07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Felluce soykırımını seyreden medeni alemi lanetleyelim
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 19 Kasım 2004 Cuma 

Felaket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1920)

İslam alemi bir Ramazan Bayramını daha idrak etti. 30 günlük oruç ibadetinin sonrasında Müslüman halklar Bayram sevincini yaşarken işgal altındaki Irak topraklarında hain haçlı saldırısı bütün vahşetiyle devam etti. Bu kanlı saldırıları durdurmaya çalışan bir avuç Arap milliyetçisi sığındıkları camilerde hunharca katledildiler. Yönlendirilmiş boyalı basınımız dahi artık gizlenecek tarafı kalmayan bu vahşetin ayrıntılarına bayram haberlerinde yer vermek zorunda kaldı.

Ve büyük şair Mehmet Akif'in ölümsüz eserinde dillendirdiği "MEDENİYET DEDİĞİN TEK DİŞİ KALMIŞ CANAVAR"ın günümüz temsilcileri kendilerini dünya insanlığına bir daha teşhir ettiler. "Medeniyet ve demokrasi getireceğiz" diye işgal ettikleri Irakta taş taş üstünde bırakmadılar. Yakıyor, yıkıyor, öldürüyor, işkence ediyor, ırz ve namusa tasallut ediyorlar.

Bütün bu vahşeti; kendilerine "medeni alem" denilen uygarlık havarileri sadece seyrediyor. Hastalanan balinalar ve nesli azalan kaplumbağalar için seferber olup, servetler harcayan Barış Gönüllüsü kuruluşlar, medya tarafından (artık saklanamayarak) evlerine taşınan bu vahşeti sanki bir hollywood filmi seyredercesine izliyorlar. Ne bir tepki ve nede ciddi bir eleştiri sesi duyulmuyor. Demek ki küresel medya insan beyinlerini iyice uyuşturdu. Ve insanların beynindeki insanlık genlerini de sildi süpürdü.

Bu kutsal bayram günlerinde dahi insanlık ayıbı işleyen ve insanoğlunun ulaşabileceği en alt seviyeyi kendine layık gören ABD'nin sonunun iyi olmayacağını söylemek kehanet gerektirmiyor.

Ben ne kurduğu Diktatörlük ile halkını ezen Saddam Hüseyin'i ve nede bugün bu halkı Saddam'ın elinden kurtarmak için Irak'a geldiğini bildiren demokrasi havarisi geçinen vahşet makinası ABD yönetimini Irak halkına layık görmüyorum.

Bu insanlar; insanlık tarihinin en eski Mezopotamya kültürünü sindirerek bugünlere gelmişlerdir. Bu insanlar; altı zengin petrol kaynaklarıyla kaplı, üstü bereketli tarım topraklara sahip Mezopotamya'nın gerçek sahibidir. Dünyanın en zengin doğal kaynaklarına sahip olarak refah ve huzur içinde yaşamaları gereken Irak halkı bu vahşeti haketmiyorlar.

Emperyalizmin bu doğal kaynakları elde etmek arzularını anlamak mümkündür. Ve fakat yapılan bu vahşetin mantıki bir sebebini bulmak mümkün değildir.

Kanaatimce ABD Yönetimi Irak'ta kendi eliyle hazırladığı tuzağa düşmüştür. Akıttığı masum kanlar çoğaldıkça bu kanların öcünü alacak insanların sayısı ve kini çoğalmaktadır. Bu da yirmi birinci yüzyılın insanlık ayıbı olan Uluslararası terörü azdıracaktır. Sonunda dünyanın her tarafında masum insanların kanının daha fazla akmasına sebep olacaktır. Irak ve Filistinde Müslüman masum halka vahşeti reva görenler bunun cezasını çekmeye her zaman hazır olmak zorundadırlar.

Şimdi bu filmi baştan sarın. Koyun kendinizi Felluce'deki halkın yerine. Yaşayın onların gözüyle olayları. En yakınlarınızın, masum kadınların ve bebelerin parçalanarak sokaklara yayılmış et yığını halinde kokuşan cesetlerini görün ve düşünün. Bundan sonra bu halkın kendilerine bu vahşeti reva görenleri kurtarıcı, demokrasi ve özgürlük temsilcisi olarak tanımlamaları ve hoş görmeleri mümkün olabilir mi?

Şimdi soralım. ABD yanlış mı yapmıştır? Bana göre yanlış yapmamıştır. Kendisine yakışanı ve kendisinden bekleneni yapmıştır. Çünkü ABD İkinci Dünya Savaşını takibeden günlerden beri bu yaptıklarını hep yapmaktadır. Değişen bir şey yoktur. Barış, özgürlük, demokrasi söylemleri altında ülkelere götürülen hep aynidir. Kan, vahşet ve ölüm...

Oyun hiç değişmemiştir. Üstelik onlar bu yaptıklarını doğrudan kendileri adına değil, gittikleri ülke yönetimi adına yapmaktadır. Yani ülke insanını kendi insanına kırdırmaktadır. Nitekim Irak ta da ayni oyun tekrar edilmiştir. Irak Başbakanı İyad Allavi ve ekibini Irak halkı seçmemiştir. Bu ekip Bremer tarafından özellikle bulunup çıkartılmış ve resmen atanmıştır. Atananlar, ABD'nin menfaatlerini temin edecek kişilerden özellikle seçilmiştir. Seçilen bu ekip ilk iş olarak ülkede güvenliğin tesis edilmesi için başta ABD Hükümeti olmak üzere Koalisyona Gücü'ne asker veren ülkelerden resmen "Irak'a asker göndererek kendilerine güvenliğin sağlanmasında yardımcı olmalarını" talep etmiştir. Bu talebin kabulü ile 20 Mart 2003'te başlayan "Irak'ın ABD ve İngiltere tarafından hukuk dışı işgali" safhası son bulmuştur. Artık Irak'ta işgâl güçleri yoktur. Irak meşru hükümetinin BM Anayasasının 52 nci Maddesi uyarınca resmen davet ettiği ülke askerleri vardır.

İşte şimdi bu yardım için davet edilen ABD askerleri; Irak yönetiminin istekleri doğrultusunda Irak'ta taş taş üstünde bırakmayacak şekilde "terörist arıyorum" gerekçesine sığınarak bir nesli ve bir kültürü tarihe gömmektedir. Onlara göre bölge halkına demokrasi getirilmektedir.

Oyun çok çirkindir. Ama gerçektir. Yapılan sadece insan katliamı da değildir. İnsanlarla birlikte bütün kültür varlıkları ortadan kaldırılmaktadır. Bundan sonra Amerikalılar sürekli öldürecekler ve Irak'ın bir Arap ülkesi olarak yeniden eski gücüne kavuşmasına asla izin vermeyeceklerdir. ABD soykırımı Felluce'de bitmeyecektir. Direnen her Irak kentini, şehrini, köyünü ve evini yok edinceye kadar bu vahşi katliamlara devam edeceklerdir. Üstelik bu katliamı özgürlük ve demokrasi adına yaptıklarını gururla haykıracaklar ve paralı uşakları tarafından bu büyük zaferleri(!) dünyaya medya vasıtasıyla "Başarılı Özgürlük Operasyonu" olarak duyurulacaktır.

Bu vahşet görüntülerini Cumhuriyet yöneticilerinin ve Türk halkının sesizce seyretme hakları yoktur. Sıranın bize de geleceği bilinci içinde şimdiden hazır bulunulmalıdır...


Dr. Tahir Tamer Kumkale
19 Kasım 2004 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale