Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Türkiye'yi, dünya ekonomik krizinden Atatürkçü Ekonomi Sistemi kurtaracaktır |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Yeni Türkiye Devleti temellerini süngü ile değil, süngünün dahi dayandığı iktisadiyatla kuracaktır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1923)
Amerika’da başlayan ekonomik kriz dünya ile birlikte Türkiye’yi de etkisi altına almıştır. Üzerimize çöken ekonomik kara bulutlar çoğalmakta ve güneşi kapatmaktadır. Yakın bir gelecekte güneşin doğacağına ilişkin umutlar azalmaktadır. Karamsarlık artmakta ve çözüm olarak yine ekonomimizi sömüren IMF’ye el açmak öngörülmektedir.
Oysa çare IMF ve Dünya bankasına teslim olmakta değildir. Çare; bizdedir, Türk milletindedir. Çareyi dışarıda değil, bu milletin Ata'sının fikir, düşünce ve uygulamalarında aramak lazımdır. Çare; Serv'i dayatanlarda değil, Serv’i kırıp, Lozan'ı yaratanlardadır.
Kemal Atatürk; fikir ve düşünceleriyle 20’nci asırda Türk milleti başta olmak üzere tüm insanlığa ışık saçmış ve insanlığı iyiye, doğruya ve güzele yönlendirmiştir. Tutarlı, dengeli ve uygulanabilir düşünce sistemi ile yine insanlığa ışık tutacaktır.
Biz biliyoruz ki, Atatürk’ün her yönü incelenmiş ve fakat en kuvvetli olduğu ve en büyük başarıların kazanıldığı ekonomik görüş ve uygulamaları hep görmezden gelinmiştir. Bu husus kendisinden sonra gelen cumhuriyet yönetimlerinin affedilemez bir hatasıdır. Başlattığı büyük hamleler maalesef kendisinden sonra gelenler tarafından dikkate alınmamış ve ülkenin kalkınması için ithal ekonomik sistemler özellikle tercih edilmiştir.
Hâlbuki Atatürk; tamamen sıfırlanmış bir ekonomiden insan gücü, sermaye, bilgi, altyapı ve hiçbir dış destek olmadan tamamen milli ağır sanayisini kurmuş ve plânlı kalkınma dönemini başlatmıştır. Enflasyonsuz, borçsuz, kendi tankını, topunu ve uçağını yapabilen, geleceğe güvenle bakan bir Türkiye yaratmıştır.
Osmanlı'nın Düyun-ı Umumiye yönetiminden kalan borçlarını da ödeyerek çağına göre büyük bir kalkınma hamlesi sağlanmıştır. Atatürk'ün öngörüsü ve direktifleriyle dünyanın bilinen ve uygulanan başlıca ekonomik sistemlerinin dışında tamamen Türk milletinin ihtiyaçlarına, istek ve arzularına, milletin kabiliyetlerine uygun olarak yarattığı ekonomik sistem ile geçen asrın en büyük ekonomik mucizesi meydana getirilmiştir.
1775’lerden başlayarak Kapitalizm ve Sosyalizm gibi başlıca ekonomik doktrinler üzerinde bilim adamlarınca binlerce cilt eser verilmiştir. Bugün artık kalıplaşarak doktrin haline gelmiş bu gibi sistemler ve başarılı uygulamaları mevcutken sadece 15 yıllık kısa bir uygulaması olduğu bilinen Atatürkçü Ekonomi 'den ve bu sistemlere üstünlüğünden bahsetmek mümkün olabilir mi?
Konunun cevabı ilk bakışta olumsuzdur. Meseleye Atatürk'ün iktidar olduğu 15 yıl içinden değil de, O'nun içinden yetiştiği Türk milletinin binlerce yıllık geleneksel ekonomik faaliyetleri açısından bakarsak orada " nesiller boyu birbirine aktarılarak ve daima kendini yenileyerek sistemleşen ekonomik kültürümüzün Atatürk'ün şahsında en başarılı örneklerini verdiğini" söyleyebiliriz.
Tarihi ticaret yollarını kontrol eden bölgelerde siyasi egemenlik sahibi olan atalarımız; bu coğrafi konumlarının gerekli kıldığı şartları en iyi şekilde değerlendirmişler ve ticari alandaki üstünlüklerini çevrelerine kabul ettirmişlerdir. Tarihteki Türk devletlerinin ortak bir vasfı da; halkının refah ve mutluluğunu çağının şartları içinde en üst düzeyde gerçekleştirerek çok zengin bir ekonomik kültür yapısı oluşturmalarıdır.
Atalarından aldığı ekonomik kültür mirasını çok iyi kullanan Atatürk'ün ekonomik düşüncesinde fikir ve icraat arasında eşsiz bir uyum vardır. Sıfır denilecek bir seviyeden ve savaş şartları içinden on yılda ağır sanayi hamlesini gerçekleştirerek kendi tankını, topunu ve uçağını çağın gereklerine uygun olarak bizzat Türk insanının yapabileceği bir düzeye ulaşılması onun dehasının eseridir.
Dünya ülkeleri 1929 ekonomik krizi ile büyük sıkıntılar içinde bunalırken, bu durumdan etkilenmeyen ve krizi lehine çeviren, buhranı takip eden devrede planlı ve programlı kalkınmanın dünyadaki en güzel örneklerinden birinin yaratılması yine onun üstün dehası ve önderlik kabiliyetinin bir neticesidir.
Atatürk'ün ekonomik politikalarını belirleyen ilk dönem 1923-1930 yıllarını kapsar. Mevcut ekonomik durum Birinci İzmir İktisat Kongresinde tespit edilir. Kongrede belirlenen hedeflere ulaşılmaya çalışılır. Fakat arzu edilen sonuçlara tam olarak ulaşılamaz. Ekonomik gelişme sadece tarım kesiminde görülür. Fakat Osmanlı'dan kalan borçlar ödenir. Bu kongre sonunda ortaya çıkan Çalışma Komisyonlarının tespitleri ve çözüm önerilerinden günümüz ekonomi yöneticilerinin alacakları pek çok dersler vardır.
Atatürk'ün ekonomik politikasının temelleri ve esasları 1930 -1940 arasında ortaya çıkar ve en üst düzeye ulaşır. İlk döneme göre ağırlığın bugün elden çıkarılmaya çalışılan İktisadi Devlet Teşekküllerinde olduğu tamamen kendine özel bir ekonomik rejimin uygulandığı görülmektedir. Bu dönemde; Devlet Öncülüğü, Devlet Yatırımcılığı, Devlet İşletmeciliği, Devletin tespit ettiği hedeflere ekonominin yönlendirilmesi gibi hususlar ağırlık kazanır. Fakat bu faaliyetlerin temelinde yine fertlerin topyekûn kalkınması ve refah seviyesinin adaletli olarak dağıtılması yatar.
Türk toplumunun ekonomik bünyesi ve şartlarının daima göz önünde tutulduğu Atatürk’ün ekonomik görüşlerinin günümüzde uygulanan ekonomik sistemle hiçbir benzerliği bulunmamaktadır.
Batı toplumunun ürünü olan Kapitalizm ve Sosyalizm batı insanının gerçeklerine, ihtiyaç ve kültür yapısına uygun yapılandırılmıştır. Nasıl ki montaj sanayi tek başına ülkenin kalkınmasına imkan vermiyorsa, montaj doktrin ve sistemlerin kalkınma modeli olarak kullanılması da yeterli olmamıştır. Buna rağmen Atatürk'ten sonra ülkeyi yönetip ekonomiyi yönlendirenler gözlerini daima dışarıya çevirmişler ve çareyi yabancı modeller arasında aramışlardır.
Bugün Türk ekonomisinin düzlüğe çıkabilmesi için; - Yeterli sermayemiz, her alanda yetişmiş insan gücümüz, yeterli okullarımız ve öğretmenlerimiz mevcuttur.
- Edirne’de oturan vatandaşımız bir gün içinde karayolu ile ülkenin en uzak ve en ücra noktasına ulaşabilmekte ve malını gönderebilmektedir.
- Fabrika yapan fabrikalarımız, fabrikalarımızda üretilen hammaddeyi sağlayan yeraltı ve yerüstü zenginliklerimiz vardır.
- Türkiye artık kredi alan değil veren bir ülke seviyesine erişmiştir.
- İnsanımızın refah seviyesi giderek gelişmiş ülkeler seviyesine yaklaşmaktadır. Bütün bu olumlu göstergelere rağmen 2008 Türkiye’sinin ekonomik seviyesinin Atatürk döneminin çok altında olduğu gerçeği değişmemektedir. Bizim gibi önemli bir coğrafyada bulunan ve gelişmek için yeterli potansiyele sahip bir ülke için mutlaka atılım yapılması gerekmektedir.. Çünkü; - İnsanımız kabiliyetlidir. - Ekonomik faaliyetlere dünyanın diğer insanlarına göre çok daha fazla yatkındır. - Müteşebbistir. Daha iyisini başaracak güce, yeteneğe ve tecrübeye sahiptir.
O halde daha iyisini yapmak varken ve önünde Atatürk gibi bir önderin çok başarılı uygulama örnekleri dururken neden bu durumdayız. Daha iyisini ve fazlasını istemek bizim de hakkımızdır. Türk insanı beceriksiz yöneticileri tarafından içine düşürüldüğü bugünkü tamamen dışa bağımlı ekonomik sistemi hiçbir zaman hak etmemektedir.
Mevcut ekonomik görüşlerden çok daha tutarlı ve tamamen Türk insanının kabiliyetlerine göre hazırlanmış ATATÜRKÇÜ EKONOMİ SİSTEMİ' nin uygulanması ile bugün çok daha ileri bir seviyeye ulaşmamız mümkündür. Çünkü Atatürk zamanında olduğu gibi artık bir ön hazırlık devresine ihtiyaç yoktur. Atatürk’e inanmış kadroların bilinçli ve planlı çalışmalarıyla çok kısa bir sürede başarılı neticeler alınabilecektir.
Sonuç olarak; Acilen tedbir alınmadığı takdirde küresel sermayenin kontrolündeki ekonomimiz küresel kriz ile birlikte tamamen dibe vuracaktır. Küresel krizin yıkımından klasik liberal ekonomi modelleri ile çıkmamız asla mümkün değildir. Çare milli çözümde ve Atatürk’ün ekonomik görüş ve uygulamalarındadır.
Kendi göbeğimizi kendimiz kesmeli ve tamamen milli olan Atatürkçü sistemi derhal uygulamalıyız. Çünkü Atatürk’ün ekonomik görüşleri Türk ekonomisine şok tedaviyi öngörmektedir. Yeter ki kendimize inanalım ve karar verelim...
Atatürk ve Atatürkçü Düşünce'ye inanmış halkımızı bu alanda göreve davet ediyorum. Milletimizin huzuru, güveni, refah ve mutluluğu küresel mimarların yolu değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün gösterdiği yoldur.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 16 Kasım 2008 Pazar |
|
|