07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Neyi pazarlıyorsunuz?
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Devletin içine düştüğü yok olma tehlikesinin korkunç derinliğini görmekten aciz olan zavallılar, elbette ciddi ve hakiki çareyi görmemek için gözlerini yumarlar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1924)

 26 Ekim 2005 Çarşamba 

Başbakan Erdoğan çok çalışıyor. Dur durak bilemeden ve bıkmadan içeride dışarıda geziyor. Buna bir insan vücudunun dayanması çok zor. İnsan beyninin birbirinden değişik konuları algılaması, analiz yapması ve içinden ülke için en doğruyu bulması kolay değil. Bunun için ruhen ve bedenen zinde olmak gerekiyor.
Başbakan, 3 Kasım 2002 seçimlerinden başlayarak insanüstü bir fiziki performans gösteriyor. Dünyayı bir uçtan bir uca geziyor. Gidilen ülkelerdeki saat ve iklim farklarının insan vücudunda ve beyninde yaptığı tahribatın telafi edilmesi kolay değil.
Aslında Türkiye gibi Ortadoğu coğrafyasında yer alan (Dünyanın fiziki ve ekonomik merkezinde) üst düzeyde milli güç potansiyelinde sahip bir ülkenin yönetimi kolay değildir. Türkiye'nin yönetimi için bilgi, beceri, yetenek, hırs, hoşgörü, stratejik görüş, liderlik altyapısı, sağlıklı bir beden ve bu bedene komuta eden sağlıklı bir beyine ihtiyaç vardır.
Türkiye'yi yönetenlerin çok konuşup laf üretmesi değil, çok çalışıp iş üretmesi gerekmektedir. Sayın Başbakan'ın çok yorulduğu ve acilen dinlenmesi gerektiği son aylarda birbiri peşi sıra yaptığı büyük gaflardan anlaşılmaktadır. İşte bunlardan biri yazımızın konusudur.
Televizyonlardan bir kaç kez izledim. İlk anda dili sürçtü ve yanlış söylüyor herhalde dedim. Ama doğru idi. Başbakan yaptığı konuşmada; " Başbakanın görevinin ülkeyi pazarlamak olduğu"nu söylüyordu. İrkildim. Üzüldüm. Bu telafisi çok zor ve hiç söylenmemesi gereken bir sözdü.
Burada pazarlanan ne? Türkiye Cumhuriyeti Devleti..
Pazarlayan Kim? T.C.Devletini yönetmek üzere seçilmiş bir başbakan...
Başbakanın bu sözü ile ne ifade etmek istediğini belki aydınlar anlayabilir. Fakat devletin gerçek sahibi olan milletin algılaması çok zor.
Ben suçu Başbakanda bulmuyorum. Başbakanın yoğun çalışma temposu içinde her şeyi bilmesinin ve her şeye yetişmesinin imkân olmadığını dikkate alarak konuşma metinlerini hazırlayanlara sitem etmek istiyorum. Ya bunlar ıkendisini kamuoyu nezdinde güç duruma düşürmek için çalışıyorlar ya da fikirlerine çok güvendiği danışmanlarının hazırladığı yazılı metinleri okumadan konuştuğunda Sayın Başbakan ağzından ne çıktığını bilmiyor. Kelimelerin kendisini ve yönetimini ne duruma düşüreceğini hesap edemiyor.
Kanaatimce hiç bir danışman böyle bir konuşma metnini kaleme almaya cesaret edemez. Burada Başbakan Erdoğan, ekonominin patronlarına hitap ederken onların anlayacağı bir dille konuşmak ihtiyacını hissetti. Ve irticalen bu sözleri söyledi..
İnanmak ve okuyucularımı inandırmak isterdim ki; Sayın Başbakanımızın yaptığı yorucu mesainin verdiği yorgunluk sebebiyle bir anlık zihin bulanıklığı sonucunda istemeden ağzından böyle sözler dökülmüştür.
Çünkü bugüne kadar Sayın Recep Tayyip Erdoğan'dan başka ülkesini pazarladığını söyleyen bir başbakan çıkmamıştır. En azından iç ve dış siyaseti kırk yıldır takip eden biri olarak ben bu söylemleri hiç duymadım.
Sayın Başbakan; bütün başbakanların ülkesini pazarladığını söylüyor ama bu da doğru değildir. Erdoğan'ın ülkesini pazarlıyor diye misal verdiği ülkelerin başbakanları, ülkesini pazarlamıyorlar. Ama ülkelerinin ürettiği mal ve hizmetleri, silahları, araç ve gereçleri, enerji kaynaklarını, nükleer santralleri ve sermayelerini pazarlıyorlar. Aslında başbakanın kastettiği de budur..
Çünkü ülkeler arasındaki ikili ilişkilerin önemli bir bölümünü ticari faaliyetler teşkil etmektedir. Ekonomik faaliyetler hükümetlerin temel faaliyet alanında yer alır. Başbakanlar bu işin genel koordinatörlüğünü en üst düzeyde yapmak ve dış ziyaretlerle ülkesine kâr getirecek ticari anlaşmaların alt yapısını oluşturmak zorundadır. Buna kimsenin diyeceği yoktur. Burada hedef; ülkesinin malını, mülkünü ve milli değerlerini her ne pahasına olursa olsun satmak değil, mallarını satıp ülkeye maddi kazanımlar sağlamaktır..
Burada son aylarda Ak Parti yönetiminin Özelleştirme adı altında ülkenin bütün kazanılmış değerlerini yerli-yabancı demeden yok pahasına elden çıkarmalarını gören halkımız; başbakanlarının "ülkemizi pazarlamak" sözünden anlayacağı elde kalan diğer varlıklarında pazarlanarak elden çıkartılacağını anlamaktadır.
Aslında Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının elden çıkartılan milli değerlerimiz göz önüne alındığında "satmak ve pazarlamak" gibi çok itici kelimeleri kullanmak ve bu yaptıkları ile övünmek değil, yaptıkları işi gizlemeleri ve de bunu halka açıklamaktan utanmaları gerekmektedir. Sayın Maliye Bakanı UNAKITAN' ın " Babalar gibi satarım" sözleri de çok ağırdır. Ve bu milletin kazanılmış milli değerlerine yapılmış bir hakarettir.
"Başbakanlık maaşı ile geçinemediği" gerekçesi ile ticaret yaptığını açıkça söylemekten çekinmeyen Başbakanımız belki de, özelleştirme ile devletin elinden çıkardığı fabrikaları satın alanların sevinçlerini paylaşıyor ve kendisini tüccar gibi görüyor.
Bu işin bir diğer yanı da bu sözlerin dış kamuoyunda yaratacağı olumsuz durumdur. Sayın Başbakanın bundan sonra yapacağı yurt dışı seyahatlerde kendisini Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Başbakanı gibi mi? çoksa bir Holding başkanı gibi mi? görecekler. Bunu birlikte izleyeceğiz..
Bilindiği gibi küreselleşen dünyada küresel şirketlerin kârlarının artması için, ulus devletleri yönetmek ve yönlendirmek küresel mimarların temel hedefidir. Milli değerleri ile ayakta kalan ulus devletler yerlerini, küresel mimarların planları doğrultusunda ekonomik pazar ekonomisine göre yeniden yapılandırılmış küçük devletçiklere devretmektedir. İşte bu gerçek iyi bilinmeli ve dünyanın merkezindeki güçlü Türkiye'nin yöneticileri ağzından çıkacak sözlere çok dikkat etmelidir..
Bu millet uluslararası küresel tüccar Soros'un "Türkiye'nin en iyi ihraç malı askerleridir" sözlerini unutmamıştır. Soros gibi düşünen emperyalist güçlerin ülkemizin milli değerlerini yok pahasına almak için büyük çaba harcadıklarını görmezden gelemeyiz.
Sayın Başbakan ve Sayın Unakıtan'ın " Babalar gibi sattıkları" babalarının malı değildir. Satılanların gerçek sahibi olan millet bunları teker teker geri almasını bilir. Bunun örneğine Gazi döneminde çok rastladık. Gene geri alınacaktır. Çünkü bunların hepsinde kul hakkı vardır. Kul hakkını yiyenler bunun vebalini er geç ödemişlerdir..
Sonuç olarak;
Sayın Başbakan'ın " Ülkeyi pazarlamak benim görevimdir" beyanı manasını aşan zamansız ve yersiz bir söylemdir. Keşke hiç söylenmemiş olsaydı. Bu sözlerin vebali büyüktür. Bu ifade Ak Parti yönetiminin tarihte anılacağı ve unutulmayacak bir sloganı olarak daima kullanılacaktır..
Konuyu CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın değerlendirmesi ile bitirmek istiyorum;
"Sayın Başbakan'ın mesleği pazarlamacılık, doğru... Sayın Başbakan, Ülker pazarlamasından, Türkiye'nin pazarlanmasına geçmiş durumda. Başbakan, yaptığı işe ad koymak durumunda kaldı. Bu bir itiraftır. Yalnız bu pazarlamanın bir riski var. Çünkü pazarlamanın meşru bir parçası komisyondur. Ülker pazarlaması yaparken komisyonunu alıyordu, Türkiye'yi pazarlarken komisyon ne oluyor?"
Keşke milletimiz bu sözleri hiç duymamış ve bu cevapları yaşamamış olsaydı...


Dr. Tahir Tamer Kumkale
26 Ekim 2005 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale