Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Atatürkçü Düşünce Sistemi - 14 |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Ben ölürsem necip (asil) milletimizin beraber yürüdüğümüz yoldan asla ayrılmayacağına eminim. Bununla müsterihim (görevini yapmanın huzur içindeyim) (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1926)
TÜRK MİLLETİNİ İÇİNE DÜŞTÜĞÜ GÜVEN BUNALIMINDAN ÇIKARACAK TEK ÇARE ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNE SAHİP ÇIKMAKTIR (14)
"Atatürkçü Düşünce Sistemi" ile ilgili bilgilendirme çalışmalarına devam ediyorum;
ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİNİN YASAL DAYANAKLARI;
Bilindiği gibi tam 12000 yıldır tarih sahnesinde boy gösteren Türk Milleti, (1) bu uzun süre içerisinde üç kıt'ada değişik büyüklükte ve sürede 123 müstakil ve bağımsız devlet kurmuştur. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan, Kırgısiztan ve Kazakistan ile birlikte bu sayı 129'a yükselmiştir.
Türk milletinde devlet olma ve devlet kurma hasleti çok gelişmiştir. Çok kısa ömürlü ve az nüfuslu Türk Beyliklerinin yanında, altıyüz yıl üç kıt'ada hakimiyet kuran ve dünyaya hükmeden cihanşümûl Osmanlı İmparatorluğunu da yine bizim atalarımız kurmuşlardır.
Orta Asya Türk toplumlarında, toplumun en gelişmiş şekli olarak görülen devlet (il); "SİYASİ BAKIMDAN ÖRGÜTLENMİŞ MİLLET" olarak tanımlanır. Genel olarak Türklerin kurdukları devletlerde dört temel unsur önem kazanır.
Bunlar; coğrafi bütünlük, kültürel birlik, bağımsızlık ve kabile birlikleri arasında ortak töre düzeninin oluşturduğu merkezi yönetimdir. Bu özellikler ana hatları ile değişmeden günümüze kadar devam etmiş ve tarihteki Türk devletlerinin oluşmasında başlıca aranan özellikler olmuştur. (2)
Biliyoruz ki modern sosyoloji biliminde devlet olmanın üç değişmez temel şartı vardır. Bunlar birbirini tamamlayan ögelerdir. Birisinin olmayışı devlet olma vasfını tamamen ortadan kaldırır. GÖKTÜRK İmparatorluğunda yaşatılan KUTLU DEVLET, KUTLU TOPRAK ve KUTLU BİR HALK karakteri Türk devlet anlayışının temelini meydana getiren üç önemli unsurdu.( 3 )
Günümüzde ise devletin oluşumunda önce VATAN dediğimiz, uğruna kan dökülen , can verilen sınırları belli olup uluslar arası antlaşmalarla üzerinde yaşayan topluluğa ait olduğu kabul edilmiş toprak parçası bulunacaktır. Yani devletin yerküre üzerinde karası-havası ve denizi ile birlikte bir bütün teşkil ederek yaşayabileceği bir mekanı olacaktır.
İkinci olarak bu topraklar üzerinde yaşayan ve millet olma vasfına erişmiş bir İNSAN TOPLULUĞU bulunacaktır. Üçüncü olarak bu millet uzun yıllar bir arada yaşamanın kendilerine kazandırdığı kurallar çerçevesi içinde kendi belirledikleri bir OTORİTE tarafından yönetilecektir. Bu otorite; bir kıral, bir komutan, bir din adamı v.s olabilir. Toplumun içindeki bir küçük alt grubun temcilcileri olabilir. Veya bugün adına demokrasi dediğimiz halkın bizzat kendi kendini idare ettiği parlamenter demokratik bir sistem olabilir.
Aslında devleti meydana getiren en önemli unsur bu seçilmiş OTORİTE'dir. Çünkü halk her zaman her yerde vardır. Toprak ta vardır ve hiç değişmeden aynen durur. Bir toprak üzerinde hedefsiz insan topluluklarının bir arada bulunması devleti meydana getirmez. Devlet için; mutlaka bir otorite altında bir arada ayni müşterek hedefler altında yaşama azim ve iradesinin bulunması şartı vardır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti; Lozan Barış Antlaşması ile Uluslar arası hukuk kurallarına göre sınırlarının dünya devletleri tarafından resmen tanınmasını müteakip, 29 EKİM 1923'ten itibaren Anadolu ve Trakya toprakları üzerinde egemen bağımsız devlet olarak hayatiyetini sürdürmektedir.
Yönetim bir kurallar zinciridir. Bu zincirin halkaları birbirini tamamlar. Yönetimin kurallarını kanunlar koyar. Kanunları ise yönetmek için seçilen irade yapar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti hudutları içinde yaşayan Türklerin yaşamlarını yönlendiren kanunlar; 23 Nisan 1920'den beri Türk Milleti adına seçilen temsilcilerin bir araya geldiği Türkiye Büyük Milet Meclisi çatısı altında milletin gerçek vekilleri tarafından milletin tamamı adına oluşturulur. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kanunları yaparken gözönünde bulundurduğu bir tek kaynak vardır. Bu kaynak milletin çoğunluğunun oyu ile kabul edilerek ortaya konulmuş Anayasa'dır.
İşte bütün yasalar bu Anayasanın öngördüğü temel esaslar içinde ve bu anayasaya uygun olarak yapılmak zorundadır. Eğer yapılmaz ise bu yasaların geçerliliği olmaz. Anayasa Mahkemesi derhal bu yasanın yürürlüğünü durdurmakla yükümlüdür,
Bütün bu bilinen ders verir şeklindeki sözleri neden söylüyorum?... Doğal olarak bu söylemlerimin Atatürkçü Düşünce Sistemi ile birebir ve doğrudan ilgisi var da, onun için vurguluyorum
Halen kullandığımız Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası 7 Kasım 1982 tarihinde halk oyuna sunulmuş ve halkımızın % 92 kabul oyu ile kanunlaşarak yürürlüğe girmiştir.
Bugün devletimizin çatısını teşkil eden ve 2709 sayılı kanun ile kabul edilen 1982 ANAYASASI, şimdiye kadar ne bizde ve ne de dış ülkelerde benzeri olmayan bir şekilde bir fikri temele ve bir ana düşünceye dayandırılmıştır.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Anayasası; ATATÜRK İLKELERİ ve ATATÜRKÇÜ DÜŞÜNCE SİSTEMİ temeli üzerine inşa edilmiştir. Anayasmız gücünü Atatürk İlkeleri ve Atatürkçü Düşünce Sisteminden almaktadır. Bu Anayasa ile getirilen bütün kurallar bu fikri temele oturtulmak mecburiyetindedir.
İşte bunun içindir ki demokratikleşme adı altında ve Uyum Yasaları perdesi ardına gizlenerek baskı ile yaptırılan bütün Anayasa değişikliklerinde hedef bu fikri temelin sulandırılması ve nihayet kaldırılması gayretlerine yönelik olmaktadır. ----------------------------------
(1) Ertuğrul Zekai Ökte; BEN BİR TÜRKÜM, Belge Yayınları, İstanbul, 1995, Sayfa: 30 (2) Ertuğrul Zekai Ökte; BEN BİR TÜRKÜM, Belge Yayınları, İstanbul, 1995, Sayfa: 18 (3) Prof.Dr. Aydın Taneri, TÜRK KAVRAMININ GELİŞMESİ, Ankara Ü.Türk İnk.Tar.Ens. Yay. No:1,1983, Sayfa: 56
Dr. Tahir Tamer Kumkale 12 Ocak 2005 Çarşamba |
|
|