12 ARALIK 2024 ÇARŞAMBA

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Ordu-Millet olmaya devam etmek zorundayız
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 4 Ağustos 2011 Perşembe 

Türk milleti ve onun küçük ve büyük yaştaki çocukları çelikten yapılmış heykellerdir; onların ne olduklarını anlamak için onlarla savaş meydanlarında boy ölçüşmek lazımdır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1937)

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner’in 1 Ağustosta başlayan Yüksek Askeri Şura öncesi emekliliğini isteyerek iki yıl önce görevden ayrılması sıradan bir olay değildir. Zaten Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlarının da Org. Koşaner ile birlikte istifa etmesi olayın önemini yeterince vurgulamaktadır.

Orgeneral Koşaner Türk ordusuna yayınladığı veda konuşmasında ayrılış nedenlerini çok açık bir dille açıklamıştır. Bu bildiride komuta ettiği orduya karşı yürütülen saldırıların boyutlarını ve ulaştığı tehlikeli noktayı belirtmiştir. Bu tehlikeye karşı tedbir alması gereken makamların (başbakanlık ve cumhurbaşkanlığı katı) ilgisiz kalması üzerine “Bu şartlarda görevimi yapamıyorum” diyerek bürokraside pek sık kullanılmayan istifa yöntemini seçtiğini vurgulamıştır.

Bu davranışı ile Orgeneral Koşaner Silahlı Kuvvetler mensupları nezdinde tarihi bir kişilik olarak adını ölümsüzleştirmiştir. Cumhuriyet tarihimizin üst düzey bürokratlarına da çok güzel bir örnek sunmuştur. Ayrıca milletin gönlünde müstesna bir yere oturmuştur.

Org. Koşaner’in bu davranışı ile tüm halkımıza verdiği mesaj şöyledir;

“Orduya ve ülkenin bütünlüğüne karşı gelişen tehlikeyi önlemek hususundaki bütün gayretlerime rağmen benim yeteneklerim ve liderlik gücüm yetersiz kalmıştır. Tehlike çok büyüktür. Bana verilen bütün yetkileri kullanmama ve ilgilileri tedbir almaya zorlamama rağmen olumlu bir gelişme sağlayamadım. Dolayısı ile bu mevkide devam etmemin bir anlamı kalmamıştır. Yerimi daha yetenekli kadrolara devrederek tarihi sorumluluğumu sonlandırmak istiyorum”

Aslında istifalar mevcut sorunları çözmemiştir. Koşaner Paşa’nın sıraladığı sorunlar aynen durmaktadır. Ama bu istifa ile sorun açıklıkla ortaya konulmuştur. Kamuoyunun birinci elden bilgilendirilmesi yanında kendisinden sonra gelecek komutanlara sorunun çözümü için yol haritası oluşturulmuştur.

Koşaner’in veda yazısında bahsettiği sorunlar şunlardır.;

- 250 general-amiral, subay, astsubay ve uzman jandarma çavuş, hürriyetlerinden yoksun olarak tutuklu bulunmaktadır. Tutuklamaların evrensel hukuk kaidelerine, hakka, adalete ve vicdani değerlere uygun olarak yapıldığını kabul etmek, birçok hukukçunun da ifade ettiği gibi, mümkün değildir. Bu durum, birçok defa yetkili makamlara iletilmesine, anlatılmasına ve takip edilmesine rağmen soruna yasal çerçevede bir çözüm bulunması mümkün olmamıştır. (Tutuklamaların hukuki dayanağı yoktur)

- Tutuklu bulunan 14 general-amiral ile 58 albay, hürriyetlerinin tahdit edilmesinin yanı sıra mevcut yasalarımız gereğince bu yıl yapılacak Yüksek Askeri Şura'da değerlendirmeye girme hakkını kaybetmiş ve peşinen cezalandırılmıştır. (Yargısız infaz yapılmıştır)

- TSK’nin sürekli gündemde tutularak kamuoyunda bir suç teşkilatı olduğu izleniminin yaratılmaya çalışıldığı, bunu fırsat bilen yanlı medyanın da her türlü yalan haber, iftira ve suçlamalarla yüce ulusumuzu kendi silahlı kuvvetlerine karşı tavır almaya teşvik ettiği dikkatlerden kaçmamaktadır.(Türk halkı ordusuna düşmanca harekete zorlanmaktadır)

- Bu durumun önlenmesi için yetkili makamlar nezdinde yapılan girişimlerim dikkate alınmamıştır.(İlgililer tedbir almayarak güvenlik zafiyeti meydana getirmişlerdir)

