Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım



|
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin gücünü arttırmalıyız |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini,dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktan ibaret olan vazifeni her an ifaya hazır ve âmâde olduğuna benim ve Büyük Milletimizin tam bir inan ve itimadımız vardır. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1938)
TÜRKİYE'Yİ HEDEF ALAN İÇ VE DIŞ TEHDİTDEVAM ETTİĞİ SÜRECE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ MUHAREBE GÜCÜNÜ ARTTIRMAK ZORUNDADIR...
Yukarıda yer verdiğim Atatürk'ün Türk Ordusunun görevlerini belirleyen ibarelerinin yer aldığı sözleri; "ATANIN DEĞİŞMEYEN MESAJI" adı altında Türk Silahlı Kuvvetlerinin bütün kurum ve kuruluşlarında görülebilecek yerlere asılmıştır. Ayrıca bütün rütbeli personele günlük hizmetlerinde not tutmaları maksadıyla dağıtılan ve bir yıl boyunca ellerinden düşmeyen Silahlı Kuvvetler Muhtırası'nın kapağındaki Mareşal üniformalı Atatürk resminin arkasında da bu değişmeyen mesaj yer almaktadır.
Türk Silahlı Kuvvetleri personeli görevinin ne olduğunu kanun ve yönetmeliklerden önce bu metinden öğrenir ve buna daima sadık kalmak için uğraş verir. Atanın Silahlı Kuvvetlere verdiği değişmez görev çok açık ve sarihtir. Bu görev; "Türk vatanının ve Türk'lük camiasının şan ve şerefini, dahili ve harici her türlü tehlikelere karşı korumaktır". Bu dün böyle idi, bugün de böyledir. Türk Milleti hür ve bağımsız olarak bu topraklarda yaşadığı sürece de böyle kalacaktır. Türk Silahlı Kuvvetlerinin her kademesinde görev yaparak emekli olan ben bunu böyle görüyorum. Ve bugün görevi devrettiğimiz muvazzaf askerlerin de bu bilinç ile görev yaptıklarını değerlendiriyorum.
Bu konuyu hatırlatmamızın çok önemli bir sebebi var... Çünkü bugünlerde Türkiye'nin gündeminde Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'ün yaptığı bir konuşma üzerine yapılan spekülatif değerlendirmeler vardır. Bu görüşler İnternet kanallarında elden ele pervasızca dolaştırılmaktadır. Ve bu yanlış değerlendirmeler Türk Silahlı Kuvvetlerini yaralamakta, halkının gözünde Türk ordusunu küçük düşürmekte ve düşmanlarımızı sevindirmektedir.
Bu konular aydın çevrelerde tartışılmanın dışında, bugün en güvenilir teşkilat olarak Silahlı Kuvvetleri gören ekonomik bunalımın doruğunda bulunan geniş halk kitleleri tarafından da konuşulmaya başlanmıştır. Ne demişti Sayın Genelkurmay Başkanı; "Uzun yıllar boyunca terörizmden çekmiş ve bu alanda dünyanın en deneyimli ülkelerinden biri olarak biz, terörizm tehdidinin temel endişe kaynaklarımızdan biri olarak kalmaya devam edeceği gerçeğinin farkındayız. Türkiye, artık ülkelerin birbirine karşı tehdit oluşturduğunu düşünmüyor. Şu an için tüm ülkelere karşı en büyük tehdit terörizmdir."
Genelkurmay Başkanı'nın "Türkiye'nin başka ülkelerden tehdit beklemediğini" vurgulayan bu düşünce tarzı NATO'nun yeni savunma stratejisini ve görevini anlatmaktadır. Bilindiği gibi SSCB ve Varşova Paktı'nın dağılmasını müteakip bu tehdide karşı oluşturulan NATO'nun işlevini sona erdirmesi gerekirken, bu yapılmamış yeni tehdit odakları aranmıştır. Öncelikli olarak "Radikal İslam ve Bölgesel Belirsizlikler" tehdit olarak alınmışken, 11 Eylül saldırılarını müteakip "Uluslararası Terörizm" birinci öncelikli tehdit olarak ABD tarafından ilan edilirken NATO'da kendi tehdit algılamasını buna göre revize etmiştir.
NATO ülkelerinden biri olarak bağlı bulunduğu paktın tehdit algılamasını tekrarlamak Türkiye Cumhuriyeti Genelkurmay Başkanı tarafından NATO toplantılarında dile getirilmesi doğal karşılanabilir. Fakat son derece tehlikeli bir coğrafyada, etrafın kan ve ateş çemberi ile çevrili olduğu bir konumda bulunan Türkiye Cumhuriyeti Devletinin tehdit algılaması ve açıklaması bu olmamalıdır.
Bu bakımdan sırf bu sözlere dayanarak kamuoyunda tartışılan ve bir kısmını aşağıya aldığım soruların cevabının başkalarınca değil, sözün sahibi tarafından verilmesi gerektiğine inanıyorum. Yanlış anlamalara imkan vermemek için Sayın Genelkurmay Başkanından Türk kamuoyunu doyurucu bir açıklama bekliyorum. Bu açıklamaya şu günlerde şiddetle ihtiyacımız olduğunu değerlendiriyorum...
İşte kamuoyunun gündeminde tartışılan sorulardan birkaçı;
1. Türkiye'yi tehdit eden bir ülke yok ise;Türk Ordusu tarafından tehdit olarak herhangi bir ülkenin algılanmadığı bir ortamda Kara-Deniz-Hava Kuvvetleri ile Jandarma Genel Komutanlığı gibi güçlü bir teşkilattan oluşan TÜRK Silahlı Kuvvetleri hangi hukuki dayanak ile varlığını sürdürmektedir? 2. Tehdit yoksa; Hâlâ yapılmakta olan ve devletimizin mevcut borçlarını arttıran büyük meblağlı savunma ihalelerine neden devam edilmektedir ? 3. Tehdit yoksa; Her yıl periyodik olarak planlanan ve büyük masraflar gerektiren uluslararası ve milli düzeydeki askeri tatbikatların uygulanmasına gerek var mıdır ? 4. Tehdit yoksa; yüzlerce savaş uçağından oluşan uçak filolarımız, geliştirme projeleri devam eden binlerce tankımız, zırhlı muharebe araçlarımız, toplarımız ve yüzlerce savaş gemisine, beslenen 750000 askere harcanan milyarlarca dolara gerek var mıdır? 5. Tehdit yoksa; Fiziki ve zihinsel kabiliyetlerinin zirvesinde bulundukları bir çağda üretimden kopartılarak askere alınıp hem ailelerine ve hemde ülke ekonomisine yük teşkil eden ve ayrıca kuracakları gelecek için önlerinde engel olarak duran askerlik hizmetine gerek var mıdır ? 6. Tehdit yoksa; kuruluşuna ve idamesine ciddi maddi katkıda bulunduğumuz NATO teşkilatı içinde yer almamıza gerek var mıdır ?
Benim bu konudaki kanaatim şudur; Dünyada küresel güçlerin ele geçirmek ve kontrol altında tutmak için büyük çabalar harcadığı ve bu çabaların Afganistan-Irak işgalleri ile fiiliyata döküldüğü bir coğrafyada konuşlanan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin güvenliğini sağlayacak en önemli kuruluşun başında bulunan Sayın Orgeneral Hilmi Özkök'ün; "TÜRKİYE'YE TEHDİT YOKTUR" anlamına gelecek bir konuşma yapmasının mümkün olmadığını, sözlerinin tamamının verilmeyerek, bilerek eksik aktarılan konuşma bölümlerinin gündeme taşınması sonucu böyle bir polemik ile karşı karşıya kalındığını değerlendiriyorum.
Türk Ordusu, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bel kemiğidir. Onsuz bu coğrafyada bir an bile yaşamamız mümkün değildir. Atatürk bu müessesenin görevini açıkça belirlemiştir. Bu görevden sapılmasını gerektiren önemli hiçbir gelişme de yoktur. Aksine her zaman olduğundan daha güçlü ve her an harbe hazır bir Silahlı Kuvvetlere olan ihtiyacımız giderek artmaktadır. Çünkü değil dünyadaki, sadece çevremizdeki sıcak gelişmeler dahi bunu dikte ettirmektedir.
Şimdi olayın bir adım ötesini düşünelim... Eğer Türk Silahlı Kuvvetleri Türkiye'ye yönelik bir tehdit görmüyorsa, bu defa millet bizzat kendisi mevcut tehdidi algılar ve buna karşı tedbir almaya çalışır. İşte o zaman ülkemiz küresel güçler tarafından birbiriyle çatışan grupların oluşacağı bir savaş arenasına dönüştürülür ki, bunun yükünü bu millet kaldıramaz.
Ben Sayın Genel Kurmay Başkanının sözlerinin eksik olduğunu ve bu yüzden yanlış anlaşıldığını ve yanlış değerlendirmelere yol açtığını düşünüyorum. Bu bakımdan Sayın Genelkurmay Başkanından gecikmeksizin doyurucu bir açıklama yapmasının zorunlu olduğunu tekrarlıyorum...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 30 Kasım 2004 Salı |
|
|