Dr. Tahir Tamer Kumkale
tamer@kumkale.net
|
Kitaplarımdan seçmeler... Amazon'da kitaplarım
|
Türkiye'nin alternatif stratejileri var mı? |
|
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Yeni Türkiye'nin takip edeceği siyaset, belirsiz ve keyfi olamaz. Bizim siyasetimiz, mutlaka milletin kabiliyet ve ihtiyacıyla mütenasip olacaktır. Artık yeni Türkiye'nin devlet siyaseti, milli sınırları dahilinde egemenliğine dayanarak bağımsız yaşamaktır. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1923)
Başbakan Erdoğan 4 Mayıs 2004 tarihinde Ak Parti meclis Grubunda yaptığı konuşmada önemli şeyler söyledi. İşte Başbakanın tarihi konuşmasından bazı cümleler;
" - Kıbrıs'ta asıl diplomotik mücadele şimdi başlıyor. Ada'da kendini savunan taraf biz olmayacağız. - Kıbrıs konusunda centilmenliğimiz ortada, kusurlu hareketleri yapan taraf biz değiliz. Uluslararası odakları, dostlarımızı ve müttefiklerimizi, iyi oynayan kazansın prensibinin gereklerini yerine getirmeye davet ediyoruz. - AB'nin Türkiye'yi daha fazla bekletmesi yanlış ve haksız olacaktır. Alınacak menfi karar Türk insanını hayal kırıklığına uğratacak ve AB felsefesinin temelini de onarılamayacak düzeyde bozacaktır. - AB bizim istiğimiz kararı vermezse Türkiye, büyük potansiyeli ile akacağı yeni bir mecra bulmakta zorluk çekmeyecektir. Türkiye'yi dışarda bırakan AB, bir daha Avrupa ideallerinden bahsetmekte zorluk çekecektir."
Ak Parti Hükümetinin şu ana kadar yürüttüğü teslimiyetçi politikadan bugün Başbakan’ın söylediği sözlerle gelinen nokta birbiri ile taban tabana zıttır. Bize göre doğru olan şimdiki sözleridir. Geç kalınsa bile Başbakanın ağzından bu ve benzeri sözleri bugüne kadar duymadığımız için tüm kamuoyu da bizim gibi şaşırdı.Temennimiz bu sözlerin arkasında ciddiyetle durularak gereğinin yapılmasıdır. Yoksa biz bugüne kadar siyasetçiler tarafından verilen sözlerin buz üzerine yazıldığını çok iyi biliyoruz.
Türkiye’nin Avrupa Birliğine alınmayacağı artık aleni olarak Avrupa’nın her platformunda dile getirilmektedir. Göstermelik olarak verilecek 15 yıl sonrası katılım sözünün ise yaptırım gücü olmayacağı kesindir. Çünkü 15 yıl sonra, daha şimdiden çok kesin fikir ayrılıkları bulunan AB’nin mevcudiyetinin ne olacağı meçhuldür. Şimdi gelelim esas meseleye. Başbakan Erdoğan son cümlesinde çok haklıdır. Çünkü Türkiye gerçekten; sahip olduğu büyük potansiyeli ile akacağı yeni bir mecra bulmakta zorluk çekmeyecektir.
Bulunduğumuz coğrafyada güçsüz devletlerin yaşamları çok zordur. Hem yakın çevremizden ve hem de kendimizden kaynaklanan önemli sorunlarımız vardır. Sorunlarımızın çoğu dış kaynaklıdır. Sorunlar ancak halkın desteği ile çözülür. Halkın desteği ise, halkın meseleler hakkında bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi ile oluşturulur. Eğer Halkımız bilgili ve bilinçli değilse, yöneticilerini etkilemesi mümkün değildir. Halkın bilgilendirilmesi işi; bilgili ,şuurlu, milli kültür ve tarih değerlerine sahip kişiler vasıtasıyla olur.
