkında halkımızı bilgilendirme ve ilgilileri uyarma görevime devam ediyorum..

“ ** Sağlık Bakanlığı harcamalarında, üç temel finansman kaynağı vardır. Genel bütçeden ayrılan pay, döner sermaye gelirleri ve fon gelirleri. Fon gelirleri son yıllarda azaldığı için, genel bütçeden ayrılan payların döner sermaye gelirleriyle karşılaştırılması önem kazanır. Sağlık Bakanlığı’nın, döner sermaye gelirlerinden yapılan harcamalarının genel bütçeden yapılan harcamalarına oranı, 1989‘da % 10’du. Bu oran, 1995’te % 33’e, 2002’de %55’e, 2003’te % 63’e ve nihayet 2004 yılında da % 92’ye çıkmıştır. 2005 yılında ilk kez döner sermaye harcamaları genel bütçeden yapılan harcamaları geride bırakacaktır.

** 1988‘de döner sermaye gelirlerinden yapılan harcama 62 milyon dolar olmasına karşın, 2004 yılında 2,9 milyar dolara çıkmıştır.

** 2003 yılında 2.3 katrilyon lira olan Sağlık Bakanlığına bağlı kuruluşların döner sermaye harcamaları 2004 yılında % 78 bir artışla 4.1 katrilyon liraya çıkmıştır.

** Üniversite hastanelerinin döner sermaye harcamaları da artmaya devam etmektedir. 2002 yılında 1,25 katrilyon lira (830 milyon dolar) olan üniversite hastaneleri döner sermaye harcamaları 2004 yılında 2,15 katrilyon liraya (1,5 milyon dolara) çıkmıştır.
2003 yılında yaklaşık 4 katrilyon lira (2,6 milyon dolar) olan üniversite ve Sağlık Bakanlığı hastaneleri döner sermaye harcamaları toplamı 2004 yılında % 60’a yakın bir artışla 6.25 katrilyon liraya (4.4 milyon dolar) yükselmiştir. Sosyal güvenlik ve sağlık alanında gözü kara biçimde uygulamaya sokulan reformlarla (!) 2005 yılında döner sermaye gelir ve harcamalarındaki artış daha da hızlanacaktır.

** Sosyal güvenlik kurumlarının hızla artan sağlık harcamaları ile döner sermaye gelir ve harcamaları arasında doğrudan bir ilişki vardır. 2003 yılında yaklaşık 5 katrilyon lira olan SSK sağlık harcaması 2004 yılında 6,5 katrilyon lira olmuştur. SSK’nın tasfiyesi ve avantajlı ilaç alım modelinin yok edilmesiyle ile asıl patlama ise 2005 yılında gerçekleşmiş ve kurumun toplam sağlık harcaması 10 katrilyon liraya yaklaşmıştır.(Kesin sonuçlar belli olmadı)

** 2003 yılında 2,5 katrilyon lira olan Emekli Sandığı sağlık harcaması 2004 yılında 2,8 katrilyon lira olmuştur. Bu meblağ 2005 yılında 3 katrilyon lirayı aşacaktır.

** 2003 yılında 3,2 katrilyon lira olan Bağ-Kur sağlık harcaması 2004 yılında 3,7 katrilyon lira olmuştur. Bu meblağ 2005 yılında 4 katrilyon liranın üzerine çıkacaktır.

** Böylece üç sosyal güvenlik kurumunun 2005 yılı sağlık harcaması 17 katrilyon lirayı geçecek, hizmet satan üniversite ve Sağlık Bakanlığı hastanelerinin döner sermaye harcamaları ise 10 katrilyon liraya yaklaşacaktır.

** Bu gelişmenin doğal sonucu, genel bütçe kaynaklı yatırım yapılmadığı için, piyasa ile eklemlenerek ayakta kalmaya çalışan hastaneler ile birlikte, sağlık ocağı, ana çocuk sağlığı merkezi, verem savaş dispanseri gibi birinci basamak sağlık birimlerinin de, benzeri bir eklemlenme ile kamusal hizmet alanı dışına çıkarak, özelleşmiş yapılara dönüşmesi olacaktır.
Süreç ilerledikçe, ayakta kalabilmeleri piyasa ile eklemlenme düzeylerine bağlanan kamu sağlık kuruluşları, özel kaynak oluşturma çabalarını hızlandırırken, bu kuruluşların mülkiyeti el değiştirecektir.
Bu kuruluşların hizmetlerinden yararlananlar da, koruyucu sağlık hizmetlerinden bile, ancak, bu kuruluşların özel kaynak oluşturma çabalarına katkıda bulundukları düzeyde ve o düzeyin karşılığı olan nitelikte hizmet alabileceklerdir. Bu yolla, Sağlık Bakanlığı da bireyin ve toplumun sağlığını koruma ve geliştirme görevinden büyük ölçüde arınmış olacaktır. Piyasa özel sektöre bırakılacaktır.

