Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Bir memlekette adalet olmazsa, o memlekette anarşi var demektir. Orada hükümet yok demektir. Adalet kanunlarla icra edilir. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1923)
Önce sorunun cevabını verelim. Ak Parti aklanmadı. Aksine iddianamede isnat edilen suçu işlediği vurgulandı. Yani, “laiklik karşıtı faaliyetlerin odağı haline geldiği” hukuk sistemi içinde resmen tescil edildi.
Cumhuriyet tarihinin en sıcak yazlarından birini yaşıyoruz. Bu sıcaklık doğal olarak mevsim sıcaklığı değil, milletimizi topyekûn sarsan olayların sıcaklığı. Ergenekon ve Ak Partinin kapatılma davası, birbiri peşi sıra kalkan şehit cenazeleri, ekonomideki kötüye gidiş, işsizlik ve nihayet Güngören’de atılan bombalar ve diğerleri..
Anayasa Mahkemesinin 28 Temmuz günü başlayan Ak Parti’nin kapatılmasına ilişkin dava görüşmeleri üç gün aralıksız devam etti. Güngören’deki kanlı terör baskını dahi bu mahkemenin ağır gündemini arka plana atamadı. Medya bir taraftan terör baskınını gündeme taşırken tam kadro ile Anayasa Mahkemesinin önünde mevzilendi. Parti kapatma davalarından tecrübeli medyanın bekleyişi uzun sürmedi. 30 Temmuz saat 18.00’de başkan Haşim Kılıç beklenen açıklamayı yaptı; “ Ak Parti kapatılmayacaktır. Kapatılmadığı için cezalandırılması istenen 71 kişi görevlerine devam edeceklerdir. Fakat devletten aldığı hazine yardımının yarısı kesilecektir.”
İçinde bulunduğumuz belirsizlik ortamı ve bunun yarattığı olumsuzluklar göz önüne alındığında bu karar tarihi bir karardır. Türk adaleti için gerçek bir başarıdır. Gelişmekte olan Türk demokrasisinin önü kesilmediği için de önemli bir kazanımdır.
Kararı muhalif kesim ihtiyatla karşılarken Ak Parti kanadında çılgınca bir sevinç meydana geldi. Bu sevince Ak Partiyi başından beri destekleyip yargı mensuplarını kıyasıya eleştiren batılı kaynaklar da ortak oldu.. Peki, bu karar gerçekten sevinilecek bir karar mıdır? Şimdi bunu irdeleyelim.
Kanaatimce bu karar Ak Parti konumundaki bir iktidar partisi için verilebilecek en ağır karardır. Parti aklanmamıştır. Bilakis yüce mahkemenin 11 üyesinden 10’u tarafından suçlu bulunmuştur. Ama kapatılmayarak yarattığı toplumsal kargaşa’nın yıkıntıları altında milleti bırakarak saha dışına kaçması da engellenmiştir. Mazlum durumuna düşürülerek bundan kazanç sağlamasının önüne geçilmiştir. Bu kararla, “Ak parti olarak memlekette reformlar yapıyorduk. Ekonomi aslında çok iyiydi. Ama kapatarak bizim hizmetlerimizi durdurdular” şeklindeki söylemleri elinden alınmıştır. Bir bakıma yarattıkları enkazın tamir görevi yine kendilerine verilmiştir.
Şimdi olaylara biraz geriden bakalım. 22 Temmuz 2007 seçimlerini müteakip Ak Partinin toplumsal tansiyonu yükseltme çabaları milletin gözünden kaçmamıştır. Her alandaki başarısızlıklarını örtmek amacıyla partinin kapatılması için adeta parti üst yönetimi el birliği ile çalışmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının açtığı kapatma davasını müteakip sadece parti yöneticilerinin yaptığı söylemler alt alta toplandığında partinin kapatılmasını önleyecek bütün sistemler çökertildiğini görebiliriz. Adeta bu parti savunma sürecinde “bizi kapatın” diye yalvarmıştır. Bir bakıma Ak Parti, biran önce iktidar sorumluluğundan kaçmak için her türlü çabayı göstermiştir. Yargıya savaş açılmıştır. Bu savaşa dış desteklerde bulunmuştur. Doğal olarak bu belirsiz ortam ekonomi başta olmak üzere her alanda geriye gidişi hızlandırmış ve ülke yönetilemez hale gelmiştir.
Sonunda yargı kararını vermiştir. Ve kapatılmama kararı asla bir başarı değildir. Aksine, iddianamedeki olayların doğruluğu kabul edilerek Ak Partinin irtica odağı haline geldiği resmen tescil edilmiştir. Bu tespit gerçektir ve süreklidir. Şimdi bundan sonraki süreçte Ak Parti böyle olmadığını ispat etmek durumundadır. Çünkü başsavcı her zaman taleplerini yenileyebilecektir..
Bu ne sevinilecek ne de yerinilecek bir durumdur. İktidar partisi'nin ders alması gereken bir karar ortadadır. Bu, laik cumhuriyet aleyhindeki eylemlerden dikkatle kaçınılmasını gerektiren bir karardır. Ak Parti yönetimince bu gerçek iyi algılandığı ve ders alındığı takdirde karar Türkiye'nin lehine olacaktır ve Türkiye'nin geleceğini iyi günler bekleyecektir.
Şimdi AKP’nin bundan sonraki eylemlerinde rejimle uzlaşması gereği ortaya çıkmıştır. Çünkü Anayasa Mahkemesi kararıyla Ak Partinin rejime karşı tutum içinde olduğunu ortaya koymuştur. Mahkemenin "AKP'nin demokratik ve laik Cumhuriyete karşı faaliyetlerin odağı olduğunu" kabul ederek maddi yönden cezalandırılması kararını alması en az kapatma kararı kadar ağır bir yaptırım olarak değerlendirilmelidir.
Mahkeme karar verene kadar suçsuz olduklarını iddia eden Ak Parti yönetimi bundan böyle bu söylemlerini kullanamayacaktır. Eğer kapatılsa idi. Ak Parti tarihe karışarak iktidardan uzaklaşacak ve yerine kurulacak yeni bir parti ile Ak Partili kadrolar sıfırdan şaibesiz olarak iktidarda kalmaya devam edeceklerdi. Oysa şimdi iktidarda laiklik karşıtı odak olduğu mahkemece belirlenmiş ve parti üst yönetiminin siyasi yasaklı olması istenmiş bir parti vardır. Bu çok özel ve şimdiye kadar cumhuriyet tarihimizde benzeri görülmemiş bir durumdur ve Ak Partinin bundan sonra işi çok daha zordur.
Burada kazanan devletin temeli durumundaki yargı olmuştur. Yargı, ülkede hukuk kurallarının hâkim olduğunu en üst düzeyde vurgulamıştır.
Ak Parti bu karar ile şimdi eskisinden çok daha dikkatli bir tutum içine girmek, türban konusu dâhil dinci söylemlerine çok ciddi sınırlamalar getirmek zorundadır. Anayasa Mahkemesinin kararı adeta Demokles’in kılıcı gibi Ak Parti yönetiminin önünde duracaktır. Ak Partinin başarılı olmaktan başka şansı yoktur. Gelinen durum, halkımız ve ülkemiz için bu davanın en büyük kazanımı olarak görülmelidir.
Sonuç olarak; Bu karar ile siyasi belirsizlikler ortadan kalkmıştır. Erken seçim dâhil her türlü istikrarsızlık bulutları şimdilik dağılmıştır. Sanıyorum ki, Ak Parti kadroları ülke yönetiminde sadece arkasındaki büyük halk desteğinin değil, hukuk düzeni içinde uzlaşma ve diyalog kavramının da yer aldığını bir kere daha anlamıştır.
Bu davanın kazananı önce hukuk, sonra devletimiz ve milletimiz olmuştur. Her şeyin 30 Temmuz’dan daha iyi olması diliyorum. Ak Partinin tecrübeli kadrolarının önümüzdeki süreci çok iyi değerlendireceklerine inanıyorum..
Dr. Tahir Tamer Kumkale 1 Ağustos 2008 Cuma |
|
|