Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Cumhuriyet gücümüzdür. Gücümüzü bilelim... |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
CUMHURİYET; FİKREN, İLMEN, FENNEN, BEDENEN KUVVETLİ VE YÜKSEK SECİYELİ MUHAFIZLAR İSTER. YENİ NESLİ BU KEMİYET VE KEYFİYETTE YETİŞTİRMEK SİZİN ELİNİZDEDİR. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1923) |
Cumhuriyetimiz; Anadolu'daki Türk milli varlığının ortaya koyduğu, geliştirdiği ve yücelttiği bir milli oluşumdur. Tarihi ömrünü tamamlamış Büyük Cihan İmparatorluğu içinden yeni ve bağımsız bir milli devlet yaratma çabalarının neticesidir. Bu muhteşem oluşum, dünün emperyalist sömürgeci, bugünün küresel dünya güçleri tarafından bir türlü hazmedilememektedir. Kuruluşunun 82'nci yıldönümünde Cumhuriyetimiz; sahip olduğu milli güç potansiyeli ve coğrafi konumunun kazandırdığı özellikler dolayısıyla dünya çıkar çevrelerinin hâlâ göz diktiği bir varlıktır. Dünya emperyalist güçlerine karşı verdiğimiz ölüm-kalım mücadelesi sonucunda kurulan Cumhuriyetimizin 82 yılda ulaştığı gelişmişlik seviyesi kolay olmamıştır. Sahip olduğumuz topraklarda çıkarı olan devletler ile bunların içimizdeki gizli uzantılarına karşı her alanda verdiğimiz mücadele halen devam etmektedir. Bu topraklarda kaldığımız sürece bu amansız mücadelenin bitmeyeceği de bir gerçektir. Cumhuriyet idaresi; halkın kendi hakkında karar vermesinin bütün siyasi araçlarını bünyesinde taşımaktadır. 23 Nisan 1920'de açılan TBMM ile başlayan "Milli Hâkimiyet fikri ve bu hâkimiyetin kayıtsız şartsız Türk Milletinde olduğu" esası; cumhuriyet idaresinin ayrılmaz ve yaratıcı unsurudur. Türk halkının kendi idaresini kendi seçtikleri ile sağlayabilmesi ancak Cumhuriyet yönetimi ile gerçekleştirilmiştir. Halk idaresinin bölünmezliği cumhuriyetin doğal bir sonucudur. Milletin devletini ve hükümetini kendi eseri gibi görmesinin yolu Cumhuriyetten geçtiği gibi, devlet ve hükümetin güvenli koruyuculuğunun yaratılabilmesi de ancak bu yönetim ile mümkün olmuştur. Bu idarede tüm Türk toplumunun yaratıcı ve yapıcı katkısı şekillenmektedir. Tek tek fertlerden başlayarak toplumun bütün kesimlerinin refahı ve mutluluğunu sağlama amacına yönelmiş bir devletin varlığı söz konusudur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk aşağıdaki veciz sözleriyle Cumhuriyetin temel yapısını açıklamış ve yönetimin Türk halkına sağladığı imkânları vurgulamıştır; " DEVLETİNİ VE HÜKÜMETİNİ KENDİ MALI VE KORUYUCUSU OLARAK TANIMAK, BİR MİLLET İÇİN BÜYÜK NİMET VE DE MAZHARİYETTİR. TÜRK MİLLETİ; BU NETİCEYE CUMHURİYETLE VARMIŞ VE HER YIL BUNUN ARTAN SEMERELERİNİ GÖRMÜŞ, GÖSTERMİŞTİR. MİLLETİMİZİN MADDİ VE MANEVİ HUZURUNA HER ŞEYDEN FAZLA ÖNEM VERİŞİMİZİN NEKADAR YERİNDE OLDUĞU ANLAŞILMIŞTIR." Türkiye Cumhuriyeti; tarihin çok çetin tecrübelerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu çıkışta dökülen on binlerce şehidin kanı vardır. Gazilerimizin üstün gayreti, alın teri ve döktükleri kanın katkısı vardır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kurulması ile tarihten tamamen silinmek istenen bir milletin yitirilmiş görünen bütün