Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
FRANSA’NIN ERMENİ SOYKIRIMI CÜRETİ AFFEDİLEMEZ |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Ermeni meselesi denilen ve Ermeni milletinin gerçek çıkarlarından ziyade dünya kapitalistlerinin ekonomik çıkarlarına göre halledilmek istenen mesele, Kars Antlaşması ile en doğru çözüm şeklini buldu. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1922) |
Avrupa’da Türkiye’ye ve Türke düşmanlığın bayraktarlığını yapan Fransa ile ilişkilerimiz yine sorunlu hale geldi. Çünkü 1915 yılı Ermeni soykırımı iddialarını inkar edenlerin cezalandırılmasını isteyen bir yasa teklifi Fransa Meclisi Yasa Komisyonu'nda bir kere daha kabul edildi.
Cumhurbaşkanı Sarkozy'nin iktidardaki Halk Hareketi Birliği Partisi milletvekili Valerie Boyer öncülüğünde hazırlanan yasa teklifi "Ermeni soykırımının varlığını inkar edenlerin 1 yıl hapis ve 45 bin Euro para cezasına mahkum edilmelerini” öngörüyor. Fransız ulusal meclisi "Ermeni soykırımı inkarına ceza" getiren bu yasa tasarısını 22 aralık perşembe günü görüşecek.
Halbuki Fransız Ulusal Meclisi benzer bir yasa teklifi 12 Ekim 2006’da da kabul etmiş ancak teklif senato'dan geçemeyerek gündemden düşmüştü.
Yeni yasa teklifini öncekinden farklı kılan unsur konunun AB kararlarına dayandırılmasıdır. Teklifin hazırlanmasında, “Soykırım suçlarının inkar ve bayağılaştırılmasının suç sayılmasını" öngören 2008/913/JAI sayılı AB çerçeve kararının esas alınmasıdır. Teklifin mimarları 29 Ocak 2001’de Fransa meclisinde kabul edilen "Ermeni soykırımının resmen tanınmasını öngören yasa maddelerini gerekçe gösterip yeni yasanın AB’nin bu kararı çerçevesine ele alınmasını istemişlerdir. Yasa tekliflerinin yürürlüğe girmesi için hem Ulusal Meclis hem de Senato tarafından onaylanmaları gerekmektedir.
Fransa’nın Ermeni soykırımı iddialarına yönelik gerek 12 Ekim 2006 ve gerekse 22 Aralık 2011 girişimleri Türk-Fransız ilişkilerine vurulmuş bir darbedir ve tarihte kara bir leke olarak yer alacaktır.
Geçmişi hatırlayalım.
12 Ekim 2006’da Fransız Parlamentosu kendisine yakışan ve karanlık tarihinde pek çok örneği bulunan insanlık dışı kararlarından birini alıp "Ermeni soykırımı yoktur" diyenler için para ve hapis cezası getirmişti. Ayni gün ayni batı medeniyeti; kendi milletine ters düşerek yabancı basına verdiği beyanatta; "Evet Türkler 1 milyon Ermeni ve 30 000 Kürdü kesmiştir. Ben korkmadan bunu açıklıyorum" diyerek tarihi gerçekleri inkar edip milletine ve devletine hakaret eden Orhan Pamuk’u dünyanın en büyük edebiyatçısı seçerek kendisini Nobel ile ödüllendirmişti.
İşte Avrupa’nın ve Avrupalının gerçek yüzü bu idi ve AB-Türkiye ilişkileri bu tarihten itibaren eskisi gibi olmadı..
Demokrasinin beşiği Avrupa’nın demokrasi anlayışı bu kadar ikiyüzlüdür. Fikir özgürlüğü havarisi kesilerek ve “demokrasi yok” diyerek Türkiye'yi suçlayanların, konuşmaya ve fikre hapis ile birlikte para cezası getirmeleri uygulaması aslında onların gerçek olan ama halkımızdan ısrarla saklanan asıl yüzüdür.
Girmek için taviz üstüne taviz verip adeta bir sömürge devleti durumunda başımızı eğdiğimiz Avrupa budur. Görmek istemeyenler, gördükleri ve bildikleri halde milletimizin kafasını sahte Avrupa masalları yıkayan aydın kılıklı entellerimiz Fransa’nın bu yeni girişimi ile Türk halkı karşısında düştükleri durumdan utanmaları gerekir.
Başbakan Erdoğan yaptığı sert açıklama ile Fransa’yı ciddi biçimde uyardı. Ama bu uyarı eksik kaldı. Çünkü uyarısının dikkate alınmaması durumunda neler yapacağımızı açıklamadı.
Biz biliyoruz ki, devletlerarası ilişkilerde en basit ve en geçerli yöntem mukabele-i bil misil uygulamasıdır. Yani size yapılanın aynisini karşı tarafa yapacaksınız. Bu en doğal hakkınız olan davranışı yapmadığınız sürece üstünlük hep karşı tarafta olacaktır.
Çünkü onlar bizim bir şey yapamayacağımızı bilerek devamlı saldırıyorlar. Bizi devamlı borç vererek ve kendisine bağlı kılarak boynumuzu eğdirdiklerini düşünüyorlar. Bizim milli meselelerde dik durmadığımızı ve milli bir duruş sergilemediğimizi tecrübeleri ile bildiklerinden, Ermeni soykırımı gibi bir masalı elerinde koz olarak kullanıyorlar. Devletimiz devletliğini bilmelidir.
Başta Fransa olmak üzere bize yapılan muamelenin ayninin kendilerine yapılmasını sağlamak durumundayız.
