Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Kimin malını kime satıyorsunuz? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
 |
Bugünkü savaşlarımızın gayesi tam bağımsızlıktır. Bağımsızlığın bütünlüğü ise ancak mali bağımsızlık ile mümkündür. Bir devletin maliyesi bağımsızlıktan mahrum olunca o devletin bütün hayati kuruluşlarında bağımsızlık felce uğramıştır. Çünkü her devlet organı ancak mali kuvvetle yaşar. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (1922) |
Özelleştirme adı altında ülkemizde gerçekleştirilen yıkımı anlamakta zorlanıyoruz. ÖZELLEŞTİRME dünyayı yönetmek üzere yola çıkan modern sömürgecilerin kullandıkları en güzel yıkım silahı olmaya devam ediyor. Ele geçirilecek ülkenin milli kaynaklarına dayanarak uzun yıllar boyunca elde ettiği ekonomik kazanımlarını önce atıl hale getirerek yok pahasına elden çıkartmak, ve ülkelerin bu şekildeki kayıplarını kendileri karşılayarak o ülkeyi kendine bağımlı kılarak içeriden teslim almak gayesi ile gerçekleşen faaliyetler artık açıkça yapılıyor. İnternet dünyasında bunu yapanlar gayelerini saklamaya lüzum dahi görmüyorlar. İşte bunu bildiğimiz için, devletimizin yetkili makamlarının israrla Cumhuriyetin kazanımlarını yabancılara yok pahasına satmasına mantıki bir anlam veremiyoruz. Ben bu yapılanları açıkça milli servetlerimizi teker teker elden çıkartarak, ülke yönetimini içinden çıkılmaz hale getirip sömürgeleşmemizi kolaylaştıracak davranışlar olarak değerlendiriyorum. Gazi Mustafa Kemal Atatürk döneminin Ekonomik Politikalarının ve Kalkınma Planlarının dinamik gücü olan Kamu İktisadi Teşekkülleri günümüzde yok pahasına bir bir elden çıkartılarak her alanda hızla dışarıya muhtaç hale getiriliyoruz. Gazi döneminde tesisine başlanılan ( KİT ) Kamu İktisadi Kuruluşlarının temel kavramlarının belirlendiği ve görevlerinin sıralandığı 3 Haziran 1933 gün ve 2262 Sayılı SÜMERBANK Kanununun 11 nci maddesinde bu müesseselerin nasıl özelleştirileceği detaylı anlatılmaktadır. Buna göre; "Sümerbank, devralacağı ve sermayesi tamamen devlete ait fabrikaları devir tarihinden itibaren bir sene zarfında mütehassıs heyetler marifeti ile takdir ettirilecek son haldeki hakiki kıymetleri ile mahdut mesuliyetli ve kendisine bağlı şirketler haline koymaya mecburdur. Hükümetin teklifi üzerine umumi heyetçe verilecek karara göre bu hisse senetlerinin kısmen veya tamamen Türk eşhas (şahısları) ve müesseselerine satılması caizdir.." Görüldüğü gibi, kanun bir yıl içinde devletin halen bulunduğu sahadan çekilmesini ve bu kuruluşları sadece Türk şahıs ve müesseselerine hisse senetleri karşılığı devretmesini zorunlu kılmaktadır. Burada "Türklere satılması" hususu özellikle vurgulanmaktadır.. Peki bugün meydanlarda Atatürkçülük Nutku atan Sayın büyüklerimiz elimizdeki devlet mallarını yok pahasına yabancılara ( küresel güçlere ) satarken, Atatürk'e ve eserlerine hıyanet ettiklerinin farkında değiller mi ? Bugün biran önce elden çıkarılarak faaliyetleri söndürülmeye çalışılan Kamu İktisadi Teşekküllerimiz yerli sermaye tamamen bitirildiğinden büyük bir ekseriyetle küresel mimarların hakimiyetindeki yabancı kuruluşlara devrolunmaktadır. Devletin ekonomideki payı ABD ve Avrupa Ülkelerinde % 50 dolayında olmasına ve bu rakamın Türkiyede % 28 lere kadar düşmesine rağmen elimizde TÜPRAŞ, TURK TELEKOM, TURKCELL, ERDEMİR, SEYDİŞEHİR ALİMÜNYUM gibi devletimizin bekası için elimizde bulunması hayati derecede önem taşıyan tesislerinde adeta bedava denecek bir fiyata ve yangından mal kaçırır gibi elden çıkartılmasının mantıki gerekçesinin bu halka izah edilebileceğini tahmin etmiyorum. Zaten bugünkü yönetimin halka açıklamada bulunmak gibi bir derdi de yok. " Ben yaptım. Oldu" herşeye hakim olmuş durumda.. Evet Milli tesislerimiz göz göre göre yabancılara peşkeş çekiliyor. Türkiye'nin seksen yılda elde ettiği milli varlıkları pazara çıkartılıp dışarıya satılıyor.. Ecevit Hükümetinin Ekonomiden sorumlu bakanı olan Sayın Masum Türker'in bu konuda yaptığı değerlendirmeler ise çok ürkütücü. Sayın Masum Türker; Türkiye'nin özelleştirme adı altında nasıl çökertildiğini, EREĞLİ DEMİR ve ÇELİK FABRİKALARI'nın tüm tesisleri ile ABD'ye peskeş çekilmeye çalışıldığını, Erdemir'i kim ele geçirirse, İskenderun'daki limanı da ele geçirmiş olacağını, devlete ait olmayan bir limana sahip olacağını ve bu limanın ABD tarafından Suriye'ye karşı yapılacak bir harekatta kolaylıkla izin almadan kullanılabileceğini bildiriyor. Konu Türkiye'nin ve bölgemizin geleceği açısından hayati önem taşıdığından Masum Türker'in Milli Gazete'ye yaptığı bu şok açıklamaları özetle sütünumda tekrarlamak istiyorum.
"- IMF, bize kumarhane kapitalizmi uyguluyor. Kumarhane kapitalizminde size borç verirler, istemediğiniz kadar kredi açarlar. Çünkü amaçları malvarlığınıza el koymaktır. Sonunda tüm hesabınız biter ve hadi bakalım verin şu mallarınızı derler. Türkiye bu noktaya getirilmiştir. - Şu anda Türkiye'de ihraç edilen malların önemli bir kısmı Çin malıdır. Çin'den alıp Türkiye üzerinden ihraç ediyorlar. Türkiye'nin ihracatı artmış gibi görünüyor. Ama Türkiye'de ihracatın önemli bir bölümü hayalidir. Kağıt üzerinde bir hayali ihracat var. Bu ihracat nasıl yapılıyor, yine hayali ithalat yaratılarak yapılıyor. Malı ithal ediyoruz, ihracat için ithal ediyoruz, ama mal aslında Türkiye'de satılıyor. - Daha yeni kabul edilen Stand By anlaşmasına göre Türkiye'nin taahhüt ettiği 26 tane KİT var. Türkiye Taş Kömürleri, Türkiye Şeker Fabrikaları, Türkiye Malzeme Ofisi, TEKEL, Devlet Demiryolları, Türk Telekom, BOTAŞ, TEDAŞ, Elektrik Üretim A.Ş. Eti Maden, ÇAYKUR, PETKİM , THY, TÜPRAŞ, TİGEM, Devlet Mahsulleri Ofisi. Bu KİT'lerin faiz dengelerini, finansmanlarını bütçe dışı fonlar adı altında bağlamış. IMF'ye bunların bir bölümünü özelleştirmeyi taahhüt ediyoruz. - Eğer bugün Erdemir'i kurmaya kalksanız 10 milyar dolar civarında para harcayıp yatırım yapmanız gerekiyor. Erdemir'e bağlı maden şirketi var, doğalgaz şirketi var. Bunların hepsini sattığınız zaman 2 milyar dolar fiyat biçileceği söyleniyor. Siz 1 milyar dolar verip hakim sermaye oluyorsunuz ve koskoca Erdemir'e sahip oluyorsunuz. Normalde 10 milyar dolar harcayıp kurabileceğiniz bir tesisi 1 milyar dolara ele geçiriyorsunuz.
- Öyle bir Erdemir ki tesisleri, limanları, askeri havaalanı da hazır. Yarımca, Ereğli ve İskenderun'da üç tane limanı var. Ereğli'de askeri havaalanı var. Siz Erdemir'i devrettiğiniz zaman bu üç limanı, askeri havalanını da devrediyorsunuz. Bunu niye ben özellikle dile getiriyorum. Çünkü Erdemirle ilgili el altından Haziran'ın 20'sine kadar tamamlanması gerektiğini Özelleştirme İdaresinden yayılan haberler söylüyor. Mesela İskenderun'daki liman. Erdemir'i kim ele geçirirse, İskenderun'daki limanı da ele geçirmiş olacak. İskenderun limanının önemini biliyorsunuz. Erdemir'i alan olası bir Suriye harekatında rahatlıkla kullanılabilecek, devlete ait olmayan bir limana sahip olmuş olacak.
- Dikkat edin Erdemir'in blok satış olarak özelleştirilmesi talebi İncirlik'le ilgili kararnamenin gündeme gelmesi ile birlikte ortaya atılmıştır. Bu niye ortaya atılıyor. Birileri el altından Türkiye'nin kontrolü, bilgisi olmadan Türkiye'nin topraklarını kullanırsa Türkiye için bu büyük bir sıkıntı olur. Burası yabancıların eline geçtiğinde limandan ne yüklenip ne indirildiğini nerden bileceğiz. Bunun aksini iddia ediyorlarsa Hükümet çıkıp açıklama yapıp limanlar bu özelleştirmeye dahil değildir desinler.
- Türkiye'nin yassı çelik üretiminin yaklaşık yüzde 40'ını karşılayan Erdemir niye satılıyor? Zarar mı ediyor? 2004 yılında yaklaşık 473 milyon dolar kâr etmiş bir kuruluş ve Türkiye'nin yassı mamul ihtiyacını karşılıyor. Erdemir'in önemini anlamak için sanayici veya mühendis olmaya gerek yok sadece ürettiği ürünlerin hangi sanayi kollarına girdi olduğuna bakmak yeterli makine imalat sanayii, savunma sanayii, gemi inşaat sanayii, dikişli boru üretimi, otomotiv sanayii, dayanıklı tüketim malları üreten firmalar Erdemir'in ürünlerini kullanıyor.
- Bağlı 9 kuruluş toplam 15.000 çalışanı ile bir sanayi devi olan Erdemir hisselerinin yüzde 49.73'ü blok halinde yabancılara satılmak isteniyor. Eğer söylentiler doğruysa 17 Aralık zirvesinde kıytırık ve hiçbir anlamı olmayan bir müzakere tarihi alma uğruna Fransızlar'a satış için söz verilmiş." Sayın Masum Türker'in açıklamaları böyle. Bugün iflas durumundaki Türk ekonomik sisteminin yönetimi birkaç yıldır zaten bizim kontrol ve denetimimizde değildir. Küreselleşme mimarlarının kontrolündeki Yahudi ağırlıklı yöneticilerin tepesinde yer aldığı Dünya Bankası ve IMF ülkemiz ekonomisini yönetmektedir. Nitekim geçenlerde imzalanan anlaşma ile daha üç yıl daha IMF tam yetkili olarak T.C.Merkez Bankası içindeki bürosundan her türlü ekonomik faaliyetimizi yönetecektir.. Bizim burada Türrkiye olarak yaptığımız ise bürokratik bazı zorunlulukları tamamlamaktan ibarettir. Bunu biraz açalım. Birileri bize özelleştirme dayatması altında yapmamızı zorunlu kıldığı direktifler veriyor. Bu şekilde milletimizin seksen yılda büyük gayret ve çabasıyla kurup bugünlere taşıdığı bütün milli kuruluşlarımız küreselleşme mimarlarının talimatlarıyla teker teker elimizden alınıyor. Oysa bugün bize özelleştirmeyi dayatan batı ülkeleri kendi ekonomilerinde devletin payını azaltacakları yerde arttırma yoluna giderken ve devlet payını daima % 50'ler seviyesinde tutarak halkını ani krizlere karşı devamlı güvence altına almaya çalışırken, bizim % 28'lere indirilmiş ekonomideki devlet payını daha da aşağıya çekerek bizi kendilerine bağımlı hale getirmeye çalışıyorlar. Ve bunda da muvaffak oluyorlar. Ekonomi yönetimimizin gaflet içinde olduğu aşikar. İlgili bakanımız; "Her şeyi babamın malı gibi satarım" diyerek gururlanıyor. Satmak önemli değil. Kime sattığın ve neden sattığın önemli. Atatürk'ün yukarıya aldığım Sümerbank Kanunu ile emrettiği gibi, "Türklere ve Türk müesseselerine satacaksan" diyecek bir şey olmaz. Ama siz bunları yabancılara satarak bizi ele muhtaç ediyorsunuz. İşte kabul edilemez olan bu. Ak Partinin ekonomi yöneticilerine bir tavsiyem var. Atatürk dönemini lütfen inceleyin. Neyi, nasıl yapmış ta başarmış.? Eğer o günlere dönerseniz, bugün beceriksizce ve başkalarının telkinleri ile dağıtılan ekonomik sistemin inşası için bir başlangıç noktası bulabilirsiniz. Önemli olan çareyi dışarıda ve dışarıdan dayatmalarda değil, kendi içimizde ve kendi kaynaklarımızda arayıp bulmamızdır. Sonuç olarak; ülkemizdeki yönetim zaafiyetinden istifade ederek devamlı saldırı halinde olan dış güçlerin oyunlarını halkımız görmeli ve milli servetine sahip çıkmalıdır. Kendi milli varlıklarını yabancılara pazarlayan yönetime karşı milletimiz örgütlü sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla sesini yükseltmelidir. Çünkü gidenlerin geri gelmesi artık imkansız gibidir. ERDEMİR ve diğer kuruluşlarımız bizimdir ve mIlli çıkarlarımız için bizim kalmalıdır..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 27 Mayıs 2005 Cuma |
|
|