Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Makedonya Cumhuriyeti Yunanistan'ı neden rahatsız ediyor? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Bağımsızlığı için ölümü göze alan millet, insanlık haysiyet ve şerefinin icabı olan bütün fedakarlığı yapmakla teselli bulur... (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1927)
1995 yılında Silahlı Kuvvetler Akademisindeki öğretim üyeliğim esnasında öğrencim olan Makedonyalı Kurmay Albay Dragan Andrewski ile iyi bir dostluk kurmuş ve kendini iyi yetiştirmiş bu eski Tito subayı ile dünya meseleleri üzerinde epeyce fikir alışverişinde bulunmuştuk. Bağımsızlık ilanlarının yersiz ve zamansız olduğunu, nüfus-toprak-güvenlik açısından dört taraftan kendilerinden talepleri olan ülkelerle çevrili bu küçük devletin hür ve bağımsız olarak ayakta kalmasının çok zor olacağını anlatmışım. Nitekim geçen on yıl içinde bölgede kaos ve kargaşa hiç bitmedi. Makedonya her zaman bir sorunlar merkezi oldu.
O günlerde Makedonya'nın düzenli bir ordusu da mevcut değildi. Eski Yugoslav Ordusundan kalanlarla yeni bir Silahlı Kuvvetler oluşturmaya çalışıyorlardı. Her şeye yeniden başlamak zorunda idiler. Bu kapsam içinde bütün subayları Harp Akademileri bünyesinde açılan özel kurslarından geçiyorlardı.
Şurası muhakkak ki Andrewski (sonradan Makedonya Genelkurmay Başkanı olduğunu duydum) iyi yetişmiş kültürlü bir subaydı, ve ben öğretmenliğini yaptığım diğer Makedon subaylarının şahsında Makedon halkının kültürlü kişiler olduklarına tanık oldum. Fakat tamamen dışa bağımlı, dört taraftan düşmanlarla çevrili küçük ülkenin tek başına savunulması ve ordusunun devamlılığının sağlanması asla mümkün değildi.
Bu bakımdan bu ülkenin uygulayacağı en tipik siyaset, bütün komşuları ile çok yönlü siyasi ilişkiler kurmak ve komşuların birbiri ile olan anlaşmazlıklarından yararlanmak olmalıydı. Çünkü bugün Yunanistan, Sırbistan, Arnavutluk ve Bulgaristan bağımsız Makedonya Cumhuriyeti toprakları üzerinde tarihi hakları olduğunu iddia etmektedir. Bu ülkeler asıl Makedonya'nın kendi toprakları üzerinde bulunduğunu ve bağımsız Makedonya halkının ırken kendilerinden olduğunu ileri sürmektedirler. Bu husus içinden çıkılamaz bir sorunlar yumağını çağrıştırmaktadır.
Bugünkü Makedonya Yugoslavyanın parçalanmasını müteakip 17 Eylül 1991'de bağımsız olmuş, Başşehri Üsküp olan bir buçuk milyonu biraz aşan nüfuslu, 245713 Km.kare büyüklüğünde bir ülkedir. Makedonya'nın bağımsızlığını ilk tanıyan ülke Türkiye'dir.
Aslında Makedonya dünya tarihinde yer tutan Büyük İskender'in memleketidir. Makedonya ismi Yunanistan, Bulgaristan ve Arnavutlukta bir bölgeye verilen addır.
Yunanistan, Makedonya'ya ve tarihi Büyük İskender'in mirasına da sahip çıkmak için Kuzey Yunanistan'ı Makedonya olarak isimlendirmektedir ve bağımsızlığını ilan eden yeni devleti Makedonya Cumhuriyeti olarak tanımamakta ve onu "Eski Yugoslavya Makedonya Cumhuriyeti" olarak isimlendirmektedir. Bu isteği AB içinde de taraftar bulmuştur.
Makedonya, bağımsız olduğu günden beri iç karışıklıklardan kendini kurtaramamıştır. Yunanistan'ın anlamsız tutumu yüzünden BM'e üye olup da kendi ismi ile tanınmayan tek ülkedir.
İşte bu sorunlar yumağı olmuş küçük ülkeyi İkinci Bush yönetimi ilk dış icraatı olarak ele almış ve tanıdığını açıklamıştır. Ve Yunan hükümetinin itirazlarına rağmen, Makedonya'yı kendi anayasal adı olan "Makedonya Cumhuriyeti" olarak tanıdığını ilan etmiştir. Amerikan Dışişleri Bakanlığının bir sözcüsü kararın gerekçesi olarak; Amerika'nın Makedonya'nın kendi sınırları içinde farklı etnik yapılara dayalı demokratik bir devlet anlayışına bağlı olmasına verilen desteği göstermek istediğini belirtmiştir.
Bugüne kadar ABD'de, Yunanistan'ın isteğine uyarak bu ülkeyi "Eski Yugoslav Makedonya Cumhuriyeti" olarak tanımaktaydı. Bunun nedeni de Yunanistan'ın, "Üsküp hükümetinin büyük Makedonya hayalleri içinde bulunduğu ve Makedonya'nın Kuzey Yunanistan'daki Makedonya bölgesiyle aynı ismi almak istemesinin altında yayılmacı emelleri olduğu tezlerine" inanmış görünmesi idi.
Şimdi Türkiye ile birlikte Makedonya'yı anayasal adıyla tanıyan ikinci Nato ülkesi olan ABD'nin ardından diğer Nato ve AB ülkelerinin tanıması beklenmektedir. Aslında ABD'nin bu tanıma kararı sürpriz değildir. Geçen ay Üsküp'te imzalanan ABD-Makedonya savunma anlaşmasının "Makedonya Cumhuriyeti" adıyla imzalanması bu doğal sonucu gösteriyordu.
Yıllardan beri Makedonya'nın kendi anayasal adıyla tanınmasını engellemek yolunda mücadele veren Yunanistan, ABD'nin kararını gerek hükümet ve gerekse sivil toplum kuruluşları vasıtasıyla protesto ederek büyük bir tepki göstermiştir. Yunanistanın bu tepkisi bazı AB ülkeleri tarafından olumlu destekler de almıştır.
Avrupa Parlamentosu Başkanı Josep Borell, ABD'nin, eski Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya'yı "Makedonya Cumhuriyeti" adıyla tanımasını üzüntüyle karşıladığını açıklamış, ABD'nin AB'ye danışmadan tek taraflı olarak böyle bir karar almış olmasından duydukları rahatsızlığı dile getirmiştir. Yunan basınında Hollanda ve Almanya Başbakanlarının ABD'nin bu tavrını desteklemedikleri yönündeki beyanatları yer almıştır.
Fakat bu çabaların hepsi boşunadır. ABD Balkanlarda ağırlığını koymaya devam etmektedir. Yunanistan'ın mevcut durumu kabullenmekten başka yapabileceği fazla bir şey yoktur. Burada ABD'nin Makedonya Cumhuriyeti'ne verdiği destek çok önemlidir. Kendisini dört bir yandan topraklarında hak iddia eden komşularına karşı yalnız başına savunmaktan aciz olan Makedonya şimdi kendisine iyi bir müttefik bulmuştur. Yakın bir gelecekte ABD'nin Makedonya toprakları üzerinde kuracağı üslerle AB'nin ve bilhassa Almanya'nın güney istikametindeki gelişmesi kontrol altına alınabilecektir. ABD hem sorunlu bir bölgenin sorununa çare bulmuş ve hemde bölgedeki konumunu güçlendirmiştir.
Şimdi Yunan basınında ABD'nin Makedonya Cumhuriyeti'ni resmen tanımış olmasının Washington- Atina ilişkilerini olumsuz yönde etkileyeceği dile getirilmektedir. Diğer taraftan, Yunanistan Başbakanı Karamanlis'in Makedonya'nın AB ve NATO üyelikleri için yapacağı başvuruları veto edeceğini bildirdiğine dair haberler de yer almaktadır.
Sonuç olarak; Balkanlarda sorunlu bir bölgenin sorunu daha çözülmüş ve ABD, AB karşısında bir mevzi daha kazanmıştır. Türkiye'nin bu safhada ABD ve AB arasındaki hassas dengeyi iyi takip edip kendi yararına değerlendirmesi gerekmektedir...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 2 Aralık 2004 Perşembe |
|
|