13 ŞUBAT 2025 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Birleşmiş Milletler artık ömrünü tamamlamıştır
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 24 Ekim 2008 Cuma 

Efendiler! Kendimizi cihan’ın hakimi zannetmek gafleti artık hiçbir kafada yer bulmamalıdır.
(Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1924)

Türkiye’nin gündemi o kadar dolu ki bütün dünyada çeşitli etkinliklerle kutlanan Birleşmiş Milletler gününün farkında bile değil.

Evet, bugün 24 Ekim 2008… İkinci Dünya Harbi’nin sona ermesi ile birlikte 24 Ekim 1945 tarihinde kurulan Birleşmiş Milletlerin 63’üncü yılını idrak ediyoruz.

Uzun bir aradan sonra Türkiye, BM Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçildi. AKP, aslında hiçbir özelliği olmayan bu göreve seçilmeyi Türkiye’nin büyük başarısı olarak reklâm etmekten çekinmedi. Hükümet yanlısı medya bu seçimi aynen AB müzakerelerinin başlamasında yaptığı gibi davul-zurna ile karşılayarak halkımızı bir kere saha kandırdı.

Bu görev Türkiye’ye bir şey kazandırmaz, sadece angarya görevlerini arttırtır. Keşke Türkiye, Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip daimi üye olma sıfatını kazansa idi. Aslında Türkiye bulunduğu konum ve sahip olduğu potansiyel güç ile veto hakkına sahip daimi üyelerden biri olduğu takdirde bölge ve dünya barışına katkıları mevcut daimi üyelerden daha çok olabilirdi. Dışişleri Bakanı Babacan çabalarını hiç bir işe yaramayacağı belli olan geçici üyelik için değil, daimi üyelik yönünde arttırsa idi daha yararlı olacaktı. Seçilmese dahi dünya kamuoyu Türkiye’nin kendine yakışır bir işe talip olduğu hakkında bilgi sahibi olabilirdi. Ama bu hususa hiç değinilmedi.

BM Güvenlik Konseyi’nin kararları tek başına veto etme hakkına sahip beş üyesinin dünya güvenliği konusunda başarılı olamadığı geçen 63 yıl içinde defalarca ispatlanmıştır.

Güvenlik Konseyi geçici üyelik statüsünün kaldırılarak, Güney Amerika’dan Brezilya’nın, Avrupa’dan Almanya’nın, Ortadoğu’dan Türkiye’nin, Asya’dan Japonya’nın daimi üye olarak mevcut beş üye ile birlikte görev almaları halinde bölgesel barışa katkıda bulunulurken dünya barışının devamlılığı bugünkünden çok daha iyi olacaktır. Bu konu bugün çeşitli platformlarda dile getirilmeye ve üzerinde fikir üretilmeye başlamıştır.

24 Ekim 2008’de Birleşmiş Milletler kurulduğu günkü etkisini kaybetmiş ve güçlü devletlerin emperyalist saldırılarına kılıf hazırlayan bir kuruluş haline dönüşmüştür.

BM 58. Genel Kurulu toplantısının açılışında konuşan Genel Sekreter Kofi Anan, “Dünyada tek yanlı müdahalelerin ortaya çıkardığı sorunlarla başa çıkabilmek için ortak eylemin gerekli olduğunu” belirtmiştir. ABD'yi de hedef alan Annan, “Endişem odur ki, BM yetkisi olmadan yapılan tek yanlı askeri harekâtlar dünyamızı 'orman kanunu' günlerine geri götürür, tek yanlı ve kanunsuz güç kullanımının yaygınlaşmasına neden olur” demiştir. Annan, “BM desteği aranmaksızın savaş başlatmanın, BM'nin kuruluş gerekçesinin sorgulanmasına da neden olabileceği” uyarısında bulunmuş. Ama ABD bu uyarıları hiçe sayarak Irak’ı işgal etmiştir. 1941’de bu teşkilatın kurulması fikrini ortaya atan ve ilk çalışmaları başlatan ABD ve İngiltere Irak’a saldırı konusundaki baskıcı ve kural dinlemez tutumlarıyla teşkilatın sonunu hazırlamışlardır. Sonunda Birleşmiş Milletler gerek üyeleri nezdinde ve tüm insanların zihinlerinde güvenirliğini tamamen kaybetmiş ve işlevsiz bir örgüt durumuna düşmüştür.

Bugün tarihi ömrünü tamamlamış olarak gördüğümüz Birleşmiş Milletlerin Genel Sekreteri Annan’ın ismini alan Kıbrıs sorununun çözümüne ilişkin Annan Planı’da hem Türk ve hem de Rum tarafınca kabul edilir bulunmamıştır. Bu da BM Organizasyonunun bitişinin bir başka göstergesidir.

Teşkilatın tükenişinin diğer bir göstergesi de uluslararası terörizmin önlenmesi konusunda kendisine düşen önemli görevi algılayamamış ve yeterli önlemleri alamamış olmasıdır. 11 Eylül saldırılarının ardından uluslararası terörizme karşı birlikte ve tek bir organizasyon çatısı altında mücadele etmesini sağlayacak sistemleri BM kuramamıştır.

Birleşmiş Milletler, Uluslararası terörizmin önlenmesi konusunda yaptığı stratejik hata ve öngörüsüzlük ile kendi sonunu hazırlarken, dünyanın da sonunu belirsiz bir karanlığa sürüklemiştir. Oysa Birleşmiş Milletler insanlığın karşılaştığı bütün sorunları çözmek için oluşturulmuş küresel çabaların merkezidir. Bu amaçla teşkilat yapısı içinde faaliyet gösteren 30 değişik kurum vardır. Bu kurumların mensupları dünyanın dört bir yanında görev yapan uluslararası bir sistemi oluşturmuşlardır.

BM ve bünyesindeki kurumlar, dünya insanları arasında insan haklarına saygıyı geliştirmek, sahip olunan doğal çevreyi korumak, bulaşıcı hastalıklarla savaşmak, açlığı ve sefaleti önleyerek insanlığın refahı artırmak ve bir bakıma yoksulluğu azaltmak için çalışmaktadırlar. Diğer taraftan, uluslararası mülkiyet haklarının korunması, kara mayınlarının temizlenmesi, içme suyunun kalitesinin artırılması gibi teknik faaliyetlerde bulunan uzmanlık kuruluşları da günümüz insanının yaşam standartlarının yükseltilmesi için uğraş vermektedirler.

Birleşmiş Milletler kesinlikle devletler-üstü bir teşkilat değildir. Devletlerarası bir örgüt olarak uluslararası dostluk ilişkilerini genişletmek; ekonomik, toplumsal, kültürel alanlarda uluslararası işbirliği sağlamak ve üyelerin dış siyasetlerini yumuşatan bir odak noktası oluşturmak amaçlarıyla kurulmuştur. Fakat bu işlevini bugün yerine getirmekte zorlandığı açıkça belli olmuştur.

Bugün işlevini bitiren bu dev organizasyonunun tamamen ortadan kaldırılması gerekmez. Aksayan bölümlerin yeni bir yapılanma içine sokularak aynen devamının sağlamasında yarar vardır. Değişecek ana kurumlardan biri de Güvenlik Konseyidir. Çünkü bu önemli kurum artık görevini yapamamaktadır.

Güvenlik konseyi’nin yapısı hakkında yukarıda açıkladığım hususu bir kere daha vurgulamak istiyorum. BM kuruluşunun üzerinden geçen süre içinde dünya güç dengeleri çok değişmiştir. Bugün bu dengeler Güvenlik Konseyinde temsil edilmemektedir. Bilindiği gibi; BM Teşkilatının en güçlü organı olan Güvenlik Konseyi’nin veto hakkı olan daimi üyeleri ABD, RUSYA, İNGİLTERE, FRANSA ve Uzakdoğu’daki dengeleri tesis için katılan Çin’den meydana gelmektedir. Yani, 1945’lerin galipleri tarafından oluşturulmuştur. Bu sistem 63 yıl öncesi için doğrudur. 1945’lerin mağlup ülkeleri olan Almanya ve Japonya bugün çok güçlü olmalarına rağmen II’nci Cihan Harbi’nin galip ülkelerinin işgal ordularını topraklarında bulundurmak zorundadır. Bu iki ülkedeki fiili işgale son verilip her ikisinin de Güvenlik Konseyi daimi üyeleri arasına alınmasında yarar mütalaa edilmektedir.

Dünya güç dengeleri üzerinde etkili olabilecek ülkelerden biri de Türkiye Cumhuriyeti Devleti’dir. Yeni kurulan Türk Cumhuriyetleri ile her alanda büyük bir işbirliği ve bütünlük oluşturma potansiyeli olan ve bulunduğu coğrafi konumda vazgeçilemez bir denge unsuru sağlayan Türkiye’nin katılması ile bölgesel güç dengeleri müspet olarak etkilenecektir. Türkiye gibi Güvenlik Konseyine veto hakkı olan daimi üye olarak alınabilecek diğer ülke ise Brezilya’dır. Mevcut potansiyeli ve konumu ile Brezilya Güney Amerika kıtasını kontrol gücüne sahiptir. Bu şekilde 5 daimi üyeli Güvenlik Konseyi yeni dört üyenin katılımı ile daha işlevsel hale getirilebilecektir.

Birleşmiş Milletler bünyesinde yapılacak bir diğer önemli değişiklikte bu teşkilat bünyesinde uluslararası terörü durdurabilecek ve bununla mücadelenin yollarını belirleyecek yeni bir yapılanmanın oluşturulmasıdır. Kanın karşılığı kanla alındığında doğuracağı sonuçların bütün insanlık âlemini karanlığa ve çıkmaza, dünya insanlığını içinden çıkılamayacak bir kaosa sürükleyeceği açıktır. Terörizme karşı ayniyle yapılacak misilleme ile (yani aynı silahla cevap vererek) değil, diyalog içinde diğer ülkelerle işbirliği yaparak çare bulunmalıdır. Uluslararası organizasyon ve müşterek çaba, bu alanda ihtiyaç değil zorunluluktur.

Bu maksatla yeniden yapılanması zorunlu olan BM’nin içinde büyük-küçük ayırımı yapmadan bütün ülkeler Birleşmiş Milletlerin kontrol ve koordinatörlüğünde bir araya gelip uluslararası terörizm konusu masaya yatırılmalıdır.

Devletlerarasında dünyanın neresinde olursa olsun meydana gelecek terör eylemlerine karşı işbirliği ve koordinasyonun sağlanması için Birleşmiş Milletlerin kontrol ve koordinatörlüğünde görev yapan yeni teşkilatlar oluşturulmalıdır.

Sonuç olarak; Birleşmiş Milletler yeniden kurularak hayatiyet kazanmalıdır. Dünyanın buna şiddetle ihtiyacı vardır.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
24 Ekim 2008 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale