Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
"İki insan arasındaki tek fark, sahip oldukları zaman değildir (çünkü herkesin 24 saati vardır), bunu nasıl kullandıklarıdır."
İnsanoğlunun hayatta sahip olduğu en değerli varlık ZAMAN'dır. Ansiklopedilerde ZAMAN; "Olayların birbirini izlediği sonsuz bir ortam olarak düşünülen soyut ve temel kavram olarak tarif edilir. "
Bu değerli varlığı gerektiği gibi kullanılmadığımız takdirde; kaybedeceğimiz değerleri bir daha yerine getirmenin hiç bir şekilde imkanı yoktur. Sahip olunan bu değer; iyi kullanıldığı durumlarda insanın önce şahsına sonra yakın çevresine ve nihayet ülkesine önemli kazançlar sağlar.
Medeni insan olmanın gelişmiş ülkelerdeki ölçüsü, zamana riayet etme ve zamanı iyi kullanabilme derecesi ile belirlenir. Böyle insanların çoğunluğu oluşturduğu ülkeler; daima çağı yakalarlar ve halkları için güvenli ve refah dolu bir yaşamın en güzel örneklerini sergilerler.
Hiç bir tarz ve şekilde boşa harcanmaması, israf edilmemesi ve itina ile kullanılması gereken ZAMAN maalesef ülkemizde nedense gereken önemi görmemektedir. Ülkemiz insanlarının bu dünyadaki en değerli ve yeri doldurulamaz hazine olan ZAMAN'ı nasıl bilinçsizce harcadıklarını görmek için her köşe başında bir tane bulunan kahvehanelere , yeni adı ile CAFE'lere bakmak yeterli. Ayrıca ülkemiz büyük şehirlerinde trafikte , bankada, vergi ödeme ve elektrik parası yatırma gibi kuyruklarda öldürülen zamanı da ilave etmek lazımdır.
Şimdi konuyu biraz daha açalım.
Farzedelimki, her sabah bankanız mesaiye başlar başlamaz hesabınıza 86 400 Milyon TL. para yatırılıyor. Siz günboyu bu parayı istediğiniz gibi harcamakta serbestsiniz. Yalnız harcamayı başaramadığınız meblağ her ne kadar olursa olsun ertesi güne devretmiyor. Yani siz bu paranın hiç bir bölümünü her ne sebeple olursa olsun saklayamıyorsunuz. Bir önceki günün tutarının tamamını harcamış veya bir bölümünü harcamamış da olsanız, ertesi sabah yine bankanız hesabınıza 86 400 TL yatıracaktır.
Biraz düşünelim, kendinizi böyle bir durumda bulursanız ne yaparsınız ? Sanırım siz de pek çoğumuz gibi bu parayı hergün harcamak için mutlaka iyi bir yol bulurdunuz. Öncelikle acil ihtiyaçlarınız için gerekli her şeyi satın almakla işe başlardınız. Ancak biraz zeki ve eğitimli iseniz, bu paranın önemli bir bölümünü her gün yatıracak bir yer bulup, uzun vadede en büyük getiriyi almaya çalışırdınız.
Bunun zaman yönetimi ile ilgisi nedir? diye sorabilirsiniz. Çok ilgisi vardır. Bizler farkında olsak da olmasak da yaşamımızın her gününde bu durumla karşılaşmaktayız. Çünkü ZAMAN bir 'BANKA' dır ve bize hergün istediğimiz gibi harcayabileceğimiz 86 400 saniye verir. Biz bu saniyeleri kullanmayı başaramaz isek onları ebediyen kaybederiz.
Çoğumuzun aksine 'BAŞARILI İNSANLAR' zamanın değerinin farkındadır. Büyük devlet adamı ve yazar Benjamin Franklin ; zamanın ne olduğunu soranlara "Sen, hayatı sevmezmisin ? Öyleyse zamanını boşa harcama, zira hayat ondan yapılmıştır" diyerek, insan hayatında zamanın değerini açıkça ortaya koymuştur.
Evet hayat; bu dünyada sahip olduğumuz kısıtlı zamandan oluşur. Yaşamı daima değerli olarak kabul etmemize rağmen zamanı (yani hayatın yapıldığı şeyi) boşa harcarız.
Peki bu neden böyle oluyor . Sebeplerini şu şekilde sıralamak mümkündür.
- İnsanlar, zamanlarını geçirme tarzlarının kendi kontrol ve denetimleri altında bir işlev olduğunu genellikle farketmemektedir. Bu konu son derece önemli olmasına rağmen tamamen bir eğitim ve kültür işidir. Halkın genel eğilimleri böyle olsa dahi devletin ve eğitim sistemimizin insanlarımızı zamanın kullanılması hususunda bilinçlendirmesi gerekmektedir..
- İnsanlar, boşa harcadıkları zamanın ne kadar değerli olduğunu bilmezler. Bu bilgisizlik ilgisizliği doğurur. Pek çok insan her gün yerine getirmesi gereken işleri ele alışlarındaki tutumları genellikle ilgisizcedir. Üretim düzeyleri gerçekte başarabileceklerinin sadece cüzi bir kısmıdır.
- İnsanlar, hayatta başarıya ulaşmak için gerçekten ne kadar az zamanları olduğunu düşünemezler. Yapılan istatistiklere göre 72 yaşındaki vasat bir insanın zamanını nasıl geçirdiği şu şekilde tesbit edilmiştir. 21 yıl uyuyarak 14 yıl çalışarak 7 yıl kişisel temizlik ve bakım faaliyetleri ile uğraşarak 6 yıl yemek yiyerek 6 yıl seyahat ederek 5 yıl kuyrukta sıra bekleyerek 4 yıl eğitim ve öğretim yaparak 3 yıl toplantılara katılarak 2 yıl kendisini bulamayanları arayarak 1 yıl eşyalarını toplayarak 3 yıl diğer faaliyetler GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ (72) YILIN SADECE (14) YILI ÇALIŞARAK GEÇMEKTEDİR.
- İnsanlar, zamanlarını yönetme konusunda ne sisteme ve nede stratejije sahiptirler.
İnsanların çok büyük zaman kaybetmelerinin en önemli sebeplerinden; biride bunun değerini anlamamaları yanında zamanlarını planlama hususundaki bilgisizlikleridir. Zamanı iyi kullanmanın ve zaman tasarrufu yapmanın en iyi yollarından biride ; önceden ne yapılacağını etraflıca düşünmek ve plan yapmaktır. Beş dakikalık iyi bir düşünce, asgari bir saatlik iş ve zaman tasarrufu demektir. Eğer başarıya ulaşmak arzu ediliyorsa; zamana değer verilmeli ve elde mevcut zamanın en ince ayrıntısına kadar planlaması yapılmalıdır.
Zamanı akıllıca kullanmak için en önemli stratejilerden biri de "boşa harcanan süreyi mümkün olduğu kadar azaltmaktır ."İnsan olarak hergün kullanmak zorunda bulunduğunuz zamanı arttırabilmek için yapabileceğiniz hususlar ana başlıkları ile şöyle özetlenebilir.
1. İşyerinizde ve yaşam alanlarınızda düzenli ve tertipli olursanız, kaybettiğiniz objeleri aramak için kaybettiğiniz zamanı kazanırsınız...
2. Zamanı yönetmek, kendini yönetmektir. Sizi tembellikten kurtaracak ve kendinizi yönetecek yöntemleri arayın ve bulun.
3. Yaptığınız işi daha iyi nasıl yapabilirsiniz, nasıl daha verimli olabilirsiniz.? İşyerinizdeki insanlarla ilişkileriniz dahil bir kere daha dikkatli çalışma şartlarınızı düşünün. Kabiliyetiniz ve karakterinize en uygun olanı bulun.
4. Verimimizi arttırabilmek için hepimizin sahip olduğu yegâne kaynak, diğer insanlardır. Bu gerçeğe rağmen pek çok kişi tüm işlerini yalnız başlarına taşımaya çalışırlar. Oysa çözüm yükü diğer insanlarla paylaşmaktır. Onları yetkilendirin ve paylaşın.
5. Önceden hazırlıklı olursanız beklenmedik gecikmelerle kaybolan zamanı üretken zamana dönüştürebilirsiniz. Pek çok insanın diğerlerinin boşa harcadığı zaman zarfında öne geçtiğini unutmayın.
6. Zihninizi verimsiz konularla meşgul ettiğiniz her an verimlilikten çaldığınızı unutmayın. Hatalarınızdan ders alınız , ancak hemen yolunuza devam ediniz
7. Eğer işleri sürüncemede bırakan bir yaratılışınız varsa, muhtemelen değerli zamanınızın çoğunu boşa harcıyorsunuz demektir. Bu durumu alışkanlık haline getirdiyseniz kendinizi yeniden eğitin ve işleri sürüncemede bırakma huyunuzu iyi alışkanlıklarla değiştirin.
8. Konulara çabucak çözüm bulma alışkanlığını terkedin. Konuların çözümüne başlamadan önce bu konuda yeterli bilgi edinmeye ve onu iyice anlamaya çalışın. İyice anlayıp kavramadan harekete geçmeyin.
9. Duygusal karışıklık, kendini koruma duygusu, kıskançlık, öfke, mücadele gibi olumsuz duygular elinizden gelenin en iyisini yapmanızı engeller. Bu durumda üretici olabileceğiniz zamanı boşa harcayabilirsiniz. İşe başlama için yeterli motivasyonunu elde etmeden kesinlikle işe başlamayın.
10. Bir insanın edinebileceği en ciddi zaman yönetimi becerilerinden biri de; öncelikleri bilmek ve bunları mantıki bir şekilde sıralayabilmektir. Bu husus konunun derinliğine incelenmesini gerekli kılar. Önceliklerini tesbit etmeden ve bunları sıralamadan kesinlikle işe başlamayın.
ÇÜNKÜ BU TAKDİRDE TELAFİ EDEMEYECEĞİNİZ KADAR ÇOK ZAMAN KAYBEDERSİNİZ.
Türk Toplumu olarak aslında çalışkan karakterde olmamıza rağmen Türk Milletinin; günün değişen koşulları içinde tembel, isteksiz, çalışmayı sevmeyen, çalışmadan, yorulmadan ve üretmeden çok kazanmaya şartlandırlmış bir toplum görüntüsü içine girdiği açıkça görülmektedir. Bu hususu uzun vadede bu zor coğrafyada yaşamak zorunda olan Türkiye Cumhuriyeti için son derece sakıncalı bir gelişme olarak değerlendiriyorum.
Burada eğitim sistemimizi düzenleyenlere ve yönetenlere çok büyük görevler düşmektedir. Yarın çok geç olmadan milletimiz içine düşürüldüğü bu âtıl ve üretmeden tüketen toplum görüntüsünden süratle çıkartılmalıdır.
Yöneticilerimizin; Toplum Psikologları, sosyologlar, pedagoglar, tecrübeli insan kaynakları yöneticileri ve din adamları ile biraraya gelerek konuyu bütün yönleri ile masaya yatırmaları zamanı gelmiştir ve geçmektedir. Bize düşen sadece tesbit ve uyarı...
ZAMAN VE İNSAN KAYNAKLARI YÖNETİMİ KONUSUNA DEVAM EDECEĞİM...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 4 Şubat 2001 Pazar |
|
|