öz yetenekleri, bilinmeyen ve yeterince anlaşılamayan özellikleri belirgin bir şekilde yeniden dünyaya ispat edilmiştir. Türk Milleti için Cumhuriyet sadece bir idare tarzı değildir. Ayni zamanda bir milli varlık ilkesi ve var oluş belgesidir.. Cumhuriyet; Milletçe yükselme şuurunun temel taşıdır. Cumhuriyet; Tarihin Türk Milletine kazandırdığı milli kültür kaynakları ile meydana gelen milli birlik ve beraberlik duygusunun tabii bir sonucudur. Aslında bu şuurlu yapıya sahip olunmasa idi, bugün özgürlükler ve bağımsızlıktan bahsetmek ve cumhuriyetin sağladığı imkânlardan yeterince yararlanmamız mümkün olmazdı. Türkiye Cumhuriyeti; Türk Toplumunun bütün kesimlerinin dengeli, anlayışlı ve ayni amaçta birleşen davranışlarının yarattığı bir eserdir. Türk toplumunun çeşitli alanlardaki çıkarları arasında sağlanacak dengeler ve çözümler ancak demokratik Cumhuriyet düzeni içinde olağan hale gelebilmiştir. Cumhuriyetimizin başlıca özelliği; tarihte ilk defa ideolojilerin, tahrik ve ayaklandırma isteklerinin; toplumları sınıflara ayırıp, birini diğerine hâkim kılarak, ihtilallerle sonuç alma gayretlerinin dışında; Türk Milletinin dünyanın başlıca büyük kuvvetlerine karşı tamamen yalnız kaldığı anda; kendisini sömüren güçlerin yönettiği bir ortamda harekete geçerek kurduğu tamamen kendine özgü bir sistem olmasıdır. Bu özelliği dolayısıyla kendisinden önceki ihtilaller ve siyasi hareketlerle kıyaslanarak açıklanamayacağı gibi her birinin ulaştığı sonuçlar açısından da bir değerlendirmeye tabi tutulamaz. Cumhuriyetimiz her ne kadar içeriden ve dışardan pek çok saldırı ile karşılaşmasına rağmen 82 yıl içinde kuşaktan kuşağa devredilen ilkelerinden hiçbir şey kaybetmemiştir. Bu ilkeler daima Türk Milletinin güvenlik, mutluluk ve refah isteklerinin kefili olmuştur. 82 yılda Türkiye Cumhuriyetinin iç ve dış düşmanları ortadan kalkmamıştır. Bundan sonrada kalkmayacaktır. Ancak Cumhuriyetimizin dayanakları olan milli güç unsurlarımız ile Anadolu Türk Toplumunun toprağına ve devletine bağlılığı dolayısıyla bu devletin dünya üzerindeki yeri, üniter yapısı, önemi ve gücü hiç bir şekilde düşmanlarının fiil ve hareketleri ile değiştirilemeyecektir. Cumhuriyete yönelik saldırıları etkisiz kılan ORDU-MİLLET karakterli Türklerin milli gücü; binlerce yıllık tarih içerisinden süzüle süzüle gelen ve elde kalan tek unsurdur. Kurtuluş Savaşı verilerek kanla ve canla oluşturulan, "Tam bağımsızlık ve "Millet Egemenliği" ilkesi üzerine inşa edilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti 3 Ekim 2005 tarihinde başlayan AB ile üyelik müzakereleri ile bu iki temel vasfını AB yönetimine devretmek üzere yola çıkmış bulunmaktadır. Milletimizin önünde Cumhuriyetin korunup-kollanması gibi hayati bir görev bulunmaktadır. Başlayan bu tarihi süreç içinde milletimizin yolunu yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk "Gençliğe Hitabesinde" aydınlatacaktır. Tarihi süreç içinde insan topluluklarının yönetimi alanında en demokratik ve insan haklarını gözeteni ve en gelişmiş olanı Cumhuriyet yönetimidir. 