10 EYLÜL 2024 SALI

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Atatürkçü Düşünce Sistemi - 25
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi tatbik etmek refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir. Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1925

 6 Şubat 2005 Pazar 

Şu ana kadar “Atatürkçü Düşünce Sistemi” ile ilgili bilgilendirme çalışmaları çerçevesinde ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN YASAL DAYANAKLARI içinde yer alan hususların araştırma, inceleme ve düşüncenin yaygınlaştırılmasına ilişkin
Anayasa ile verilen görevlerin yerine getirilmesine yönelik yasaları inceledik.
Bu yasaların dışında yer alan üç önemli kanun daha vardır. Şimdi bunların ikisine değinmek istiyorum. Bunun dışında Cumhuriyet Kanunları içinde olmamasına rağmen Osmanlı Meclisi Mebusan’nın (Millet Meclisi) kabul ettiği son kanun olan Misak-Milli (Milli Yemin) vardır ki biz kanuna da bu düşünce sisteminin yasal dayanakları içinde yer vermek durumundayız.
Bu kanunlardan biri 23 Eylül 1980 gün ve 2302 Sayılı “ATATÜRK'ÜN DOĞUMUNUN 100 ÜNCÜ YILININ KUTLANMASI ve ATATÜRK KÜLTÜR MERKEZİ KURULMASI HAKKINDA KANUN”dur. Buna göre; 1 nci madde ile kanunun amacı açıkça belirtilir ve bu amacı gerçekleştirmek için ne gibi görevlerin kimler tarafından yapılacağı 2 nci madde ile detaylı olarak belirtilir. Yapılacak görevlerin arasında; 1981 yılını ATATÜRK YILI olarak kutlamak ile 1981 yılında Ankara'da temeli atılacak olan Atatürk Kültür Merkezini kurmak yer alır.

“Madde 1 –AMAÇLAR; Bu Kanunun amacı, Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk'ün doğumunun 100 üncü yılı dolayısıyla, Türk devriminin, Türk ve insanlık tarihi içindeki yerini ve önemini, büyüklüğünü, bütünleştiriciliğini, milliyetçiliğini, laiklik ve eğitim anlayışını, Atatürk'ün milli bağımsızlık hareketlerindeki öncülüğünü, dünya görüşünü, insanlık anlayışı ve barışçılığını, devlet adamlığı niteliklerini belirtmek, yaymak ve yaşatmaktır.
“ Madde 2 – GÖREVLER; Amacı gerçekleştirmek için;
a) Atatürk'ün doğumunun 100 üncü yılı olması dolayısıyla, 1981 yılını, "Atatürk Yılı" olarak kutlamak;bu maksatla yurt içinde ve dışında, çeşitli toplantılar,yarışmalar, törenler düzenlemek, düzenlenmesini teşvik etmek ve desteklemek;
--------------
e) Atatürk'ün anısına armağan olmak üzere ve Cumhuriyetin sembolü olarak
1981 yılında Ankara'da temeli atılacak olan Atatürk Kültür Merkezini kurmak.” gibi görevler vardır.

Bu kanun ile yapılan aktiviteler ile artık Atatürkçü Düşünce bir tabu (yasaklanmış) olmaktan çıkartılmış ve UNESCO’nun da devreye girmesi ile 1981 yılı sadece Türkiye’de değil, bütün dünyada “Atatürk Yılı” olarak kutlanmıştır. Aslında bu uygulama dünyada ilk defa olmaktadır. Dünya milletleri ilk defa bütün bir yıl boyunca yaptıkları kültürel ve eğitim aktivitelerinde bir dünya liderini bütün yönleri ile tartışma ve görüşmeye açmıştır.
Bu tarihten itibaren “Atatürk” adı ile birlikte “ Atatürk’ün fikir ve düşünceleri” de yaygın bir biçimde evrensel boyutlarda anılmaya başlamıştır.
Bu alanda göreceğimiz bir diğer kanun ise fikir ve düşünce alanında doğrudan katkısı olmayan, ama bu düşünceye, Atatürk’ün manevi şahsiyetine ve O’nu temsil eden eserlere yapılan saldırıları önlemeye yönelik cezai müeyyideler getiren ve bir bakıma bu emsalsiz düşünceyi fikirle değil, ceza ile korumaya çalışan bir kanundur.
Çok partili döneme geçtiğimiz ellili yıllarda Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir ve düşüncelerinin Türk milleti üzerindeki büyük etkisi bilindiğinden, Atatürk’ün her zaman ülkemiz aleyhinde faaliyet gösteren yıkıcı ve bölücü mihraklar tarafından hedef alınacağı ve saldırılabileceği farz ve kabul edilmiştir.
O yıllarda birbiri peşisıra yurdun muhtelif bölgelerindeki Atatürk heykellerine yapılan saldırılar da dikkate alınarak bunları yapacak kişi ve kuruluşlara mani olmak maksadıyla 25 Temmuz 1951 tarihinde 5816 Sayılı “ATATÜRK ALEYHİNE İŞLENEN SUÇLAR HAKKINDA KANUN” çıkartılarak cezai müeyyideler getirilmiştir. Bu müeyyideler şöyledir;

“Madde 1 - Atatürk'ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
Atatürk'ü temsil eden heykel, büst ve abideleri veyahut Atatürk'ün kabrini tahrip eden, kıran, bozan veya kirleten kimseye bir yıldan beş yıla kadar ağır hapis cezası verilir.
Yukarki fıkralarda yazılı suçları işlemeye başkalarını teşvik eden kimse asıl fail gibi cezalandırılır.
Madde 2 - Birinci maddede yazılı suçlar; iki veya daha fazla kimseler tarafından toplu olarak veya umumi veya umuma açık mahallerde yahut basın vasıtasiyle işlenirse hükmolunacak ceza yarı nispetinde artırılır.
Birinci maddenin ikinci fıkrasında yazılı suçlar zor kullanılarak işlenir veya bu suretle işlenmesine teşebbüs olunursa verilecek ceza bir misli artırılır.”

Bugün üzerinden 54 yıl geçmesine rağmen bu kanun hala yürülüktedir. Kanaatime göre bugün bu kanunun hiç bir değeri kalmamıştır. Çünkü Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikir ve düşüncelerini yasaklarla ve cezalarla korumak çok yanlıştır. Zaten bu kafa yapısına sahip olanların cezalandırılması yani korkutularak zorla Atatürkçü yapılması kesinlikle mümkün değildir. Verilen ceza caydırıcı olmaktan ve Atatürk sevgisini aşılamak bir yana, düşmanlıkların faaliyet alanını genişletecek ve düşmanlarını sayısını çoğaltmaktan başka bir işe de yaramayacaktır.
Doğal olarak yapılması gereken Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün fikirlerini, düşünce sistemini anlayan, anlatabilen, O’nu yaşayan ve yaşatan Atatürkçülüğü gönülden benimsiyerek sahiplenmiş fertlerin yetiştirilmesidir. Bu yetişen fertler zaten çevrelerini etkileyeceğinden artık bu düşüncenin ceza ile korunması gibi bir durumla da karşılaşılmayacaktır.
Yönetime düşecek görev cezalandıracak şahışları arayıp bulmak ve cezalarını vermek değil, gerçek Atatürkçülerin sayısını çoğaltmak olmalıdır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Şubat 2005 Pazar

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale