Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Fransız tarihçiler Ermeni soykırımı konusunda bilimin gereğini yerine getirdiler sıra diğerlerinde |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1931) |
ABD Kongresi başta olmak üzere Avrupa ülkeleri parlamentolarında o ülkedeki Ermeni cemaatinin oylarını alabilmek amacıyla bazı fanatik parlamenterler tarafından "1915 yılında Osmanlı Devleti'nin Ermenileri soykırıma tabi tuttuğu" masalı gündeme getirilir. Ermeni Diasporası tarafından para ile satın alınan bu kişiler onların ağzı ile konuşarak "OSMANLI'nın Birinci Dünya Harbi yıllarında 1,5 Milyon Ermeni vatandaşını topraklarından sürgüne gönderdiklerini ve toplu soykırıma tabi tuttuklarını" iddia eder. Sonunda parlamentolarda bu konuda kanunlar çıkartılarak Türkiye'ye baskı yapılması istenir. Ve bu çark hiç durmadan döndürülerek konu gündemde tutulmaya çalışılır. Oysa konu tamamen tarihçilere aittir. Tarihi tarih bilimcileri yazarlar. Bilindiği gibi bir olayın tarih olabilmesi, yani tarihin bilim adamlarınca tarafsız olarak yazılabilmesi için olayları yaşayanların ölmesi lazımdır. Buda asgari yüz yıllık bir süreyi gerekli kılar. Yani Soykırım iddialarının geçtiği 1915 yılının yazılabilmesi için daha 10 yıl vardır. Osmanlı Devletinin son yıllarına ait arşivlerin önemli bir bölümü Türkiye'nin elindedir. Soykırım olduğu iddia edilen yıllardaki belgeler ise daha tasnif halindedir. Bununla beraber Cumhuriyet Hükümeti; 1980'lerde dış temsilciliklerimize karşı başlatılan ASALA terörüne karşı kullanılmak üzere, bu arşivlerin tasnifini süratle tamamlayarak araştırmacıların serbest kullanımına açmıştır.. Türkiye'nin arşivleri açık olmasına rağmen Ermeni Diasporasının baskı ve yönlendirmesi ile bu belgeleri incelemek için hiçbir teşebbüse geçilmeden tamamen yalan yanlış ve kulaktan dolma bilgilerle Türkiye suçlanmıştır. Aslında Osmanlı İmparatorluğu zamanında yapıldığı farz ve iddia edilen bir olayın failleri olarak, Türkiye'yi ve Türk Milletini göstermek ve bizi cezalandırmak kadar mantıksız, dayanaksız ve tutarsız bir iddia olamaz. 24 milyon Km. karelik Osmanlı topraklarında bugün Ermenistan dâhil 40 egemen devletin bayrağı altında yüzlerce ulus bir arada yaşamaktadır. Yobaz kafalı bir avuç bağnaz Ermeni komitacısının komik ve asılsız iddialarından sorumlu olarak Türk Milleti'nin gösterilmesi tamamen kasıtlı ve art niyetli bir saldırıdır. Evet, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Osmanlı topraklarında kurulmuştur. Atalarımızın Osmanlılar olduğunu inkâr etmiyoruz ve bundan da gurur duyuyoruz. Fakat Osmanlı topraklarında yaşayan Türk nüfusunun yükselme devrinde yüzde yirmi dolayında olduğunu tarihçiler kaydeder. Demek ki hedef olarak Türklerin seçilmesi temelden yanlıştır Ama bu yanlış seçilen hedefe, yani Türkiye Cumhuriyetine ve Türk Milletine saldırılar aralıksız devam etmektedir. Parlamentolardan yaptırım gücü olmayan bir takım kararlar çıkartılmaktadır. Diyelim ki böyle bir kararı alan Fransa bunun hesabını Türkiye'ye sorabilecek mi? Soramayacak. Çünkü Türkiye'ye bunun hesabını sormanın ne siyasi, ne hukuki ve ne de başka bir şekilde mantıki bir izahı ile yaptırım gücü yoktur. Ülkemizdeki ERMENİLER 1000 yıla yakın bir süredir Türklerle iç içe yaşayarak kaynaşmışlardır. Ermeni ve Türk Kültürleri yakınlaşmış, birbiri ile bütünleşmiştir. Osmanlı Devleti arşivini inceleyen gerçek tarihçiler, Ermeni vatandaşlarımızın ülke yönetiminde en fazla itimada şayan teba olarak en üst mevkilere geldiklerini göreceklerdir. Bizim Ermeni yurttaşlarımızdan herhangi şikâyetimiz olmadığı gibi, onların da bizden bir şikâyetleri yoktur. Nitekim bugüne kadar Türk basınında pek çok Ermeni