12 ARALIK 2024 ÇARŞAMBA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Psikolojik Harekat hakkında neler biliyoruz? 21. asrın en yaygın savaş metodu (13)
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Felaket başa gelmeden evvel onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur. Gazi Mustafa Kemal Atatürk (Nutuk-1927)

 22 Nisan 2005 Cuma 

PROPAGANDA ve PROPAGANDA'YA KARŞI KOYMA:

Psikolojik Harekat usul ve teknikleri hakkında yeterli bilgi sahibi olunduğu takdirde bunlara karşı yapılacak mücadelede etkili olabilmek amacıyla pek çok değişik teknik uygulama imkanımız bulunabilir. Propagandaya karşı koyma tedbirlerini; ÖN ALMAK , KARŞI KOYMAK, KONUYU DEĞİŞTİRMEK, BAĞIŞIKLIK KAZANDIRMAK, ÖNLEYİCİ YASAL TEDBİRLER ALMAK, ve DİĞER TEDBİRLER olarak altı başlık altında özetlemek mümkündür.
Bu tedbirlerin alınabilmesi için iyi yetişmiş yöneticiler ve hedef seçilen kendi toplum kesimlerimiz hakkında önceden hazırlanmış Psikolojik Harekat Temel İnceleme çalışmasına gerek vardır. Eğer toplumları önceden iyi hazırlayamaz isek alacağımız karşı tedbirlerin hasım tarafın psikolojik saldırısını önleyeceği yerde onu takviye edeceği unutulmamalıdır.
Propaganda ve karşı koyma teknikleri incelendiğinde çoğunlukla kitleleri peşinden sürükleyecek aydın ve okumuş kesimleri hedef alan iç ve dış tehdit odaklarının sürdürdüğü propaganda faaliyetlerinin devamlı ve bitmeyen bir süreç olduğu gözönünde bulundurularak karşı koyma tedbirlerinin de sürekli alınması gerekmektedir. Psikolojik faaliyet hiç bitmez . Bittiği andaki mevcut boşlukların hemen karşı taraf ajanlarınca doldurulacağı daima hatırda tutulmalıdır.
Ülkemizde 30 bin cana mal olan ve ülkeyi yangın yerine çevirip ekonomimizi durma noktasına getiren PKK terörünü biz ne kendi halkımıza ve dünyaya anlatamamış iken, arkasındaki dış destek ile bu terör örgütü kendini dünyaya Özgürlük Savaşçıları şeklinde tanıtmayı başarmıştır. Bu hasım tarafın Psikolojik Harekat ve propaganda alanındaki başarısının göstergesidir.
1999 yılında Brezilya'da Sao-Paula Üniversitesinde verdiğim bir seri konferansların sonunda Türkiye'nin yerini dahi bilmeyen ve hayatlarında ilk defa Türk bayrağını ve bir Türk insanını gören aydın geçinen üniversite camiasında tarafıma sorulan soruların yüzde doksanı "Siz Kürtlere neden eziyet yapıyorsunz. PKK'yı neden tanımıyorsunuz" şeklinde idi. "Siz Kürt nedir biliyor musunuz ? PKK hakkında neler biliyorsunuz ? Siz bana bu konuda bildiklerinizi anlatın ben eksiklerinizi tamamlayayım" şeklindeki karşı sorularıma hiçbir mantıklı ve doyurucu cevap alamadım. Aslında isim ve slogandan öteye fazla bilgi sahibi olmadıklarını da gördüm...
Fakat "PKK ve Kürt Sorunu" olgusunun sloganlar haline Brezilya üniversitelerine kadar uzandığını görerek üzüldüm. Bu tanıtımın son derece profesyonel psikolojik harekatçılar tarafından planlı bir şekilde bütün dünya kamuoyunda yayıldığını görerek Türk milleti olarak işimizin ne kadar zor olduğunu bir kere daha anladım.
Bilindiği gibi 1959-1960 uluslararası Londra ve Zürih Antlaşmaları ile doğan yasal haklarımızı kullanarak Kıbrıs'ta soykırıma tabi tutulan soydaşlarımızı korumak için 1974 yılında yaptığımız Kıbrış Barış Harekatındaki haklılığımızı geçen 31 yılda ne Kıbrıs Türk Toplumuna ve ne de dünyaya anlatamadık. Oysa son derece meşru ve hukuki açıdan haklı olmamıza rağmen dünya bizi Kıbrıs'ta işgalci güçler olarak görmeye devam etti. Bu hususta o kadar beceriksiz kaldık ki, bugün KKTC Türk toplumunun yarıdan fazlası Türkiye'yi sömürgeci ve Türk Askerini işgalci olarak görmeye devam etmektedir. Bunlar çok acı ama ne yazık ki gerçektir.
Türkiye'de çok değerli psikologlar yetiştiren okullarımız vardır. Fakat bu okullarda bugün daha çok fertlerin psikolojik davranış bozuklukları ile ilgilenilmekte, diğer bir çok dal gibi Toplum Psikolojisi bölümünü bitirenler yeterli istihdam alanı bulamadıklarından klinik psikolojiye yönelmektedir. Çünkü toplum psikologları da karınlarını doyurmak zorundadır, bu yüzden çoğu alan değiştirmektedir..
Oysa bugün ülkemizin sadece psikolojisi bozuk olanların tedavisine değil, sağlam ve sağlıklı kişilerin milli hedefler doğrultusunda Türk Kültürü ile şuurlandırılmasına ve bu sağlıklı kişilerin çoğunlukta olduğu toplum kesitlerinin milli hedefler doğrultusunda yönlendirilmesine ihtiyacı vardır. Yani toplumun nabzını ölçerek tedavi geliştiren Toplum mühendislerine şiddetle ihtiyacımız vardır. Oysa biz bunların sayısını çoğaltacak yerde basit nedenlerle hem branşlarından uzaklaşmasına ve hem de ülkeden kaçmalarına zemin hazırlıyoruz..
Ülkemizden kaçırdığımız beyinlere en güzel örnek Prof. Dr. Muzaffer Şerif'tir..
Sosyal Psikoloji alanında dünyada otorite sayılan Psikoloji kürsüsü Öğretim Üyesi Dr. Muzaffer Şerif Güneydoğu Anadolu'da köylüler arasında yaptığı bilimsel araştırmaları esnasında zamanın yönetimi tarafından bölücü gerekçesi ile gözaltına alınır. Emniyette sorgu-sual, mahkeme derken derdini kimseye anlatamaz. Bu yetenekli beyini ABD görür ve derhal sahip çıkar. Adına Enstitü kurar. Ölümü üzerinden yıllar geçmesine rağmen Muzaffer Şerif Sosyal Psikoloji bilim dalının dünyadaki en etkili tek ismi olarak kalır. Günümüzde kullanılan psikoloji kavramlarının isim babası olur. Fakat bu büyük beyin artık bizim değildir. Çünkü bu gerçek bilim adamımız ABD vatandaşıdır ve soyadı da SHERIFF olarak değiştirilmiştir.
Türkiye'de tek parti döneminin aydın kıyımlarında ayrılmaya mecbur bırakılan Muzaffer Şerif'i dünya toplum bilimcileri çok iyi tanımasına rağmen Türkiye'de Muzaffer Şerif'in herhangi bir kitabını okuyan azdır. Pek çoğu kim olduğunu bile bilmez. Ancak Şerif unutulmuş değil özellikle Türkiye'de unutturulmuş bir bilim adamıdır.
Aslında Propagandaya Karşı Koyma işlemi sadece toplum bilimcilerin veya sosyal psikologların işi değildir. Bu faaliyet koordineli bir takım çalışmasını gerektirmektedir. Bu takımda sosyal psikologlar, psikiyatristler, pedagoglar, sosyologlar, toplum yöneticileri, askerler, din adamları , tarihçiler, edebiyatçılar gibi bilim adamlarının birlikte koordineli çalışmasına ihtiyaç vardır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
22 Nisan 2005 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale