13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Atatürkçü Düşünce Sistemi - 22
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi tatbik etmek refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir. -Gazi Mustafa Kemâl Atatürk- (1925)

 26 Ocak 2005 Çarşamba 

"Atatürkçü Düşünce Sistemi" ile ilgili bilgilendirme çalışmaları çerçevesinde ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN YASAL DAYANAKLARI içinde yer alan Atatürk Araştırma Merkezi'nin görev ve sorumluluklarını detaylı olarak inceledik. Atatürkçü Düşünce'nin yaygınlaştırılması ve kullanım alanına sokulmasında bu kuruluşumuza çok önemli ve vazgeçilemez görevler yüklendiğini biliyorum. İşte bu yüzden bu kuruluşun daima başarılı olması için yapacağı bütün gayretleri desteklemek gerektiğine inanıyorum.
1982-86 yılları arasında Ankara Üniversitesi Türk İnkilap Tarihi Doktora proğramını takip ettim. 1986'dan itibaren de muhtelif Üniversitelerde Atatürk İlkeleri ve İnkilap Tarihi dersleri verdim ve yöneticilik yaptım. Bu geçen süre zarfında Atatürkçülük konusunda oldukça kitap ve doküman inceleme fırsatı buldum. Bilgilerimi genç nesillerle paylaşarak pekiştirdim. Atatürkçü Düşünce'nin gerçekten bu ülkenin geleceğini yönlendirecek temel esaslara sahip olduğunu yaşayarak öğrendim. Bu yüzden konunun, ülkemin bekası milletimin esenliği için hayati önemi haiz olduğunu değerlendiriyorum.
1983 yılında kurulan Atatürk Araştırma Merkezi'nin geçen Atatürkçülük alanında 22 yılda oldukça mesafe alması gerekirken, bugün gözle görülür ve elle tutulur başarılı bir faaliyet gösteremediğini görmek bu ülkeye gönül veren beyinleri üzmektedir. Oysa bu teşkilatlar kurulurken ve bu kanun maddeleri yazılırken ne büyük ümitler beslenmişti ve ne güzel bir gelecek hedeflenmişti. O günleri yaşayan biri olarak bugün gelinen noktayı asla haketmediğimizi görerek üzülüyorum.
Atatürk Araştırma Merkezinin Atatürkçülük konusundaki faaliyetlerine bakış açısına bir örnek olarak şahsımla ilgili bir olayı burada açıklamanın doğru olacağını düşünüyorum.
1986 yılında, ekleri ile birlikte altıyüz sayfa tutan "ATATÜRK'ÜN EKONOMİK GÖRÜŞLERİ" isimli Doktora Tezimi kitap haline getirip halkımın hizmetine sunmaya karar verdim. Bu eser altı yıllık çok geniş bir araştırmanın sonunda ortaya çıkmıştı. Atatürkçü Düşünce'nin EKONOMİ gibi önemli bir yanının evrensel boyutlarda uygulanan diğer altı ekonomik görüşle mukayesesi yapılıyor ve Atatürk'ün Ekonomik Görüşlerinin diğer görüşlerden daha iyi ve çağdaş bir sistem içerdiğini bilimsel metotlarla açıklıyordu. Ve bu doktora tezi alanındaki ilk ve tek çalışma idi. Bugüne kadar bu derece geniş kapsamlı olarak Atatürk'ün ekonomik görüşleri ele alınmamıştı. Ayrıca Atatürk'ün ekonomik görüşleri diğer izm'ler ile hiç mukayese edilmemişti.
Anayasanın ve 2876 Sayılı Yasanın 19 ncu Maddesi'nin e, h, ı ve j bölümlerinde yer alan açık hükümlere dayanarak bir dilekçe ile piyasaya sunulacak şekilde yeniden düzenlediğim Doktora Tezimi Atatürkçü Düşünce'yi halk kitlelerine ulaştırma görevini üstlenen ATATÜRK ARAŞTIRMA MERKEZİ'ne 11 Aralık 1995 tarihinde gönderdim.
Büyük bir özveri ile meydana getirdiğim kitabımın basılıp yayınlanabilmesi için hibe ettiğimi hiçbir ücret ve telif hakkı talep etmediğimi de özellikle beyan ettim. Bu şekilde bana düşen vatandaşlık görevimin yerine getirilmesinin verdiği haz ile sonucu beklerken Atatürk Araştırma Merkezin'den aldığım cevap beni şok etmeye yetti.
9 Mart 1996 tarihinde Atatürk Araştırma Merkezi Başkanı Prof.Dr.Azmi SÜSLÜ imzası ile gönderilen cevap yazısında aynen şu ibareler yer alıyordu;

" Merkezimize basılmak üzere göndermiş olduğunuz 'Atatürk'ün Ekonomik Görüşleri' adlı doktora teziniz Yayın Komisyonumuzun 07 / 03 / 1996 tarih ve 1 / 6 sayılı toplantısında görüşülmüştür. Merkezimizin bütçe imkanları müsait olmaması nedeniyle basılamayacağından teziniz ekte iade edilmiştir."

Aradan dokuz yıl geçmiştir. Böyle bir tez ve benzeri bir bilimsel çalışmanın ülkemizde yapılmadığını konuları takip eden bir kişi olarak biliyorum. Bu dokuz yıl zarfında bu merkezden hiç kimse bir daha beni aramamış ve çalışman ne oldu diye sormamıştır. Oysa ben onlara yapmaları kanuni zorunluluk gerektiren ve tamamen yasal görevleri ile ilgili bir talepte bulunmuştum. Hiç bir çaba harcamadan ve ücret ödemeden ellerine gelen bilimsel bir çalışmayı değerlendiremeyen bir zihniyetten, bu konuda çalışma yapacakları teşvik ve desteklemek gibi bir kanuni bir davranış içine girmelerini beklemenin abesle iştigal olduğunu ( sonu olmayan boş bir davranış) bu şekilde yaşayarak öğrenmiş oldum.
Sadece Atatürkçü Düşünceyi araştırmak, bulmak ve ortaya çıkan eserleri yaymak üzere Anayasa ile kurulan bu kurum bütçesi yetmediği için bilimsel bir eseri değil basmak, ileride basabiliriz diye alıkoymaktan dahi etmekten sarfınazar etmiştir. Bana gönderilen yazının tarihi 19 Marttır. Yani bu tarih mali yılbaşı olup ödeneklerin tahsis edildiği ve harcamaların yapılmaya başladığı aydır. Bana göre bu mazeretleri pek inandırıcı değildir.
Atatürk Araştırma Merkezi yöneticilerinin Atatürkçülük araştırmalarını teşvik etmeleri gerekirken bu şekilde menfi bir tutum içine girmeleri uzun yıllar Atatürkçü Düşünce'nin pekçok yönünü büyük bir titizlikle araştırmayı ve kendi çapımda ulaşabildiğim kitlelere yaymayı kendine vazife edinmiş bir kişi olarak beni üzmüştür. Fakat bu davranış şevkimi kırmamış, bilakis çalışmalarımı daha özveri ile yapmağa zorlamıştır.
Ben hala Atatürkçü Düşünce'yi araştırma ve yaymak maksadıyla oluşturulmuş Atatürk Araştırma Merkezi gibi yüce bir müessesenin ehil ve bilinçli kadrolar istihdam edildiği takdirde Atatürkçü Düşünceyi daima yüksekte tutacağına inancımı bütün içtenliğimle muhafaza etmekteyim...
Anayasamız ve buna göre çıkarılan 2876 sayılı kanuna göre Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu; Atatürkçü Düşünceyi milli dayanışma ve bütünlük için kullanacak ve bunu yaparak Atatürkçü Düşünce'ye karşı olan akımlarla da mücadele edecektir. Doğal olarak bu mücadele tamamen fikri alanda olacaktır. Bu görev son derece önemli, zor, çok titiz, dikkatli bir planlamayı gerektirmektedir.
Sonuç olarak;
Anayasanın emredici hükümlerine göre yasal işlemler zamanında tamamlanmış ve devletin en üstünde yer alan Milli Güvenlik Kurulu ile Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu gibi iki kuruma Atatürkçü Düşünce'yi tesbit, tayin, bulma ve yayma ve bu düşünceye aykırı görüşlerle etkin mücadele etme görevi verilmiştir.
Şimdi sıra bu kurumların Atatürkçü Düşünceyi nasıl oluşturacaklarına gelmektedir. Bu konuda hangi kurumlara ne gibi görevler düşmektedir. Bunu da yarın göreceğiz.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
26 Ocak 2005 Çarşamba

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale