Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Ülkemizde ciddi sağlık sorunlarımız vardır. Sağlık dosyası - 6 |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Sağlık ve sosyal yardım hususlarında takip ettiğimiz gaye şudur; Milletimizin sıhhatinin korunması ve takviyesi, ölümün azaltılması, nüfusun arttırılması, bulaşıcı ve salgın hastalıkların etkisiz hale getirilmesi, bu suretle millet fertlerinin dinç ve çalışmaya kabiliyetli bir halde sıhhatli vücutlar olarak yetiştirmesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922) |
Sağlıklı Yaşam konusunda birçok bilimsel araştırmaya imza atan değerli bilim adamı Doç. Dr. Sayın Kemal Yeşilçimenin Küresel Sağlık Planı Türkiye Uygulaması başlıklı araştırma yazısından alıntılarla içinde bulunduğumuz sağlık durumunu irdelemeye devam ediyorum;
- Çekingenlik "asosyal kişilik" olarak kabul edilirken doğal üzüntü de "uyum bozukluğu" olarak anılmaya başlanmıştır.
- Sözde ruhsal bozukluklar için ilaç endüstrisi zengin bir ilaç seçeneği sunmakta ve bu alanda büyük paralar kazanmaktadır. - Serotonin seviyesini yükselten ilaçları, sıradan iç sıkıntısı, üzüntü ve korkuda kullanmak moda olmuştur.
- Erkeklerin üçte biri saçlarının dökülmesinden şikâyetçidir. Ayrıca son araştırmalar saç dökülmesinin paniğe ve duygusal bozukluklara yol açtığını ve saçları dökülen kişilerin iş bulmakta zorlandıklarını göstermiştir. Bu araştırma bir ilaç firması tarafından finanse edildiği ve açıklamada bulunan doktorların da pazarlama ajansı tarafından seçildiği bilinmektedir.
- On beş filozof, doktor ve bilim adamından oluşan saygın Nuffield Council on Bioethics, insanların ilaç bağımlısı haline getirilmesinin yeni bir megatrend olarak geliştiğine dikkat çekerek ilgilileri şu şekilde uyarmaktadır; En önemli problem, yeni hastalık tanılarının yaygınlaşması ve rahatsızlıkların iyice didiklenerek daha geniş bir kitleye mal edilmesine dayanıyor. Korkular ve girişimler büyük bir hızla artıyor. Sonuçta gerek doktorlar gerekse tüketicilerde "her insanda bir hastalığın bulunduğu ve hepsinin tedavi edilebilir" olduğu inancı yerleşmiştir.
Sağlıklı toplum olmada en etkin, ucuz ve kolay yöntem korunmadır. Korunma; hastalık ortaya çıkmadan hastalığa neden olan risk faktörlerinin önlenmesi ve buna yol açan yaşam tarzının değiştirilmesidir. Korunmanın nasıl yapılacağını planlayan, hedef ve öncelikleri belirli Ulusal bir strateji gerekir. Korunma stratejisi bilimsel kanıta dayanmalıdır. Güvenilir sağlık araştırması ve epidemiyolojik veriler gereklidir. Halkın tercihleri ve tahsis edilebilecek kaynaklar bilinmelidir ve İlaç sektöründen bağımsız Ulusal Korunma Kılavuzu hazırlanmalıdır. Verem, çiçek ve sıtmayla savaşta olduğu gibi özellikle en fazla ölüm ve hastalığa yol açan risk faktörlerine dayalı hayat tarzının değiştirilmesi ve bu yolla sağlıklı toplum olmayı hedefleyen acil eylem planı hazırlanmalıdır. Küresel toplum mühendisliğinin sinsi saldırıları karşısında, korunma refleksi olan ulusal toplum mühendisliğinden yoksun toplumlar, tüm değerlerinin yok edilmesi karşısında gibi aptal ve çaresiz bakınırlar. Geriye sadece çürümüş bir toplum ve devlet artıkları kalır. Sağlıklı ve uyanık bir toplum olmak için. Kıt kaynaklarımızı kendi ulusumuz için, küresel değil kendi aydınlarımızın ışığında, daha akıllıca kullanmanın yollarını bulmak zorundayız.
Şimdi de Tıp Kurumu Başkanı Dr. Mehmet Altınok ile Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçerin internet medyasında basında yer alan Saadet Zinciri Neden Koptu başlıklı araştırma yazısında belirtilen ana hususları gündeme taşıyarak Sağlık Sistemimizin durumu hakkında halkımızı bilgilendirme ve ilgilileri uyarma görevime devam ediyorum..