kardeşimizin yapılan haksızlığa karşı adeta haykırdıklarını ve olayları şiddetle kınadıklarını belirten sözleriyle dünya kamuoyuna cevap verdiklerine şahit olduk. Bir Ermeni kardeşimizin, yapılan haksızlığa isyan ederek kendini benzin dökerek yakması da bunlardan biridir. Bu arada konuya ilişkin çok önemli bir gelişme olmuştur. Olayların incelenmesi zamanının geldiğine karar veren Fransız tarihçiler, Fransa'daki "Ermeni Soykırımı Yasası" dâhil olmak üzere tarihle ilgili tüm siyasi kararların iptali için ortak bildiri yayınlamıştır. Soykırım iddiasının parlamentodan geçmesine destek veren Chirac'in, Fransa'nın sömürge geçmişi gündeme gelince, "Meclisler tarih konusunda karar alamaz." demesi de çelişki olarak yorumlanmıştır. Konu şöyle gelişmiştir; Fransa'nın önde gelen on dokuz tarihçisi, sözde Ermeni soykırımı ile ilgili yasanın da aralarında bulundugu Fransa Meclisi'ne ait bütün kararların iptal edilmesi için ortak bildiri yayınladı. 'Tarih için özgürlük' adı verilen bildiride parlamentoların tarihî konularda karar almasının 'demokratik rejimlere yakışmadığı' vurgulandı. 'Özgür bir ülkede tarih yazma görevinin meclise ya da hukukî mercilere ait olmadığını' ifade eden Fransız tarihçiler, parlamento kararlarının tarih biliminde araştırma yapmayı ve eğitimi zorlaştırdığını dile getirdiler. Fransız Meclisi'ni sert bir dille eleştiren bilim adamları, aralarında Ermeni Soykırımı Yasası da dahil olmak üzere pek çok yasanın yürürlükten kaldırılmasını istediler. Söz konusu yasaların tarihçilerin özgürlügünü kısıtladığı ve hangi konunun araştırılarak nasıl bir sonuca ulaşılacağını ceza baskısıyla zorla empoze ettiği belirtilmiştir. Bilindiği gibi Fransız Parlamentosu, dört yıl önce Türkiye'nin sert tepkisine rağmen 1915 olaylarını 'Ermeni Soykırımı' olarak tanımıştır. Fransa'daki Ermeni diasporasının baskısıyla çıkan tek maddelik yasada, 'Fransa, açıkça 1915 Ermeni soykırımını tanır' ifadesi bulunmaktadır. Fransa'daki bir çok tarihçi Ermeni soykırımı iddialarına inanmamasına rağmen ceza baskısı yüzünden bu konuda görüş beyan etmekten çekiniyordu. Zaten Ermeni örgütleri, karşıt fikir beyan eden bilim adamlarının peşini bırakmıyordu. Liberation gazetesinde yayınlanan ve diğer Fransız basında da ilgi uyandıran tarihçilerin bildirisinde özetle şu ifadelere yer verilmiştir; "Tarih bir din değildir. Tarihçi hiçbir doğmayı, yasağı ve tabuyu kabul etmez. Tarih, gündemin tutsağı değildir. Tarihçi, geçmişteki olaylara bugünün duyarlılıklarını sokmaz ve günümüzdeki ideolojik kalıpları geçmişe uygulamaz. Tarih, hukuki bir nesne değildir. Özgür bir devlette, tarihî gerçekleri tanımlamak ne meclise ne de hukuk yetkililerine aittir. Devletin politikası, tarihin politikası değildir." Bizim Tarih derslerimizde bizim nesillerimize ERMENİ SOYKIRIMI ile ilgili olarak bir tek cümle dahi öğretilmemiştir. Tarih kitaplarında böyle bir konumuz yoktur. Oysa kendilerini ERMENİ BİLİM ADAMI olarak tanıtan sözde tarihçiler(!) "Osmanlı'ların Ermenileri Birinci Dünya Harbi esnasında nasıl kestiklerini anlatan" ve sayıları 40.000'e yaklaşan eserler vermişlerdir. Tamamen siyasi mahiyette ve bilimsel hiçbir değeri olmayan bu eserler dünya kütüphanelerini süslerken ve Türkiye dışında bütün milletler okullarında bu yalan ve yanlış bilgileri tarih ilmi adına okurken, Türkiye milleti Ermeni Meselesini SAN FRANSİSKO Başkonsolosun makamında şehit edilmesi ile duymuştur. Ben, Fransız tarihçilerini bir bilim adamı olarak kutluyorum. Tarihçilerin yayınladığı bilimsel bildirinin diğer ülkelere örnek teşkil edeceğini ve sonunda bilimin galip geleceğine inanıyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 23 Aralık 2005 Cuma |
|
|