24 MART 2023 CUMA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM......

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Pes doğrusu. Müzeler yabancılara devrediliyormuş. Kültürünü satanın bir örneğine dünyada rastlanmamıştır
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Memleketimizin hemen her tarafında emsalsiz defineler halinde yatmakta olan eski medeniyet eserlerinin ilerde tarafımızdan meydana çıkartılarak ilmi bir surette muhafaza ve tasnifleri ve geçen devirlerin sürekli ihmali yüzünden pek harap bir hale gelmiş olan abidelerin muhafazaları için müze müdürlüklerinde ve hafriyat işlerinde kullanılmak üzere arkeoloji mütehassıslarına kat'i lüzum vardır. Bunun için maarifçe dışarıya tahsile gönderilecek talebelerden bir kısmının bu şubeye ayrılması uygun olacağı fikrindeyim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1931)

 9 Kasım 2005 Çarşamba 

Müzeler; tarihi mirasımızın korunup, gelecek nesillere aynen aktarıldığı kültür yuvalarımızdır. Maddi değerlerinden çok manevi ve kültürel değerleri daha büyüktür. Bu değerleri maddi olarak ölçmek asla mümkün değildir.
Milletimiz kim olduğunu, nereden gelip nereye gittiğini müzeleri gezerek görür ve öğrenir. Geçmişi ile gurur duyar. Geçmişten aldığı milli ve manevi şuur ile geleceğe daha güvenle bakar. Toprağına daha sıkı sarılır..
Mevcut tarihi eserlerimizin muhafaza edilip sergilendiği müzelerimiz asla vazgeçemeyeceğimiz milli hazinemizdir. Bu hazineye sahip çıkmak sadece yetkili ve görevlilerin değil, milletimizin her ferdine düşen asli görev olarak kabul edilmelidir.
Dünyanın merkezinde ve medeniyetlerin üst üste yığıldığı bir coğrafyada yer alan ülkemizin tarihi zenginlikleri her zaman dünya emperyalist güçlerinin dikkatini çekmiştir. Birinci Dünya Harbi sonrasında işgal edilen Anadolu'nun zengin ve paha biçilmez tarihi eserlerinin işgal güçleri tarafından acımasızca yurtdışına kaçırıldığını biliyoruz.
Dünyanın en değerli eserlerinin çıktığı Anadolu kültürünün en nadide parçalarının bugün Almanya, İngiltere, ABD ve Fransa müzelerini süslediğine şahit oluyoruz. Pek çok eserimizi buralarda bizzat gören biri olarak içimin nasıl sızladığını yaşayan, bu hıyanet yapılırken neden tedbir alınmadığının üzüntüsünü daima hatırlayan biriyim.
Bütün çalıp-çırpmalara ve hor davranmaya rağmen bugün elimizde bulunan açık ve kapalı müzelerde teşhir edilen eserlerimiz hala dünyanın en paha biçilmez hazinelerini teşkil etmektedir. Bu zenginlikler milletimizin ve devletimizin bekasının garantisidir. Bunlar bir ihtiyat akçesi gibi değerlendirilmelidir. Bu değerler günümüz ve geleceğimizin başlıca teminatıdır. Onları gözümüz gibi koruyup kollamamız millet ve devlet olmamızın olmazsa olmaz şartıdır.
Durum böyle iken, küresel emperyalist güçlerin dün olduğu gibi bugün de bu milli hazinemizde gözleri olduğunu bilmemize rağmen, geçenlerde okuduğum ve müzelerimizin yönetiminin yabancı kuruluşlara devredileceğini bildiren bir gazete haberi ile irkildim. Beynimden vurulmuşa döndüm. İhanetin bu kadarı da olmaz demekten kendimi alamadım. Şimdi bahsi geçen haberi okuyalım ve yoruma gerek dahi kalmadan geldiğimiz noktanın vahametini bir kere daha kavrayalım;

