21 OCAK 2025 SALI

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Yazıklar olsun bize... Fransa'yı soykırım yapmakla suçlayan Cezayir kadar olamıyoruz
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Milletlerin siyasetinde ancak menfaatleri vardır. Kimsenin kimseye dost olmayacağını bilelim. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1933)

 4 Haziran 2005 Cumartesi 

Türkiye'ye karşı periyodik saldırı konularından biri de "Ermeni Soykırımı" iddiasıdır. Bu alandaki saldırılardan birini atlatmadan diğeri başlamaktadır. Türkiye'nin düşmanları sanki sıraya koymuşlar gibi Ermeni iddialarını en üst düzeyde dile getirerek ve konudan tamamen habersiz parlementolarını da devreye sokarak ülkemizi köşeye sıkıştırmaya çalışıyorlar. Bu konuda doğal olarak içimizdeki Ermeni yurttaşlarımız ile basiretsiz ve öngörüden yoksun Ermenistan yönetiminden de destek arıyorlar..
Bilgisizliğimiz ve milletçe ilgisizliğimiz yanında AB yolunda taviz üstüne taviz vermeyi politika olarak kabul eden yönetim tarzımız bu saldırıların artmasında başlıca etkendir. Eğer düşmanımızı iyi tanır, hedef ve muhtemel hareket tarzları hakkında bilgi sahibi olursak tedbir almamızın daha kolay olacağı aşikardır.
Türkiye'ye karşı soykırım iddialarında başı çeken Fransa'nın haksız saldırılarına karşı bizim yönetimimiz sessiz kalır ve tepki göstermezken, asırlarca Osmanlı yönetimi altında huzur ve güven içinde yaşayan Cezayir yöneticileri bu haksız ithamlara karşı Fransa'ya tepki koymuştur. Olay çok düşündürücüdür. Bizim yöneticilerimizin Cezayir'in haklı tepkisinden alacakları çok önemli dersler vardır. Konu hakkında basına yansıyan haberlerden edinilen bilgiler özetle şöyledir.

"...Ermeni Soykırımı iddialarıyla Türkiye'nin AB üyeliği sürecini yokuşa sürmek isteyen Fransa'ya, Cezayir'den tepki geldi .Cezayir Senatosu Başkanı Amar Bakhouche, Fransa'nın 8 Mayıs 1954'teki Cezayirli katliami nedeniyle özür dilemesini istedi ve 'Ermeni Soykırımı' iddiaları yerine önce kendi kapılarının önünü temizlesinler' dedi.
Amar Bakhouche yaptığı açıklamada; Fransa'nın 8 Mayıs 1945'te katledilen
Cezayirliler için özür dilememekte israr ettiğini belirtirken, 'Fransa önce kendi evinin önünü temizlemeli. Ermeni soyırımı iddiaları Türkiye'nin önüne bahane olarak konuluyor. Müslüman bir nüfus AB'de istenmiyor, Fransızların yaptığına Cezayir'de 'Soykırım' deniyor, ancak Fransa'da bu husus başka bir şekilde tanımlanmaya çalışılıyor.
Mayıs 1945'te Fransa'nın Cezayir'de yaptığı gerçek bir katliamdir. Bir çok şehir ve kasabada acımasız bir şekilde insan avı gerçekleştirildi. Cezayir halkı bağımsızlığı için tam 1.5 milyon şehit verdi. Bugün hangi Cezayirliye sorsanız ailesi bu mücadelede kayıp vermiştir. Biz Fransa ile yeni bir sayfa açmak için bu katliamı tanımalarını ve bizden özür dilemelerini istiyoruz.
Amar Bakhouche, Fransa'nın dönemin arşivlerini kapalı tutmasına da tepki gösterdi ve bu döneme ilişkin Cezayir'deki arşivlerin büyük çoğunlugunun Fransa'ya götürüldüğünü söyledi."

