Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Çanakkale Savaşı Destanı 95 yaşında... |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Ölüm indirmede gökler, ölü püskürmede yer; O ne müdhiş tipidir: Savrulur enkaaz-ı beşer... Kafa, göz, gövde, bacak, kol, çene, parmak, el, ayak, Boşanır sırtlara vâdilere, sağnak sağnak (Mehmet Akif Ersoy)
Anadolu’yu gerçek Türk vatanı yapan en önemli yapı taşlarından biri de Çanakkale Zaferi’ dir. Her Türk ailesinde mutlaka bir Çanakkale şehidi veya gazisi vardır. Bu vesile ile ailemize KUMKALE soyadını veren Çanakkale Gazisi dedem Harp Malûlü Piyade Yarbayı Tahir Kumkale’nin hatırası önünde saygıyla eğiliyorum.
ÇANAKKALE; paylaşılmak ve tarihten silinmek istenen bir Cihan İmparatorluğu içinden kahraman bir milletin varlığını bütün dünyaya ispat ettiği, tarihte eşi ender görülen muhteşem bir milli duygu, milli inanç, istiklâl, kahramanlık ve milli şahlanışın başlangıç noktasıdır.
ÇANAKKALE ; Türk milletinin milli gururunu, şeref ve haysiyetini emperyalist emellere karşı nasıl koruyacağının dünyaya gösterildiği bir destanlar manzumesidir.
ÇANAKKALE; toprağın zırha ve çeliğe karşı kazandığı bir zaferdir. Çıplak insan gövdesinin tahrip gücü yüksek zırhlı ateş makinelerini alt etmesidir.
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ 3 Kasım 1914’te Çanakkale Boğazı dışındaki Kumkale ve Seddülbahir kalelerinin müttefik donanması tarafından top ateşine tutulmasıyla fiilen başlatılıp, 9 Ocak 1916’da işgâl birliklerinin tamamen çekilmesine kadar geçen tam 434 gün karada, denizde ve havada sürdürülen muharebeler neden oldu? - Çanakkale saldırılarını başlatanlar hedeflerine ulaşabildiler mi? - Her kilometrekaresi için tam 252 evlâdını şehit vererek, dünyada vatan topraklarının savunulması ve milletinin bekası için hayatını feda edebilmenin erişilmez örmeğini ortaya koyan Çanakkale Zaferi milletimize neler kazandırdı.?
Bu soruların cevabını bulmak ve genç nesillere aktararak Çanakkale ruhunu devam ettirmek her Türk’ün vazgeçilemez asli görevleri arasındadır. Artık yaşlandığı ve tarihi işlevini yitirdiğine inanılarak tarihin çöplüğüne gönderilmesi kaçınılmaz olarak görülen Osmanlı İmparatorluğuna son darbeyi indirmek, kapanan boğazlar yüzünden ekonomisi iflasın eşiğine gelen Rusyaya yardımcı olmak amacıyla dünyanın o güne kadar gördüğü en büyük donanma ve kara gücü bir araya getirildi. Biraz zorlama ile teslim olması beklenen Osmanlıya dikte ettirilecek barış şartları hazırlandı.
Dev armada 18 Mart 1915’te Çanakkale Boğazını zorla geçmeye çalıştı. Türk ordusunun beklenmeyen direnişi karşısında akşama doğru büyük zayiat vererek geriye çekilen donanma ile boğazların aşılamayacağı belli olmuştu. O halde karadan saldırı yapılmalı ve Türklere gereken ders verilmeliydi.
Müttefik plânlamacıları Çanakkale saldırılarında inanılmaz bir hataya düşmüşler ve Mehmetçiği kendi sömürge askerleri bir görmüşlerdi. Yine bu herşeye tepeden bakan müttefik komutanları can çekişen Osmanlı ordusundan Mustafa Kemal gibi komutanların çıkabileceğini akıllarına dahi getirmemişlerdi.
İngiliz İstanbul Sefer Kuvvetleri K. General Hamilton komutasındaki çıkarma birlikleri 25 Nisan 1915 sabahı kuzeyde Seddülbahir, güneyde ise Kumkale bölgesinde ayak bastılar.
Her iki bölgede süngü hücumu ile düşmanı denize döktüğümüz 25 Nisan 1915 saldırılarında Anadolu yakasındaki Kumkale Bölgesi Muharebeleri önem arzeder.
KUMKALE MUHAREBELERİ Dedem Tahir Kumkale’nin Bölük Komutanı olarak görev aldığı Kumkale bölgesine çıkartılan Fransız Sömürge Tümenine karşı 25 Nisan 1915 günü verilen muhteşem mücadele askerlik tarihimizin en önemli safhalarından biridir. Bir gece ve bir gün boyunca 1745 gibi çok yüksek bir personel zaiyatı karşılığında düşman çıktığı noktada denize dökülmüştür. Göğüs göğüse yapılan Kumkale muharebelerinde subay zaiyatı çok fazladır.
Boğazın Anadolu girişini koruyan tarihi Kumkale kalesi düşman topçusuna direnerek günümüze kadar ana yapısı ile ulaşabilmiştir. Oysa ayni kalenin içinde yer aldığı Kumkale Nahiyesi bu saldırıda tamamen yıkılmış ve nahiye sakinleri ancak 1928 yılında sahilden 5 Km. içerde bugünkü Kumkale beldesini kurabilmişlerdir.
Boğazın Anadolu yakasındaki muharebeler geçen süre içerisinde gerek idari yönetimler ve gerekse askeri yöneticiler tarafından tamamen unutulmuştur. İlk defa 2007 yılında, yani muharebenin 92’ inci yılında Kumkale Şehitleri Anma Töreni gerçekleştirilmiştir.
18 Mart Üniversitesi Tarih Bölümü, Kumkale Belediye Başkanlığı ve Çanakkale Boğazı Methal Liman Grup Komutanlığı katkılarıyla hazırlanan ilk töreni televizyon yapımcısı oğlum Tacdar Orkun Kumkale ile beraber 37 dakikalık “Kumkale Şehitleri Belgeseli” olarak hazırladım. Bölgedeki ilgisizliği sıralı yetkili makamlara bu belgeseli de ekleyerek aktardım.
Geçen dönem içerisinde ulusal ve yerel basının da devreye sokulmasıyla, üzerinden araçların geçtiği şehit mezarlarının durumu ile birlikte tamamı harabe görünümündeki müstahkem mevzilerin perişanlığı sonunda ilgili makamların gözünü açmıştır. 92 yıl unutulan Kumkale Şehitleri ve savaşın israrla görülmek istenmeyen Anadolu yakasındaki gerçekleri ile ilgili olarak geç de olsa önemli gelişmeler olduğunu söyleyebilirim. Bu gurur verici çalışmalar özetle şöyledir; - 25 Nisan 2010’da Kumkale Şehitleri Anma Töreninin dördüncüsü yapılacaktır - Kumkale Beldesinde Kumkale şehidi Yüzbaşı Mehmet Halit’in ismi törenle bir caddeye verilmiştir. Her yıl bir caddeye şehit ismi verilmesi işlemine Kumkale Belediyesince devam edileceği öğrenilmiştir. - Üzerinden yol geçen şehit mezarlarının bulunduğu bölgedeki şehit kemikleri toplanmış ve kemikler bilahare yapılacak anıt mezarlığa defnedilmek üzere eski Kumkale Köyü tarihi mezarlığına gömülmüştür. - Çanakkale Muharebelerini yöneten Müstahkem Mevkii Komutanı Cevat Paşa’nın karargahının bulunduğu ve bugün harabe haline gelmiş olan Hacıpaşa Çiftliği bölgesi ÇOMÜ tarafından koruma altına alınmıştır. Bölgede 15 Mart 2010 günü törenle 20 metrelik direğe 54 metrekarelik Türk Bayrağı çekilmiştir. Üniversite kampüsü içinde bulunan ve bütün boğaza hakim olan bu bölgede Çanakkale Savaşının gelen ziyaretçilere anlatılacağı bir gözlemevi yapılması çalışmaları başlatılmıştır.
ÇANAKKALE MUHAREBELERİ SONUNDA Anadoluda yakasında başarılı olamayan düşmanın müteakip saldırıları birbiri ardına Gelibolu Yarımadasına yapılan çıkarmalarla devam etti. Yoğun deniz ve hava desteği ile sürdürülen bütün bu taarruzlar daima Türk askerinin göğsünde söndürüldüler.
Onlar şehit kanından oluşan derelerde boğuldular. Şehit vücutlarından oluşan tepeleri aşamadılar. Onlar tarihte ilk defa askerlerine “savaşmayı değil, ölmeyi emreden “Mustafa Kemal’e ve askerlerine boyun eğdiler. 1 Aralık 1915’te çekilme emri aldılar ve 9 Ocak 1916 tarihinde ölülerini Mehmetçiğe emanet ederek topraklarımızı tamamen boşalttılar.
Türk milleti benliğini ve kendine güvenini yeniden kazandı. Balkan Harbi bozgununun Türk milletinin ruhunda yarattığı derin çöküntüyü yok etti. Ordu-Millet olma vasfını yeniden canlandırdı..
Çanakkale’de Türklük şuurumuzdan kaynaklanan kuvvetimizin değeri ortaya çıktı. Milli varlığının tehlikede olmasını kabullenemeyen Türk milli şuuru Osmanlılık tozlarından silkindi, gerçek kimliğini kazandı.
Emperyalist güçlere Türk milletinin tarihten asla silinemeyeceği gösterildi.
TÜRK MiLLETi ÇANAKKALE’YE SAHiP ÇIKMALIDIR Çanakkale Savaşı’nın milli mücadelenin kazanılmasında da önemli katkısı olmuştur. Çanakkale’de karşımızda dünya devleri vardı. Çok olumsuz şartlara rağmen bu büyük dünya gücüne karşı kazanılan zaferle Atatürk daima güvendiği Türk milletinin gücünü bir kere daha denemiş ve milletine olan inancını perçinlemiştir.
Kurtuluş Savaşımızı yaratanlar; Çanakkale’nin kahraman müdafileri veya ruhları bu müdafaanın kazandırdığı manevi güçle doldurulmuş olan nesillerdi. Bu insanlarda; “Biz Çanakkale’de yarı dünyayı dize getirmiştik .Varoluş mücadelesi yaptığımız mukaddes kurtuluş savaşımızda, bütün cihanı mağlup edebiliriz. Mutlaka kazanacağız” inancı vardı.
Çanakkale Muharemeleri; her yönü ile incelenmeli, çokiyi değerlendirilmeli ve yeni yetişen kuşaklara mutlaka anlatılmalıdır.
Anlatılmalıdır ki; Mustafa Kemal’in, kahraman Mehmetçiğin, ve Türk Milletinin yurdunu savunmak için neler yapabileceği bilinsin... Milletin kendine güveni devamlı tazelensin..
Anlatılmalıdır ki ;Kanla yoğrulmuş bu topraklarda yaşayan her Türk evlâdının, vatan toprakları uğruna asla ihmâl edilemez görevleri ve ecdâdına karşı saygı, minnet ve şükran borcu olduğu bilinsin.
Milletimiz, her taşı, her karış toprağı kanla yoğrulmuş bu kutsal toprakları adeta Kabe’yi tavaf eder gibi ziyaret etmelidir. Şehitlerimizden kanlarından yükselen o ruhani havayı teneffüs etmelidir.
Genç nesillerimiz kendi topraklarımızda bulunan çiçek bahçesi misali donatılmış binlerce kilometre öteden gelip burada ölen yabancı askerlerin mezar taşlarında yazılı bulunan “ Vatanları için öldüler “ ibarelerini okuyup ibretle düşünmelidir. Eğer onların vatanı burası ise bizim vatanımız neresi? sorusuna cevap aramalıdır.
Çanakkale Türkler için sadece bir toprak parçası değildir. Orası şehitlerimizin göğüsleri üzerinde suyu kan, toprağı kemik ve her taşı iman kesilmiş kutsal bir vatandır.
Allah-Allah Sesleri, 95 yıldan beri o topraklarda, o yamaçtan bu tepeye, o kayalıktan bu kıyıya devam etmektedir. O topraklarda, o sularda Türk’ün bağımsızlık destanını kayalara, taşlara, göklere ve denizlere kanlarıyla yazan kefensiz, mezarsız ve isimsiz Türk evlâtları vatanı beklemektedir. Türk milletinin birlik, beraberlik ve bütünlüğünün temini için Çanakkale emsalsiz bir hazinedir.
Japon eğitim sisteminde her Japon çocuğunun Japon milli değerlerine sahip çıkmasını için motive edilmek üzere mutlaka Atom Bombası ile yok edilen HİROŞİMA ve NAGASAKİ şehirlerinin gezdirildiği bilinmektedir. Oysa bizim çocuklarımızın çoğunun Çanakkale’den haberi dahi yoktur. Gençlerimiz plânlı ve programlı olarak Çanakkale’ye götürülmemektedir. Çanakkale’deki kutsal hazineleri görüp Türklük şuuru ile çocuklarımızın beyinleri doldurulmamıştır. Halbuki bunun bir eğitim politikası olarak öngörülmesi ve Çanakkalenin ziyaret edilmesi tüm Türk öğrencileri için zorunluluk olmalıdır.
Anadolu’yu vatanlaştıran Çanakkale Savaşının aziz şehitlerini ve kahraman gazilerini saygı ile anıyorum.. O kutsal toprakların koynunda ebediyete kadar yatmak için kanlarıyla kendilerine kefen biçen, tertemiz gömleklerinde kendi mübarek kanlarının rengini taşıyarak al bayrağa sarılmış gibi toprağa giren, bize bağımsızlığımızı armağan eden kahraman ceddimin ruhları Şad Olsun.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 16 Mart 2010 Salı |
|
|