Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Bizi Kıbrıs'tan kuzu kuzu çıkarmaya kimsenin gücü yetmez... |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Efendiler! Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin (Akdeniz Bölgesi'nin) ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs'a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk |
Başbakan Erdoğan'ın Siirtliler Dayanışma gecesinde söylediği sözler düşünen beyinleri şok etmiştir. Kıbrısla ilgili kendi iktidarlarına kadar olan dönemde bir şey yapılmadığını anlatmak isterken ağzından çıkanlar ibret verici ve gurur kırıcıdır. Sayın Başbakanımız;diyor ki;
"Biz mevcut politikaları sürdürmüş olsaydık bugün bizim durumumuz nereye benzerdi biliyor musunuz; aynen Lübnan ile Suriye arasındaki duruma benzerdi. Ve birileri gelir dayatır, 'Kıbrıs'tan çıkın' derdi. Bir yere kadar dayanır, ondan sonra kuzu kuzu çıkardık"
Aslında Başbakanımız kendi mantığı içinde haklı. Çünkü bugün birilerinin dayatması için gerek yok. Bu iktidar hiç kimse dayatmadan kuzu kuzu Kıbrısı Rumlara teslim etmek istediğini şimdiye kadarki tutum ve davranışları ile zaten belli etti. Türk Toplumu dörtyüz yıldır hakim unsur olarak yaşadığı topraklardan kırk yıldır Rumlar tarafından çıkartılmaya çalışılıyor. 1963-1974 döneminde Türklerin tamamına yönelik soykırım uygulamasına kadar toplumumuz çok büyük baskılar altında yaşadı. Dört bir yandan yapılan kalleşçe saldırılara ( dayatmalara değil) direndi. Şehit verdi. Gazi verdi. Ama tek karış toprağını terk etmedi. Çünkü Türk topluluklarının şehit kanı ile elde ettiği vatan topraklarından dayatmalar karşısında kuzu kuzu terk ettiklerinin bir örneğine binlerce yıllık Türk tarihinde rastlamak mümkün değildir. Onlarda atalarından gördüklerini yapmışlar ve topraklarına sahip çıkmışlardır. Oysa bugün hiçbir dayatma olmamasına, uluslararası hukuk normlarına göre tamamen haklı olduğumuz bilinmesine rağmen masa başında Kıbrıs'ı Yunan Megal-i Ideası doğrultusunda Rum'a teslim edeceğimizi açıklama gafletine şahit oluyoruz. Şimdiden siyasi birliğini dağıtan ve birkaç yıl sonra varlığı şüpheli görülen Avrupa Birliğine sömürge olmak bahasına verilen tavizler sonucunda önümüzdeki günlerde Türkiye Kıbrıs Rum Kesimini tanıyacağımızı da resmen açıklamış bulunuyoruz.. Bu nedir.? Bu "Kıbrıs Rum Kesimini ben bütün Kıbrısın temsilcisi olarak tanıyorum. KKTC bu devletin işgal edilmiş topraklarında oluşturulmuş korsan bir devlettir" demektir. Bir bakıma Türkiye kendi yavrsunu kendi elleri ile ortadan kaldıracak. Bunu aklı bu işlere aklı yatan, uluslararası hukuk normlarına vakıf olan herkez söylüyor. AB ülkeleri de bunu biliyorlar. Sadece bizim hükümetimiz kafasını toprağa gömerek saklandığını sanan devekuşu misali " Ben 10 yeni ülkeyi tanıyorum, ama bu tanıma anlamına gelmez"diyor.. KKTC, uluslararası anlaşmalara göre tamamen meşru yollardan oluşmuş bağımsız ve özgür bir devlettir. Eğer hukuken haklı olmamış olsa idik, böyle kritik bir coğrafyada bu küçük devleti bir gün dahi ayakta tutmazlardı. Türk Silahlı Kuvvetlerinin 1974 Barış Harekatı ile bir arada olamayacakları defalarca ispatlanmış Türk ve Rum toplumları için tam 31 yıldır süren gerçek bir barış ve huzur ortamı doğmuştur. Türk askeri adada kaldığı sürece bu barış ortamının sonsuza kadar devam etmemesi için hiçbir sebep yoktur. Çünkü biz istemediğimiz takdirde bugün bu toprakları Türklerin elinden alacak hiçbir güç yoktur. Hasımlarımız da bunu bildiklerinden oyunu bizim üzerimize kurdular ve kendi elimizle tek kurşun atmadan kuzuyu kurtlara teslim etmemizin yolunu açtılar. Hukuken en haklı olduğumuz bir davada bu derece haksız çıkıp kendi elleri ile kazanımlarını başkalarına altın tepside sunan bir yönetimi ben tarihçi olarak hatırlamıyorum. Allah, Kıbrıs Türk Toplumunun yardımcısı olsun. Yine şavaş, kan, gözyaşı, acı ve ıstıraplı günler başlıyor demektir. Bu vesile ile Kıbrısla ilgili bilindiği halde bilmemezlikten gelinen bazı gerçekleri de dile getirmek istiyorum. 24 Nisan 2004 Annan Planı için yapılan Referandum öncesinde KKTC Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Sayın Taner Derviş, ellerinde bulunan Vakıf tapularına dayanarak Rum yönetimine ve BM Genel Sekreteri Annan'a mektuplar yazmış, ve 30 yıldır iskana kapalı tutulan Gazimagusa Maraş'taki Türklere ait Vakıf mülkünü tapularla belgelemiş, Türk tarafının geçmiş kira alacakları ve kullanım kaybı için tazminatlar istemişti.. Bu şekilde elinde tapusu bulunan Türklerin AİHM'de dava açmak için gerekli alt yapıyı da hazırlamıştı. Aradan geçen sürede Vakıflar İdaresinin yeni CTP'li yöneticileri bu faaliyetleri durdurmuştur. Tamamen Rum kafalı ve olaylara Rum gözlüğü ile bakan bu beyinlere göre Rum'un malına sahip çıkmak "barışçılık" ama Türk'ün malına sahip çıkmak "barış düşmanlığıdır" Bugün hala ayakları yere ermeyen CTP'li yöneticiler; özellikle Rum malları söz konusu olduğunda "uluslar arası hukuktan" söz ederek "kimin malını kime vereceksiniz?" diye atıp tutmaktadır. Gasbedilen Türk mallarının peşine düşen Vakıflar Genel Müdürü'ne "vazgeç" diye baskı yapmaları ise gelinen tam teslimiyet durumunun tipik göstergesidir. Oysa Rumun malı için hangi uluslar arası hukuk geçerliyse, Türk Evkaf'ın malları için de aynı hukuk geçerlidir. Birbiri peşisıra çıkarılan Uyum Yasaları ile ülkemizde bütün yabancı Vakıflar, kendilerine ait olduklarını iddia ettikleri mülkleri geri almak için AİHM'de peşpeşe davalar açarken, KKTC Vakıflar İdaresinin Maraş'ta gasbedilen Türk Vakıf mallarından "Rum dostluğu" siyasi palavrası uğruna vazgeçirilmesi anlaşılır gibi değildir. Tapu dünyanın her yerinde tapudur. Tapu, kişisel hakları koruyan hukuki sistemin adıdır. Arkasına AB desteğini alan Kıbrıs Rum Kesimi utanmadan KKTC Evkaf'ının elindeki tapulara karşın, Maraş bölgesinin tümünün karşılıksız olarak hemen Rum idaresine devredilmesini istemektedir... Gerçek şudur. Eldeki tapuların söylediğine göre Maraş'ın hemen hemen tümü bir Türk toprağıdır. Kapalı Maraş Bölgesi; Abdullah Paşa, Lala Mustafa Paşa ve Bilal Ağa Vakıflarına ait topraklardan oluşmaktadır. Bu emlakin tutarı 90 bin dönümdür ve Kapalı Maraş Bölgesi bu 90 bin dönümün sadece küçük bir bölümünü oluşturmaktadır. Bu yüzden Maraş' ın, Rumlara teslim edilmesi, yani Vakıf mallarının hakkı olmayanlara ve o malları yıllardır haksız yere gasbedenlere verilmesi söz konusu olamaz. Tam aksine, bu işgalcilerin, bunca yıllık kullanımdan dolayı Türk Vakıflar İdaresine, faizi ile birlikte kira ve gelir kaybı tazminatı ödemesi gerekmektedir.. KKTC Vakıflar İdaresi, geçmişte belgelerle mahkemeye başvurarak kendisine ait olan mülke sahip çıkmış ve Maraş'ın açılarak işletilmesi ve için bir proje dahi hazırlamıştır. 3 Ekim müzakere tarihi yaklaşırken Kıbrıs Rum Kesimini tanıyacağını açıklayan Türkiye'nin ve CTP hükümetinin Vakıflar İdaresi'ne "Vakıf malından vazgeç, Vakıf malına sahip çıkma" deme yetkisi hukuken yoktur. Dolayısı ile yapılacak olan, Maraş'ın KKTC yönetiminde yerleşime açılması ve Vakıflara ait olduğu tapularla kanıtlanan mülkün, mal sahibi Vakıflar İdaresi'ne devredilmesidir. Vakıflar İdaresi ise mülkünü dilediği şekilde değerlendirebilmelidir. Bu kaçınılmazdır.. Vakıflar İdaresi, yüz yılı aşkın bir süredir kendine ait olan Maraş'taki mülklerinden hiç gelir elde edememiştir. Çünkü burayı hep Rumlar kullanmış, üzerine oteller ve işyerleri inşa etmiş, büyük gelirler sağlamıştır.Tazminatlar hesaplanırken Vakıflar İdaresi'nin geriye dönük olarak talep edeceği tazminatlar, o denli büyük olacaktır ki, KKTC, Rum mülkü için Rumlara bırakın tazminat ödemeyi, Rumlardan alacaklı çıkacaktır. Güney'de kalan diğer Türk Vakıf malları, Vakıf suları ve genelde 1958'den beridir Rum işgalinde olan Türk malları için de aynı şey söz konusu olacaktır. Nitekim, Rum yönetiminin rakamlarına göre KKTC'deki bütün Rum mallarının değeri 30 milyar dolar iken, Vakıfların Maraş'taki alacaklarının 76 milyar dolar olduğu bilinmektedir. Bu husustaki bilgiler KKTC Vakıflar İdaresi Genel Müdürü Taner Derviş tarafından açıklanmıştır... Bu konuyu ele almamın amacı, KKTC'yi Rumlara kuzu kuzu vermenin sanıldığı kadar kolay olmadığını belirtmek içindir. Türkiyenin sahip bulunduğu hukuki kozlar bugüne kadar hiç kullanılmamıştır. Bugün taviz vermesi gereken taraf Türk değil, Rum tarafıdır. Halkın gördüğü bu gerçeği yöneticilerimizin de görmesi zamanı gelmiştir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 9 Haziran 2005 Perşembe |
|
|