Halkımız buna hazırdır. Halkımız Fransa gibi davranan ülkelere karşı tamamen kendi inisiyatifi ile Fransız mallarına boykot gibi basit ve geçici tedbirler alabilir. Ama halkımıza gelene kadar TBMM, hükümet ve bilhassa dışişleri seviyesinde alınacak daha pek çok tedbir vardır.
Fransa'ya ve Ermeni terörü ile ilgili parlamentolarında karar aldıran ülkelere vize uygulaması başta olmak üzere, Fransa'da dikilen Ermeni soykırım heykeli sayısında heykeli Antep-Urfa-Maraş'ta yapılan Fransız soykırımını yansıtmak üzere Türkiye'nin bütün şehirlerine görkemli törenlerle dikmek dâhil pek çok şey yapılabilir.
En son yaptıkları Cezayir soykırımı hakkında TBMM'de kanun çıkartmak ilk plânda akla geliyor. Oysa buna da ihtiyacımız yok Çünkü adı geçen Ermenilerin Fransa destek ve himayesinde Adana'da Urfa’da, Maraş’ta, Antep'te yaptıklarını bizler hiç unutmadık. Bu şehirlerimizin isimlerinin neden Şanlıurfa, neden Kahramanmaraş ve neden Gaziantep olduğunu ortaya koymalıyız. Önce bu şehirlerin halkına kendilerini savunma hakkı tanımalıyız.
Aslında Fransa bize soykırım yaptı diyecek en son ülkedir. Çünkü bizim yaşadıklarımızın dışında Vietnam başta olmak üzere Uzakdoğu’da, Cezayir başta olmak üzere Afrika’daki sömürgelerinde yaptıklarını dünya daha unutmadı. Onlar yapıyorlar. Demokrasi havarisi kesiliyorlar. Bizler tarihin hiçbir döneminde yapmadığımız olaylar için soykırım yapan ülke kabul ediliyoruz.
Bırakın tarihte yaşananları. Son 30 yılda sadece Fransa tarafından desteklenen ASALA terörüne verdiğimiz kurbanları hatırlayalım. Ve artık dik durmasını öğrenelim..,
Başbakan Erdoğan, mikrofondan halkın kızgınlığını yansıtan güzel şeyler söylüyor. Fakat eylemden bahsetmiyor. Onlar zaten bunu biliyorlar ve "Türkler eser ve gürlerler. Ama bir şey yapamazlar" şeklindeki tutumuna güvenerek bunu yaptıklarını saklamıyorlar.
Kanaatimce son Ermeni kanun tasarısı ile Fransa çok gereksiz ve zamansız bir yanlış yapmıştır ve bu yaptığı büyük yanlış kendisine çok pahalıya mal olacaktır. Türk halkı Fransa'ya gerçek yüzünü olduğu gibi gösterdiği için sevinmelidir. Sonu belli olmayan Avrupa macerasında varacağımız yerin ne olduğunu bize gösterdiği için Fransızlara şükran duymalıdır..
Şimdi bu ikiyüzlü, riyakâr topluluğun gerçek yüzü görülmüştür. Fransa AKP yönetiminin eline AB macerasını her yönü ile sorgulamak ve ilişkileri yeniden gözden geçirmek için iyi bir koz verilmiştir.
Bugün Fransa’nın haksız davranışı karşısında Türk halkının duyarlılığı artmış ve psikolojik savaş uzmanlarından geniş ölçüde yararlanılacağı bir ortam meydana gelmiştir. Bulunulan durumu süratle ülkemiz lehine çevirme imkânımız doğmuştur. Birdenbire oluşan bu önemli fırsatın asla kaçırılmaması gerekmektedir. Şimdi gelinen durum, AB için tamiri mümkün olmayan bir imaj zedelenmesidir. Bu yere düşen imajın tekrar yükselmesi çok zordur.
Fransa'nın aldığı kararı AB ülkeleri kamuoyu da henüz algılayabilmiş değildir.
Kanaatimce bu karar AB içindeki çatlağı büyütecektir. Türkiye, başbakanın başlattığı ve muhalefetin tamamen destek verdiği dik duruşunu sürdürebildiği takdirde, AB ülkeleri meclislerinin Ermeni soykırımı iddiaları ile ilgili aldıkları kararların mantıklı bir gerekçesi olmadığını göreceklerdir.
Bu defa koz bizim elimizdedir..
Devletçe, milletçe elbirliği içinde bütün gücümüzle karşı atağa geçmeliyiz. Elimizdeki bütün imkânları kullanarak her alanda birbiri ile koordineli bir şekilde saldırmalıyız. Önce Fransa sonra AB ülkeleri gelip "aman" diyene kadar saldırılarımızı sürdürmeliyiz.
Peki, AKP yönetimi bunu yapabilir mi?
Bugüne kadar yabancılar karşısında boynu eğik durarak her şeyi kabullenen ve başımızdaki çuvallarla dolaşmamıza imkân hazırlayan bir yönetimden böyle koordineli bir dik duruş beklenebilir mi?
Beklenemez diyenlerin çok olduğunu biliyorum. Ama bu defa karşı saldırıya geçmekten başka çareleri olmadığını görmüş olduklarını değerlendiriyorum.
Şimdi konuşma değil, taarruz zamanıdır. Taarruz ise susarak tevekkülle yapılanlara boyun eğerek değil, aynen onların yaptığı gibi somut ve etkili karşı davranışlarla yapılmak zorundadır.
Tedbirlerin ne olacağına karar verecek makam TBMM’dir. TBMM öncelikli olarak Fransa’ya karşı bir seri yaptırım kararları almalı ve hükümet arkasına alacağı muhalefet ve geniş halk desteğini de kullanarak bu tedbirleri gecikmeksizin uygulama alanına sokmalıdır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 18 Aralık 2011 Pazar |
|
|