- Genelkurmay Başkanı olarak personelimin hak ve hukukunu koruma sorumluluğumu yerine getirmem engellenerek göreve devam etme imkanı ortadan kaldırılmıştır.(Genelkurmay Başkanının görev yapması engellenmiştir)

Bu maddeleri özetleyecek olursak, Orgeneral Koşaner’e göre; ülke topraklarını iç ve dış tehdide karşı savunmak için bu milletin bütün varlığını ortaya koyarak oluşturduğu silahlı kuvvetlerimiz plânlı olarak sürdürülen saldırılarla yasalarla verilen görevini yapamaz hale getirilmiştir. Bu husus bir kısım sorumsuz medya mensubunun dediği gibi “Türk ordusu demokratikleşiyor” şeklindeki abuk-sabuk sözlerle geçiştirilecek bir konu değildir.

En üst seviyede yapılan bu tespitlere göre bugün ortada çok ciddi bir güvenlik zafiyeti vardır. Her kim ve kuruluş tarafından gelirse gelsin devletin güvenliğini tehdit etmek ciddi bir suçtur. Cumhuriyet savcılarımızın derhal bu durumu oluşturanlar hakkında soruşturma başlatmaları gerekmektedir.

Aslında Orgeneral Koşaner istifa yöntemiyle işin kolayına kaçarak bir bakıma sorumluluğu üzerinden atmıştır. Oysa istifa etmeden önce, orduya karşı yürütülen hukuksuzlukları ve saldırıları kimlerin, nerede, nasıl ve ne zaman yaptıklarını, bu saldırılarla ortaya çıkan güvenlik zafiyetinin boyutlarını belgeleri ile ortaya koyup adli makamları harekete geçirmesi gerekiyordu. Bu konuda hükümet ve cumhurbaşkanlığı makamını bilgilendirirken askeri adli sistemi devreye sokabilirdi. Açılan bir seri dava devam ederken, orduyu bağrından çıkaran Türk milletini basın yolu ile doğrudan aydınlatma yolunu seçebilirdi. Oysa Sayın Koşaner tehdidi tespit etmekle kalmış, tehditle mücadelede bütün yolları yeterince denemeden muharebe sahasını terk etmiştir.

Sorun hâlâ ortadadır. Zayıflatılmış, kimliksizleştirilmiş, morali bozulmuş bir silahlı kuvvetler ile bu coğrafyada ayakta kalmamız asla mümkün değildir. Nitekim meydanı boş bulan bölücüler bir yandan silahlı saldırılarına devam ederken, ayrı bir devlet oluşturma yolunda da hızla ilerlemektedirler.

Orgeneral Koşaner ile birlikte istifa eden kuvvet komutanlarından sonra Orgeneral Necdet Özel’in Genelkurmay Başkanlığı koltuğunu doldurması çok doğal ve rutin bir gelişmedir. İktidara yakın basın gidenleri kötülerken Orgeneral Necdet Özel’e methiyeler düzmektedir. Onu adeta diğerlerinden ayrı yere koyarak Ak Partinin bir generali olarak nitelendirmektedirler.. Ak Partiye muhalif kalemlerce “Necdet Özel’in istifa etmeyerek arkadaşlarını sattığı” şeklinde değerlendirmeler yapılmaktadır. Öncelikle her iki görüşün de boş ve anlamsız bir değerlendirme olduğunu belirtelim.

Bugün orduyu içinde bulunduğu çıkmazdan kurtaracak en uygun isim Orgeneral Necdet Özel olduğu için o istifa etmemiştir. Kanaatimce, teamüllere göre Org. Koşaner’in yerine gelmesi plânlanan Orgeneral Özel bizzat istifa eden arkadaşları tarafından ikna edilerek göreve devamı sağlanmıştır.

Bu şekilde hem komuta kademesindeki devamlılık sağlanmış ve hem de istifalarla ordunun içine düşebileceği kargaşanın kısa sürede kontrol altına alınması sağlanmıştır. Eğer Org. Özel’de ayrılsa idi görev Ergenekon’dan yargılanan Org. Saldıray Berk’e kalacaktı. O zaman ortaya çıkabilecek çatışmanın boyutlarını dikkatlere sunmak isterim..

Kendisini çok yakından tanıdığım Orgeneral Necdet Özel, doğru yerde ve doğru zamanda ordunun emir ve komutasını üstlenmiştir. Psikolojik Harekât konusunda da uzman olduğu bilinen Orgeneral Özel’in yukarıda Orgeneral Koşaner’in ifadelerine dayanarak saydığım sorunları çözebilecek güce sahip bir komutan olarak temayüz edeceğine inanıyorum.

Şimdi gelelim ordu ve siyaset ilişkisine;

Bir ordunun disiplinini bozmanın ve görevini yapamaz hale getirmenin en kolay yolu üst düzey ordu mensuplarının siyasete karışmalarıdır.

23 yıl Genelkurmay Başkanlığı yapan Mareşal Fevzi Çakmak gazetecilerin bu uzun sürede en başarılı olduğunuz konu nedir sorusuna; “Balkan Harbi faciasını yaşayan biri olarak orduyu kışlaya bağlayarak siyasetin dışında tutmak en büyük başarımdır” şeklinde cevap verdiğini biliyoruz. Ordumuz Fevzi Çakmak’ın geleneğine bağlı kalmaya özen göstermiştir. İhtilal dönemlerinde dahi yönetimin en kısa sürede sivillere devrini sağlayacak bir çaba içinde olunduğu gözlenmiştir.

Türk subayları binlerce yıllık gelenek ve göreneklerini bağlı kalarak ayni Harbiye’de yetiştirilirler. İsimleri, boyları, postları değişik olmasına rağmen hepsi ayni ruh halini taşırlar. Kutsal vatan hizmetinde teğmeninden orgeneraline kadar her subay birbirinin aynidir. Farklı fiziksel görünümleri ve bulundukları makamlar onları millete ve devlete hizmet yolunda ettikleri yeminden asla geri döndüremez. Orgeneral Koşaner, Ceylanoğlu, Yiğit ve Aksay milletin kendilerine verdiği görevi tamamlamışlardır. Vatanı koruma ve kollama kutsal görevi hiç aksatılmadan 2011 Yüksek Askeri Şurasında atanacak yeni komutanlarla aynen devam edecektir. Bundan hiç kimsenin şüphesi olmamalıdır.

Hepsi ayni Harp Okulundan mezun olan, ayni kültür değerleri ile yine bu okuldan daha önce mezun olan subaylar tarafından iyi birer Atatürkçü olarak yetiştirilen Türk subaylarını herhangi bir partinin adamı gibi görmek Türk ordusuna yapılacak en büyük hakarettir. Ordu mensuplarının siyasete karışmasının en acı sonuçlarını geçmişinde yaşayan Türk ordusunun en büyük özelliği mensuplarının siyaset dışı kalmış olmasıdır.

Orduya yapılabilecek en büyük kötülük ordunun hiyerarşik düzeni içinde gelişen teamüllerin yıkılarak terfi ve tayinlerin siyasilerin istekleri doğrultusunda yapılmasıdır. Elbette ordunun yönetilmesinden sorumlu olan seçilmiş siyasiler istedikleri kişilerle çalışmak isteyeceklerdir. Ama bu kişi sadece en tepedeki kişi yani Genelkurmay Başkanı olmalıdır. Eğer siyasetçilerin ordu içindeki atamalarda söz sahibi olduğu bir ortam oluştuğu takdirde bu defa ordunun disiplini tamamen biter. Subaylar artık komutanlarının değil, kendilerini üst rütbelere taşıyacak siyasilerin emrine göre hareket etmeye yönelirler ki işte bu çok büyük bir tehlikedir.

Şurası iyi bilinmelidir ki, Türk subayları partilerin ve hükümetlerin değil, milletin subaylarıdır. Milletin subayları ise, milletin bağrından çıkan asker evlâtlarını kendileri gibi Mehmetçik olarak yetiştirmek ve cumhuriyeti sonsuza kadar savunmakla yükümlüdürler.

Cumhuriyetimizin gerçek sahibi Türk halkının; küresel güçler ve içimizdeki yandaşları ne yaparsa yapsın, kendi bağrından çıkan Silahlı Kuvvetlerine ve dolayısıyla devletine sahip çıkacağına bütün kalbimle inanıyorum.

Çünkü, Türk Ordusu milletin bizzat kendisidir ve cumhuriyetin bekasının gerçek teminatıdır.

Hangi mevki ve makamda bulunursak bulunalım bu yüce müesseseye gözbebeğimiz gibi bakmalı, O'nu korumalı ve kollamalıyız. Aksi takdirde cumhuriyeti koruyup kollamamız mümkün değildir. Bilelim ki; Türk Ordusu oldukça Türk milleti ebediyen payidar olacaktır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
4 Ağustos 2011 Perşembe

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale