12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Cumhuriyetimize sahip çıkmak zorundayız
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 27 Ekim 2008 Pazartesi 

Türk Milletinin tabiat ve adetlerine en uygun olan idare, Cumhuriyet idaresidir.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1924)

Bugün 85 inci kuruluş yıldönümünü kutladığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ulaştığı gelişmişlik seviyesi milletimize ve dostlarımıza güven verirken ülkemiz üzerinde milli çıkarları bulunan küresel güçlerin korkulu rüyası olmaktadır. Atatürk'ün milletine hediye ettiği bu muhteşem eser bütün saldırılara içeriden ve dışarıdan yönlendirilen bütün küresel yıkma çabalarına rağmen dimdik ayakta durmaktadır.
Bilelim ki; bu ulu çınardan bir dal dahi koparmaya kimsenin gücü yetmeyecektir. Şehit kanları üzerinde inşa edilen cumhuriyetimize saldıran gafiller sürüsü yaptıklarına pişman olacaklardır. Çünkü ne AB dayatması ve ne de ABD baskısı bu milletin gönlünde yer tutan Atatürk sevgisini ve vatanseverlik duygusunu ortadan kaldıramayacaktır. Bugün azınlık iddiaları ile bölünmeye çalışılan Türk Milleti, Ata'sının eserine daima sahip çıkacak, Cumhuriyetle birlikte tanıştığı “Bağımsızlık” ve “Özgürlük” kavramlarından asla taviz vermeyecek ve egemenliğine ortak kabul etmeyecektir.

85 yıllık süre yeni kurulan devletimizin bu kutsal topraklarda kök salması için yeterli bir zamandır. Cumhuriyetimiz; Anadolu'daki Türk milli varlığının ortaya koyduğu, geliştirdiği ve yücelttiği bir milli oluşumdur. Tarihi ömrünü tamamlamış Osmanlı İmparatorluğu içinden yeni ve bağımsız bir milli devlet yaratma çabalarının neticesidir.

Bu muhteşem oluşum, kuruluş yıllarında sömürgeci emperyalist dünya güçleri tarafından kolaylıkla benimsenmemiştir. Bugün Cumhuriyetimiz; sahip olduğu milli güç potansiyeli ve coğrafi konumunun kazandırdığı özellikler dolayısıyla dünyanın küresel çıkar çevrelerinin hâlâ göz diktiği önemli bir varlıktır. 85 yıldır sahip olduğumuz topraklarda çıkarı olan küresel güçler ile bunların içimizdeki gizli uzantılarına karşı mücadelemiz devam etmektedir. Dünyanın merkezinde stratejik enerji kaynaklarının bulunduğu ve Doğu-Batı ticaret yollarının düğümlendiği bu topraklarda kaldığımız sürece bu amansız mücadelenin bitmeyeceği de bir gerçektir.

Milli Hâkimiyet fikri; cumhuriyet idaresinin yaratıcı unsurudur. Türk halkının kendi idaresini kendi seçtikleri ile sağlayabilmesi ancak bu sistemle gerçekleştirilmiştir. Halk idaresinin bölünmezliği, milli kuvvetlerin parçalanmazlığı cumhuriyetin tabii sonucudur. Milletin devletini ve hükümetini kendi eseri gibi görmesinin yolu Cumhuriyetten geçtiği gibi, devlet ve hükümetin güvenli koruyuculuğunun yaratılabilmesi de ancak bu yönetim ile mümkün olmuştur. Cumhuriyet idaresinde tüm toplumun yaratıcı ve yapıcı katkısı şekillenmektedir. Burada bireylerden başlayarak toplumun bütün kesimlerinin refahı ve mutluluğunu sağlama amacına yönelmiş bir devletin varlığı söz konusudur.

Türkiye Cumhuriyeti; tarihin çok çetin tecrübelerinin sonucu olarak ortaya çıkmıştır. Bu çıkışta dökülen on binlerce şehidin kanı vardır. Gazilerimizin üstün gayreti ve alın teri vardır. Gerçekten tarihten silinmek istenen bir milletin yitirilmiş görünen bütün öz yetenekleri, bilinmeyen ve anlaşılamayan özellikleri belirgin bir şekilde yeniden dünyaya ispat edilmiştir. Milletimiz için Cumhuriyet, sadece bir yönetim şekli değildir. Cumhuriyet, bir varlık ilkesidir ve milletçe var olma şuurumuzun temel taşıdır.
Tarihin Türk milletine kazandırdığı milli kültür değerlerine sahip olunmasa idi bugün özgürlükler ve bağımsızlıktan bahsetmemiz mümkün olmazdı. Cumhuriyetimizin başlıca özelliği; tarihte ilk defa ideolojilerin tahrik ve ayaklandırma isteklerinin; toplumları sınıflara ayırıp, birini diğerine hâkim kılarak, ihtilallerle sonuç alma gayretlerinin dışında; Türk milletinin dünyanın en büyük askeri güçleri karşısında yalnız kaldığı anda; kendisini sömüren güçlerin yönettiği bir ortamda harekete geçerek kurduğu tamamen kendine özgü bir sistem olmasıdır. Bu özelliği dolayısıyla kendisinden önceki ihtilâller ve siyasi hareketlerle kıyaslanarak açıklanamayacağı gibi her birinin ulaştığı sonuçlar açısından da bir değerlendirmeye tabi tutulamaz.

Cumhuriyetimizin dayanakları olan milli güç unsurlarımız ile Anadolu Türk Toplumunun toprağına ve devletine bağlılığı dolayısıyla devletimizin dünya üzerindeki yeri, üniter yapısı, önemi ve gücü hiç bir şekilde küresel düşmanlarının fiil ve hareketleri ile değiştirilemeyecektir. Çünkü cumhuriyete yönelik saldırıları etkisiz kılan Türkün milli gücü; binlerce yıllık tarih içerisinden süzülerek elimizde kalan yegâne koruyucu unsurdur.

Cumhuriyet yönetimi; çelişkiler yerine dengeli davranmayı; uzlaşmazlıklar yerine barışı; ayrılıklar yerine birlik ve beraberliği; parçalanmak yerine bütünleşmeyi hedef almıştır. Anadolu Türk toplumunun tarihsel niteliklerini kaynak kabul ederek, bu topluma her şeyden önce iç ve dış barışı önermiştir. 85 yıllık geçmişinde Atatürk'ün "Yurtta Sulh, Cihanda Sulh" temel ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalmıştır.
Cumhuriyetimiz bilim üzerine inşa edilmiş bir anıttır. 85 inci yılında cumhuriyetimiz ancak müspet ilimlerdeki ilerleme, akıllı ve mantıklı düşünce ve çağın gelişmelerine uygun teknolojiye yer verilen bilimsel çalışmalarla korunabilecektir. Bizim nesiller için geçerli olan Cumhuriyeti korumanın manevi heyecanı bugün yerini; bu heyecanı daha çok duyan, Atatürkçü Düşünce’ye sahip, tartışma imkânlarına tamamen açık, çağın gelişmesine ve tüm değişmelere hazırlıklı genç ve dinamik beyinlere bırakmıştır.
Atatürk geçen asrın başında yaygın olan Komünist ve Faşist dikta rejimlerine iltifat etmemiştir. Artık tarihe karışması zamanı geldiğine inandığı 600 yıllık şanlı tarihe sahip padişahlık idaresini de reddetmiştir. Atatürk; genç Türk Devletini milletiyle birlikte demokratik bir sistemle, yani Cumhuriyet ile yönetmeyi uygun görmüş ve uygulamıştır.

İstiklal Harbini yapan Birinci T.B.M.M.'de tam anlamı ile demokrasi hâkimdir. Bu mecliste bizzat Atatürk'e karşı çok etkili bir muhalefetin yapıldığı meclis zabıtlarında yer almaktadır. Kuruluş ve işleyiş tarzı ile gerçek bir demokrasi örneği veren bu meclisin yeni devletin ismini “Cumhuriyet” koyması çok doğal bir gelişme olarak kabul edilmelidir.

Cumhuriyet idaresinde “Atatürk İlkeleri ve İnkılâpları” olarak belirlenen gelişmeler; tamamen milletin desteğini alarak, milletin temsilcileri tarafından T.B.M.M.'de yasalaşıp doğrudan millete mal edilmiştir. Bu yüzden Atatürk İlke ve İnkılâpları değişmez kurallar olarak toplumumuzda kökleşmişlerdir. Bu kurallar bugünde ülkemizin yönetiminde yönlendirici rol oynamakta ve gündemimizi belirlemektedir.
29 Ekim 2008’de Türkiye Cumhuriyeti; dünya milletleri arasında son derece saygın bir konuma ulaşmıştır. Bölgesinde ve bağlı bulunduğu uluslararası kuruluşlar içinde bölgeler arası dengelerin muhafazasında önemli bir istikrar unsuru olarak ağırlığı vardır.

Balkanlar, Kafkaslar, Ortadoğu gibi; dünya egemenliğine oynayan güçlerin menfaatlerinin odaklandığı ateş çemberinde Türkiye'ye çok önemli görevler düşmektedir. Bugün Türkiye; mevcut milli güç potansiyeli ile, binlerce yıllık Türk Kültürü ile desteklenen engin devlet tecrübesi ile, bu görevleri en iyi şekilde başarabilecek bir düzeye erişmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti; bin yıldır üzerinde yaşadığı Anadolu'yu gerçek ve kalıcı bir anayurt olarak kabul ederek bu yurdu modern dünyanın ihtiyaçlarına cevap verecek tarzda mamur hale getirmiştir. Türk Halkı'nın huzur ve güven ortamı içinde daha müreffeh bir hayat yaşamasını sağlayacak her türlü tedbiri almaya devam etmektedir.

Mevcut coğrafi konumundan kaynaklanan iç ve dış tehditlere karşı geçen 85 yılda pek çok sınavdan geçerek tecrübe kazanılmıştır. Bugün Türkiye; kendisine uzanacak namert elleri hukuk ve demokrasi kuralları içinde kıracak güce, tecrübeye, bilgiye ve cesarete sahiptir. Atatürk; Türk milletinin benliğinde bulunan hürriyet, bağımsızlık, dürüstlük, çalışkanlık ve bilimsellik gibi özgün vasıflarını modern bir devlet bünyesinde bir araya getirmenin huzuru ile anıtkabirde yatmaktadır.

Türk Milleti; Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ölümsüz eseri olan Cumhuriyetimiz ile bu Cumhuriyetin temeli olarak kabul ettiğimiz üstün Türk kültürüne sahip çıkmanın haklı gururunu yaşamaktadır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
27 Ekim 2008 Pazartesi

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale