Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Atatürkçü Düşünce Sistemi - 18 |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Bugünün ihtiyaçlarına uygun kanun yapmak ve onu iyi tatbik etmek refah ve ilerleme vasıtalarının en mühimlerindendir. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1925)
TÜRK MİLLETİNİ İÇİNE DÜŞTÜĞÜ GÜVEN BUNALIMINDAN ÇIKARACAK TEK ÇARE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNE SAHİP ÇIKMAKTIR (18)
“Atatürkçü Düşünce Sistemi” ile ilgili bilgilendirme çalışmalarına ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN YASAL DAYANAKLARI’nı anlatarak devam ediyorum...
Atatürkçü Düşünce'nin temel kavramlar olarak yer aldığı 1982 Anayasasının ilk altı maddesini açıklamıştım... Şimdi diğer maddeler üzerindeki çalışmamızı sürdürüyoruz... - ANAYASANIN BAŞLANGIÇ BÖLÜMÜ,( Açıklandı) - MADDE-2 : CUMHURİYETİN TEMEL NİTELİKLERİ,( Açıklandı) - MADDE-4 : DEĞİŞTİRİLEMEYECEK HÜKÜMLER,( Açıklandı) - MADDE-42 : EĞİTİM VE ÖĞRETİM HAKKI VE ÖDEVİ,(Açıklandı) - MADDE-58 : GENÇLİĞİN KORUNMASI( Açıklandı) - MADDE-81 : MİLLETVEKİLLERİNİN ANT İÇMESİ ( Açıklandı) - MADDE-103: CUMHURBAŞKANI'NIN ANT İÇMESİ (açıklandı) - MADDE-134: ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU - MADDE-174: İNKILAP KANUNLARININ KORUNMASI ----------------------- Anayasanın buraya kadar incelenen Başlangıç, 2, 4, 42 ve 58 nci maddelerinde Cumhuriyetin temel dayanağının Atatürkçü Düşünce olduğu açıkça vurgulandığına ve bütün Türk Milleti'nin Atatürkçü olarak eğitilmelerinin emredildiğine dikkat çekilmiştir.
81 ve 103 ncü Maddelerde de belirtildiği gibi Anayasamız; Atatürkçü Düşünce Sistemini ülke yönetiminde temel esas olarak almış, YASAMA görevini yürüten milletvekillerinin ve YÜRÜTME'nin başı olan Cumhurbaşkanının yeminlerinde yer vererek bu düşünceyi devletin yönetiminde hakim unsur olarak yerleştirmiştir.
Peki bu düşünce sistemi bilimsel olarak nasıl ortaya çıkarılacaktır? Kimler bunu bulup bilimsel metotlarla halkın uygulamasına ve devletin işleyişine dahil edecektir.? Bu konuda yapılan ve yapılamayanları ve uygulamanın başarısını kimler kontrol ve denetleyecektir. İşte bütün bu soruların cevabını da yine Anayasa içinde buluyoruz.
1982 Anayasası ile ilk defa ülke gündemine giren Atatürkçü Düşünce'nin; bilimsel metotlarla araştırılıp bütün yönleri ile ortaya çıkartılmasını sağlayıp bu düşünceyi sistemleştirecek, bilahare ortaya çıkan her görüşün Türk milletinin günlük hayatında uygulayabileceği basit kurallar haline dönüştürülmesini yine bilimsel metotlarla bulacak, daha sonra bu yapılanların sürekliliğini takip edecek, kontrol ve denetleme ile elde edilecek verilerin bu düşüncenin gelişmesi için geri besleme yoluyla sisteme dahil edilmesini sağlayacak yepyeni bir kurul meydana getirilmiştir.
ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU adıyla Anayasamıza giren bu yeni kuruluşun asli görevi Atatürkçü Düşünceyi araştırıp bulmak ve bunu uygulama alanına sokmaktır. Ayrıca bu konuda yapılacak bütün çalışmaları koordine etmek görevi de bu kuruma verilmiştir. İşte bunları düzenleyen 134 ncü Madde aynen şöyledir.
-- MADDE 134 : (ATATÜRK KÜLTÜR, DİL VE TARİH YÜKSEK KURUMU) " ... Atatürkçü Düşünceyi, Atatürk ilke ve inkılaplarını, Türk kültürünü, Türk tarihini ve Türk dilini bilimsel yoldan araştırmak, tanıtmak ve yaymak ve yayınlar yapmak amacıyla; Atatürk'ün manevi himayelerinde, Cumhurbaşkanının gözetim ve desteğinde, Başbakanlığa bağlı; Atatürk Araştırma Merkezi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu ve Atatürk Kültür Merkezinden oluşan, kamu tüzel kişiliğine sahip "Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu" kurulur."
Bu maddeden de anlaşılacağı gibi, bugüne kadar tabu olarak kabul edilip tek kelimesine dahi dokunulamayan Atatürkçü Düşünce, Atatürk İlke ve İnkılapları ile Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği bütün sözleri ile Gazi'nin bu sözlerle ilgi uygulamaları bilimin tarafsızlığı altında tartışmaya açılmıştır.
İncelenecek, araştırılacak, iyi ve kötü yönleri tartışılacak, neden ve nasılları derinliğine tetkik edilecek, güncel konularda karşılaştığımız ve Türk toplumunun istek ve ihtiyaçlarını düzenleyecek yeni kurallar bugüne kadar Atatürkçü Düşünce konusunda oluşan bilimsel veriler ışığından yeniden ortaya çıkartılacaktır.
Dün tartışılması yasaklanan ve ceza ile korunan Atatürk'ün düşünceleri bu defa bilim adamlarının her türlü tartışmasına açılmıştır. Ve bu uygulama ile düşüncenin durağan kalması önlenecek, devamlı güncellenerek çağdaş toplumun gereklerine göre yeniden dizayn edilecektir. Sonunda, Gazi'nin ölümünün üzerinden geçen 66 yıl içinde teknolojinin gelişmesine bağlı olarak Türk toplumunun günlük yaşantısında ortaya çıkan yeni ihtiyaçlar için bir fikri bütünlük çerçevesi dahilinde yeni fikirler üretilmiş olacaktır.
Bu çalışmaları yapmak için 2876 Sayılı Kanunla oluşturulan Atatürk Araştırma Merkezinin görev sorumluluklarına daha sonra detaylı olarak değineceğiz.
Atatürkçü Düşüncenin bilimsel metotlarla bulunması ve sistemleştirilmesi sorunun çözümüne yetmemektedir. Bu sistemin başlangıç noktasıdır. Önemli olan düşünceyi uygulama alanına, yani halkın yaşantısına sokmaktır. İşte burada da bilimsel metotler devreye girecektir.
Bilim adamlarımız yapacakları Master ve Doktora çalışmaları ile ortaya çıkaracakları düşüncenin her cümlesini titizlikle inceleyerek şu soruların cevaplarını bulacaklardır... - Bu düşünceyi insanlarımızın günlük yaşantılarında nasıl ve nerede kullanabiliriz? - Hangi kurumlara bu konuda ne gibi görevler düşmektedir? - Yapılan faaliyetler birbiri ile nasıl koordine edilecektir ve kurumlar arası koordineyi kimler sağlayacak ve nasıl sağlayacaktır? - İnsanlar dışarıdan empoze edilen bu fikirleri bir dayatma gibi algılamadan nasıl kendileri benimseyip sahip çıkacaklardır? - Düşüncenin uygulamaya sokulmasında nasıl bir sıra ve zamanlama kullanılacaktır? - Uygulamalardan doğan tepki davranışları kimler tarafından takip edilecek, toplanan veriler nasıl geri besleme yapılacak ve yeniden düzeltilerek sisteme sokulacaktır ?
İşte bütün bunlar plan ve proğramlı çalışmayı, koordineli ve sistemli gayreti ve nihayet yeterli zamanı gerektirmektedir. Kanun çıkalı 23 yıl olmuştur ve bu yeterli bir zamandır. Kurumlar oluşturulmuş, heyetler kurulmuş, sorumluluklar tayin edilmiştir.
Sonuçta meydanı sahte Atatürkçülerle doldurulmasına seyirci kalmaktan başka somut olarak ortada yapılan bir şey görünmemektedir.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 17 Ocak 2005 Pazartesi |
|
|