Konu Türkiye’nin kendine yeni stratejiler araması noktasına gelip dayanınca geçen yıl Mayıs ayı içinde Sirkeci-Sepetçiler Kasrı’nda Güven Hareketi tarafından beş hafta süre ile icra edilen “ TÜRKİYENİN ALTERNATİF STRATEJİLERİ” panellerini yeniden gündeme getirmek benim için zorunluluk haline geldi.
Birbirinden değerli fikir adamlarını bünyesinde barındıran ve gönüllü olarak halkı bilgilendirme çalışmaları yapan Güven Hareketi; bulunduğu coğrafyada kendisine önemli görevler düşen Türkiye Cumhuriyeti Devletinin AB ve ABD ile işbirliği yanında veya bu iki ana eksenden ayrı olarak ne gibi alternatif stratejileri bulunduğu hususunu bütün yönleri ile masaya yatırmıştır. Adeta bir beyin fırtınası ile Türkiyenin 50 yıllık geleceğinin yolunu çizmeye çalışmıştır.
5 Hafta arka arkaya Perşembe günleri yapılan paneller ile ABD ve AB dışında bulunabilecek “TÜRKİYE’NİN ALTERNATİF STRATEJİLERİ” konunun uzmanları tarafından bütün detayları ile irdelenmiştir. Hepsi titizlikle seçilen son derece saygın ve birikimli bir dinleyici kitlesinin dikkatle takip ettiği bu panellerde her biri doktora tezi olabilecek değerde pek çok alternatif görüş üretilmiştir.
PANELLER SERİSİ’nin ilki 8 Mayıs 2003’te Uluslararası Strateji Uzmanları’nın katılımı ile yapılmıştır. Bu Panele, Prof. Dr.Mahir KAYNAK, Doç.Dr. Emin GÜRSES,Dr. Ali Nazmi ÇORA ve Dr.Tahir Tamer KUMKALE konuşmacı olarak katılmışlardır.
İkinci Panel; 15 Mayıs 2003’te Dış Politika Uzmanı Diplomatlar’ımızın katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Bu Panele konuşmacı olarak E. Büyükelçi Taner BAYTOK, E. Büyükelçi Tanşuğ BLEDA ve E. Büyükelçi Tuncer TOPUR iştirak etmişlerdir.
Üçüncü Panel; 22 Mayıs 2003’te Askeri Strateji Uzmanları E.Tümg.Cumhur EVCİL ve E.Tuğg.Servet CÖMERT’in konuşmacı olarak iştiraki ile yapılmıştır. Ayrıca VATAN Gazetesi yazarı Suat GÜN ile Yrd.Doç Dr. Ferman DEMİRKOL değerli görüşleri ile Panele katkıda bulunmuşlardır.
Dördüncü Panel; 29 Mayıs 2003’te Üniversite Politik Araştırma Merkezi Uzmanları’nın katılımı ile gerçekleştirilmiştir. Bu panele konuşmacı olarak Prof.Dr.Üstün ERGÜDER (SÜ), Dr. Yavuz Gökalp YILDIZ (İÜ) ile Dr. Mehmet Emin YILDIZ (İTÜ) katılmışlardır.
Beşinci ve son panel 5 Haziran 2003’te Güven Hareketi Başkanlık Divanı’nın yönetiminde gerçekleşmiştir. Panelde önce ilk dört panelde ortaya çıkan başlıca görüşler özet olarak sunulmuştur. Bilahare Türkiye’ de bir ilke daha şahit olunmuş ve panel dinleyicileri konuşmacı olarak panele iştirak etmişlerdir. Önceki dört paneli izleyen alanlarında kariyer sahibi seçkin 28 dinleyici sıra ile ve hiç bir kısıtlamaya tabi tutulmadan “Türkiye için ABD ve AB dışında nasıl bir strateji uygulayabiliriz?” sorusunun cevabını bulmaya çalışmışlardır.
Güven Hareketi’ni düzenlediği “TÜRKİYE’NİN ALTERNATİF STRATEJİLERİ” panellerinde herbiri birer doktora tezi değerinde olan, gerek resmi kuruluşlar, gerekse Sivil Toplum örgütleri tarafından derinliğine incelenmesi hayati önemi haiz olan ALTERNATİF GÖRÜŞLER’den birkaçı özetle şunlardır.
- ABD ve AB ile ilişkilere dengeli devam edilirken, Rusya ile Stratejik Ortaklık yolları aranmalıdır. Ortadoğu ve Avrasya ile ilişkiler Türkiye Merkezli olarak ele alınarak geliştirilmelidir.
- Türkiye’yi her alanda özgür ve bağımsız hale getirmeden Milli Strateji tesbit etmek ve uygulamak çok zordur. Bunun için öncelikle kendi iç dinamiklerimize dönülerek kaybettiğimiz Milli değerlerimiz yeniden kazanılmalıdır. Türklük Şuurunu canlandırıp kendimize güveni sağlamamız gerekli görülmektedir. Atatürk’ün dediği gibi; öncelikle kendi milli gücümüze dayanarak ayakta kalabileceğimiz unutulmamalıdır.
- Kendi Milli ordumuz kurulmalı, tamamen milli kaynaklı, kendi üretimimiz olan küçük fakat etkili silah sistemleri geliştirilmelidir.
- Osmanlı coğrafyasında altıyüz yıldır yaşayan Türk imajını yeniden canlandırarak bizden ayrılan ulusların güveni kazanılmaya çalışılmalıdır.
- İstihbarat Teşkilatımızı yeni baştan düzenlememiz, Üniversitelerimizin Master ve Doktora Proğramlarını bu maksatla organize etmemiz gerekmektedir. Başta ABD, AB Ülkeleri, Rusya, ve Çin olmak üzere İlgi ve Tesir sahamıza giren ülkeleri inceleyen Enstitü ve Araştırma Merkezleri kurulmalıdır.
- Türk insanının imkan ve kabiliyetlerine uygun olarak milli hedeflere yönelmemiz sağlayan Atatürkçü Düşünce Sistemi bulunduğu yerden alınarak Türkiye’nin ufkunu açan gerçek gücüne kavuşturulmalıdır.
- Dünya güçleri arasındaki hassas dengelerden yararlanırken, merkezinde Türkiye’nin bulunduğu bölgesel bir güç merkezi kurma hedefine ulaşmak için plânlar geliştirilmelidir. Ekonomik İşbirliği Teşkilatı içindeki yerimiz ve rolümüz bu maksatla yararlanmak üzere yeniden gözden geçirilmelidir.
- Türkiye’yi, kendi stratejilerini ve planlarını kendi yapıp uygulayabileceği, içinde bulunduğumuz uçağın yolcusu değil, pilotu olacağı bir gelişmişlik düzeyine ulaştıracak eğitim sistemi kurulmalıdır. Bu maksatla her alanda bilgi üretecek Strateji Merkezleri oluşturulmalıdır.
- Orta Asya Türk Cumhuriyetleri başta olmak üzere Türk Dünyası ile ilişkilerimiz her alanda geliştirilmelidir.
- Türkiye 2050’de Süper Güç, 2100’de Dünyanın Lider Ülkesi olma hedefine uygun stratejiler üretmelidir.
- Türkiye sahip olduğu potansiyel gücü herekete geçirmenin yollarını bilimsel olarak ortaya çıkarmalıdır. Bilim adamlarımızca üretilecek stratejilerin kendi gücümüzle elde edilebilir olmasına dikkat edilmelidir.
- Güney Kıbrısta olmayan SU’yu ve ELEKTRİK’i satarak bu kesim kendimize doğrudan bağımlı kılınmalıdır.
- Bütün dünyaya yayılmış Türkler vasıtasıyla, Evrensel Türk Kültür Unsurları kullanılarak dünyayı etkileyecek gücümüzü organize bir şekilde harekete geçirecek metotlar geliştirilmelidir.
- Dünyada sadece Türkiye, Sudan ve Tacikistan’da bol olarak bulunan ve petrolden daha kıymetli olan STRATEJİK SU KAYNAKLARI’mızı ve ayrıca sahip olduğumuz stratejik madenlerimizi kullanacak politikalar geliştirilmelidir.
- Dünyanın giderek artan doğal gıda ihtiyacını karşılama planları yapılmalı, stratejiler geliştirilmeli ve Temel gıda maddelerinin temini açısından dışarıya bağımlı hale getirilme çabaları önlenmelidir.
- Türkiye Misak-I Milli sınırları içindeki Irak Türkleri ile ilgili politikalarını bütünüyle yeniden ele almalıdır.
- Geleneksel Türk aile yapısını koruyucu tedbirler ivedilikle alınırken; ülkenin geleceğini teslim edeceğimiz Türk Gençliğini ahlaki açıdan sarsan içki, kumar, uyuşturucu, tembellik ve miskinliğe sevkeden keyif verici belalardan korunmanın usul ve metotları bulunmalı ve sağlıklı bir nesil yetiştirilmelidir.
- Mevcut ve denenmiş ekonomik yöntemlerin Türkiye’yi içine düştüğü bataktan çıkartması mümkün değildir. Uygulamaya devam edildiği takdirde bu yöntemler ülkeyi her geçen gün daha kötüye götürecektir. Türkiye’nin ekonomisini sıçratacak radikal ve denenmemiş yeni yönlemlere ihtiyaç vardır. Bilimsel çalışmalarla bu yöntemlere ulaşılmalı ve hemen uygulama alanına konulmalıdır.
- Kurulacak yeni Araştırma Merkezlerinde tek taraflı değil, tehditler simule edilerek aynen Harp Oyunu gibi iki taraflı araştırmalarla bütün açıklığı ile ortaya çıkartılmalıdır. Bu şekilde boş ve abartılı tehditlere karşı tedbir alarak milli güc unsurlarımız yok yere üretimden uzaklaştırılmamalıdır.
- Gazi Mustafa Kemâl Atatürk’ten sonra lider çıkartamamanın sıkıntısını çekiyoruz. Türkler ancak iyi liderler elinde iyi ve kalıcı eserler verebilmektedir. Bu yüzden “Nasıl yeni liderler yetiştirebiliriz?” sorusunun cevabı aranmalı ve bulunmalıdır.
Sonuç olarak; Önce Atamızın dediği gibi, ÖNCE KENDİ GÜCÜMÜZE GÜVENECEĞİZ; Kaybolan Türk’ü ve Türk’ü Türk yapan Türk Kültürünü yeniden kazanacağız; Türk Kültürünü çağdaş uygarlık seviyesine değil, bu seviyenin üzerine çıkartacak yeni stratejiler üretip uygulama usullerini bulacağız; Uydu olan ve sadece emir alıp uygulayan değil, uydulara yön veren ve uygulatan, yöneten ülke olacağız.
Peki bunu yapabilir miyiz? Tarihte en iyisini yapmışız. Bugün mevcut potansiyel gücümüz ile eskisinden daha iyisini yapabiliriz.
Yeter ki kendimize güvenmesini öğrenelim... Birbirimize güvenelim... Devletimize güvenelim... Güvenmek için tek çıkar yolun ise bilmek ve bilgilenmek olduğunu daima hatırda tutalım... Ben başbakanın söylediği sözün takipçisi olacağım. Bu konuda Türk aydınlarının kendisine destek vermeye ve bilgi birikimlerini paylaşmaya hazır olduğunu biliyor bunu başta Sayın Başbakan olmak üzere ilgili makamlara duyuruyorum.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 6 Mayıs 2004 Perşembe |
|
|