Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
KKTC'de 30. yıl kutlamaları |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Efendiler! Kıbrıs düşman elinde bulunduğu sürece bu bölgenin (Akdeniz Bölgesi’nin) ikmal yolları tıkanmıştır. Kıbrıs’a dikkat ediniz. Bu ada bizim için çok önemlidir. (Gazi Mustafa Kemal Atatürk)
20 TEMMUZ 1974 KIBRIS BARIŞ HAREKATINDAN GÜNÜMÜZE YANSIYANLAR...
Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından Kıbrıs Türk Toplumuna ve bütün adaya gerçek bir barış getiren Kıbrıs Barış Harekatının 30 uncu yıldönümünü kutluyoruz.
30 yıl sonra neredeyiz. Bugün kendi bayrağı altında bağımsız devletini oluşturmuş Kıbrıs Türk Toplumunun huzur ve güven dolu günlerin sonunda geldiği nokta hiç de iç açıcı değil. İnsanlar bezgin, yılgın, ürkek, kendinden emin ve güvensiz , karma karış bir ruh haleti içindeler.
Son bir yıl içinde Annan Planı çerçevesinde sürdürülen dış destekli çalışmalar Türk insanının kafasını allak bullak etmiş. Ne istediğini, ne yapacağını, neye iyi ve neye kötü diyeceğini bilemiyor. Kırk yıldır liderliği altında yaşadığı Rauf DENKTAŞ’ı dahi dinlemiyor. Bir şeyler arıyor ve bekliyor. Ama ne aradığını, beklediğinin ne olduğunu kendisi de bilmiyor.
30 yıldır tek güvencesi ve destek kaynağı Türkiye’nin AB’nin oyununa gelerek adada Rum kesimine kesin teslimiyet demek olan Annan Planından yana tavır almasını anlayamıyor.
Şimdi bu bezgin insanlar 20 Temmuz’da neyi kutlayacaklar. Kendi oyları ile Annan Planına EVET diyerek kurdukları bağımsız Türk devletinden vazgeçmeyi kabul ettiklerini dünyaya ilan eden soydaşlarımızın bu yıl kutlamaları gereken neleri kaldı?
Harekâtın üzerinden 30 yıl geçmiş. Bu başarılı harekatı gerçekleştiren Türk Askeri; Kıbrıs Türk Barış Kuvvetleri adı altında otuz yıldır bir tek Türk kanının dökülmesine izin vermemiş. Huzur ve güveni sağlamış. Ama uğrunda can verip kan döktüğü Kıbrıs Türk halkı bu askere verdiği oylarla “Ben seni istemiyorum. Evine dön. Ben senin beni öldürmelerinden kurtardığın Rumlarla bir arada yaşamak istiyorum. Seni, bayrağını ve devletini istemiyorum” demiş. Bizimkiler böyle demiş ama, bir arada olmayı çok istedikleri Rum kardeşlerinin % 75’i “ Ne kadar taviz verirseniz verin. Biz sizinle bir arada olmak istemiyoruz” diye cevaplamışlar.
Ve bu söylemlerini verdikleri oylarla ispat etmişler. Rumlar, Türk Toplumu ile bir arada yaşamak istememekle aslında 30 yıllık Bağımsız Türk Devletinin varlığını da kabullenmişler.
Şimdi KKTC’nin tek bir hedefi olmalıdır. O’da Türkiye dışında diğer ülkelerin de bu otuz yaşına basan müstakil Türk Devletini tanımasıdır. Çocuk doğmuş. Otuz yaşına gelmiş fakat geçerli bir Nüfus Cüzdanı alamamıştır. Varlığı bilinmekte fakat resmi evrakları olmadığından kabul görmemektedir. Bunun ilelebet devam etmesi mümkün değildir. Mutlaka tanınacaktır. Bu kaçınılmazdır. Fakat bunun için önce bu ülkeyi yönetenlerin kendilerinin ayrı bir devlet olduğuna inanmaları gerekir.
Oysa bugünkü KKTC yönetimi kendisini bağımsız görmemekte ve tanınmamakta ısrar etmektedir. Başbakan TALAT; Londra Türk Radyosu’ndaki beyanatında ‘’KKTC’nin tanınması bir nostaljidir’’ diyebilmektedir. Bu kişi hem KKTC Başbakanı sıfatıyla Straw tarafından davet ediliyor, hem kendini ve hem de temsil ettiği Türk Devletini inkar ediyor. Seçimle Başbakan atandığı ülkenin tanınmasının bir hayal olduğunu söyleyebiliyor.
30 yıl sonra bu nasıl demokrasi anlayışı.? Bu nasıl hukuk sistemi.? Nerede bu ülkenin bağımsız yargıçları.? Bu ne biçim eğitim sistemidir ki bu gibi kişilerin kendilerini yönetmek üzere başlarına geçirilmesini önleyemiyor.
İki aydır KKTC’de iktidarın meclis çoğunluğu yok. Fakat yüzleri kızarmadan iktidar olmaya devam ediyorlar. Bu ülkenin Anayasasına göre adada üç yıl ikamet etmeyenin meclise girmesi mümkün değil. Nitekim 14 Aralık 2003 seçimlerinden 15 gün önce Kıbrıs Adalet Partisi Genel Başkanı Oğuz KALELİOĞLU Türk Silahlı Kuvvetlerinden emekli olduğu 1997 yılından itibaren bu ülke vatandaşı olmasına rağmen heykelinin dikildiği ve Gazilik unvanını kazandırdığı Magosa ilçesinden koyduğu milletvekili adaylığı buna göre iptal edilmişti. Şimdi ayni yasalara ve ayni yasa uygulayıcılarına rağmen mecliste azınlığa düşen, yani arkasında halk desteği olmayan CTP-DP hükümetinin üç bakanı hiç Kıbrıs’ta bulunmayan ve Türkiye’de ikamet eden Türk vatandaşlarından seçilmiştir.
Evet bugün KKTC’de hukuk yoktur. Hukuk bizzat bunu uygulayacak yönetim tarafından askıya alınmıştır. Bu hukuksuzluğa isyan ederek itiraz eden Ana Muhalefet partisi UBP’nin itirazı dikkate alınmamıştır. Ve ülke meşruiyeti tartışılan Talat Hükümeti tarafından devletin kaderini değiştirecek bir Referanduma sokulmuştur. Sonuç ancak, Referandumda HAYIR diyen Rumlar vasıtasıyla olumlu tecelli etmiştir. Allah bu millete acıdı. Kendisini göz göre göre esarete sürükleyen yönetimin elinden Türk Toplumunu kurtardı.
Şimdi KKTC’de tam bir kaos, kargaşa ve belirsizlik hakimdir. Halâ Annan Planını geri getirerek, Türk Askerini adadan atmaya çalışan Talat- Akıncı- Erel-Angolemli ekibi baş roldedir. Bu ülkeyi canlarını verip, kanlarını dökerek bağımsız kılan mücahitler olanları şaşkınlıkla, hayretle ve de ibretle izlemektedir. Sayıları yüz bine yaklaşan Türkiyeli Türkler ise aralarından sadece 41 bin kişinin adada kalmasını, geri kalanların Türkiye’ye gönderilmesini öngören BM’e gönderilen listeden bihaberdir. Bu büyük ve sahipsiz kalabalık artık aldatıla aldatıla ne yapacağını ve kime inanacağını şaşırmıştır.
Sonuç olarak; 24 Nisan’da Talat Hükümeti, Ak Partinin de desteğini alarak karşı tarafa istedikleri her şeyi vermiştir. Fakat karşılığında vaat edilen hiçbir şeyden eser yoktur. Hükümetin belirsiz tutumu dolayısıyla Annan Planında Rumlara terk edilen bölge halkı şaşkın ve perişandır. İki binden fazla Rum din adamının ayin yaptığı Güzelyurt başta olmak üzere boşaltılacak bölge halkı elini hiç bir şeye sürmemekte, ekonomiye hiçbir katkısı olmamakta, topraklarını ekmemekte, ve sulamamaktadır. Hatta cenazesini dahi bölge dışına gömmektedir.
Şimdi Eylül’de seçim olacağı söylentileri vardır. Kanaatim o’dur ki seçim öncesi yine kesenin ağzı açılacak, yedi düvelin ajanları adaya doluşacak ve oylar yine bu ülkenin bağımsızlığını nostalji olarak görüp, Türkiye’ye ‘SÖMÜRGECİ’ ve Türk askerine ‘İŞGALCİ’ diyen kişilere gidecektir.
Ne yazık ki 1974 Barış Harekatının 30 uncu yılında ki fikir ve düşüncelerim böyle...
Dr. Tahir Tamer Kumkale 17 Temmuz 2004 Cumartesi |
|
|