13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Çocuklarını askere göndermek istemiyormuş...
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 3 Temmuz 2010 Cumartesi 

Ordu istemeyen ve ordunun yüklediği maddi, manevi fedakârlığı göze aldırmayan bir millet esaret zincirini kendi eliyle boynuna geçirir.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1930)

“Çocuklarımı Güneydoğu'ya askere göndermek istemiyorum!" Bu çarpıcı sözler TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'e ait. Artan terör saldırılarına karşı çeşitli çevrelerce çare aranırken yükselen sesler arasında en dikkat çekeni bu olmuştur.

Ümit Boyner bu sözleri Cumhurbaşkanı Gül'ün sivil toplum kuruluşları temsilcileri ile yaptığı toplantıda söylemiştir. Bu sözler Türk kamuoyuna Akşam Gazetesi'nden Nagehan Alçı’nın köşesinden şöyle yansımıştır.
“ - Boyner söz aldı ve şöyle dedi: Benim çocuklarım var. Askerlik yaşına geliyorlar. Her gün düşünüyorum bu çocuklar ne olacak diye. Endişe ediyorum. Çocuklarımı Güneydoğu'ya askere göndermek istemiyorum!
- Düşünün... Bu ülkede yerleşik sermayeyi temsil eden, kamuoyunun şekillenmesinde önemli bir payı olan TÜSİAD'ın başkanı artık isyan ediyor. 'Vatan, millet, Sakarya' edebiyatına kırmızı kart çıkarıyor. Şehitlerin kutsallığı üzerinden akıtılmasına izin verilmeyen gözyaşlarını protesto ediyor. Bunun ötesi var mı?
- Ümit Boyner'in cesur çıkışı bu ülkede birkaç yıl içinde nereden nereye gelindiğini göstermiyor mu? Hatırlayın, iki yıl önce Bülent Ersoy, 'Oğlum olsa askere göndermem' dedi diye başına gelmedik kalmamıştı. Bundan birkaç yıl önce Perihan Mağden vicdani ret ile ilgili yazı yazdığı için uzun süre yargılanmıştı. Oysa bu gün ülkenin en önemli sivil toplum örgütlerinden birinin başkanı 'vatan sağ olsun'a ters bir tavır takınabiliyor.”

Benzeri açıklamalar BDP Grup Başkanvekili ve Batman Milletvekili Bengi Yıldız’dan geldi. Batman’da Kürtler, Türkler ve Türkiye’de yaşayan tüm halklara seslenen Yıldız yaptığı konuşmada; “ AİHM kararına göre vicdani ret, askere gitmeme bir haktır. Bundan sonra çocuklarınızı bu kirli savaşa göndermeyin. Bu savaşın ortağı olmayın. Kim bu savaşı sürdürmek istiyorsa Genelkurmay başkanı, cumhurbaşkanı ve başbakan, onlar çocuklarını askere göndersinler. BDP olarak, halkımız olarak, sizler 1, 2, 10 yıl gidin cezaevinde yatın, vicdani hakkınızı kullanın. Bütün dünya bu hakkı tanıyor. Gidip kendi evlat ve çocuklarımızı öldüreceğimize gider paşa paşa yatarız. Vicdani ret, bizim hakkımız, halkımızın hakkıdır. Vekilleriniz olarak size söylüyoruz! Sizler de ulaştığınız her yere bunu söyleyin, bunu örgütleyin” demiştir. Ve Batman Cumhuriyet Başsavcılığınca 'halkı askerlikten soğuttuğu' gerekçesiyle BDP Grup Başkanvekili Bengi Yıldız hakkında soruşturma başlatılmıştır.

Bu haberlerden de anlaşıldığı gibi Ak Parti yönetiminde işler giderek çığrından çıkmaktadır. Milli birlik ve bütünlüğümüzü sağlayan ve bizi biz yapan ve bugüne kadar özenle korumaya çalıştığımız temel değerlerimizin kaldırılmasını isteyen sözler açıkça konuşulmaya başlanmıştır.

Gelinen yer gerçekten vahimdir. 12.000 yıldır Ordu-Millet olma vasfını şerefle taşıyarak bugünlere gelen milletimizin önemli temsilcileri de artık “askere gitmeyin ve çocuklarınızı askere göndermeyin” sözlerini çekinmeden dile getirebililmektedir.

Bilindiği gibi “Vicdâni Red Hareketi”, bütün dünyada yaygın olan bir kavram ve harekettir. Savaş karşıtlığı olarak tanımlanan bu kavram kişiye dışarıdan yapılan bir tahakkümü ve herhangi bir şekilde yapılan zorlamayı reddetmek anlamına gelmektedir. Askerlik ve özellikle savaş ortamı şiddeti öngördüğünden, ayrıca askerin silahı da bizzat şiddet yaratan malzeme olduğundan vicdâni redçiler silah taşımayı ve kullanmayı reddederler. Dolayısıyla asker olmayı ve askerlik kanununun gösterdiği kurallara uymayı kabul etmezler.

Bu düşünce tamamen bireysel bir tutumla ortaya çıktığı takdirde kişinin psikolojik durumunu yansıttığından kişisel hastalık hastalık olarak görülüp tedavi yoluna gidilebilir. Fakat bu konu ayni düşünceye sahip bu kişilerin örgütlü şekilde bir araya gelmeleri ve, birlikte eylem yapmaları, bu eylemleri ile toplumda rahatsızlık yaratmaları, kendileri gibi düşünenlerin kurdukları dış teşkilatlarla uyum içinde birlikte çalışmaları, değişik toplum kesimlerini etkileyerek taraftar ve destek kazanmaları sonucunda devlete, devletin nizamına, toplumun yaşantısına karşı menfi etkileri yüzünden vereceği zarar düşünüldüğünde terör ile özdeşleşen asimetrik savaşın bir tarafı olarak değerlendirilmek zorundadır.

Vicdâni Red Grupları; toplu yaşam düzeninin koyduğu kurallara değil, kendi vicdanlarının sesine göre ve kendi koydukları kurallara göre hareket etmeyi en doğal demokratik hak olarak kabul ettiklerinden otomatik olarak toplum düzenini bozmakta ve topluma zarar vermektedir. Değişik ülkelerdeki vicdani ret grupları uluslararası organizasyonlarla biraraya gelerek toplu davranış ve direniş sergilemeye başlamışlardır. Doğal olarak asimetrik savaşı körükleyerek bu savaşın getireceği yıkımdan medet uman küresel güçler bugün ve gelecekte çok daha yaygın olarak bu grupları mevcut kamu düzenine karşı kullanacaklardır.

Günümüzün gelişmiş kitle iletişim araçlarının dünyanın her tarafına ayni anda yaydığı savaş ve şiddet görüntüleri bu grupların sayısını ve direncini arttırmaktadır. Bugün sadece savaş karşıtı gibi fikirleriyle son derece doğal ve masum görülen bu grup yarın bizzat devlet düzeninin bozulmasında temel rolü oynayacaktır.
Vicdani red kararı, çoğunlukla askere çağrılan bireyin bu çağrıyı alenen reddetmesiyle gerçekleşir. Aslında söz konusu olan, bireyin kendi hayatı ve bizzat yaşama hakkı üzerinde, kendisinden başka bir gücün tasarrufunu kabul etmemesidir. Hangi gerekçeyle olursa olsun askerlik yapmayı reddetmek, savaş mekanizması ile işbirliği yapmayı reddetmektir.

Savaşın hiçbir türüne destek vermemek ve herhangi bir savaş mekanizması içinde yer almayı reddetmek anlamında vicdani red; savaşı, yani militarizmi, yani örgütlü ve kurumsal şiddeti onaylayan hiçbir politik amacı ve toplumsal tasarımı insan topluluklarının geleceği için hayra alamet bir şey olarak görmemektedir.. Vicdani redçilere göre savaş; yol açtığı ağır kıyım ve yıkımlarla insanın varlığına karşı en ciddi tehdittir. Başta yaşam hakkı olmak üzere her türlü insan hak ve özgürlüğünün alabildiğine çiğnendiği, yok edildiği nesnel bir durumdur. Bu bakımdan savaşın hiçbir türüne destek vermemek; öldürmeyi öğreten, ölmeyi ve öldürmeyi emreden her türlü şiddet mekanizması içinde yer almayı reddetmek anlamına gelen vicdani redçilik ise, yaşam hakkını mutlak olarak savunmak demektir. Öncelikle kendi yaşam hakkından yola çıkan vicdani retçi, gerçekleştirdiği bu eylemi ile aynı zamanda başkalarının yaşam hakkının koruyucusu ve güvencesi de olmaktadır.

Türkiyedeki vicdâni redçiler ülke bazında teşkilâtlanıp vicdâni red cephesini büyütmeye devam ederken, uluslararası kuruluşlar nezdinde yaptıkları girişimler ile devlet yöneticilerinin kendi yanlarında hareket etmelerini sağlayan pek çok karar çıkarmayı da başarmışlardır.

Bu konuda karar alan kuruluşların başında BM vardır. BM’in askerlik hizmetinde vicdâni red ile ilgili 8 Mart 1993 sayılı kararda(1) özetle; “Eğer henüz yapılmadıysa, askerlik hizmetini vicdâni red’di samimi temelde ele alan, askeri hizmetten ayrı tutmayı amaçlayan yasalar yapılmasını ve önlemler alınmasını devletlerden rica eder” diyerek konu detaylı incelenmiştir. BM’in yanında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Konferansı(AGİK), Avrupa Konseyi, Avrupa Birliği, Avrupa Parlamentosu aldığı kararlarla vicdâni redçilere sahip çıkmışlardır.

Türkiye için vicdani red hareketi çok yenidir. Vicdâni redçilerin bugün sahip oldukları potansiyel ile devletimize zarar vermelerinin zor olduğu değerlendirilmektedir. Bura rağmen TUSİAD ve BDP’den yapılan açıklamalar konunun ciddi şekilde tahrik edildiğini göstermektedir. İşte bu yüzden yakın gelecekte ülkemize yönelik asimetrik savaş plânlayıcı ve uygulayıcıları tarafından dikkate alınması gereken bir hareket olarak değerlendirilmelidir.

Tedbir almakta geç kalınmaması için şimdiden uyanık olmakta ve konunun dikkatle takip edilmesinde yarar vardır.

(1) 8 Mart l993 tarihli ve E/CN 4/1993/L.107:sayılı "Gençliğin, askerlik hizmetini vicdani red sorusunu kapsayacak biçimde, insan haklarırın desteklenmesi ve korunması içerisindeki rolü" başlıklı doküman Avusturya, Kosta Rika, Rusya, ABD, Kanada, Hollanda, Portekiz ve İngiltere tarafından hazırlanmıştır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
3 Temmuz 2010 Cumartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale