07 EYLÜL 2024 CUMARTESİ

 
Dr. Tahir Tamer Kumkale

tamer@kumkale.net

İYİ İNSANLARI SAYGI İLE SELAMLIYOR VE SEVGİ İLE KUCAKLIYORUM............

Ana Sayfa
Başlarken
Yazı Arşivi
Yazı Arama
Kitaplarım
Hakkımda


    Kitaplarımdan seçmeler...

Amazon'da kitaplarım






Azerbaycan'a yönelik ABD politikalarına Türkiye açısından bakış
Bu yazımı Facebook'ta beğenmek veya bir arkadaşınıza göndermek (tavsiye etmek) için:

 6 Şubat 2004 Cuma 

Felâket başa gelmeden evvel, onu önleyecek ve ona karşı savunulacak gerekleri düşünmek lazımdır. Geldikten sonra dövünmenin faydası yoktur.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk - 1920)

Kafkaslar Bölgesinin Türkiye için önemini her fırsatta vurgulamayı ve buradaki gelişmelere ilgililerin dikkatini çekmeği önemli bir hizmet olarak görüyorum. Kafkasya Türkiye’nin arka bahçesidir. Buradaki bütün gelişmeler bizi ve Türk Dünyasını yakından ilgilendirmektedir. Bu bakımdan bizim dışımızda bu bölgede meydana gelmesi muhtemel yeni yapılanmalara uzak ve ilgisiz kalmamız düşünülemez.

Bugün doğu sınırlarımızın hemen ötesinde Azerbaycan’da Türkiye için tehlikeli olabilecek gelişmeler yaşanıyor. Biz yine seyretmekle yetiniyoruz. Dünyanın doğal güç kaynaklarının önemli bölümünü elinde bulunduran Türk Dünyasına bağlanmamızın en kısa yolunun bünyesinde pek çok Türk boyunu bulunduran Güney Kafkasya üzerinden olacağını biliyoruz. Ve yine bu toprakların Çar Büyük Petro’nun değişmeyen vasiyetinde bildirdiği, “Sıcak Denizlere inme” yolunun üzerinde bulunduğunu, Ortadoğu da petrol bulununca ve bu bölge dünya enerji nakil yollarını da üzerinde taşıyan bir nitelik kazanınca Çar Petro’ nun vasiyetinin geçerliğinin arttığını da fark ediyoruz.

Nitekim Rusya Devlet Başkanı Putin’in iktidara gelir gelmez Kafkasya politikalarına ağırlık verdiği ve bu bölgedeki Rus Milli menfaatleri için asla taviz vermeyen bir tutum içine girdiği de bugün görünen bir gerçek.

SSCB’nin dağılması ile Kafkaslardan ülkemize yönelen tehdit şimdilik ortadan kalkmıştır. Rusya ile olan sınırımızda bugün birbirleri ile problemli Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan yer almaktadır. Bu durum Türk dış politikasına yeni boyutlar kazandırmıştır. Kafkaslar; Türkiye için stratejik değere sahiptir. Türkiye Cumhuriyet döneminde ilk defa bir Türk Cumhuriyeti ile sınır komşusu olmuştur. Nitekim Azerbaycan’ı ilk tanıyan ülke olan Türkiye bu ülke olan bağlarını sağlamlaştırmak için ilk iş olarak Dilucu bölgesine yapılan köprü ile karadan kendini önce Azerbaycan’a, Azerbaycan vasıtasıyla da Orta Asya Türk Cumhuriyetlerine bağlamıştır. Türkiye eline geçen bu imkanı kendi güvenliği açısından en iyi şekilde korumak zorundadır.

Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ile Türkiye'nin bağlantısını sağlayan yollardan en güvenir olanı Azerbaycan üzerinden geçen yoldur.. Türkiye Türkçesi ile anlaşabileceğimiz tek ülke olan Azerbaycan Orta Asya Türkleri ile ilişkilerimizde bağlantı noktasıdır. Bu bakımdan Türkiye’nin bölgedeki politikası Azerbaycan’ı her alanda güçlendirmek ve bu kardeş ülke ile ilişkileri en üst düzeyde tutmak olmalıdır.

SSCB’nin yıkılmasını müteakip Kafkasya’da yeni devletler kurulmaya başlandığı 1991’den itibaren ABD, bölge ülkeleri üzerinde etkisini hissettirmiş ve her alanda bölge ülkelerini kontrol altına almaya yönelik politikalar izlemiştir. Bunun için eski Sovyet Cumhuriyetlerinde demokrasi ve insan haklarının geliştirilmesi için özel olarak “Bağımsızlığın Desteklenmesi Yasası”( Freedom Support Act )adı altında bir yasa çıkarmıştır. Ve bu yasaya dayanarak yeni devletlere mali yardım yapılmaya başlanmıştır.

ABD, Bağımsızlığın Desteklenmesi Yasasından bütün devletleri yararlandırmasına rağmen, ABD’deki Ermeni diasporasının yürüttüğü yoğun lobi faaliyetleri sonucu olarak Azerbaycan’ın Ermenistan’a ve Dağlık Karabağ bölgesine ambargo uyguladığı gerekçesi ile Azerbaycan’a yardım etmemiştir. Bunu da çıkardığı Ek Yasa ile yapmıştır. Kamuoyunda “907 Sayılı Ek Madde” olarak bilinen ‘Section 907 Freedom Support Act’in getirdiği sınırlamaya göre, ABD’nin Azerbaycan’a yardım yapması bugüne kadar mümkün olmamıştır.

Merhum Cumhurbaşkanı Haydar Aliev başta olmak üzere bütün Azerbaycan yönetimleri bu yasağın kaldırılması için büyük çaba harcamıştır. Fakat 2001 yılına kadar yapılan ikili görüşmelerde 907 sayılı ek maddenin kaldırılması fiilen mümkün olmamıştır.

11 Eylül saldırısından sonra kendi dış politikasında köklü değişikliklere giden ABD bu arada Azerbaycan’ın bölgedeki stratejik konumunu dikkate alarak bu yasağı yeniden gözden geçirme kararı almıştır. Bunu takiben ABD ile Azerbaycan ilişkilerinde önemli gelişmeler olmuş ve karşılıklı üst düzey heyet trafiği artmıştır. Sürdürülen bir seri çalışmalar ile 24 Ekim 2001’de ABD Senatosu, 14 Kasım 2001’de ABD Kongresi Uzlaşma Komisyonu, 19 Aralık 2001’de ise Temsilciler Meclisi ‘2002 yılı sonuna kadar Azerbaycan’a karşı 907 sayılı ek maddenin uygulanmasının durdurulması konusunda “ABD Başkanına yetki verilmesine ilişkin kararı” onaylamıştır. Başkan Bush, yetkisini kullanarak ‘907 sayılı ek maddeyi’ 2002 yılı sonuna kadar yürürlükten kaldırmıştır. Ve Aralık 2003 tarihine gelindiğinde ise “907 sayılı kararın uygulanmasını” bir yıl daha ertelemiştir.

Bu görüşmeler sürerken ve erteleme kararları uygulanırken Azerbaycan Yönetimi ABD’nin Afganistan ile başlayıp Irak işgali ile devam eden “Uluslararası Terörle Mücadele Politikasını” desteklediğini çeşitli vesilelerle dile getirmiştir. Ve bu fırsattan istifade ile Ortadoğu ve Asya’ya yayılmaya çalışan ABD ile ekonomik, siyasi ve askeri ilişkilerini geliştirme yönünde her türlü girişimi yapmıştır. En son ABD Savunma Bakanı Donald Rumsfeld Aralık 2003’te Azerbaycan’ı ziyaret etmiş ve yeni Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ile ABD’nin Azerbaycan’da askeri üs kurması imkanlarını görüşmüştür. Bu çok önemli bir gelişmedir.

İran’ı hedef alan ABD için İran’ı kuzeyden kuşatmak çok önemlidir. Azerbaycan’ın İran’a komşu sınırın güneyinde sayıları 30 milyona yaklaşan İran Azerileri yaşamaktadır. Gerek bu husus ve gerekse Hazar enerji kaynaklarının ile ulaştırma hatlarının korunması bakımından ABD’nin Azerbaycan’da askeri üs kurma isteği çok stratejik bir gelişmedir. Dünya güç dengelerini değiştirebilecek kadar büyük önem taşımaktadır. Eğer ABD, Azerbaycan’da askeri üs edinirse Kafkasya’nın büyük bir bölümünü ve Hazar Denizi çevresini kontrol edecek, Rusya ve İran’ı bölgeden daha da uzaklaşmaya zorlayacaktır. Bu durum ise Kafkasya’daki askeri ve siyasi dengeleri ABD yönünde değiştirecektir.

Sonuç olarak şimdi Azerbaycan; TÜRKİYE için olduğu kadar ABD ve RUSYA içinde önemlidir. Bu bakımdan Türkiye’nin Azerbaycan ile ilişkilerinin temelinde Rusya ve ABD ile olan ikili ilişkileri ve bu ilişkilerde kurulacak denge yatmaktadır. Bu dengeyi sağlayıp, bundan yararlanmak Türk politikasının ana hedefi olmalıdır. Bu dengenin kurulmasına yönelik üreteceğimiz politikalar ile gelecek elli yıla damgamızı vurabilir veya bu dengeler arasında ezilerek saf dışı kalabiliriz. Bunu zaman içinde göreceğiz.


Dr. Tahir Tamer Kumkale
6 Şubat 2004 Cuma

 
BİLDİRİ-YORUM
2000-2012 | Dr. Tahir Tamer Kumkale