" Kültür ve Turizm Bakanlığı müzelerin işletmesini özel sektöre devrediyor. Aralarında Ayasofya, Topkapı, Efes, Pamukkale, Bergama, Assos, Afrodisias gibi tarihi ve kültürel açıdan Türkiye'nin en önemli mekânlarının da bulunduğu müzelerin gişeleri ile çevredeki hediyelik eşya mağazaları özel kuruluşlarca işletilecek.
Ancak ihale şartnamesinde yer alan 9. madde Türk girişimcilerin tepkisini çekiyor. Buna göre, kültür ve turizm alanında belli bir süre tecrübe sahibi olmayan ihaleye katılamıyor. 'Türkiye'de müze işletmeciliği konusunda tecrübeli bir kuruluş yok' diyen Türk şirketleri, ihaleyi sadece yabancıların alabileceğini ileri sürüyor.
9 uncu maddede yer alan 'müze ve satış yerleri işletmeciliği' ifadesi de Türk şirketlerinin önünü kesen bir diğer nokta. 'Müze ve satış yeri' ifadesi, söz konusu mekânların işletmesine talip olacak Türk şirketlerinin en başından ihaleye katılmasını engelliyor. Kültür ve Turizm Bakanlığı yetkilileri ihaleye Türk şirketlerinin katılabilmesi için ya tecrübe ibaresinin ya da müze işletmeciliği ibaresinin kaldırılması gerektiğine vurgu yapıyor. Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç daha önce Türk şirketlerinin katılımını beklediklerini söylemişti. Şartnamede eleştirilen konulardan birini gişelerin de işletmesinin devredilmesi oluşturuyor. Gişelerin devredilmesinin 'fiilen kamu gücünün kullanılması, alanın mahremiyetinin ortadan kalkması, yerli turiste uygulanan indirimlerin de kaldırılması' anlamına geldiğini belirten uzmanlar, gişe devrinin şartnameden çıkarılması gerektiğini söylüyor.
Dünyadaki diğer önemli müzelerin işletmeciliği de genellikle özel şirketler kanalı ile yapılıyor. Müze işletmeciliği konusunda söz sahibi olan Yahudi asıllı İspanyol şirketi ALDEASA, Kültür ve Turizm Bakanlığı'na başvurarak Ayasofya'nın gişe ve çevresindeki hediyelik eşya mağazalarının işletmeciliğini de almak istediğini belirtti. ALDEASA'nın yanı sıra İtalyanlar da yine Ayasofya'ya talip olan ülkeler arasında bulunuyor. Bakanlık, ilk olarak Ayasofya, Topkapı, Efes, Assos, Pamukkale, Afrodisias, Bergama'nın gişe ve mağaza işletmeciliğini devredecek."

Özelleştirme adı altında ticari kuruluşların yabancılara devrini belki anlayabiliriz. Ve hoş görebiliriz. Çünkü giden malların yarın elimize maddi imkânlar geçtiğinde tarafımızdan geri alınması mümkündür. Bunlar tamamen sermayeye dayanan bir alışveriş işlemi olarak görülebilir. Fakat hiçbir zaman geriye alınamayacak olan kültür değerlerimizin yönetiminin devrini anlamamız idrak dışı oluyor.
Tecrübe ve görgümüz ile algılama kapasitemiz bu yapılanları anlamaya yetmiyor. Bu kararı verenlerin altına girecekleri tarihi vebali düşünemedikleri görülüyor.
Ben sayın yetkililerden bu kararı yürürlüğe koymadan önce özellikle İngiltere ve Almanya'ya gidip başlıca müzelerinde Anadolu'dan kaçırılarak teşhir edilen malzemeleri görmelerini öneririm. Bakalım kaçırılan muhteşem eserleri görünce ne diyecekler.
Sonuç olarak;
Gazete haberi "Şuuyu (şayiası dahi) vukuundan beterdir" atasözünü hatırlatıyor. Doğruluğu teyide muhtaç böyle bir haberin basında yer alması yönetim için utanç vesilesi olmalıdır. En azından ben bu durumu utanç verici olarak değerlendiriyorum. Allah ıslah etsin diyorum.
Sanıyorum ki bu karar uygulandığında dünyada milli kültür değerlerini bu şekilde yabancıya peşkeş çeken ilk ve tek ülke olma ayıbını da taşıyacağız. Gidenleri geri getirmek için Ak Parti'den sonra gelecek yönetimlerini işinin çok zor olacağını değerlendiriyorum.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
9 Kasım 2005 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale