Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Atatürkçü Düşünce Sistemi - 23 |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
|
Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi tatbik etmek refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1925) |
"Atatürkçü Düşünce Sistemi" ile ilgili bilgilendirme çalışmalarına Atatürkçü Düşünce Sistemi'nin YASAL DAYANAKLARI konusu ile devam ediyorum. Atatürkçü Düşünce temeline oturulan Anayasamızın emredici hükümlerine göre yasal işlemler zamanında tamamlanmış ve devletin zirvesinde yer alan Milli Güvenlik Kurulu ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu gibi iki ciddi kuruma Atatürkçü Düşünce'yi tayin, tesbit, yayma ve nihayet bu düşünceye aykırı görüşlerle etkin mücadele etme görevi verilmiştir. Şimdi sıra bu kurumların Atatürkçü Düşünceyi nasıl oluşturacakları ve bu konuda hangi kurumlara ne gibi görevler düştüğünün irdelenmesindedir. Anayasal kurumların oluşturulması safhası daha işin başlangıcı ve en kolay yanıdır. İşin zorluğu bundan sonra başlamaktadır. - Bu kuruluşlar Atatürkçü Düşünceyi nasıl oluşturacaklardır ? - Bugüne kadar hakkında her dilde binlerce cilt bilimsel eser yayınlanmış Kapitalizm, Sosyalizm v.s gibi tartışılma safhasını bitirerek artık doktrin aşamasına gelmiş düşünce sistemleri arasında Atatürk'ün Düşüncelerini yansıtan bir fikir hareketi nasıl oluşacak ve nasıl yaşatılacaktır ? - Bu görüş ve düşünceler zorunlu ders olarak konulan üniversitelerimizde nasıl bir müfredat ile kimler tarafından okutulacaktır . Milli Eğitim kurumlarında gençlerimize neler öğretilmeli ve bunların sonunda nasıl bir Atatürkçü Düşünce Sistemi oluşmuş olmalıdır ki, bunun üzerine Üniversitelerimizde üst düzey Ataürkçülük öğretisi yapılmalıdır ? - Nerelerde neler verilmeliydi ki; diğer çağdaş İZM'lerin yanında tamamen bizim olan Atatürkçü Düşünce daima ön planda kalarak milletimizin aydınlatılmasında ve milli hedeflerimize yönlendirilmesinde etkin rol oynasın ? İşte tam burada üzülerek ve üzerine basarak belirtmek istiyorum. Adına " Atatürkçülük ve Atatürkçü Düşünce Sistemi" dediğimiz milli görüşlerimiz kendi alanındaki diğer İZM' lerle mukayese ve mücadeledele edebilecek yeterli bilimsel çalışmalara sahip değildi. Yıllardır kendilerini Atatürkçü olarak ilan edip O'nun adının arkasına sığınmaktan başka bir özellikleri bulunmayan pek çok bilim adamımızın Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ü incelerken; ele aldıkları konuların nedenine, nasılına, çıkış noktasına, zamanın şartlarına ve bu şartların günümüz şartları ile mukayesesine, diğer görüşlere göre bulunduğu konuma ve nihayet elde ettiği sonuçlarına bakmadan sadece Atatürk'ün söylediklerini zamanca, konu başlıklarına göre ve söylenilen yerlere göre alt alta sıralayarak yayımladıklarına şahit olunmuştur. Ve bu kişiler, bu yaptıklarına Atatürkçülük demişler kendilerini de gerçek Atatürkçü ilan etmişlerdir. Bugün kitapçılarımızın rafları onbinlerce Atatürk kitabı ile doludur. Bu kitapların çoğu birbirinin benzeridir ve bu bir düşünce sisteminin temel kurallarını koyacak irdelenmiş bilgi birikiminden noksandır. Bunların tamamına yakını Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün şu tarihte, yanında şu kişiler olduğu halde, şu sözleri söylediğini sıralamaktan öteye gidememiştir. Bunlarala ancak kronolojik bir bilgi birikimi sağlanabilmiştir. İşte bu tutum ve davranış günümüzde de en kolay ve piyasa şartlarında revaçta olan Atatürkçülük göstergesidir. Bu bilgilerle bir düşünce sistemi oluşturmak asla mümkün değildir. Bunlar ancak Atatürkçü Düşünce Sisteminin oluşturulmasında kullanılabilecek başlangıç verileri olarak alınabilir. Bilgilendirme çalışmalarının ilerleyen bölümlerinde Atatürkçü Düşünce Sistemi'nin oluşturulmasında nasıl bir çalışma metodu uygulayabileceğimiz hususunda bir metot arayışı olarak konuya yeniden döneceğim. Bu bilgilerele bir düşünce sistemi oluşturmanın mümkün olmadığını bilhassa vurguladım. Çünkü geçen 66 yılda istenilen ölçüde bir Atatürk İdeolojisi ve bu ideolojiye bağlı bir Atatürk Öğretisi tesis edilemeyişinin sebebi bu köksüz ve temelsiz çabalardır. İşte bu bilinen gerçek yüzünden Atatürkçü Düşünce'nin oluşturulmasında Anayasal organlar oluşturma gereği duyulmuştur. Atatürkçü Düşünce Sisteminin oluşturulması hususu Yüksek Öğretim Kurumu(YÖK ) tarafından da değerlendirilerek bütün üniversitelerimizde"Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi Enstitüleri" açılması gibi tarihi bir karar alınmıştır. Açılacak enstitüler ile araştırma ve uygulama merkezlerinde Atatürkçülüğün değişik konularında hazırlattırılacak MASTER ve DOKTORA Tezleri ile Atatürkçü Düşünce bilimsel bir nitelik kazanacaktır. Ve giderek sistemleşecektir. Sonunda düşünce yığını olmaktan kurtulup önce KONSEPT ve nihayet DOKTRİN halini alarak Türk Milletinin ve bütün insanlık alemimin hizmetine sunulacaktır. Yine bu enstitülerden yetişecek öğretim üyeleri vasıtasıyla bütün yüksek öğretim kurumlarına zorunlu olarak konulan "Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi" dersleri yetkili kişilerce etkili olarak verilerek Türk gençleri anayasamızın istekleri doğrultusunda gerçek birer Atatürkçü olarak yetiştirilecektir. Şimdi konuya ilişkin 4 Kasım 1981 gün ve 2547 Sayılı Yüksek Öğretim Kanunu'nun ilgili maddelerine göz atalım.
MADDE 4 : YÜKSEKÖĞRETİMİN AMACI; a ) Öğrencilerini; 1. Atatürk İlkeleri ve İnkilapları doğrultusunda, Atatürk Milliyetçiliğine bağlı, 2. Türk milletinin milli, ahlaki, insani, manevi ve kültürel değerlerini taşıyan, Türk olmanın şeref ve mutluluğunu duyan, vatandaşlar olarak yetiştirmektir.
MADDE 5 : ANA İLKELER: Yüksek öğretim aşağıdaki "Ana ilkeler" doğrultusunda planlanır, proğramlanır ve düzenlenir: a.) Öğrencilere Atatürk İnkilapları ve ilkeleri doğrultusunda Atatürk milliyetçiliğine bağlı hizmet bilincinin kazandırılması sağlanır. b.) Milli kültürümüz; örf ve adetlerimize bağlı, kendimize has şekil ve özellikleri ile evrensel kültür içerisinde korunarak geliştirilir ve öğrencilere milli birlik ve beraberliği kuvvetlendirici ruh ve irade gücü kazandırılır. YÖK yasasının yukarıdaki açık hükümlere rağmen üniversitelerimizde bu konuda yeterli çalışma yapıldığını söylememiz mümkün değildir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 27 Ocak 2005 Perşembe |
|
|