82 inci yılını dolduran Cumhuriyet yönetimi ülke genelinde; çelişkiler yerine dengeli davranmayı; uzlaşmazlıklar yerine sosyal barışı; ayrılıklar yerine birlik ve beraberliği; parçalanmak yerine bütünleşmeyi hedef almıştır. Cumhuriyet yönetimi; Anadolu Türk Toplumunun tarihsel niteliklerini kaynak kabul ederek, bu topluma her şeyden önce iç ve dış barışı önermiştir. 82 yıllık deneyim süresi içinde Cumhuriyet yöneticileri, Cumhuriyeti kuran Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün " Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" temel ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmıştır. Cumhuriyetin kurulmasında nasıl kan, emek, ter, ve millet olma çabası varsa; O'nun korunmasında, geliştirilmesinde ve ilkelerinin savunulmasında da ayni çabaların olması gerekmektedir. Fakat günümüzde bunlarda yeterli değildir. Modern ve çağdaş Cumhuriyetimiz bilim üzerine inşa edilmiş bir eser olmak zorundadır. Bu nedenle emeğin, terin ve kan'ın yetersiz kalabileceği anlar olacaktır. Bilgi çağında küresel mihrakların elinde sömürülmekten kurtulmak için bilim ve teknolojide gelişme gereklidir. Bilim ve teknolojiyi satın alıp kullanan değil, bilgiyi bizzat üretip satan ülke haline gelemediğimiz takdirde küresel çağda ayakta kalmak mümkün değildir. Bu durumda Cumhuriyetimiz ancak müspet bilimlerdeki ilerleme ile çağın gelişmelerine uygun teknolojiye yer verilen bilimsel çalışmalarla korunabilecektir. 82 yıl önceki nesiller için geçerli olan Cumhuriyeti korumanın manevi heyecanı bugün yerini; bu heyecanı daha çok duyan, sıhhatli ve sağlam bir ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE' ye sahip, tartışma imkânlarına tamamen açık, çağın gelişmesine ve tüm değişmelere hazırlıklı dinamik beyinlere bırakmak zorundadır. Bunda ne kadar başarılı olduğumuz konusunda ise ciddi şüphelerimiz vardır. Bilindiği gibi Atatürk kendi zamanında moda olan Komünist ve Faşist dikta rejimlerine iltifat etmemiştir. O, artık tarihe karışması zamanı geldiğine inandığı 600 yıllık şanlı tarihe sahip padişahlık idaresini de reddetmiştir. Şeriat devletine de hayır demiştir. O; genç Türk Devletini milletiyle birlikte demokratik bir yönetimle idare etmeği uygun görmüş ve uygulamıştır. Cumhuriyetin temeli 23 Nisan 1920'de TBMM'nin oluşması ile atılmıştır. 29 EKİM 1923'te bu rejimin adının konulmasına kadar geçen zaman içinde ülke düşmandan temizlenmiştir. Sonunda galip devlet olarak oturduğumuz Lozan Barış Antlaşması ile dünyanın resmen bizi tanımasını müteakip uygulanan rejimim adının Cumhuriyet olduğu halka ve dünyaya resmen açıklanmıştır. Cumhuriyetin temelini teşkil eden başlıca kurum olan ve İstiklal Harbini yapan Birinci T.B.M.M.'de tam anlamı ile demokrasi hâkimdir. Orada bütün fikirler serbestçe tartışılmıştır. Bu mecliste bizzat Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e en büyük muhalefetin yapıldığı meclis zabıtlarında açıkça görülmektedir. Kuruluş ve işleyiş tarzı ile gerçek bir demokrasi örneği veren bu meclisin 29 EKİM 1923'te yeni devletin ismini CUMHURİYET olarak koyması çok doğal bir gelişme olarak kabul edilmelidir. Atatürk; bütün başarılarına Türk Milleti ile birlikte hareket ederek ulaşmıştır. Cumhuriyet Tarihimizde Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları olarak adlandırdığımız gelişmeler; tamamen milletin desteğini alarak, milletin temsilcileri tarafından T.B.M.M.'de kanunlaştırılarak bizzat millete mal edilmiştir. Bunun için Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları kalıcıdırlar ve değişmez kurallar olarak toplumumuzda kökleşmişlerdir. Bu kurallar 82 yıldır ülkenin yönetiminde yönlendirici rol oynamakta ve gündemimizi belirlemektedir. Daha nice yıllarda da devam edeceği kesin olarak görülmektedir. 82 inci yılında Türkiye Cumhuriyeti Devleti hür ve demokrat bir ülke olarak dünya milletleri arasında son derece saygın bir konuma ulaşmıştır. Bölgesinde uluslararası dengelerin sağlanması ve muhafazasında önemli bir istikrar unsuru olarak ağırlığı bulunmaktadır. Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu gibi; dünya egemenliğine oynayan güçlerin menfaatlerinin odaklandığı ateş çemberinde Türkiye'ye çok önemli görevler düşmektedir. Bugün Türkiye; mevcut milli güç potansiyeli ve binlerce yıllık Türk Kültürü ile desteklenen engin devlet tecrübesi ile bu görevleri en iyi şekilde başarabilecek bir düzeye erişmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti; - 72 milyona ulaşan genç ve dinamik nüfusuyla;
- Eğitim ve teknolojisiyle;
- Haklı bir gurur duyduğumuz güçlü ordularıyla;
- Serbest seçimlerle yönetime gelen siyasi kadrolarıyla;
- Dünyaya açılmış serbest rekabet ortamında başarıları her geçen gün artan ticari kapasitesiyle;
- Ülke meselelerine sahip çıkan sivil toplum kuruluşlarıyla;
- Dünyaya yayılmış başarılı bilim adamlarıyla;
- Kollarını dünyanın dört bir yanına kadar uzatmış eğitim ordularıyla milletinin haklarını her alanda koruyabilecek bir güce erişmiştir. Modern Türkiye Cumhuriyeti; bin yıldır üzerinde yaşadığı Anadolu'yu gerçek ve kalıcı bir anayurt olarak kabul etmiştir. Bu yurdu modern dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda mamur hale getirmiş ve halkının müreffeh bir hayat yaşamasını sağlayacak her türlü tedbiri almaya devam etmektedir. Mevcut coğrafi konumundan kaynaklanan iç ve dış tehditlere karşı geçen 82 yılda pek çok sınavdan geçerek tecrübe kazanılmış başarılı bir mücadele ile bugünlere gelinmiştir. Bugün Türkiye; kendisine uzanacak bütün namert elleri hukuk ve demokrasi kuralları içinde alt edecek güce, tecrübeye, bilgiye ve cesarete sahiptir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk; Türk milletinin öz benliğinde bulunan hürriyet, bağımsızlık, dürüstlük, çalışkanlık ve bilimsellik gibi özgün vasıflarını modern bir devlet bünyesinde bir araya getirmenin huzuru ile anıtkabirde yatarken fikir ve düşünceleri ile de milletimize ışık tutmaktadır. 82 yıl sonra Türk Milleti; Atasından emanet aldığı ölümsüz eser Cumhuriyetimiz ile bu Cumhuriyetin temeli olarak kabul ettiğimiz, dünyayı bir uçtan bir uca kaplayan üstün Türk Kültürüne sahip çıkmanın haklı gururunu yaşamaktadır. Aziz milletimin Cumhuriyet Bayramını kutluyorum...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 29 Ekim 2005 Cumartesi |
|
|