Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:
|
Olaylar Türk Milletine iki ehemmiyetli kuralı yeniden hatırlatıyor: Yurdumuzu ve haklarımızı müdafaa edecek kuvvette olmak... Barışı koruyarak arsıulusal çalışma birliğine önem vermek. (Gazi Mustafa Kemâl Atatürk - 1935)
Çin dünya’nın başına kabûs gibi çöküyor. Büyüyen ve güçlenen ÇİN ile nasıl baş edilebileceği hususu bugünlerde küresel mimarların meşguliyet alanlarının başında geliyor.
Tek kutuplu dünya imparatorluğu yolunda hiçbir kural ve engel tanımadan ilerleyen ABD’nin karşısında durabilecek ve dünyayı iki kutuplu hale, yani bugünküne göre daha dengeli bir hale getirebilecek tek güç olarak kısa vadede ÇİN görülmektedir. ÇİN her geçen gün güçleniyor ve dünya ülkelerine “Beni dikkate almadan bir şey yapamazsınız” sinyallerini gönderiyor.
Çin; Türk tarihinde de önemli yer tutuyor. Türkler kadar eski tarihi geçmişe sahip olan Çinliler ile pek çok ortak yönümüz var. Çok iyi ve çok kötü münasebetlerimiz olmuş. Birkaç asır Kubilay Han, Hülâgü Han gibi ünlü Türk İmparatorlar tarafından yönetilen bu büyük ülke Türklere karşı yaptıkları bilinen ÇİN SEDDİ ile tanınıyor. Bu gün Doğu Türkistan ile Uygur Türklerine uyguladığı mezalim yüzünden ülkelerimiz arasındaki ilişkiler istenilen seviyede değil.
MAO döneminin tekdüzeliğinden ve komünizmin sıkıntılarından sıyrılan ÇİN giderek gelişiyor, ekonomik ve askeri açıdan bir dünya devi haline geliyor. Halen bulunduğu topraklarda 1.5 milyara yaklaşan nüfusuna hayat sahası bulması zorlaştığından daha şimdiden komşuları için potansiyel tehdit oluşturuyor. Doğal olarak kalabalık nüfusuna Hayat Sahası elde edebilmek için genişlemek zorunda. Batıda kendisi gibi kalabalık olan Hindistan, Bengaldeş ve Pakistan bir engel olarak görülse de bu milyarlık devi kuzey ve kuzeydoğu istikametinde durdurabilecek bir güç şimdilik görülmüyor.
ÇİN’in önümüzdeki 50 yılın politikalarında belirleyici önemli roller üstleneceği açıkça görülüyor. Bu bakımdan dünyayı küreselleştirmeye çalışan küresel mimarlar kadar yakın temas içinde bulunduğu Türk Dünyası’nın da ÇİN’i çok yakından takip etmesi gerekiyor. Çin ile çatışmayacak, ama her alanda ilişkileri geliştirebileceğimiz bir ülke olarak Çin’i iyice tanımamız ve gelişmelerini dikkatle izlememiz gerekiyor.
Bilindiği gibi ABD ve Avrupa Birliğinin ardından dünyanın en önemli üçüncü ekonomik gücünü oluşturan Çin ve Güneydoğu Asya ülkeleri arasında bölgeselleşme süreci giderek hız kazanmıştır. Son yirmi yıl içerisinde bölgede kurulan siyasi ve ekonomik örgütlere sıradan bir katılımcı olarak iştirak ederek gözlemcilikten başka faaliyeti izlenmeyen ÇİN'in artık işlevini değiştirdiği, bölgesinde siyasi ve ekonomik ağırlığını hissettirebilmek ve belirlediği stratejik hedeflere ulaşabilmek için bu defa kendisinin önderliğinde çok önemli girişimlerde bulunduğu görülmektedir.
Birincisi bundan üç yıl önce 26-27 Şubat 2001'de Çin'in Hainan eyaletinin Boao şehrinde gerçekleştirilen BAF (BOAO ASYA FORUMU) bu etkinliklerden sadece bir tanesidir. BOAO’da Çin, Güney Kore, Moğolistan, Malezya, Filipinler, Japonya, Singapur, Endonezya, Tayland, Bruney, Vietnam, Nepal, Sri Lanka, Kamboçya, Laos, Hindistan, Pakistan, Nepal, Birmanya, İran, Türkmenistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Özbekistan ve Avustralya'dan oluşan tam 26 ülke sekretaryasını Çin'in üstlendiği önemli bir bölgesel güç meydana getirilmiştir.
BOAO FORUMU beklenenin aksine süratle büyüyüp güçlenmektedir. 2004 yılı Boao Asya Forumu Toplantısı, 25 Nisan 2004 tarihinde yine Hainan eyaletindeki Boao şehrinde yapılmıştır. Ana gündemi “Ortak Kazancı Arayan ve Dünyaya Açılan Asya” olan toplantı iki gün sürmüştür. Toplantıya bu defa ilkinden dokuz fazlası ile 35 ülke ve bölgedeki siyaset, iş ve bilim çevrelerinden 1000’den fazla tanınmış isim katılmıştır.
Bilindiği gibi bugün üç yaşına giren forumun amacı; “Asya’daki bütün ülkelerin hükümetleri, ticaret çevrelerinin önde gelen şahsiyetleri ve bilim adamlarına üst düzey bir diyalog platformu sunup, Asya ülkeleri arasındaki iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerini güçlendirmeyi ve bu ülkelerin ortaklaşa gelişmelerini hızlandırmaktır.”
Bir başka deyişle Forum’un amacı; "Globalleşme süreci içinde Asya ülkelerinin ekonomik ve toplumsal problemlerini müzakere etmek ve Asya ülkelerinin birbirleri ile olan ticaretini, karşılıklı yatırım ve teknoloji transferini ilerletmek ve nihayet ülkeler arası işbirliğini güçlendirmek"tir.
BOAO ASYA FORUMU'nun temel özelliklerini şu şekilde özetleyebiliriz;
1. Forum ;Asya ülkelerinin siyaset adamları, bilim adamları, uzmanları, ekonomik sektör ileri gelenleri ile ünlü iş adamlarından meydana gelmektedir. Tamamen sivil karakterli bir örgüttür.
2. Forum; yarattığı karşılıklı dialog ve koordinasyon ortamı ve sağladığı işbirliği avantajı ile sadece üye Asya ülkelerinin değil, tüm dünya ticaretinin gelişmesine de önemli katkılar sağlayacak ve fırsat yaratacak bir niteliktedir.
3. Forum ; kâr amaçlı olarak kurulmamıştır. Asya ülkeleri'nin siyasi yöneticilerine, bilim adamlarına ve iş dünyasının liderlerine Asya ülkelerinin topyekün ekonomik kalkınması için dialog ortamını yaratarak dünyada Asya'nın ağırlığını ortaya koymayı hedef almıştır.
4. Forum; Asya ülkeleri merkezli olmakla birlikte, Asya dışındaki devlet adamlarını ve iş dünyasının liderlerini dışlamayacağını ve her türlü dialog ve işbirliğine açık olduğunu açıklamıştır.
5. Forum; gücünün ve faaliyetlerinin gelişmesi ile birlikte dünyanın diğer ülkeleri ve bölgeleri arasındaki ekonomik, ticari ve finans ilişkilerini de arttırmayı plânlamaktadır.
6. Forum; 27 Şubat 2001 tarihinde kurularak göreve başlamıştır. Her yıl periyodik olarak toplanmayı kararlaştırmıştır. Merkezi Çin'in BOAO kentinde bulunan Forum'un devamlı bir sekretaryası bulunacaktır.
BOAO Asya Forumu; ayni zamanda "ASYA ARAŞTIRMA MERKEZİ" gibi bir strajejik düşünce kuruluşu olma görevini de üstlenmiş bulunmaktadır.
Bu Araştırma Merkezinin; ülkelerin gerçekçi stratejik tercihlerini yaptıktan sonra yeni fırsat ve risklere karşı önlem alabilmeleri, ekonomik sorunların teşhisini ve ekonomiyi yönetme kabiliyetini arttırmak suretiyle her türlü ekonomik çalkantıya hazır olabilmeleri, ekonomik kalkınmanın getirdiği risk ve fırsatlara yönelik ön raporları hazırlayabilmeleri gibi önemli işlevleri vardır.
Bu yıl yapılan toplantıda konuşan Çin Devlet Başkanı Hu Jintao; “Çin’in Gelişmesi ve Asya’nın Önündeki Fırsatlar”konusunu anlatmış ve Çin’in planlanan gelişme stratejisini ana hatları ile açıklamıştır. Hu Jintao’nun üzerinde durduğu hususlar bütün dünya gibi bizi de yakından ilgilendirmektedir. Jintao, satırbaşları ile şunları vurgulamıştır.
- Çin, 2020 yılına kadar gayri safi yurtiçi hasılasını 4 trilyon ABD dolarına, kişi başına düşen milli gelirini 3000 ABD dolarına çıkaracaktır. ( Bu meblağ, 1,5 Milyar nüfus için çok büyük bir hedef olarak değerlendirilmektedir.)
- Çin 2020 yılında, ekonomisi daha gelişmiş, demokrasisi daha sağlamlaşmış, bilim ve eğitim çalışmaları daha ilerlemiş, kültürü renklenmiş, ve halkın yaşamı daha zenginleşmiş bir ülke haline gelecektir.
- Çin, ‘her şey insan için’ ilkesine dayalı kapsamlı, koordineli ve sürdürülebilir gelişme planını hayata geçirecek, üretimini geliştirecek, yaşam düzeyini zenginleştirecek ve bunu yaparken ekolojik ortamı koruyacaktır.
- Çin, gelişmeyi, esas olarak kendi gücüne dayanarak gerçekleştirecektir. Ayni zamanda dışa da açılacaktır. Uluslararası ekonomik ve teknik işbirliğini faal olarak sürdürecektir. Hem kendi gelişmesi için hem de dünya ülkelerinin ortak gelişmesi için her türlü katkıda bulunacaktır.
- Çin’in gelişmesi, Asya’nın gelişmesi için önemli fırsatlar yaratmaktadır. Çünkü bugün Çin, dünyanın en büyük potansiyel pazarı durumundadır. Çin pazarı geçen 25 yıl içinde, sürekli büyüyerek dünyanın üçüncü, Asya’nın da en büyük ithalat yapan ülkesi durumuna gelmiştir. Çin’in gelişmesiyle beraber, ekonomisi Asya ekonomisiyle kaynaşacak ve böylece bölgede karşılıklı yarar sağlayan, birbirini tamamlayan ve birbiriyle yardımlaşan yeni işbirliği modeli oluşacaktır.
- Çin, Asya’daki bütün ülkelerle siyaset alanında eşitliğe ve karşılıklı güvene, ekonomi alanında karşılıklı yarara ve ortak kazanca, kültür alanında karşılıklı temasa ve birbirini örnek almaya, güvenlik alanında da diyaloga ve koordinasyona dayalı kapsamlı ve yakın işbirliği ve ortaklık ilişkilerini geliştirerek, Asya’nın kalkınmasını ortaklaşa gerçekleştirmeyi içtenlikle arzu etmektedir.
Boao Asya Forumu Konsey Başkanı ve Filipinler eski Devlet Başkanı Fidel Valdes Ramos yaptığı açış ve kapanış konuşmasında; Boao Asya Forumu’nun siyaset, din ve kültür alanlarında farklılıklara sahip ülkeler arasındaki temaslar için bir köprü haline geldiğini vurgulamıştır. Ramos, Boao Asya Forumu’nun bir Asyalı örgüt olmaktan çıkıp giderek bir dünya örgütü haline gelmeye başladığını da belirtmiştir.
Dünya nüfusunun çoğunu oluşturan ve her türlü hammadde kaynaklarına sahip, eski ve köklü bir kültürü olan milletlerin oluşturduğu bu forum ile oluşan birlikteliğin, 21 nci yüzyılın gündemini belirleyeceğine kesin gözüyle bakabiliriz.
Çin, mevcut potansiyeli ile bu ülkeleri bir arada tutabilecek bir konumdadır. ABD ve AB 'nin yanında önemli bir dünya gücünün daha oluşması için önemli adımlar atılmıştır. Burada devletler kültürleri, dinleri ve yaşantıları ile değil, ekonomik altyapıları ile ve coğrafi konumları ile bir araya getirilmiştir.
40 yıldır kendilerinin bir Hristiyan Klübü olduğunu anlatan ve aralarında nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeye yer olmadığını açıkça yetkili ağızlarından beyan eden Avrupa Birliği kapılarında oyalanan Türkiye'nin bu oluşumda da yeri olmadığı bir gerçektir. Ata'ları Asya'dan gelen ve topraklarının %90'ı halen Asya'da bulunan, bu büyük oluşum ile Avrupa arasında köprü durumunda yer alan TÜRKİYE'nin bu topluluk içinde yer almaması dış politikamız için esef vericidir.
Sonuç olarak; BOAO Asya Forumu bizim dışımızda, ama bizimle doğrudan ilişkili bir yeni oluşumdur. Daha kuruluş safhasında olmasına rağmen önemli kazanımlar elde etmiş ve iyi bir birliktelik oluşturmuşlardır. Geleceğin dünyasının yapılandırılmasında önemli işlevleri olacağı kesin olarak görülmektedir.
“Aktif dış politika yapıyoruz” diyerek ABD ve AB’nin emirleri doğrultusunda hareket etmeyi büyük zafer olarak gören yöneticilerimizin artık bu büyük organizasyon ile ilişkileri geliştirmeye başlamaları gerekmektedir. Üniversitelerimiz, Sivil Toplum Örgütlerimiz bu konuya zaman ayırmalı, basınımız kamuoyuna doyurucu bilgiler vermelidir. Oysa konu bugün için tamamen Türkiye gündeminin dışındadır. Artık kendimize dönmeli ve millî çıkarlarımızın yakından takip edilebileceği günlere ulaşmalıyız.
Türkiye’nin ve dünyanın geleceği artık batıdan doğuya kaymıştır. Gelecek doğudadır. Bu bakımdan ben, Türkiye Cumhuriyeti’nin ve Türk insanı'nın yakın geleceğini önemli derecede etkileyecek olan BOAO Asya Forumuna ilişkin aydınlatıcı bilgileri bıkmadan ve usanmadan halkımıza vermeye devam edeceğim.
Dr. Tahir Tamer Kumkale 30 Nisan 2004 Cuma |
|