** TBMM Genel Kurulunda, 26 Aralık 2005 günü, iktidar partisinin oylarıyla 2006 Bütçe Kanununa eklenen bir madde ile kamu sağlık kurumlarının SSK, Bağ-Kur ve Yeşil Kartlı hastalara verdikleri hizmetlerin karşılığı olan 3,5 katrilyon TL.(3.5 Milyar YTL) tutarındaki alacakları silinmiştir..
** IMF heyetinin son Türkiye ziyaretinde çığ gibi büyüyerek bütçe disiplinini bozan sağlık harcamalarına dikkat çekmesi ve bu harcamaların frenlenmesi için direktif vermesinin ardından AKP Hükümeti, Bütçe Kanununa son anda eklediği bir maddeyle sosyal güvenlik kurumlarının Sağlık Bakanlığına bağlı hastanelere ve birinci basamak sağlık kuruluşlarına olan borçlarını silmek zorunda kalmıştır..
** Borçların silinmesiyle Sağlık Bakanlığı'na bağlı yüzlerce hastane ve binlerce birinci basamak sağlık kuruluşu finansal bir krize sürüklenmiştir. Sosyal güvenlik kurumlarından üniversite hastaneleri ve özel sağlık kuruluşlarının alacakları ile Sağlık Bakanlığına bağlı sağlık kuruluşları alacakları arasında ayrımcılık yapan bu çifte standartlı uygulama yalnızca Sağlık Bakanlığına bağlı hastaneleri ve birinci basamak sağlık kuruluşlarını risk altına sokmuştur..
** Olan bitenlere şaşırmamak gerekiyor aslında. Zira AKP Hükümetinin "Sağlıkta Dönüşüm Programı"nın büyük ölçüde dışa bağımlı olunan sağlık harcamalarında patlamaya yol açacağını uzunca bir süredir dile getirmekten yorulmuştuk. Bu küresel saadet zincirinin kopması kaçınılmaz bir sonuçtu, şimdi devrilen arabaya "hastaneler pamuksuz, enjektörsüz kalacak" diye üzüntülerini dile getiren hekim örgütü ve sağlık işkolu sendika yöneticilerine daha önceleri neredeydiniz? dememiz gerekiyor.
** Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurdan olunacağını bıkmadan usanmadan tekrarlayan Tıp Kurumu'nun saptamalarının bir kez daha doğru çıkması hüzün vericidir..
** Sağlık Bakanlığınca 1 Ocak 2004den itibaren yürürlüğe giren Döner Sermaye Performans Uygulaması zaten artmakta olan döner sermaye harcamalarının katlanarak artmasına yol açmıştır..
** Sağlık Bakanlığı yöneticilerinin tercihi döner sermaye yoluyla tıbbi hizmeti parayla ödüllendirmektir. Oysaki döner sermaye uygulaması sağlık çalışanlarının emeklerinin karşılığı olan kalıcı ve gerçek nitelikli ücret artışlarının önünü daha da tıkayacaktır. Bu hususta çarpıcı bir örnek sağlık çalışanlarının emekliliklerinde maruz kaldığı yoksullaşma sürecidir. Döner sermayeden aslan payını hastane yöneticileri ve hekimler almaktadır. Bu gruplarla diğer sağlık çalışanları arasındaki makas açıldıkça açılmakta ve hekimler arasında bile önemli oranlarda farklılıklar dikkat çekmektedir..
** Döner sermaye uygulamasının en önemli sakıncası sağlık hizmetlerinin sunumunda kâr amacının ön plana çıkmasıdır. Hekimlik değerleriyle birlikte kamusal yararın öncelikle gözetilmesi gereken sağlık hizmetleri serbest piyasanın rekabetçi sarmalında yozlaşmaya açık hale gelmiştir. Hizmet sunan döner sermayeli kuruluşların kârlarını artırmak için sundukları hizmeti kabartmalarını engelleyecek etkin bir denetim mekanizması da yoktur. Meydana gelen zararın faturası başta sosyal güvenlik kurumlarına, diğer resmi kurumlara, vatandaşlarımıza yani hepimize çıkmaktadır.
** Önce üniversite hastanelerinde başlatılan ardından Sağlık Bakanlığı hastanelerinde uygulamaya konan ve hızla yaygınlaşan döner sermaye sisteminin ne gibi sonuçlara yol açacağını derinlemesine irdelemek gerekmektedir. Bunun için önce Sağlık Bakanlığı harcamaları mercek altına alınmalıdır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 20 Ocak 2006 Cuma |
|
|