** Bu eğilim dışa bağımlı olan tıbbi teknoloji ve ilaç kullanımını artıracak, hizmet pahalılaşacaktır. Sosyal güvenlik kuruluşlarının bu hizmetleri satın almak için ayırdığı paylar yetersizleştikçe, kişisel sağlık harcamaları artmaya başlayacaktır. Bu kuruluşlar ilk aşamada üst ve orta üst gelir gruplarına, yani piyasa ile eklemlenebildikleri ölçüde daha yüksek gelir elde edilen kişilere daha “çeşitli ve nitelikli” hizmet sunmaya başlayacak, aynı kuruluşta gerçekleşen bu farklılaşma süreci kuruluşlar arasındaki ayrışma ile tamamlanacaktır.
Böylece, ABD’de olduğu gibi, piyasa ile eklemlenmiş üst ve orta üst gelir gruplarına hizmet üreten, gelişmiş kuruluşlar ile, piyasa ile eklemlenememiş yoksul çoğunluk için hizmet üreten ya da üretemeyen kuruluşlar ortaya çıkacaktır.

** Bu süreçte, var olan sosyal güvenlik kuruluşları da, ayırdıkları kaynaklarla bu hizmetlerin bedelini ödeyemeyecekleri için, karşıladıkları hizmetleri sınırlamaya başlayacaklardır. Ortaya çıkan fark, önce kişisel harcamalarla karşılanmaya çalışılacak, bu yeterli olmayınca, piyasa ile eklemlenmiş orta ve üst gelir grupları için bireysel sağlık sigortacılığı öne çıkacaktır. Böylece, sağlık kuruluşlarında ortaya çıkan farklılaşma, sosyal güvenlik sistemine de yansıyacaktır.
Bu süreçte, sosyal güvenlik ve sağlık hizmetlerine en çok gereksinen yoksul çoğunluk, her iki hizmet alanından da gereksinimi ölçüsünde yararlanamazken ve hatta dışlanırken, bu hizmetlere daha az gereksinimi olan zengin azınlık çeşitli ve nitelikli hizmetle buluşacaktır.

** Özetle Türkiye kaybedecek, ulus ötesi şirketler kazanacaktır, halkımızın büyük çoğunluğu sağlık hizmetinden yoksun kalırken mutlu azınlık çeşitli ve nitelikli sağlık hizmetleriyle buluşmanın keyfini yaşayacaktır. Bu küresel saadet zinciri ya sürüp gidecek ya da Türkiye’nin Türkiye’den yönetildiği bir çıkış yoluyla kırılacaktır.”

Yedi gündür devam eden SAĞLIK DOSYASI yazı dizimiz ile Küresel Sağlık Patronlarının dünya sağlık sistemi içindeki ve bunun uzantısı halinde ülkemizdeki vahşi oyunlarına dikkat çekmeyi amaçladım. Sistemin içindeki iki değerli doktorumuzun kamuoyuna yansımış fikir ve düşünceleri ile konunun vahametini gözler önüne serdim.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün başlığa aldığım sözünün gereklerine ulaşabilmek için SAĞLIK alanında da dik ve milli bir duruş göstermeliyiz. Milletimizin sağlık ve sıhhatini dışarıdan yönlendirmelerle değil, tamamen milli Sağlık Planları dahilinde bizzat kendimiz yapıp uygulamalıyız.
Aksi takdirde sağlıklı bedenler üzerinde yükselecek sağlıklı beyinlere ulaşmamız mümkün olamayacaktır. Bu ise Cumhuriyetin gerçek sonunu hazırlayacaktır..


Dr. Tahir Tamer Kumkale
21 Ocak 2006 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale