Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Yeni bin yıla başlarken kitle iletişim araçlarının ulaştığı teknolojik seviye yaşamımızda çok hızlı bir değişimi de beraberinde getirmiştir. Oysa daha yüz yıl önce 1900 lere girerken yapılan yüz yıllık değerlendirmede insan hayatında bu derece önemli ve köklü değişikliklerin olmadığı görülmüştür. Bilim ve teknolojinin hakim olacağı yepyeni bir çağ ile hayatımızda yeni bir süreç başlamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak bu hızlı değişimin gereklerine ayak uyduracak yeterliliğe ulaştığımızı söyleyebiliriz. Yeni yetişen nesillerimiz daha şimdiden çağı yakalama gayreti ile birlikte kendilerini çağın ihtiyaçlarına uydurma yarışı içine girmişlerdir. Bu son derece olumlu ve hepimiz için sevindirici bir gelişmedir.
Gerçek olan şu ki; bilim ve teknoloji nekadar gelişirse gelişsin , bunların özünde insan vardır. İnsan daima öndedir. Çünkü kullanacağı teknolojiyi insan kendisi yaratır. Kendi yarattığı makinaların esiri olmadan onu geliştirmek yine kendi elindedir. Hiç bir gelişme insanın değerini azaltamaz. Yeni dünya düzenini iddia edildiği gibi makinalar değil, bilgili ve kendini yetiştirme gayreti içinde olan insanlar kuracaktır.
Yaratıcı vasfı ile ön planda insan vardır. Teknolojiyi yaratan ve kullanan 2000 yılı insanının yönetimi bugün eskisi kadar kolay olmayacaktır. Yönetim; tabiatı gereği olarak bilim ve teknolojiden azami derecede yararlanacaktır. Fakat bu o’nun temel kurallarında değişikliği gerektirmez. Yöneticiler; yönetecekleri insanlar kadar onları yönetmede kullanacakları teknolojiyi de iyi bilmeli , ona hakim olmalı ve bizzat kullanabilmelidir. Karizmatik liderlerin doğal karizmasının yönetimde artık kafi gelmeyeceği açıkça görülmektedir. Liderin karizması gelişen teknoloji ile takviye edilmediği takdirde başarı şansı azalacaktır.
Binlerce yıllık , çok gelişmiş bir kültür yapısına sahip ender toplumlardan biriyiz. Buna rağmen yeni nesillerimizi motive ederken; geçmişimizi, bugünümüzü ve muhtemel yarınlarımızı ayni kültür potası içinde bütünleştirdiğimiz ve teknolojiden de azami derecede yararlandığımızı söyleyemeyiz. Sınırların kalktığı, globalleşmenin hakim olduğu, bilim toplumu haline gelme çabalarının yoğunlaştığı çağımızda bunun gerçekleşmesinin çok zor olduğunu kabul etmek gerekiyor.
Dünyamızın bilinen boyutları fiziki olarak sınırlanmıştır. Oysa bu boyutlarda yaşayan insanların ihtiyaçları ise sınırsız ve adeta sonsuzdur. İki taraf arasındaki dengenin kurulması ve muhafazası gerekmektedir. Zira yaşanılan çevrenin boyutları sabit kalırken, insan nüfusu ve ihtiyaçları teknolojinin gelişmesine paralel olarak artmaktadır. Bu doğal gelişme insanlığı sürekli tehdit etmektedir. Bu durumda izlenecek tek yol doğal varlıklarımızı daha etkin olarak kullanmak ve en küçük birimlerden elde edilecek üretimi arttırmaktır. Bu işi yaparken yararlanılacak üretim araçlarının başında “YÖNETİM” ve”YÖNETİCİLER” gelmektedir.
Teknolojinin hakim unsur olduğu YÖNETİM SİSTEMLERİ bilimsel olarak bugün okullarımızda okutulmaktadır. Sistemdeki tüm YÖNETİCİLER; kendilerine verilen hedeflere ulaşmak için “PLANLAMA”, ”TEŞKİLATLANMA”, ”YÖNETME” ile bu üç temel işlevi ”DENETLEME” teknik ve metotlarını çok iyi bilmek zorundadırlar.
Düşünen, fikir sahibi olan ve bu fikrini yayabilen yegane canlı olan insanın yönetiminde son yıllarda en çok kullanılan kavramlardan biride “ İNSAN MÜHENDİSLİĞİ ”dir.
30 yıllık fiili devlet memurluğum süresinde daha kendimi tanımadan emrime verilen ve yönetmek zorunda olduğum kişileri tanımaya çalıştım. Her biri başlıbaşına bir ayrı varlık olan, hiçbiri tarafımdan seçilmeyen ve daha önce hiç görmediğim binlerce insanla uğraştım. Onların eğitimi, yetiştirilmesi, yönetim ve yönlendirilmesi gibi dünyanın bilinen en ağır görevini başarmak için çaba harcadım. Tabiri yerinde kullanmak gerekirse otuz yıl “İNSAN MÜHENDİSLİĞİ” yapabilme gayreti içinde oldum. Benim neslim interneti yeni gördü. Bilgisayarla tanışması da çok yeni. Biz bunları kullanmadan yöneticilik devrimizi tamamladık. Fakat bugün görünen tablo; bu çağda insanları bu teknolojiyi sadece bilenlerin değil , bizzat kullanabilen yöneticilerin yöneteceğidir. En fazla 10 yıl içinde bu teknolojiyi yakalayamayanların yönetim sahasını terk etmeleri kaçınılmaz bir gerçektir.
Kanaatime göre; en ileri otomasyon,elektronik beyinler,gelişmiş bilgisayar sistemleri ile bunların geliştirilmesine yarayan düşünceler, metotlar, cihazlar insanın değeri yanında daima ikinci planda kalacaklardır.
İnsan için en kıymetli şey yine İNSAN’dır.
Her insanın mesleği ve karakteri ne olursa olsun tatmin edilmesini istediği arzuları, kırılabilecek gururu, bozulabilecek siniri, okşanabilecek duyguları, gerçekleşmesi ile haz duyacağı ümitleri vardır. Bu kutsal varlık; kendi yarattığı makinaların değil birarada yaşamak zorunda olduğu toplumun ayrılmaz bir parçasıdır. Yöneteceğimiz işçinin, hizmetlinin , memurun birbirile uyumlu bir ekip halinde ve takım ruhu içerisinde çalışarak belirlenen hedefe yönlendirilmeleri ancak; onlara anlayış göstermekle, tahammül etmekle, onları dinlemekle ve insani problemlerine psikolojik-sosyolojik açıdan ciddi olarak yaklaşmakla başarılı olabilir.
21 nci asrın İnsan Mühendisleri olan her kademedeki yöneticilerin; birlikte çalıştıkları kişilerin insan olduklarını unutmamaları gerekir. İnsanları tanımakla ve hoşgörü ile onlara yaklaşmakla doğru orantılı olarak başarının artacağı kesindir . İşte bu yüzden her mesleğin gerektirdiği bilimsel mühendislik yanında “İNSAN MÜHENDİSLİĞİ” konusunun yöneticiler tarafından çok iyi bilinmesinde büyük yararlar vardır.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 22 Ocak 2000 Cumartesi |
|
|