İşte bizim haklı olduğumuz bir konuda "Soykırım" iddialarıyla suçlanmamız karşısındaki tepkisizliğimiz ve duyarsızlığımız eski tebamız Cezayir yönetimnin dahi sabrını taşırmış ve bu ülkenin en üst düzey yöneticisi duygularını dile getirerek milli davalarda dik duruşun nasıl gösterileceğinin tipik bir örneğini sergilemiştir. Bize unutamayacağımız bir ders vermiştir.
Cezayir bunu yaparken biz ise utanılacak bir davranış sergileyerek Sinemacı Attila Hakan Ganimgil tarafından hazırlanan ''Fransa'nın Cezayir Soykırımı'' adlı belgeselin tanıtımının yapılacağı bir toplantıyı dahi yasaklayayacak kadar duygusuz ve milli davalarımıza duyarsızız. Bir bakıma Avrupalının karşısında ezik ve boynu bükük duruyoruz. Milletim ve devletim bunu hiç haketmiyor. Ama ne yazık ki günümüz yönetiminin görünen gerçeği bu..
Şimdi biz farz edelim ki, "Anadolu Ermenilerinin 1915-1918 yıllarında sistemli bir soykırıma tabi tutulduğu" iddiasındaki Karar Tasarısı; ABD, Fransa, İngiltere veya bir başka ülkenin parlamenterlerince kabul edildi.
Bu durumda ne olacaktır ?
Bu devletlerin yönetimleri TÜRKİYE' ye bunun hesabını mı soracaktır?
Eğer biz dik durmasını bilirsek bu kesinlikle mümkün değildir. Türkiye'ye bunun hesabını sormanın ne siyasi, ne hukuki ve ne de başka bir şekilde mantıki bir izahı yoktur. Çünkü bu gibi boş iddiaların yaptırım gücü de yoktur. Hiçbir ciddi hükümetin birkaç Ermeni'nin oyu pahasına Türkiye gibi potansiyel gücü olan bir büyük güç ile bu konuda karşı karşıya gelip çatışmayı göze alması beklenmemelidir. Bunu düşünmek dahi abesle iştigaldir. Boş hayaldir. Yeterki biz özgür ve bağımsız bir ülkeye yakışır şekilde duruş gösterelim..
Ülkemizdeki ERMENİLER 1000 yıla yakın bir süredir birlikte yaşadıkları Müslüman Türklerle kaynaşmışlardır. Ermeni ve Türk Kültürleri yakınlaşmış ve birbiriyle bütünleşmiştir. İsteyen bütün araştırmacıların hizmetine sunulan Osmanlı Devlet Arşivini inceleyen gerçek tarihçiler Ermenilerin ülke yönetiminde en üst mevkilerde görev aldıklarını, mutlu ve müreffeh bir yaşam sürdüklerini göreceklerdir. Bizim Ermeni yurttaşlarımızdan herhangi şikayetimiz olmadığı gibi onların da bizden bir şikayetleri olmamıştır.
Yıllardır batı ülkelerinde oynanan ERMENİ SOYKIRIMI iddiaları siyasi bir şovdur. Burada bize düşen önemli bir görev vardır. Dış ilişkilerde bize yapılana aynen karşılık vermemiz lazımdır. Hangi ülkede Türklerin soykırım yaptığına dair bir iddia parlamentolara getirilirse, o ülke ile ilgi tarihinde yaşanmış gerçek olaylara dayanarak benzeri "soykırım kınama kanunları" TBMM'de kabul edilerek dünya kamuoyuna duyurulmalıdır.
Misal verecek olursak; "ABD Kızılderilileri, zencileri Irak halkını ve daha nicelerini, Fransa Cezayirlileri ve Korsikalıları, İngiltere başta İrlanda olmak üzere bütün sömürgelerindeki halkları, Almanya Yahudileri, Rusya Türkleri gerçek bir soykırıma tabi tutmuşlardır. Kendilerini insanlık adına kınıyoruz." şeklindeki bize yapılan saldırını benzeri tutum ve davranışımız karşı tarafı susturmaya yeter de artar bile.
Bakalım ne zaman bizde onlar gibi cesur olacağız... Ve haklı olduğumuz davalarda sesimizi gür ve duyulacak şiddete çıkartmaya başlayacağız.
Milletin sabrının son sınırına geldiğini sayın yetkililerimizin artık görmesi zamanı gelmiş, geçmektedir..


Dr. Tahir Tamer Kumkale
4 Haziran 2005 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale