07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Uluslararası terör daha ne kadar can alacak?
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Bizim kanaatimizce beynelmilel siyasi emniyetin inkişafı için, ilk ve en mühim şart milletlerin hiç olmazsa sulhu muhafaza fikrinde samimi olarak birleşmesidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1932

 31 Temmuz 2005 Pazar 

ABD'nin 11 Eylül İkiz Kuleler baskını sonucu sürdürdüğü saldırgan politikalar sonucu dünyada terör faaliyetleri giderek artmış ve bütün ülkeler ilan edilmemiş bir savaşın hedefi olmuşlardır.. Yeryüzünün her köşesi halen bu acımasız ve vahşi savaşın operasyon alanıdır.
Afganistan ve Irak'ın "Terörizmle mücadele ediyorum" gerekçesiyle ABD ve İngiltere tarafından işgali, bu iki ülkede hedef gözetilmeden masum yüz binlerce insanın havadan bombalarla yok edilmesi, "demokrasi getiriyorum" maskesi altında işgal edilen ülke insanlarının kan, ateş ve yıkıma tabi tutulması sonucunda giderek artan intikam duygusu dünyada şiddeti çoğaltmıştır. Can alan terör eylemlerinin giderek artacağı belli olmuştur..
Irakta her gün gerçekleştirilen intihar saldırıları, Türkiye'de HSBC ve İngiliz Konsolosluğunun bombalanması, İspanyada Tren saldırısı ve nihayet Londra ve Mısırda kitlesel ölümlere yol açan bombalama olayları uluslararası terörün dünyayı sardığının ve bu saldırılarla birlikte akan kanların çoğalacağının göstergesidir.
Pek çok masum insanın ölümüne sebep olan vahşeti ve toplu cinayetleri gerçek bir insanlık dramı olarak isimlendirebiliriz. Terör cinayetlerini haklı gösterecek hiçbir mantıki sebep olamaz ve olmamalıdır.
Bizde bir atasözü vardır."Ne ekersen onu biçersin". Bugün terörden yakınan pek çok ülke yıllardır bilerek veya bilmeden birilerinin aleti olarak terörizme verdiği desteğin şimdi kurbanı olmakta, yani ektiğini biçmektedir. Ama ben bu ülke halklarının henüz bu yaşadıkları terör olaylarının nedenlerini anladıklarını sanmıyorum.
Bilhassa Avrupa ülkelerinin; "demokrasi ve insan hakları" adı altında terörizme kucak açması ve "İnsan haklarını koruyorum" bahanesi ile ülkelerin iç işlerine kadar müdahale etmesini siyasi tercih olarak kullanmalarını anlamak mümkün değildir. Bugün birbiri peşi sıra acımasız Terör saldırıları karşısında bocalayan Avrupalı yöneticilerin terör ve terörizm konusunda ne kadar bilgisiz, bilinçsiz ve bu bilgisizliğin verdiği rehavet ile ne kadar hazırlıksız olduklarına bir kere daha şahit olduk.
Ülkemiz ayrılıkçı PKK Teröristlerinin vahşi saldırılarıyla yanıp yıkılırken, teröre karşı mücadele eden güvenlik güçlerine ve terör hedefi olarak seçilerek can veren masum vatandaşlarımıza değil de, özellikle teröristlere arka çıkan, onlara maddi ve manevi destek veren Avrupalı'nın bugün terör saldırıları ile karşılaşmasını doğal karşılamak gerekir.
Teröre karşı ikili oynayan Avrupa; kendi halkına karşı yapılan saldırıları "terörizm" olarak isimlendirirken, kendi desteklerinde Ortadoğu başta olmak üzere sürdürülen bütün terörist hareketlerini "kurtuluş mücadelesi" olarak adlandırmaktadır. Ve her alanda bu mücadeleyi verenlere destek olmaya devam etmektedir.. Sanırım bu son İngiltere saldırılarından sonra ikili oynayan Avrupa halkları bundan sonra dünyadaki Uluslararası Terörizmin varlığından haberdar olmuşlardır. İnşallah geç olmadan gerekli tedbirleri de alacaklardır.
"Terör ve terörizm" kavramları, yeni karşılaşılan olgular değildir. Bu kavramlar içerisinde mütalâa edilebilecek olayları ve gelişmeleri, insanların toplu olarak yaşamaya başladıkları dönemlere kadar götürmek mümkündür. Böyle olmasına rağmen, "Terör ve Terörizm" kavramlarının, herkesin üzerinde anlaştığı, genel kabul görmüş bir tanımı bugüne kadar yapılamamıştır. Terörün ve terörizmin, insanlığın karşı karşıya bulunduğu en önemli ve en tehlikeli sorunlardan biri kabul edildiği dikkate alınırsa, bu kavramların geçerli bir tanımının yapılamamış olması insanlık için ciddi bir eksikliktir.
Biraz önce Avrupa ikili oynuyor diye bahsetmemiz işte bundandır. Çünkü bu kavram eksikliği ülkelerin terörizme bakış açılarından kaynaklanmaktadır. Bunlardan İsveç ve Norveç başta olmak üzere pek çok Avrupa ülkesi teröristleri "ülkelerindeki rejimlere karşı bir özgürlük mücadelesi veren kişiler olarak gördükleri" savından hareket ederek bu faaliyete katılanları desteklemektedir.
Bazı devletler ise bilerek ve isteyerek terörist saldırıları kendileri organize etmekte ve bunu milli çıkarlarının elde edilmesinde kullanılan bir araç olarak görmektedir.
Bizim gibi bir kısım ülkeler ise terörizmin doğrudan hedefidirler. Hedef seçilen ülkelerin halkları terörizmin her türlüsünü yaşamışlardır. Ve bu olayları bir insanlık suçu ve insanlık ayıbı olarak kabul etmektedirler. Ayrıca bütün güçleri ile her alanda bununla mücadele vermektedirler..
Yukarıda saydığım üç ayrı bakış açısından dolayı terörizmle mücadele konusunda ülkeler arasında uluslararası bir uzlaşma sağlanamamakta ve bundan kazanan taraf daima terörizm ve teröristler olmaktadır.
Aslında terörizmin kazancı kısa vadelidir. Bugüne kadar devlet güçleri terörizm karşısında ne kadar kayıp verirlerse versinler daima başarılı ve kazanan taraf olmuştur. Terörizm her zaman ve her yerde kaybetmiştir.
Terör kavramının Türkçedeki karşılığı "Yıldırma ve korkutmadır."
Terör; "İnsanları yıldırmak, sindirmek yoluyla onlara belli düşünce ve davranışları benimsetmek için zor kullanma ya da tehdit etme eylemidir".
Terörizm ise; "İnsan kaçırmadan, cinayete ve toplu katliamlara kadar uzanan ve amacı sindirme olan şiddet eylemlerine" verilen addır.
Terörizm; "şiddetin, sosyal, ulusal, ırki, dinsel, fesat çıkarıcı ve benzer diğer maksatlarla ve sosyal sınıflar arasında çatışma, savaş tahrik etmek üzere planlı ve hukuk dışı olarak kullanılması" olarak görülmektedir.
Terörün hedefi bütün insanlıktır. Hedef insanlık olmasına rağmen bütün insanları temsil eden Birleşmiş Milletler Teşkilatı "Uluslararası Terörizm" konusunda kendisine düşen önemli görevi algılayamamış ve yeterli önlemleri alamamıştır.
11 Eylül saldırılarının ardından Uluslararası Terörizme karşı devletlerin birlikte ve tek organizasyon çatısı altında mücadele etmesini sağlayacak sistemleri BM bugüne kadar oluşturamamıştır. Bu alanda bilgi paylaşımını ve müşterek hareket etmeyi gerektirecek yapılanmayı da gerçekleştirememiştir..
11 Eylül'de tarihinde ilk defa çok büyük bir terör saldırısı ile sarsılan ABD tek başına BM Teşkilatını ve kararlarını tanımadığını belirterek inisiyatifi ele almıştır. Yapılan saldırıyı cezalandıracağını ve saldırganları kendi ülkelerinde vuracağını bildirmiştir. ABD, bizzat Başkan Bush'un ağzından uluslararası terörist olduğunu ve buna destek verdiklerini düşündüğü devletleri açıklamış, sıra ile kendi koyduğu metotlara göre Afganistan'dan başlamak üzere şiddet kullanarak cezalandırma işlemine başlamıştır..
Cezalandırma sırası iki yıldır Irak'tadır. Bunu sırasıyla diğer devletler takip edecektir. Doğal olarak ABD'nin bu işlevi; kendilerine de saldırılabileceği düşüncesiyle BM güvenlik şemsiyesi altına sığınmış bulunan küçük dünya devletlerinin otomatik savunma sistemlerini harekete geçirmiştir. Bu ülkelerin dev ABD'ne karşı kullanabilecekleri tek ve etkili silah ancak insan orijinli terörizmdir. Sonunda Uluslararası Terörizm bütün ülkelerin bir çatı altında toplanacağı yeni bir organizasyonla tamamen önleneceği yerde bütün dünyayı kaplayan ve yakan bir ateş haline gelmiştir. Ateş üzerine devamlı benzin döküldüğünden giderek etki alanı büyümektedir.

Sonuç olarak;
Terörizm alevi sadece düştüğü yeri değil tüm çevreyi yakmaya başlamıştır. Bütün ülkeler, yepyeni bir terörizmle mücadele anlayışı içinde BM koordinatörlüğü altında oluşturulacak bir organizasyon içerisinde etkin görev almadıkları takdirde terör ateşinin daha çok canlar yakacağını söyleyebiliriz.
Arkalarındaki dış devlet desteği çekilmedikçe ve bazı ülkelerin demokrasi ve insan hakları örtüsü altında TERÖRİZMİ devlet politikası olarak kullanmaya devam ettikleri sürece kısa vadede soruna kesin ve etkili bir çözüm beklenmemelidir...


Dr. Tahir Tamer Kumkale
31 Temmuz 2005 Pazar

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale