12 EYLÜL 2024 PERŞEMBE

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Putin'in ertelenen Türkiye ziyareti
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 12 Eylül 2004 Pazar 

Komşuları ile ve bütün devletlerle iyi geçinmek Türkiye siyasetinin esasıdır.
(Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1930)

Kuzey Osetya'daki kanlı okul baskını dolayısıyla ileriki bir tarihe ertelenen Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Viladimir Putin'in Türkiye ziyareti sadece Türk-Rus ilişkileri açısından değil, bölge ve dünya barışı açısından da önem taşıyordu.

Dünyayı yeniden yapılandırmaya çalışan küresel güçler açısından Türkiye ve Rusya'nın değerleri birbirine eşittir. Çünkü her iki devlet de mevcut potansiyelleri, tarihi geçmişleri ile dünyanın merkezi konumundaki Ortadoğu ve Balkanlarda daima söz sahibi olmuşlar ve ciddi politikalar üretmişlerdir. Bu iki devletin bölge içinde birlikte yapabilecekleri çok şeyler vardır. Türk-Rus ilişkileri bugünün dev dünya hakimi ABD'nin Kristof Kolomb tarafından keşfedildiği 1492 yılında Rus Çarı İvan'ın Osmanlı Padişahına yazdığı mektup ile başlar. Yani bugün 512 yılı geride bırakan çok köklü bir ilişki söz konusudur.

Rusya, sıradan bir ülke değildir. Dünya hakimiyeti için büyük çaba harcamış ve Komünizm Rejimini dünyada yaygınlaştırmak üzere dünyanın her köşesine el atmış bir büyük ülkedir. 1992 yılında komünizmin yıkılmasına ve bu rejimin bayraktarlığını yapan S.S.C.B.'nin dağılmasına engel olunamamıştır. Tek kanallı Sovyet propaganda makinesi kendi dışındaki çağdaş dünyadaki gelişmeleri, gelişen iletişim teknolojisi, karşısında saklayamamış ve çökmüştür. Doğu Bloğu ülkelerinin teker teker Varşova Paktından ayrılmasını müteakip S.S.C.B. kendi içinden 15 bağımsız devlet çıkartmıştır. Topraklarının, nüfusunun ve rejiminin dayandığı güçlü ordularının büyük bir kısmını kaybetmiştir.

Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) adı altında yeniden biraraya toplamaya çalıştığı eski SSCB Cumhuriyetleri üzerindeki etkisi bütün çabalarına rağmen artık ciddi bir anlam taşımamaktadır. Çünkü bugün Rusya Federasyonu hâlâ Komünizm'den Kapitalizme dönmenin ağır yıkımını yaşamaktadır.

Mevcut bütün olumsuz şartlara rağmen genç lider PUTİN iktidarı ile birlikte Rusya çok büyük bir atılım içine girerek yeniden eski şaşâlı dünya devleti olma istikametinde ciddi ilerlemeler kaydetmiştir. PUTİN'in Rusyası, olağanüstü hızlı bir gelişme sergilemektedir. PUTİN ile Rus halkı yeniden geleceğe güvenle bakmasını öğrenmiştir.

Bütün olumsuz koşullarına rağmen 2004 Rusya'sı hâlâ bir dünya güç merkezidir. Çünkü ABD lideri Bush'un yanında sadece Rusya ve O'nun lideri PUTİN, Nükleer Silahların kontrolunu elinde tutmaktadır. Ayrıca Rusya, dünyayı yöneten Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin veto hakkına sahip beş üyesinden biridir ve bu konumu ona ayrı bir güç katmaktadır.

1992'de çöken Komünist Rus Ekonomisini ayağa kaldırmak için batıdan yardım almanın gerekli olduğuna inanan Rusya Federasyonu yöneticileri, başta ABD olmak üzere pek çok ülkeden ciddi boyutta borçlanmalar getiren ekonomik yardımlar almışlardır. Bir bakıma Rusya ekonomik açıdan batı toplumuna bağımlı hale gelmiştir. Fakat Rusya'nın ekonomik çöküşü bir kaç yıl içinde durmuştur. Bugün Rusya her alanda ciddi ekonomik atılımlar içine girmiştir. Silahlı Kuvvetlerine yaptığı müthiş harcamanın kısılması ile üretimde de önemli artışlar yaşamaktadır.

Yeni türeyen Rus işadamları dünyanın her tarafında ticaret yapmaktadır. Ayrıca yeni tanıştığımız kapitalist Rus zengin sınıfı katı ülkesinin eğlence merkezlerinde sınırsız para harcamaya başlamışlardır. Sözün kısası, Putin'in gerçek lider kişiliği ile Rusya zaten mevcut olan potansiyelini de kullanarak süratli bir toparlanma yoluna girmeye ve bölgesel güç olma vasfını yeniden kazanmaya başlamıştır.

Rusya bugün dostumuzdur. Fakat bugünün Rusya'sı Çar Büyük Petro'nun "Sıcak Denizlere Ulaşma" temel hedefinden ayrılmamıştır. Sadece uygun zamanı ve zemini kollamaktadır. Mevcut iktidarlar tarafından değil, ama Rusya Muhalefetinin güçlü ismi Jirinovski tarafından bu husus sık sık dile getirilmektedir. Türkiye, Rusya'nın bu değişmen hedefi üzerindeki tek ve önemli engel olma vasfını korumaktadır. Bu husus iyi bilinmeli ve ilişkilerimizde aşırı iyimserlikten daima kaçınılmalıdır.

PUTİN'in Türkiye ziyareti dünya güç merkezleri tarafından ciddi bir şekilde takip edilmektedir. İki ülkenin; Irak'ın işgali ve Büyük Ortadoğu Projesi ile ortaya çıkan durum, Bakü Tiflis Ceyhan Petrol Boru Hattı, Orta Asya Türk Devletleri ile olan ilişkilerimizin geleceği, Rusya'da yaşayan Türk kökenli soydaşlarımızın durumları ve nihayet doğalgaz alımları, Türk Boğazlarından güvenli geçişin sağlanması başta olmak üzere ikili ekonomik ilişkiler gibi çözüm gerektiren ve ortak noktada buluşularak anlaşmaya varılması gereken temel sorunları mevcuttur.

Ayrıca kırk yıla yakın ülkemizi kana bulayan terör örgütlerinin en büyük desteği SSCB'den gördüğünü de unutmamamız gerekmektedir. Ülkemizde 30.000 insanımızın ölümüne yol açan PKK terörünün de SSCB tarafından kurulup desteklendiğini hatırlamak zorundayız.

Yıllarca dünyaya terör ihraç eden ve bunu bir devlet politikası olarak Rusya'nın bugün kendisinin çok önemli terör saldırıları ile karşı karşıya bulunduğu da bir gerçektir. Terörü destekleyen bu büyük ülkenin kendisine yönelen terör karşısında ne kadar hazırlıksız olduğu son BESTAN saldırısında bir kere daha ispat edilmiştir.

Teröre karşı mücadele konusunda yetişmiş ve deneyimli Türkiye ile Rusya'nın ortaklaşa yapabilecekleri çok şeyler vardır. Sonuç olarak;

Putin'in ertelenen Türkiye ziyaretinin kısa sürede gerçekleşmesi bizim için çok önemlidir. Küresel güçler karşısında birlikte hareket edebilmek ve dünya güç dengelerini lehimize çevirebilmek için bu ziyaretten azami yararlanılmalıdır. Putin son yıllarda yetişmiş dünya liderleri arasında giderek sivrilen ve söz sahibi olmaya başlayan bir kişidir. Putin'in daha uzun bir süre dünya politik arenasında adından söz ettireceği açık olarak görülmektedir.

Türkiye'nin Rusya'ya olduğu kadar Rusya'nın da Türkiye'ye ihtiyacı vardır. Türkiye ve Rusya'nın bölge ve dünya barışı için olduğu kadar iki ülkenin kalkınıp güçlenmesi açısından da tarihi kazanımlarını göz önüne alarak her konuda geniş bir işbirliği içine girmeleri gereklidir.

İşte bu yüzden geciken bu ziyaret bir turistik gezi havasında algılanmamalıdır. Putin'in ziyareti, uzun vadeli ikili antlaşmaların imzalandığı ve iki ülkenin tek vücut olarak ortak milli menfaatleri doğrultusunda birlikte hareket etmelerini sağlayacak antlaşmalarla süslenerek tarihe mal edilmelidir.

Beklenen budur...


Dr. Tahir Tamer Kumkale
12 Eylül 2004 Pazar

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale